zemheri
Usta
Kendinizi mahremiyet sınırları içinde korumaya alın!
Telefondaki meçhul gencin sorusu:-Okuldan arkadaşımla aramızda gizli dinî nikâh yaptırmak istiyoruz. Ailemizin haberi olmadan yaptıracağımız bu dinî nikâha nasıl bakıyorsunuz? Tavsiye eder misiniz? ..
Bu gibi gençlik sorularının arka planında yaşanan faciaları çok dinlediğimden dolayı cevabım belki de beklenmedik şekilde sert oldu:
-Ben, dedim, intiharın her türlüsüne karşıyım. Hayatının baharında bir genç kızın ailesinden habersiz dinî nikâhla hayatını baştan karartan bir riske sokması, büyük ihtimalle intihar gibidir. Erkek için aynı derecede olmasa da kız için sonuç başka türlü olmayabilir!
– 'Bir çaresi yok mu bunun?' diye ısrar edince, var dedim; hem de çok kolay. Heyecanlandı: -Lütfen o kolay çareyi söyleyin! dedi.
-Tarafların evlilik haklarını kanuni teminat altına alacak resmî nikâh yaptırmak. Böylece hem kendi geleceğini hem de aileni sıkıntıdan kurtarmak...
-Ama şu anda buna imkan yoktur. Ne ailemiz buna razı olur, ne de bizim okul ve yaş durumumuz buna müsaittir!
- Demek hem yaş, hem okul, hem de aile durumu müsait olmadığı halde, siz yine de dinî nikâha cesaret edebiliyorsunuz. Bu kadar olumsuzluğu göze almanın, istikbalinizi riske atmanın sebebi ne ola ki?
-Baştan mahremiyet ölçülerine dikkat etmedik. Yüz yüze göz göze gezdik, birbirimize âşık olduk.
-Evet mahremiyet sınırlarını yıkıp yabancıyla yüz yüze, göz göze yaşamaktan kaçınmamak, işte böyle sonucu düşünemez hale getirir tarafları! Ömür boyu pişmanlık duyacakları hatayı göze aldırır. Çünkü yıkmışsınız bir defa aradaki koruyucu mahremiyet sınırlarını. Alevlendirmişsiniz önü alınmaz gençlik duygularınızı. Artık kendinizi mazur gösterecek kılıf hazır: Âşık olmak, ayrılamaz hale gelmek! Bu duruma gelen genç, sinirsel öfkeye kapılarak tetiği çekip de gözünü kırpmadan adam öldüren gibi tetiği çeker, hedefini vurur, sonra da ömür boyu pişmanlık duyup feryat eder, ama bu feryadın hiçbir faydası olmaz. Çünkü kurşun namludan çıkmış, hedefini cansız yere sermiştir. Artık ortada sadece bir cenaze vardır. Kim üstlenecek bu cenazenin sorumluluğunu? Ayıkla pirincin taşını ayıklayabilirsen.
-'Kurtuluş çaresi yok mu bunun?' dedi. -Var, dedim. Duyguları alevlendirecek yakınlaşmalardan uzak durmak. Tek cümleyle: Kendini (mahremiyet sınırları içinde) korumaya almak! Önce okulu bitirmek, sonra mutlu olmanın şartlarını hazırlayarak resmî nikâhla yuvayı kurmak. Burada, Sözüm Gençlere kitabındaki ikazlarımı tekrar ederek bir daha diyorum ki:
-Aziz gençler! Duygularınızın alevlenmeye hazır olduğu bu devrede mahremiyet sınırlarını aşıp taşmayın, sinirsel öfkeden de tehlikeli olan cinsel öfkeye kapılıp da haddi aşmayın! Tek cümleyle, "kendinizi (mahremiyet sınırları içinde) korumaya alın". Yoksa duygu akımı denen cinsel öfke sizi bir deli haline getirir, ömür boyu pişman olacağınız yanlışı yaptırır. Ne yazık ki, işin sonu başı gibi tatlı olmaz. Zehirli bal yediğinizi sonra fark ettirir. Ama bu fark etmenin faydası olmaz. Artık tat gitmiş, zehrin acısı vicdanınızda ömür boyu sizi takip eder olmuştur! Böyle dönüşü olmayan bir yola girmemek için teşhirci, teşvikçi, tahrikçi ortamdan uzak durun, kendinizi korumaya alın. Aksi halde namludan çıkan kurşun geri dönmeyecek, ömür boyu duyacağınız pişmanlık da peşinizi bırakmayacaktır. Bizden düşündürmesi.
Ahmed Şahin
Telefondaki meçhul gencin sorusu:-Okuldan arkadaşımla aramızda gizli dinî nikâh yaptırmak istiyoruz. Ailemizin haberi olmadan yaptıracağımız bu dinî nikâha nasıl bakıyorsunuz? Tavsiye eder misiniz? ..
Bu gibi gençlik sorularının arka planında yaşanan faciaları çok dinlediğimden dolayı cevabım belki de beklenmedik şekilde sert oldu:
-Ben, dedim, intiharın her türlüsüne karşıyım. Hayatının baharında bir genç kızın ailesinden habersiz dinî nikâhla hayatını baştan karartan bir riske sokması, büyük ihtimalle intihar gibidir. Erkek için aynı derecede olmasa da kız için sonuç başka türlü olmayabilir!
– 'Bir çaresi yok mu bunun?' diye ısrar edince, var dedim; hem de çok kolay. Heyecanlandı: -Lütfen o kolay çareyi söyleyin! dedi.
-Tarafların evlilik haklarını kanuni teminat altına alacak resmî nikâh yaptırmak. Böylece hem kendi geleceğini hem de aileni sıkıntıdan kurtarmak...
-Ama şu anda buna imkan yoktur. Ne ailemiz buna razı olur, ne de bizim okul ve yaş durumumuz buna müsaittir!
- Demek hem yaş, hem okul, hem de aile durumu müsait olmadığı halde, siz yine de dinî nikâha cesaret edebiliyorsunuz. Bu kadar olumsuzluğu göze almanın, istikbalinizi riske atmanın sebebi ne ola ki?
-Baştan mahremiyet ölçülerine dikkat etmedik. Yüz yüze göz göze gezdik, birbirimize âşık olduk.
-Evet mahremiyet sınırlarını yıkıp yabancıyla yüz yüze, göz göze yaşamaktan kaçınmamak, işte böyle sonucu düşünemez hale getirir tarafları! Ömür boyu pişmanlık duyacakları hatayı göze aldırır. Çünkü yıkmışsınız bir defa aradaki koruyucu mahremiyet sınırlarını. Alevlendirmişsiniz önü alınmaz gençlik duygularınızı. Artık kendinizi mazur gösterecek kılıf hazır: Âşık olmak, ayrılamaz hale gelmek! Bu duruma gelen genç, sinirsel öfkeye kapılarak tetiği çekip de gözünü kırpmadan adam öldüren gibi tetiği çeker, hedefini vurur, sonra da ömür boyu pişmanlık duyup feryat eder, ama bu feryadın hiçbir faydası olmaz. Çünkü kurşun namludan çıkmış, hedefini cansız yere sermiştir. Artık ortada sadece bir cenaze vardır. Kim üstlenecek bu cenazenin sorumluluğunu? Ayıkla pirincin taşını ayıklayabilirsen.
-'Kurtuluş çaresi yok mu bunun?' dedi. -Var, dedim. Duyguları alevlendirecek yakınlaşmalardan uzak durmak. Tek cümleyle: Kendini (mahremiyet sınırları içinde) korumaya almak! Önce okulu bitirmek, sonra mutlu olmanın şartlarını hazırlayarak resmî nikâhla yuvayı kurmak. Burada, Sözüm Gençlere kitabındaki ikazlarımı tekrar ederek bir daha diyorum ki:
-Aziz gençler! Duygularınızın alevlenmeye hazır olduğu bu devrede mahremiyet sınırlarını aşıp taşmayın, sinirsel öfkeden de tehlikeli olan cinsel öfkeye kapılıp da haddi aşmayın! Tek cümleyle, "kendinizi (mahremiyet sınırları içinde) korumaya alın". Yoksa duygu akımı denen cinsel öfke sizi bir deli haline getirir, ömür boyu pişman olacağınız yanlışı yaptırır. Ne yazık ki, işin sonu başı gibi tatlı olmaz. Zehirli bal yediğinizi sonra fark ettirir. Ama bu fark etmenin faydası olmaz. Artık tat gitmiş, zehrin acısı vicdanınızda ömür boyu sizi takip eder olmuştur! Böyle dönüşü olmayan bir yola girmemek için teşhirci, teşvikçi, tahrikçi ortamdan uzak durun, kendinizi korumaya alın. Aksi halde namludan çıkan kurşun geri dönmeyecek, ömür boyu duyacağınız pişmanlık da peşinizi bırakmayacaktır. Bizden düşündürmesi.
Ahmed Şahin