KERTENKELE İLE ÇOBAN KIZ
Kertenkele, her gün, ıssız Altiplano üzerinde sürüsünü gözlemeye giden kendi halinde çoban kızını izliyordu.
Kertenkele, genç kızın güzelliğine hayranlığından, sonunda, bir sabah, yeşil bir poncho ve illuche giyinmiş genç bir adama dönüştü.
Çok güzel Pinguillu çalarak, sevdiği kızın ilgisini çekmeye çalıştı.
Böylece, bir süre sonra, genç kızla adam ilk kez buluştu. Kurnaz genç, öksüz kaderini anlatarak kendini o kadar çok acındırdı ki, kızın ailesi onu evlerine davet etti ve hemen evlenmelerine izin verdi.
Ertesi sabah, aile babası, gelenek olduğu üzere, günlük işlerini her birine paylaştırdı. Karısı semt pazarına gittiği sırada, kendisi de dağın öbür tarafındaki tarlaya gitmek zorundaydı.
Kız, keçileriyle birlikte, babasını izleyecekti. Sözlüsüne gelince, onun da uzak bir arazideki sert toprağı bellemesi gerekiyordu.
Söylemek gerekirse, bizim kertenkele, kaygısız ve rahat hayatını özlemekte gecikmedi.
Anne, erzaklarla pazardan döndüğünde, öğlen henüz yeni olmuştu. İşlerin iyi gitmesine katkıda bulunmak amacıyla kadın, damat adayına birkaç meyve ve biraz yemek götürmüştü. Yerin boş ve tarlanın hâlâ bellenmemiş olduğunu görünce şaşırmaz mı!
Etrafı incelerken, yeşil bir kertenkeleye ayağı takıldı. Onu yaralı görünce, kadın, zavallı hayvana vurmak için bir taş aldı yerden.
Ama onu ezmeye hazırlandığı anda, bağırdığını duydu:
‘Mamita! Neden beni öldürmeye çalışıyorsun, ben senin damadınım, kızına öylesine çok âşık olan!’ Umutsuzluğa kapılan anne, evin yolunu tuttu böylece.
Hayvanın yalanları ve sahtekarlığı burada biter! Artık hiçbir şey, korkunç şekilde hayal kırıklığına uğramış olan genç kızı utanç duymaktan alıkoyamıyordu!
Kertenkele, her gün, ıssız Altiplano üzerinde sürüsünü gözlemeye giden kendi halinde çoban kızını izliyordu.
Kertenkele, genç kızın güzelliğine hayranlığından, sonunda, bir sabah, yeşil bir poncho ve illuche giyinmiş genç bir adama dönüştü.
Çok güzel Pinguillu çalarak, sevdiği kızın ilgisini çekmeye çalıştı.
Böylece, bir süre sonra, genç kızla adam ilk kez buluştu. Kurnaz genç, öksüz kaderini anlatarak kendini o kadar çok acındırdı ki, kızın ailesi onu evlerine davet etti ve hemen evlenmelerine izin verdi.
Ertesi sabah, aile babası, gelenek olduğu üzere, günlük işlerini her birine paylaştırdı. Karısı semt pazarına gittiği sırada, kendisi de dağın öbür tarafındaki tarlaya gitmek zorundaydı.
Kız, keçileriyle birlikte, babasını izleyecekti. Sözlüsüne gelince, onun da uzak bir arazideki sert toprağı bellemesi gerekiyordu.
Söylemek gerekirse, bizim kertenkele, kaygısız ve rahat hayatını özlemekte gecikmedi.
Anne, erzaklarla pazardan döndüğünde, öğlen henüz yeni olmuştu. İşlerin iyi gitmesine katkıda bulunmak amacıyla kadın, damat adayına birkaç meyve ve biraz yemek götürmüştü. Yerin boş ve tarlanın hâlâ bellenmemiş olduğunu görünce şaşırmaz mı!
Etrafı incelerken, yeşil bir kertenkeleye ayağı takıldı. Onu yaralı görünce, kadın, zavallı hayvana vurmak için bir taş aldı yerden.
Ama onu ezmeye hazırlandığı anda, bağırdığını duydu:
‘Mamita! Neden beni öldürmeye çalışıyorsun, ben senin damadınım, kızına öylesine çok âşık olan!’ Umutsuzluğa kapılan anne, evin yolunu tuttu böylece.
Hayvanın yalanları ve sahtekarlığı burada biter! Artık hiçbir şey, korkunç şekilde hayal kırıklığına uğramış olan genç kızı utanç duymaktan alıkoyamıyordu!