Karınca ile Peygamber Devesi

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
KARINCA İLE PEYGAMBER DEVESİ

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde. Pireler berber iken, develer tellal iken. Ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken. Bir minik karınca varmış. Boyu bir santim kadarmış.

Minik karıncanın boyu küçük olmasına küçükmüş, ama mahareti büyükmüş.

Bahçelerin, bağların havalandırılma görevini yerine getiriyormuş. Büyük karıncalar yuva yapıyorlar; o ise denetliyormuş bütün bunları.

Ama gel zaman git zaman bu yerlere bir sürü haşarat musallat olmuş. Yuvalarını bozup dağıtmaya başlamışlar. Karıncalar bundan çok üzüntü duymuşlar. Ama dertlerini dökecek hiç kimseleri yokmuş. Onlar çalışkan; ama kuvvet yönüyle güçsüz varlıklarmış.

Bu sebepten bu haşaratlarla savaşmak onlar için güçmüş.

Bir gün karıncalar kendi aralarında toplanmışlar ve bir karara varmışlar. Kendilerine bir koruyucu bulmaları gerektiği sonucuna varmışlar. Ama bunun kim olduğu üzerinde bir fikirleri yokmuş. Karıncaların en bilgesi böyle bir koruyucu görevi yapacak birini tanıdığını söylemiş. Onlar şaşkınlıkla ona bakmışlar.

"Kim bu canlı?" demişler.

Karıncaların en bilgesi:

"Peygamber devesi!"demiş. Hiçbirisi böyle bir ismi daha önce duymamış.

"Kimdir bu peygamber devesi, neyin nesidir?" demişler.

"Sizi tanıştıracağım." demiş karıncaların en bilgesi.

Sonra beraberce ormana gitmişler. Bir müddet dolaştıktan sonra uzakta bir canlı görmüşler. Ellerini açmış dua eden bir canlı imiş bu. Karıncaların bilgesi uzaktan onu işaret etmiş.

"İşte, derdimizin çaresi olsa olsa bu canlı olabilir." demiş

Hepsi, bu ellerini yukarıya açmış dua eden derviş kılıklı canlıya bakmışlar. Onun böyle bir işin üstesinden geleceğinden şüphe etmişler.

"Hakikaten sen bu işin çaresinin bu canlının olduğuna inanıyor musun?" demişler. Bilge onlara:

"Hem de tamamiyle inanıyorum." demiş.

"Pekala, gidelim bir konuşalım." demiş karıncalar. "Pek ümidimiz yok, ama neyse!"demişler. Sonra da beraberce ona doğru yürümüşler. Peygamber devesi onların geldiğini hiç duymamış. Kendinden geçmiş bir halde dua ediyormuş durmadan.

Bir ara bilge karınca ona seslenmiş.

"Sayın efendimiz, sizinle konuşmaya geldik. Bir derdimiz var." diye ilave etmiş.

Peygamber devesi gözlerini açmış ve çevresine bakmış. Bilge karıncayı ve onun yanındakileri görünce şaşırmış. Hele minik karıncayı görünce iyice hayret etmiş. Bilgeye dönüp:

"Kimsiniz, necisiniz, benden ne istiyorsunuz?" diye sormuş. Bilge karınca olan biteni anlatmış. Durumlarını tek tek aktarmış ona.

Peygamber devesi bu duruma pek üzülmüş. Ama elinden bir şey gelmeyeceğini söylemiş karıncalara. Bilge karınca ve çeveresindekiler ona yalvarmışlar. "Bizi bu felaketten kurtar." demişler. Biz, demişler toprağın nefes almasını ve havalandırılmasını istiyoruz. Bu sebepten yuvalarımızı yerlere kazıyoruz. Ama bizim bu çalışmamıza bedel haşaratlar bizleri telef ediyorlar.

"Sizin bu işe bir dur demeniz gerekmez mi?" diye konuşmuşlar. Peygamber devesi bir müddet düşünmüş sonra da:

"Pekala." demiş "Şu miniğin hatırına size yardım edeceğim!" demiş. Nedense minik karıncaya kalbi ısınmış peygamber devesinin.

Onun minik bir karınca oluşu ve böyle büyük işlere girişmesi onu epey etkilemiş.

Beraberce yürümüşler ve olayın geçtiği yere varmışlar. Peygamber devesi bakmış ki bütün yuvalar haşaratlarla dolu. Hatta kertenkeleler bile onların yuvasına musallat olmuş.

Bunun üzerine hemen işe girişmiş. Birkaç gün içinde bütün böcekleri, haşaratları temizlemiş.

İşini bitirdikten sonra karıncalara veda etmiş. Bütün karıncalar bu olağanüstü böceği günlerce hayranlıkla seyretmişler. Onun tek başına bütün haşaratları yerle bir ettiğini görmüşler. "Bu ne müthiş bir güç!" diye birbirine onu övüyorlarmış. Hatta birkaç tane zehirli böceği bile yemiş peygamber devesi. Ama midesi o kadar sağlammış ki bir şey olmamış.

Minik karınca öne çıkmış ve ona:

"Ne olur bizden ayrılma!" demiş. Başımıza bir daha böyle bir felaketin gelmesini istemiyoruz!" diye söylemiş.

Peygamber devesi ona bakmış ve şefkatle:

"Üzülme sen küçüğüm, eğer haşaratlar tekrar gelirse ben size yardım ederim. Şimdi gitmem gerekli" demiş. Tam giderken karıcaların bilgesi sormuş:

"Bütün bu yetenekleri sen nereden öğrendin. Hem böylesine sağlam bir miden var, hem de çevik hareketlere sahipsin. Zararlı bir canlı da değilsin. Böylesine nasıl güçlü olabiliyorsun?" diye sormuş.

Peygamber devesi bu soruya elleriyle cevap vermiş. Onları gökyüzüne doğru açmış...
 
Geri
Top