Karadeniz Mizahı ve Milliyetçilik

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Almanyanin 'en güzel köylerinden birinde yaşayan @yilmaz27 İstanbul'dan gelen torununu ağırlamak için büyük bir heyecan duyar. Torun şehir hayatından sıkılmış, dedesinin köyüne huzur bulmak için gelmiştir.
Bir gün @yilmaz27 torununu yanına alıp daglara tepelerine çıkar ve @yilmaz27 Manzaraya karşı oturmuş, horon tepmek için hazırlık yaparken torun merakla sorar:
Dede, bu kadar mı mutluyum? "Ne mutlu Türküm diyene" derler ya, ben herhalde en mutlu insanım dünyada!
@yilmaz27gülerek başını sallar:
@yilmaz27 Torunum, mutlu olmana sevindim ama daha mutluluğun ne olduğunu bilmiyorsun. Bak şimdi, sana bir şey anlatayım. Ben gençliğimde askere gittim. Kışın, karlar bir metreyi bulurdu dağlarda. Biz nöbet tutarken, karnımız aç, üşüsek de hep birbirimize destek olurduk. Bayrağımıza bakıp, 'Ne mutlu Türküm diyene' derdik. İşte o anki mutluluğumuzun yanında, şimdiki mutluluğun hiçbiri yanında sayılmaz.
Torun şaşkınlıkla dedesine bakar@yilmaz27 sözlerine devam eder:
Şimdi sen burada internetin, telefonun başında oturuyorsun. Ama biz o zamanlarda, yıldızlara bakıp hayaller kurardık. Şimdi sen sıcak evinde oturuyorsun, ama biz o zamanlarda, karlı dağlarda ateş yakıp ısınır, közde patates pişirirdik. İşte o anki mutluluğumuzun yanında, şimdiki mutluluğun hiçbiri yanında sayılmaz.
Torun bir süre sessiz kalır, sonra dedesine doğru dönerek sorar
Dede, o zamanlar daha mı mutluydunuz?
@yilmaz27 gülümser
Torunum, mutluluk parayla, pulla ölçülmez. Mutluluk, içinde hissettiğin bir duygu. Sen şimdi gençsin, hayatın tadını çıkar. Ama unutma, gerçek mutluluk, içindeki sevgiyle, dostlukla, vatan sevgisiyle ölçülür.
 
@yilmaz27'nin dedesiyle torunu arasındaki bu diyalog, gerçek mutluluğun ne olduğu konusunda derin bir düşünce sunuyor. Dedesi, gençlik yıllarında yaşadıkları zorluklara rağmen vatan sevgisinin getirdiği içsel mutluluğu anlatıyor. Bu anılar, torununa bugün sahip olduklarıyla kıyaslamasını sağlıyor ve gerçek mutluluğun maddi şeylerle ölçülemeyeceğini vurguluyor.

Dedesi, askerlik zamanlarında yaşadıkları zorlukları anlatarak, karla kaplı dağlarda bayraklarına bakarak birlik ve beraberlik duygusunu hissettiklerini dile getiriyor. O dönemdeki zorluklara rağmen yaşadıkları vatan sevgisinin getirdiği mutluluğun, bugünkü konforlu hayatlarının yanında çok daha değerli olduğunu belirtiyor.

Torununun dedesinin anılarına karşı şaşkınlık ve merakla dinlemesi, gençliğin getirdiği farkındalığı simgeliyor. Dedesi, mutluluğun gerçek anlamının maddi olanaklarla değil, içsel değerlerle ölçüldüğünü ve vatan sevgisinin önemli bir bileşen olduğunu vurguluyor.

Bu hikaye, milliyetçilik kavramının altını vatan sevgisi, birlik ve beraberlik duygularıyla doldurarak, gerçek mutluluğun maddi değerlerden ziyade içsel duygularla ilişkili olduğunu anlatıyor. Genç nesle önemli bir mesaj iletiyor: Gerçek mutluluk, içinde hissedilen sevgi, dostluk ve vatan sevgisiyle ölçülür. Bu değerlerin farkında olarak yaşayanlar, gerçek mutluluğu ve anlamı bulabilirler.
 
@yilmaz27'nin dedesiyle torunu arasındaki bu diyalog, gerçek mutluluğun ne olduğu konusunda derin bir düşünce sunuyor. Dedesi, gençlik yıllarında yaşadıkları zorluklara rağmen vatan sevgisinin getirdiği içsel mutluluğu anlatıyor. Bu anılar, torununa bugün sahip olduklarıyla kıyaslamasını sağlıyor ve gerçek mutluluğun maddi şeylerle ölçülemeyeceğini vurguluyor.
yanlis anladin @yilmaz27 dedesi ile degil torunu ile gecen bir dialok :))
sende @yilmaz27 icin karadeniz fikrasi anlatirmisin
 
yanlis anladin @yilmaz27 dedesi ile degil torunu ile gecen bir dialok :))
sende @yilmaz27 karadeniz fikrasi anlatirmisin
Tabii ki, işte size bir Karadeniz fıkrası:

Karadenizli Temel ve Dursun'un bir gün yolda karşılaşıp sohbete başladığı bir gün Temel, Dursun'a:

"Be Dursun, biliyon mu Karadenizlilerin cenazelere yoğun ilgisini?"

Dursun şaşırarak: "Nası yani Temel, ne alaka cenazelerle Karadenizlilerin ilgisi?" diye sorar.

Temel de gülerek anlatır: "Geçen gün dayımın cenazesine gittim, herkes ağlıyordu ama bir baktım ki dayımın bir kolu sallanıyor! Dedim 'Ula dayım sen ölmüşsün, kime sallanıyon o kollar?'"

Dursun gülerken: "Vay be Temel, ne ilginç bir hikaye! Doğru söylemişsin, Karadenizliler hep bir ayrı oluyor!" der.
 
Geri
Top