KEDİ
Ormandaki araba galerisi son günlerde yoğun bir ziyaretçi akınına uğruyordu. Tüm orman hayvanları galerideki arabaları görebilmek için birbirleriyle yarış halindeydiler. Rengarenk, gıcır gıcır, son model arabalar ziyaretçilerin gözlerinin içine bakıyor ve beni alın, beni alın diye haykırıyorlardı sanki..Kim istemezdi ki son model bir arabası olsun, binsin içine, geçsin direksiyon başına, yürütsün arabayı, baksın keyfine, yaşasın hayatını..Fakat bu o kadar kolay değildi. Geçinilebilecek gibi varsayılan bir aylık kazanç 100 kredi iken, en ucuzu 3.000 kredi olan bu arabalardan bir tane edinebilmek için tam iki buçuk yıllık birikim gerekirdi, hiç kredi harcamamacasına… İş bilenin, kılıç kuşananın, kredi kazananındı.
Çok kazanan çok harcamalıydı ki kazandığını fark edebilsin, başkalarına fark ettirebilsin. Genç tüccar Sarman sağ ve solunda yürüyen iki arkadaşıyla birlikte hışımla galeri kapısından içeri girdi. Girer girmez de zınk diye duruverdi. Sağına, soluna bakındı. Bu ne kalabalıktı böyle?..Şu kalabalığın kaçta kaçı bir araba alabilirdi kendine? Taş çatlasa yarısı desen öteki yarımın ne işi vardı burada? Panayır değildi ki burası, adı üstünde araba galerisi.. Giyinirdin, kuşanırdın, koyardın kredileri ceplerine, gelirdin, seçerdin arabanı, sayardın kredileri, biner arabana, basardın gaza, çeker giderdin.. Seyirlik değildi ki arabalar, alımlıktı. Gidip sorsunlar bakalım galerinin sahibine arkadaş, sen bu arabaları seyredilsin diye mi, yoksa alınsın diye mi getirip koydun buraya?.. Bakalım ne diyecekti galerinin sahibi onlara. İki candan arkadaş Tilki ile Kurt da methini çok duydukları bu araba galerisine gelmişler, son model arabaları seyrediyorlardı. Amaçları eğlence olsun şöyle bir gezip gideceklerdi. Bir aralık Tilki arkadaşına; “Şu lacivert arabayı alsana kendine. Al koy evinin önüne.
Herkes Kurt ne zenginmiş de haberimiz yokmuş desin “deyince Kurt da; “Al demesi kolay da o kadar krediyi ben nereden bulayım? Baksana fiyatı 30.000 kredi diye yazıyor.Galerinin en pahalı arabası bu lacivert arabaymış. Hem sen bana, şu araba tam sana göre, aman bu arabayı kaçırma deyip duracağına kendin alsana bir araba”diye çıkıştı Tilkiye. Tilki ile Kurt lacivert arabaya imrenerek bakıp konuşmalarını sürdürürken, Sarman da iki arkadaşıyla galerideki arabaları gözden geçiriyor, fakat hiçbirini beğenmiyordu. Lacivert arabanın önüne geldiklerinde Sarman şöyle bir göz ucuyla arabanın üzerindeki etikete baktı. Fiyatı: 30.000 kredi. Daha sonra bakışlarını etiketten ayırarak arabayı incelemeye başladı.
Rengi lacivert, modeli alışılmamış, görünüşü kusursuz, lastikler kırmızı…Sarman bayıldı arabaya bayıldı.Kırmızı lastikli araba tam bana göre diye düşündü. Sağında duran arkadaşına; “Sen hiç şimdiye kadar kırmızı lastikli, lacivert bir arabaya binmiş miydin? “diye sordu. Arkadaşı: “Demek bunu alıyorsun” dedi. “Böyle bir arabaya hiç binmemiştim. Bundan sonra bol bol bineceğiz desene “Sarman arkadaşının sözlerine gülümsedikten sonra arabanın yanındaki görevlinin yanına gitti. Görevliden arabanın iç donanımı ve çalışma sistemi ile ilgili bilgileri alan Sarman, gerekli evrakları imzalayıp, alım-satım işlemlerini de tamamladıktan sonra iki arkadaşıyla birlikte galerinin dış kapısı önüne çıkıp arabasının getirilmesini beklemeye başladı. Az sonra araba arka kapıdan çıkarılıp ön kapı önüne getirildi ve yeni sahibine yani Sarman’a teslim edildi. Sarman direksiyona geçtikten iki arkadaşı da arka koltuklara oturduktan sonra araba öyle bir kalkış kalktı ki, galerinin önünde bu çok pahalı arabayı ve sahibini seyre dalan meraklıların neredeyse kulaklarının zarı patlayacaktı.
Efendim, böyle de kalkış olur muydu? Bu gürültü de neyin nesiydi? Ne lüzumu vardı bilmem kaçıncı vitese takıp kalkışın? Bak ne güzel gelmişsin, arabayı almışsın. Bin git işte arabana adam gibi. Seyredenler de bravo desinler, alkış tutsunlar peşinden..Onca gürültünün, ortalığı simsiyah egzoz dumanı ile kirletmenin, güzelim yolları kırmızı lastiklerinle çizdirmenin zararından başka kime ne faydası olacaktı ki? Bu çirkin davranışın açıklamasını bırak Sarman’ı çok değişken fikirler üreten, son derece zeki, süper bir beyin yapısına sahip biri bile yapamazdı; kesinlikle açıklaması yoktu. Tilki ile Kurt da oradaydılar.
Araba uzaklaştıktan, ortalık tenhalaştıktan sonra Tilki işi serine vurdu: “Öyle böyle aldılar arabayı gittiler. Şimdi gönlünden geçeni dilin söylesin. İstemez miydin bu lacivert arabanın sahibinin sen olmasını? Kurulurdun direksiyon başına, hafiften köklerdin gazı, çatlatırdın dostu düşmanı..” Bunun üzerine Kurt: “Arabanın benim olmasını isterdim istemesine de ben hayatta böylesine hızlı gitmezdim. Ağır ağır, göstere göstere sürerdim arabayı. Camı da açardım, püfür püfür esen rüzgar altında. Ooh, gel keyfim gel” diyerek gevrek gevrek güldü.
Yazar: Serdar Yıldırım
Ormandaki araba galerisi son günlerde yoğun bir ziyaretçi akınına uğruyordu. Tüm orman hayvanları galerideki arabaları görebilmek için birbirleriyle yarış halindeydiler. Rengarenk, gıcır gıcır, son model arabalar ziyaretçilerin gözlerinin içine bakıyor ve beni alın, beni alın diye haykırıyorlardı sanki..Kim istemezdi ki son model bir arabası olsun, binsin içine, geçsin direksiyon başına, yürütsün arabayı, baksın keyfine, yaşasın hayatını..Fakat bu o kadar kolay değildi. Geçinilebilecek gibi varsayılan bir aylık kazanç 100 kredi iken, en ucuzu 3.000 kredi olan bu arabalardan bir tane edinebilmek için tam iki buçuk yıllık birikim gerekirdi, hiç kredi harcamamacasına… İş bilenin, kılıç kuşananın, kredi kazananındı.
Çok kazanan çok harcamalıydı ki kazandığını fark edebilsin, başkalarına fark ettirebilsin. Genç tüccar Sarman sağ ve solunda yürüyen iki arkadaşıyla birlikte hışımla galeri kapısından içeri girdi. Girer girmez de zınk diye duruverdi. Sağına, soluna bakındı. Bu ne kalabalıktı böyle?..Şu kalabalığın kaçta kaçı bir araba alabilirdi kendine? Taş çatlasa yarısı desen öteki yarımın ne işi vardı burada? Panayır değildi ki burası, adı üstünde araba galerisi.. Giyinirdin, kuşanırdın, koyardın kredileri ceplerine, gelirdin, seçerdin arabanı, sayardın kredileri, biner arabana, basardın gaza, çeker giderdin.. Seyirlik değildi ki arabalar, alımlıktı. Gidip sorsunlar bakalım galerinin sahibine arkadaş, sen bu arabaları seyredilsin diye mi, yoksa alınsın diye mi getirip koydun buraya?.. Bakalım ne diyecekti galerinin sahibi onlara. İki candan arkadaş Tilki ile Kurt da methini çok duydukları bu araba galerisine gelmişler, son model arabaları seyrediyorlardı. Amaçları eğlence olsun şöyle bir gezip gideceklerdi. Bir aralık Tilki arkadaşına; “Şu lacivert arabayı alsana kendine. Al koy evinin önüne.
Herkes Kurt ne zenginmiş de haberimiz yokmuş desin “deyince Kurt da; “Al demesi kolay da o kadar krediyi ben nereden bulayım? Baksana fiyatı 30.000 kredi diye yazıyor.Galerinin en pahalı arabası bu lacivert arabaymış. Hem sen bana, şu araba tam sana göre, aman bu arabayı kaçırma deyip duracağına kendin alsana bir araba”diye çıkıştı Tilkiye. Tilki ile Kurt lacivert arabaya imrenerek bakıp konuşmalarını sürdürürken, Sarman da iki arkadaşıyla galerideki arabaları gözden geçiriyor, fakat hiçbirini beğenmiyordu. Lacivert arabanın önüne geldiklerinde Sarman şöyle bir göz ucuyla arabanın üzerindeki etikete baktı. Fiyatı: 30.000 kredi. Daha sonra bakışlarını etiketten ayırarak arabayı incelemeye başladı.
Rengi lacivert, modeli alışılmamış, görünüşü kusursuz, lastikler kırmızı…Sarman bayıldı arabaya bayıldı.Kırmızı lastikli araba tam bana göre diye düşündü. Sağında duran arkadaşına; “Sen hiç şimdiye kadar kırmızı lastikli, lacivert bir arabaya binmiş miydin? “diye sordu. Arkadaşı: “Demek bunu alıyorsun” dedi. “Böyle bir arabaya hiç binmemiştim. Bundan sonra bol bol bineceğiz desene “Sarman arkadaşının sözlerine gülümsedikten sonra arabanın yanındaki görevlinin yanına gitti. Görevliden arabanın iç donanımı ve çalışma sistemi ile ilgili bilgileri alan Sarman, gerekli evrakları imzalayıp, alım-satım işlemlerini de tamamladıktan sonra iki arkadaşıyla birlikte galerinin dış kapısı önüne çıkıp arabasının getirilmesini beklemeye başladı. Az sonra araba arka kapıdan çıkarılıp ön kapı önüne getirildi ve yeni sahibine yani Sarman’a teslim edildi. Sarman direksiyona geçtikten iki arkadaşı da arka koltuklara oturduktan sonra araba öyle bir kalkış kalktı ki, galerinin önünde bu çok pahalı arabayı ve sahibini seyre dalan meraklıların neredeyse kulaklarının zarı patlayacaktı.
Efendim, böyle de kalkış olur muydu? Bu gürültü de neyin nesiydi? Ne lüzumu vardı bilmem kaçıncı vitese takıp kalkışın? Bak ne güzel gelmişsin, arabayı almışsın. Bin git işte arabana adam gibi. Seyredenler de bravo desinler, alkış tutsunlar peşinden..Onca gürültünün, ortalığı simsiyah egzoz dumanı ile kirletmenin, güzelim yolları kırmızı lastiklerinle çizdirmenin zararından başka kime ne faydası olacaktı ki? Bu çirkin davranışın açıklamasını bırak Sarman’ı çok değişken fikirler üreten, son derece zeki, süper bir beyin yapısına sahip biri bile yapamazdı; kesinlikle açıklaması yoktu. Tilki ile Kurt da oradaydılar.
Araba uzaklaştıktan, ortalık tenhalaştıktan sonra Tilki işi serine vurdu: “Öyle böyle aldılar arabayı gittiler. Şimdi gönlünden geçeni dilin söylesin. İstemez miydin bu lacivert arabanın sahibinin sen olmasını? Kurulurdun direksiyon başına, hafiften köklerdin gazı, çatlatırdın dostu düşmanı..” Bunun üzerine Kurt: “Arabanın benim olmasını isterdim istemesine de ben hayatta böylesine hızlı gitmezdim. Ağır ağır, göstere göstere sürerdim arabayı. Camı da açardım, püfür püfür esen rüzgar altında. Ooh, gel keyfim gel” diyerek gevrek gevrek güldü.
Yazar: Serdar Yıldırım