Uzmanlar, karaciğer kanserinin eskisi gibi çaresiz bir kanser olmaktan çıkmak üzere olduğunu belirterek “Teknoloji ile birlikte yeni tedavi yöntemleri hastaların hizmetinde. Cerrahi tedaviye uygun olmayan ya da ilaç tedavisine cevap vermeyen karaciğer kanserlerinde artık yeni teknolojik tedavi yöntemleri mevcut. Başarı oranları yüksek. Eğer erken evrede gelen bir karaciğer kanseri varsa ve hastanın genel durumu da iyi ise başarı oranları yüzde 80’in üzerinde” dediler.
Sıçrayanda da etkili
İstanbul Karaciğer Onkoloji Grubu’nun düzenlediği “Karaciğer Tümörlerinde Multidisipliner Olgu Paneli” ulusal ve uluslararası alanında uzman doktorların katılımıyla geçen günlerde İstanbul’da düzenlendi. Panelde konuşan Prof. Dr. Murat Cantaşdemir, “Daha geç evrede olan hastalar için de hayat konforunu sağlayabilmeleri ve günlük yaşamlarını belirli bir seviyeye getirmek için bu tedavi yöntemleri kullanılabiliyor. Anjiyografi ile yapılan radyoembolizasyon, hem karaciğerin kendinden çıkan kanserlerde hem de karaciğere, diğer kanserlerden sıçrayan kanserlerde kullanılıyor. Örneğin; kolon, nöroendokrin, meme kanserinin karaciğer metastazlarında kullanılabilir. Erken teşhis çok önemli. Karaciğerdeki tümör yükü bizim için çok önemli. Karaciğerde yüzde 25 ve altındaki tümör yükü ile karşılaştığımız zaman doğal olarak başarı oranlarımız daha da yükseliyor” dedi.
Sağlıklı dokuları etkilemiyor
Radyoembolizasyon tedavisi hakkında bilgi veren Prof. Dr. Cüneyt Türkmen ise özetle şunları kaydetti: “Oldukça güncel bir tedavi seçeneği. Bu tedavi esnasında karaciğere damarlar yoluyla anjiyografik tekniklerle ulaşarak, kanserli dokuya bıraktığımız radyoaktif küreciklerle tümörleri tedavi ediyoruz. Radyasyonla ilgili diğer tedavilerden farkı sadece karaciğer içerisindeki kanserli dokuda etki göstermesi, karaciğerdeki sağlıklı dokularda etkisinin minimal olması ve karaciğer dışında da belirli bir etki oluşturmaması. Sadece kanserli dokuyu hedef alması çok önemli bir avantaj sağlıyor. Dışarıdan verilen radyasyon tedavileri ile karşılaştırdığımız zaman çok daha etkin ve yüksek dozlarda radyasyon tedavisi uygulayabiliyoruz. Bu tedavi hem karaciğerin kendisinden kaynaklanan hem de başka organ kanserlerinin karaciğer metastazlarında uygulandığında yüzde 70-80 oranında etkinlik gösteren başarılı bir tedavi seçeneği.”
Sıçrayanda da etkili
İstanbul Karaciğer Onkoloji Grubu’nun düzenlediği “Karaciğer Tümörlerinde Multidisipliner Olgu Paneli” ulusal ve uluslararası alanında uzman doktorların katılımıyla geçen günlerde İstanbul’da düzenlendi. Panelde konuşan Prof. Dr. Murat Cantaşdemir, “Daha geç evrede olan hastalar için de hayat konforunu sağlayabilmeleri ve günlük yaşamlarını belirli bir seviyeye getirmek için bu tedavi yöntemleri kullanılabiliyor. Anjiyografi ile yapılan radyoembolizasyon, hem karaciğerin kendinden çıkan kanserlerde hem de karaciğere, diğer kanserlerden sıçrayan kanserlerde kullanılıyor. Örneğin; kolon, nöroendokrin, meme kanserinin karaciğer metastazlarında kullanılabilir. Erken teşhis çok önemli. Karaciğerdeki tümör yükü bizim için çok önemli. Karaciğerde yüzde 25 ve altındaki tümör yükü ile karşılaştığımız zaman doğal olarak başarı oranlarımız daha da yükseliyor” dedi.
Sağlıklı dokuları etkilemiyor
Radyoembolizasyon tedavisi hakkında bilgi veren Prof. Dr. Cüneyt Türkmen ise özetle şunları kaydetti: “Oldukça güncel bir tedavi seçeneği. Bu tedavi esnasında karaciğere damarlar yoluyla anjiyografik tekniklerle ulaşarak, kanserli dokuya bıraktığımız radyoaktif küreciklerle tümörleri tedavi ediyoruz. Radyasyonla ilgili diğer tedavilerden farkı sadece karaciğer içerisindeki kanserli dokuda etki göstermesi, karaciğerdeki sağlıklı dokularda etkisinin minimal olması ve karaciğer dışında da belirli bir etki oluşturmaması. Sadece kanserli dokuyu hedef alması çok önemli bir avantaj sağlıyor. Dışarıdan verilen radyasyon tedavileri ile karşılaştırdığımız zaman çok daha etkin ve yüksek dozlarda radyasyon tedavisi uygulayabiliyoruz. Bu tedavi hem karaciğerin kendisinden kaynaklanan hem de başka organ kanserlerinin karaciğer metastazlarında uygulandığında yüzde 70-80 oranında etkinlik gösteren başarılı bir tedavi seçeneği.”