KAYIP ZAVALLI KÜÇÜK SİNEKÇİK
Bir gün, Anne Sinek temkinli bir şekilde çıktı: Bzz-Bzz.
Yaşlı bir ağacın kovuğunda, huzurla uyuyan yavrularını sıcacık yuvalarında bıraktı.
Nehir yakınında parçalanmış bir köpek leşinden söz edildiğini duymuştu. İştah veren kokusu, uçtuğu yere kadar ulaşıyordu.
Bu sırada, sinek yavrularının en büyüğü uyandı. Etrafta annesini göremeyince, ilk kez yuvasından çıktı. Hava kapalıydı ve zavallı küçük, bir kör gibi, çarpa çarpa ilerliyordu. Nehrin kıyısına ulaşıp küçücük ayaklarını ıslattı. Sonra, biraz daha uzaktaki bir ırmağa düşmek için bir o yana bir bu yana kanat çırptı.
Orada, bir grup işçi karınca ile karşılaştı. Onlara yanaşmamayı yeğlerdi; ama yağmur daha uzağa gitmesini engelliyordu.
Uzun tartışmalardan sonra, karıncalar, afallamış olan zavallı sinekçiği kraliçelerine götürdü. Kraliçe, onu fena şekilde sorguya çekiyordu:
‘Söyle bakalım küçük, burada dolaşmak büyük dikkatsizlik! Burada kalırsan, seni uyarıyorum, şirketimizde bir iş bulman gerekecek. Yan gelip yatmak yok!’
Zavallı sinekçik, cılız bir sesle cevap verdi: ‘Ama bayan ben hiçbir şey yapmasını bilmem!’
Şef karınca, sinekçiğin kötü niyetiyle kendini şaşırtmasına izin vermedi ve ona cevap verdi:
‘Tamam, uyumayı biliyorsun, sanırım. Böylece karınca yuvasının sınırında uyuyacaksın. Görevin, saldırı durumunda bizi uyarmak olacak!’
Başka seçeneği olmayan sinekçik, kabul etti. Neyse ki, işi fazla güç gerektirmiyordu. Bu yüzden, birkaç günün sonunda, bedeni bunun yararını gördü; iyi besili iri bir sinek oldu.
Rakip bir grubun karınca yuvasını işgalini, bir adım atmaksızın, uzaktan seyretti. Sinek vızıltısından korkan karınca grubu ondan uzak durmuştu neyse ki.
Tüm çarpışma boyunca sinekçik, sessiz ve hareketsiz kaldı. Karşı grup galip gelmişti. Kurtulmak için, diğerleri yeni tüneller açmıştı. Böylece karınca yuvasına dalgalar halinde güneş ışığı girince, çok geçmeden karınca yuvası boşaldı.
Sinekçik oraya yerleşmeye karar verdi.
Artık değişmişti ve yeni yaşamı, onu, benzerlerinin o kadar çok sevdiği çöplüklerden, leşlerden ve diğer pisliklerden uzak tutuyordu.
O temiz olmuştu, ama hemcinslerinin alışkanlıklarını tek başına değiştirmesini nasıl istersiniz?”
Bir gün, Anne Sinek temkinli bir şekilde çıktı: Bzz-Bzz.
Yaşlı bir ağacın kovuğunda, huzurla uyuyan yavrularını sıcacık yuvalarında bıraktı.
Nehir yakınında parçalanmış bir köpek leşinden söz edildiğini duymuştu. İştah veren kokusu, uçtuğu yere kadar ulaşıyordu.
Bu sırada, sinek yavrularının en büyüğü uyandı. Etrafta annesini göremeyince, ilk kez yuvasından çıktı. Hava kapalıydı ve zavallı küçük, bir kör gibi, çarpa çarpa ilerliyordu. Nehrin kıyısına ulaşıp küçücük ayaklarını ıslattı. Sonra, biraz daha uzaktaki bir ırmağa düşmek için bir o yana bir bu yana kanat çırptı.
Orada, bir grup işçi karınca ile karşılaştı. Onlara yanaşmamayı yeğlerdi; ama yağmur daha uzağa gitmesini engelliyordu.
Uzun tartışmalardan sonra, karıncalar, afallamış olan zavallı sinekçiği kraliçelerine götürdü. Kraliçe, onu fena şekilde sorguya çekiyordu:
‘Söyle bakalım küçük, burada dolaşmak büyük dikkatsizlik! Burada kalırsan, seni uyarıyorum, şirketimizde bir iş bulman gerekecek. Yan gelip yatmak yok!’
Zavallı sinekçik, cılız bir sesle cevap verdi: ‘Ama bayan ben hiçbir şey yapmasını bilmem!’
Şef karınca, sinekçiğin kötü niyetiyle kendini şaşırtmasına izin vermedi ve ona cevap verdi:
‘Tamam, uyumayı biliyorsun, sanırım. Böylece karınca yuvasının sınırında uyuyacaksın. Görevin, saldırı durumunda bizi uyarmak olacak!’
Başka seçeneği olmayan sinekçik, kabul etti. Neyse ki, işi fazla güç gerektirmiyordu. Bu yüzden, birkaç günün sonunda, bedeni bunun yararını gördü; iyi besili iri bir sinek oldu.
Rakip bir grubun karınca yuvasını işgalini, bir adım atmaksızın, uzaktan seyretti. Sinek vızıltısından korkan karınca grubu ondan uzak durmuştu neyse ki.
Tüm çarpışma boyunca sinekçik, sessiz ve hareketsiz kaldı. Karşı grup galip gelmişti. Kurtulmak için, diğerleri yeni tüneller açmıştı. Böylece karınca yuvasına dalgalar halinde güneş ışığı girince, çok geçmeden karınca yuvası boşaldı.
Sinekçik oraya yerleşmeye karar verdi.
Artık değişmişti ve yeni yaşamı, onu, benzerlerinin o kadar çok sevdiği çöplüklerden, leşlerden ve diğer pisliklerden uzak tutuyordu.
O temiz olmuştu, ama hemcinslerinin alışkanlıklarını tek başına değiştirmesini nasıl istersiniz?”