Katma değer vergisi hakkında genel bilgi
Katma Değer Vergisi, harcama üzerinden alınan vergilerin en karakteristik türünü teşkil eder. Harcama üzerinden alınan vergiler ya mal ve hizmet alımlarının tüketim aşamasında yani son safhasında, ya da üretim safhasından tüketime kadar olan safhalarda uygulanır. Katma Değer Vergisi ise mal ve hizmetlerin üretiminden tüketimine kadar olan her üretim ve dağıtım safhasında uygulanan bir vergi türüdür. Bu karakteristik özelliği ile katma değer vergisi yayılı satış vergilerinin tipik bir örneğini teşkil etmektedir. Bununla birlikte katma değer vergisinin özelliği, tüketim safhasına kadar olan safhalarda bir önceki safhada yapılan vergilemenin mahsup imkânının bulunması ve bu suretle en son tüketim safhasına verginin yansıtılabilmesi, ara safhalarda vergi yükünün bulunmamasıdır.
Katma değer vergisinde indirim mekanizması ile bir yandan muamelelerin belgeye bağlanması zorunlu duruma getirilmekte ve bu suretle kayıt ve belge düzeninin sağlanması öngörülmekte, diğer yandan ise muameleler kayıt altına alınmak suretiyle diğer firmalar nezdinde oto kontrolün sağlanması amaçlanmaktadır.
Teorik olarak 1918 yılında ortaya atılmış olmasına ve ilk kez 1953 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde Michigan Eyaletinde ufak çapta uygulanmış olmasına rağmen katma değer vergisinin geniş boyutlu uygulamasına Fransa’da 1954 yılında başlanılmıştır.
Türkiye’de ise 25.10.1984 tarihinde kabul edilen 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu 1985 yılı başından itibaren uygulanmaya başlamıştır.
Katma değer, firma bazında üretilen bir ürünün değeri ile bu ürünün elde edilmesi için katlanılan girdi maliyetleri arasındaki fark olarak tanımlanabilir. Türkiye’de uygulanmakta olan katma değer vergisi ara safhalarda tanıma uygun şekilde uygulanmakla birlikte, yani satışlar üzerinden hesaplanan vergiden alışlar üzerinden ödenen verginin düşülmek suretiyle vergi hesaplandığından gerçek bir katma değer vergisi niteliğinde bulunmakla birlikte, son safhada doğrudan harcama üzerinden alınan bir satış vergisi niteliğine dönüşmektedir. Zira son aşamada satış bedeli üzerinden nihaî katma değer vergisi ödenmekte ve bu aşamada indirim mekanizması söz konusu olmadığından verginin yansıtılması da mümkün olmamakta, dolayısıyla son safhada mal veya hizmeti tüketim amacıyla satın alan kişi üzerinde yüklenilmektedir.
Bu nitelik katma değer vergisinin esas fonksiyonunu oluşturan katma değerin vergilendirilmesi amacının dışına çıkarak genel bir tüketim vergisi hüviyeti taşımasına yol açmaktadır. Bununla birlikte katma değer vergisinin teorik olarak ara safhalarda, belge düzeninin yerleşmesi ve kendi kendine kontrol fonksiyonlarının söz konusu olduğu söylenebilir. Ancak Türkiye gibi kayıt dışılığın yüksek olduğu ve bunun sonucu belge düzeninin gerçek ve doğru biçimde işlemediği ekonomilerde katma değer vergisinin söz konusu fonksiyonunun ters işlediği de bir gerçektir.
Katma Değer Vergisi tüketim vergisi olarak Türk Vergi Sistemi içinde ve bütçede önemli yer edinmiş bulunmaktadır. 2000 yılı bütçesinde dahilde alınan katma değer vergisi ile ithalde alınan katma değer vergisi toplamının, vergi gelirleri içindeki payı ortalama % 30 civarında bulunmaktadır.2004 yılı için bu oran % 30’un üzerine çıkmıştır.
Katma Değer Vergisi, harcama üzerinden alınan vergilerin en karakteristik türünü teşkil eder. Harcama üzerinden alınan vergiler ya mal ve hizmet alımlarının tüketim aşamasında yani son safhasında, ya da üretim safhasından tüketime kadar olan safhalarda uygulanır. Katma Değer Vergisi ise mal ve hizmetlerin üretiminden tüketimine kadar olan her üretim ve dağıtım safhasında uygulanan bir vergi türüdür. Bu karakteristik özelliği ile katma değer vergisi yayılı satış vergilerinin tipik bir örneğini teşkil etmektedir. Bununla birlikte katma değer vergisinin özelliği, tüketim safhasına kadar olan safhalarda bir önceki safhada yapılan vergilemenin mahsup imkânının bulunması ve bu suretle en son tüketim safhasına verginin yansıtılabilmesi, ara safhalarda vergi yükünün bulunmamasıdır.
Katma değer vergisinde indirim mekanizması ile bir yandan muamelelerin belgeye bağlanması zorunlu duruma getirilmekte ve bu suretle kayıt ve belge düzeninin sağlanması öngörülmekte, diğer yandan ise muameleler kayıt altına alınmak suretiyle diğer firmalar nezdinde oto kontrolün sağlanması amaçlanmaktadır.
Teorik olarak 1918 yılında ortaya atılmış olmasına ve ilk kez 1953 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde Michigan Eyaletinde ufak çapta uygulanmış olmasına rağmen katma değer vergisinin geniş boyutlu uygulamasına Fransa’da 1954 yılında başlanılmıştır.
Türkiye’de ise 25.10.1984 tarihinde kabul edilen 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu 1985 yılı başından itibaren uygulanmaya başlamıştır.
Katma değer, firma bazında üretilen bir ürünün değeri ile bu ürünün elde edilmesi için katlanılan girdi maliyetleri arasındaki fark olarak tanımlanabilir. Türkiye’de uygulanmakta olan katma değer vergisi ara safhalarda tanıma uygun şekilde uygulanmakla birlikte, yani satışlar üzerinden hesaplanan vergiden alışlar üzerinden ödenen verginin düşülmek suretiyle vergi hesaplandığından gerçek bir katma değer vergisi niteliğinde bulunmakla birlikte, son safhada doğrudan harcama üzerinden alınan bir satış vergisi niteliğine dönüşmektedir. Zira son aşamada satış bedeli üzerinden nihaî katma değer vergisi ödenmekte ve bu aşamada indirim mekanizması söz konusu olmadığından verginin yansıtılması da mümkün olmamakta, dolayısıyla son safhada mal veya hizmeti tüketim amacıyla satın alan kişi üzerinde yüklenilmektedir.
Bu nitelik katma değer vergisinin esas fonksiyonunu oluşturan katma değerin vergilendirilmesi amacının dışına çıkarak genel bir tüketim vergisi hüviyeti taşımasına yol açmaktadır. Bununla birlikte katma değer vergisinin teorik olarak ara safhalarda, belge düzeninin yerleşmesi ve kendi kendine kontrol fonksiyonlarının söz konusu olduğu söylenebilir. Ancak Türkiye gibi kayıt dışılığın yüksek olduğu ve bunun sonucu belge düzeninin gerçek ve doğru biçimde işlemediği ekonomilerde katma değer vergisinin söz konusu fonksiyonunun ters işlediği de bir gerçektir.
Katma Değer Vergisi tüketim vergisi olarak Türk Vergi Sistemi içinde ve bütçede önemli yer edinmiş bulunmaktadır. 2000 yılı bütçesinde dahilde alınan katma değer vergisi ile ithalde alınan katma değer vergisi toplamının, vergi gelirleri içindeki payı ortalama % 30 civarında bulunmaktadır.2004 yılı için bu oran % 30’un üzerine çıkmıştır.