• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Kırgızistan

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
Kırgızistan

125px-Flag_of_Kyrgyzstan.svg.png


85px-National_emblem_of_Kyrgyzstan.svg.png


250px-LocationKyrgyzstan.svg.png

Kırgızistan (Kırgız Türkçesi: Кыргызстан {Kırgızstan}; Rusça: Киргизия, {Kirgiziya}; UFA: /ˈkəːgɪztan/), Orta Asya'da bir ülkedir. Kırgızistan, (Azerbaycan, Kazakistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Özbekistan, Türkiye, ve Türkmenistan ile birlikte) günümüzdeki yedi bağımsız Türk devletlerinden biri olup Türk Konseyi ve TÜRKSOY'un üyesidir. Denize kıyısı olmayan ülkenin komşuları kuzeyde Kazakistan; batıda Özbekistan; güneybatıda Tacikistan ve güneydoğuda Çin Halk Cumhuriyeti'dir.

Etimoloji


Kırgızistan, “Kırgız ülkesi” anlamına gelir. Kırgız isminin kökeni hakkında ise birkaç teori mevcuttur. Bunlardan birincisi -iz eki (iki - iz=ikiz vb.) almış "kırk"tır. Yani Kırk-ız, "Kırklar"dır Konu ile ilgili diğer bir teori de Prof. Dr. Nadir Devlet'in Çağdaş Türkiler kitabında geçmektedir. O da Kırgız adı Türkçede kır - gez'mekten geldiğini söylemiştir.

Tarih
Bischkek.jpg

Bişkek

800px-E7901-Bishkek-museum-Lenin-carpet.jpg

Sovyetler Birliği'nde bulunan Kırgızistan'ın üyeliğinin kutlandığı (şimdiki Millî Müze'nin bir kısmı olan) eski Lenin Müzesi'nde sergilenen eserler


Kırgızlar, Göktürk devrinde Kögmen (Sayan) Dağları'nın kuzeyinde yaşamışlardır. 840 yılında Uygur Devleti'ni yıkarak bu topraklarda kendi devletlerini kurmuşlardır. Daha sonra bugün yaşadıkları topraklara gelen Kırgızlar, Karahanlılar zamanında Müslüman olmuşlardır.

Ruslara Orta Asyalı halklardan ilk olarak girerler. Toplumlar arası kavgalar çıkmaya başlayınca Bagış uruusu (toplumu), 1881 yılında Rusya İmparatorluğu'nun egemenliği altına girmeye karar verir.

Sovyet Dönemi

Başlangıçta 1919'da Sovyet gücü bölgede kabul görmüştür ve Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti içinde Kara-Kırgız Özerk Bölgesi oluştu. Kara-Kırgız terimi 1920'lerin ortasında Ruslar onları aynı zamanda Kırgız olarak bakılan Kazaklardan ayırıncaya kadar kullanılmıştır. 5 Aralık 1936'da Kırgız Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, tam bir Sovyetler Birliği cumhuriyeti olarak kabul görmüştür.

1920'ler boyunca Kırgızistan, kültür, eğitim ve sosyal yaşam açısından epeyce geliştirildi. Okur yazarlık büyük ölçüde gelişti ve standart bir edebi dil ortaya çıkarıldı. Ekonomik ve sosyal gelişme de dikkate değerdi. Kırgız milli kültürünün çok sayıda yönleri Stalin'in milliyetçi eyleminin baskısına rağmen muhafaza edilmişti ve bu nedenle, tüm Birlik otoriteleri ile olan gerginlikler sürmekteydi.

Sovyet açıklık ve dürüstlük politikasının ilk yılları, Kırgızistan'da politik iklim üzerinde küçük bir etki yapmıştır. Bununla birlikte Cumhuriyet'in basın mensuplarına daha fazla liberal bakış edinmeleri ve Yazarlar Birliği'nce yeni bir yayın olan Literaturniy Kirghizstan'ı kurmaları için izin verilmişti. Gayriresmi politik gruplar yasaklanmıştı fakat 1989'da derin iskân krizi ile uğraşmak için ortaya çıkan birkaç grubun faaliyetlerine izin verilmişti.

1990 yılının Haziran ayında Özbekler ve Kırgızlar arasındaki etnik gerginlikler Özbeklerin olduğu Oş İli'ni kaplamıştı. Şiddetli karşılaşmalar birbirini izledi ve bir emniyet ve sokağa çıkma yasağı durumu hasıl oldu. 1990 yılının Ağustos ayına kadar düzen eski haline getirilemedi.

1990'ların başları Kırgızistan'a yeni değişimler getirdi. Kırgızistan Demokratik Hareketi, Parlamento'nun desteğiyle önemli bir politik güç haline geldi. Kırgız Bilim Akademisi'nin liberal başkanı Askar Akayev 1990 yılının Ekim ayında başkan seçildi. Takip eden Ocak ayında Akayev, yeni hükümet yapılarını öne sürdü ve çoğunlukla daha genç ve reforma yönelik politikacılardan oluşan yeni bir hükümet tayin etti.

Bağımsızlık

1991 yılının Ekim ayında Akayev rakipsiz ilerledi ve oyların %95'ini alarak doğrudan yeni bağımsız cumhuriyetin başkanı seçildi. O ay diğer yedi cumhuriyetin delegeleriyle birlikte Yeni Ekonomik Toplum Paktı'nı imzaladı. Sonunda 21 Aralık 1991'de diğer dört Orta Asya cumhuriyeti ile birlikte Bağımsız Devletler Topluluğu'na resmen katıldı. 1992'de Kırgızistan, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'na katıldı.

2005 yılının Mart ayındaki parlamenter seçimlerden sonraki Lale Devri, Başkan Akayev'i 4 Nisan 2005'te istifaya zorladı. Muhalefet liderleri koalisyon kurdular ve yeni hükümet Başkan Kurmanbek Bakiyev ve Başbakan Feliks Kulov altında şekillendi.

Politik istikrarı sağlamak mümkündür, 2005 yılının Mart ayında seçilen parlamentonun 75 üyesinden üçü suikast sonucu öldürüldü 10 Mayıs 2006'da ölenlerin birisinin kardeşi de suikaste kurban gitti.

6 Nisan 2010 tarihinde Talas'ta başlayan halk isyanı, ertesi gün başkent Bişkek'e sıçradı. Olayların yükselmesi üzerine hükümet istifa etmek zorunda kaldı. Kurulan geçici hükümetin başına ise eski Dışişleri Bakanı ve Sosyal Demokrat Partisi Milletvekili Roza Otunbayeva getirildi.

Kırgızistan coğrafyası

Kırgızistan Orta Asya'da yer almaktadır. Komşuları kuzeyde Kazakistan, batıda Özbekistan, güneybatıda Tacikistan ve güneydoğuda Çin Halk Cumhuriyeti'dir. Tanrı Dağları ülkenin %65'ini kaplar ve ülke bu yüzden "Orta Asya'nın İsviçre'si" olarak adlandırılır. Kuzeybatı Tanrı Dağları üzerinde bulunan ve ülkenin en büyük gölü olan Issık Göl, Titikaka'dan sonra dünyanın en büyük dağ gölüdür.

Kırgızistan demografisi

2005 Dünya Almanağı verilerine göre Kırgızistan nüfusu 5,210,450'dur. Bu nüfusun %34.4'ü 0-15 yaş, %6.2'si ise 65 yaş ve üzeridir. Kırgızistan'da halkın %63.9'u şehirlerde geri kalanı ise kırsal kesimde yaşar. Ülkede kilometrekare başına 29 insan düşer.

Kırgızistan’ın 2009 yılındaki nüfusu 5.482.000 olarak tahmin edilmiştir.

Kırgızistan'da yerli halk olarak belli olan Kırgızlardır (%64.9). Diğer etnik gruplar içinde en büyük Özbekler (13.8%) ve Ruslar (%12.5) oluşturur. Küçük gruplar ise Tatarlar (%1.9), Uygurlar (%1.1), Kazaklar (%0.7) ve Ukraynalılardir (%0.5).

Demokrasi

1991'den beri cumhurbaşkanı değişen ve çok partili sisteme geçerek, Jogorku Keneş'te (meclis) muhalefetin temsil edildiği tek bölge ülkesidir.

Diller

Kırgızca Eylül 1991'den beri ülkenin resmî dilidir. Bunun yanında Rusça da bu ülkede resmî konuma sahiptir.

Kırgızca Türk lehçelerinin Kıpçak Grubu'na mensup bir lehçe olarak kabul edilir. Ayrıca, onu Güney Sibirya bölgesi içinde bir Türk şivesi olarak kabul eden fikirler de vardır.

20. yüzyıla kadar Arap alfabesi kullanılarak yazılan Kırgızca 1928'de Latin alfabesini, 1948'de ise Kiril alfabesini kullanmaya başlamıştır.

Dinler
800px-Karakol-Dungan-Mosque-Exterior-1.jpg

Karakol Dungan Camisi​

Kırgızistan halkı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dönemleri diğer birlik üyeleri gibi Devlet Ateizmi içinde yaşamıştır. Bugün Kırgızistan'ın resmi dini İslam'dır. Müslüman oranı %76'dir. Ülkede %18 Hristiyan, %2 Budist, %4 Ateist bulunur.

Yönetim Birimleri


270px-KyrgyzstanNumbered.png

Kırgızistan'ın illeri

Kırgızistan, başkent Bişkek dâhil 8 ile (oblast) ayrılmıştır. Başkent Bişkek'tir.

İller, başkent ve il merkezleri:


Bişkek (eskiden Frunze)
Batken (Batken)
Çuy (Tokmok)
Calal-Abad (Celal-Abad)
Narın (Narın)
Oş (Oş)
Talas (Talas)
Issık-Göl (Karakol)​

Kültür


Kırgızlar önceleri göçebe olduğundan eğitime dikkat edilmemiştir. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği zamanında eğitim alanında büyük gelişmeler yaşanmıştır. 1934 yılında 7 yıllık okul okuma zorunluluğu getirilmiştir. 1950 yılından itibaren bu zorunluluğuna uyulması ile birlikte eğitim gelişmeye başlamıştır.Kırgızistan İlimler Akademisi 1965 yılında kurulmuştur. Bugün 17 araştırma enstitüsü mevcuttur.

Üniversiteler

Kırgızistan'da 60 civarinda üniversite bulunmaktadır. Belli üniversite şunlardır:


Uluslararası Atatürk-Alatoo Üniversitesi
Orta Asya Amerikan Üniversitesi
Kırgız-Rus Slav Üniversitesi
Ulusal Kırgız Üniversitesi
Kırgız-Türk Manas Üniversitesi
Bişkek Beşeri Bilimler Üniversitesi
Uluslararası Kırgızistan Üniversitesi
Oş Devlet Üniversitesi
Kırgız Özbek Üniversitesi
Oş Teknoloji Üniversitesi
Kasım Tınıstanov Üniversitesi
Celal-Abad İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası İşletme Fakültesi

Edebiyat

Kırgız halk edebiyatında Manas Destanı önemli bir yer tutar. Kırgız edebiyatının kurucusu olarak Toktoul Satılgan kabul edilir. Kırgızların dünyaca meşhur edebiyatçıları Cengiz Aytmatov’dur.

Turizm


Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği zamanında ülke, birliğin önemli bir turizm merkezine dönüşmüştü. Son senelerde Issık Göl çevresine yüz binlerce turist gelmektedir. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin dağılmasından sonra seçilen Kırgızistan Başkanı Askar Akayev yaptığı bir açıklamada turizmin ülke ekonomisine en önemli katkıyı yapabilecek sektör olduğunu ifade etmiştir.

Ülke son yıllarda turizm alanında büyük gelişmeler göstermektedir. Denize kıyısı olmasa da yaz mevsimlerinde göl turizmi yapılmakta, ayrıca ülke dağlarla kaplı olması nedeniyle kış sporlarına bağlı turizm gelişmektedir. Kış sporlarından sonra doğa gezileri, termal turizm yapılmaktadır. Ülkenin turist çeken başka bir özelliği ise çok sayılardaki ormanlar ve Issık Göl'e sahip olmasıdır. Bunlar yaz turizmine açık yerlerdir.

Kırgızistan ekonomisi


Ülke ekonomisi tarım ve madenciliğe dayalıdır. Daha çok hayvancılık kesimi ağırlıklı bir tarım ekonomisi hâkimdir. Başlıca tarım ürünleri buğday, pamuk, şekerpancarı, mısır, tütün, sebze ve meyvedir. Dağlık bölgelerde yarış atları yetiştirilir, tavşan beslenir, arıcılık yapılır. En çok küçükbaş hayvan beslenir.

Kırgızistan'da 1970'li yıllarda çeşitli madenler çıkarılmaya başlanınca maden sektörü büyük hızla gelişmiştir. Makine, otomotiv, gıda, çimento, cam ve konserve fabrikaları başlıca sanayi kuruluşlarıdır. Akarsu üzerlerinde kurulan hidroelektrik santralleri ekonomiye önemli ölçüde katkıda bulunur. Ülkede 600 civarında sanayi kuruluşu vardır.

Ülkede son yıllarda doğal güzelliklerin etkisi ile turizm faaliyetleri de hızlanmakta ve bu da ülke ekonomisine büyük katkı sağlamaktadır.

Kırgızistan belki de Türk Dünyasındaki en fakir ülkedir. Sanayi kuruluşları 1000'i geçmemektedir. 600 civarındadır. Ayrıca, çıkan iç isyanlar (Bakiyev hükümetinin düşüp Roza Otunbayeva'nın hükümete geçmesi) da ekonomiyi zayıflatmıştır.

Ulaşım
Ülkenin dağlık yapısından ötürü ulaşım büyük ölçüde kısıtlanmıştır. Yollar, yüksekliği 2000 metre ve üzerini bulabilen rakımlar ve dik vadilerden dolayı sık sık viraj yapmak durumundadır. Kış boyunca ulaşım ülkenin kimi yüksek rakımlı ve tenha bölgelerinde hemen hemen imkânsızdır. Bunun yanında ulaşımı güçleştiren diğer etmenlerden biri de kara ve demiryolunun bugün uluslararası sınırlarla kesilmesidir. Bu da, yolların kapalı olmadığı yerlerde birçok zaman alıcı formalite gerektirdiğinden pek tercih edilmemektedir. Ülkede geziler ya da kısa ulaşımda atlar da kullanılabilir.
 
Kırgızistan Milli Marşı

Kırgızistan'ın Milli Marşı (Kırgızca: Кыргыз Республикасынын Мамлекеттик Гимни, Kyrgyz Respublikasynyn Mamlekettik Gimni Rusça: Государственный гимн Киргизской Республики) 1992'de kabul edilen Kırgızistan'ın milli marşıdır.
Müziği Nasyr Davlesov ve Kalyi Moldobasanov tarafından bestelenmiş, sözleri Djamil Sadykov ve Eshmambet Kuluev tarafından yazılmıştır.


Kiril Alfabesi ile

Ак мөңгүлүү аска зоолор, талаалар,
Элибиздин жаны менен барабар.
Сансыз кылым Ала-Тоосун мекендеп,
Сактап келди биздин ата-бабалар.

Алгалай бер, кыргыз эл,
Азаттыктын жолунда.
Өркүндөй бер, өсө бер,
Өз тагдырың колунда.

Байыртадан бүткөн мүнөз элиме,
Досторуна даяр дилин берүүгө.
Бул ынтымак эл бирдигин ширетип,
Бейкуттукту берет кыргыз жерине.

Алгалай бер, кыргыз эл,
Азаттыктын жолунда.
Өркүндөй бер, өсө бер,
Өз тагдырың колунда.

Аткарылып элдин үмүт, тилеги,
Желбиреди эркиндиктин желеги.
Бизге жеткен ата салтын, мурасын,
Ыйык сактап урпактарга берели.

Алгалай бер, кыргыз эл,
Азаттыктын жолунда.
Өркүндөй бер, өсө бер,
Өз тагдырың колунда.




Latin Alfabesi ile

Ak möňgülüü aska zoolor, talaalar,
Elibizdin canı menen barabar.
Sansız kılım Ala-Toosun mekendep,
Saktap keldi bizdin ata-babalar.

Algalay ber, Kırgız el,
Azattıktın colunda.
Örkündöy ber, ösö ber,
Öz tagdırıň koluňda.

Bayırtadan bütköm münöz elime,
Dostoruna dayar dilin berüügö.
Bul ıntımak el birdigin şiretip,
Beykuttuktu beret Kırgız cerine.

Algalay ber, Kırgız el,
Azattıktın colunda.
Örkündöy ber, ösö ber,
Öz tagdırıň koluňda.

Atkarılıp eldin ümüt, tilegi,
Celbiredi erkindiktin celegi.
Bizge cetken ata saltın, murasın,
Iyık saktap urpaktarga bereli.

Algalay ber, Kırgız el,
Azattıktın kolunda.
Örkündöy ber, ösö ber,
Öz tagdırıň koluňda.



Kaynak: Vikipedi
 
Kırgız Kültürel Tarihi

Kırgızistan'ın esas zenginliği halk kültürüdür. Yüzyıllardır kendi topraklarında yaşamakta olan farklı milletlerin kültürlerini algılayarak gelişen Kırgız kültürü, değişikliği ve derinliği ile ayırt edilmektedir. Bu misafirperver dağlık ülkede bugün, Kırgız, Rus, Kazak, Özbek, Dungan, Ukraynalı, Alman, Koreli, Uygur, Tatar, Çeçen gibi 80’den fazla millet yaşamaktadır. Kırgızistan'da edebiyat, sanat ve hatta milli yemekler benzer olduğu kadar, çok değişik özelliklerin birbirine sızmasının da izlerini taşımaktadır. Ülkeye gelen bir çok yabancı konuk, Kırgızistan’da gördükleri farklı kültürlerin ambiansı ile büyülenmekte ve aynı anda her kültürün kendine ait özellikleri taşımasına da hayran kalmaktadır. Kırgızistan halkının en önemli kültürel özelliği ise, sözde kalmayan gerçek milletlerarası dostluğudur.Kırgızistan, çok eski dönemlere uzanmış kültürü, değerleri ve örf, adetleri olan bir ülkedir. Sovyetler Birliği döneminden sonra, 1990-1994 yılları arasında net yurtiçi hasıla kapasitesinin iki katı azalması, tarım sektörü üretiminin 1/3'e ve sanayi üretimin % 60'a düşmesine bağlı olarak, devlet, önceden ulaşılmış olan kültür gelişim seviyesini destekleme imkanını kaybetmiştir. Köy kütüphaneleri, kulüpler ve başka kültürel merkezler kapatılmaya başlanmış, kültür kuruluşları özelleştirmenin ilk kurbanları olmuştur.

Restorasyon çalışmaları, tarihi ve arkeolojik kazım işleri durdurulmuştur. Kültür alanında faaliyet gösteren elemanlar ve eğitim kadroları, işletme, tarım gibi sektörlere yönelme eğilimi göstermiştir. Bir çok kültür kuruluşu ve temsilcileri piyasa ekonomisi şartlarına hazır olamamıştır. Ayrıca, yaşam standartlarının düşmesinden dolayı, nüfusun sanat eserlerine olan tüketim talepleri ile, tiyatro, sinema ve kütüphanelere ziyaretler azalmıştır.Bütün bu olumsuzluklara rağmen, bağımsızlıktan sonraki dönemde Kırgızistan, önceki nesillerden süregelen manevi poansiyeli muhafaza etmeyi ve arttırmayı başarmıştır. Kendine özgü gelişim çizgisini sürdüren tüm dünya insanlarının medeniyetinin kendi türünde bir benzeri bulunmayan etnokültürel bölümüyle dünya toplumuna girme konusunda da stratejik bir yol belirlenmiştir. İzlenen bu yol bağlamında 1995 yılı Ağustos ayında halk kahramanlık destanı “Manas’ın 1000. Yıldönümü” kutlamaları gerçekleştirilmiştir.

1996 yılında Kültür Bakanlığı tasfiye edilerek, Eğitim ve Bilim Bakanlığı ile birleştirilmiş ve Eğitim, Bilim ve Kültür Bakanlığı oluşturulmuştur. Bölge düzeyinde de eğitim ve kültür kuruluşları birleştirilmiştir. "Kültür ile ilgili Kanun", "Madaniyat" Cumhurbaşkanı Programı ile ilgili Cumhurbaşkanı Hükmü, 1997-2000 yılları için "Madaniyat” Kırgız Cumhuriyeti Kültür ve Sanatı Geliştirme ve Sağlama Devlet Programı ve Konsepsiyonu kabul edilmiştir.

Devletin sınırlı maddi imkanları çerçevesinde, kültüre devlet bütçesinden ayrılan pay oranı, 1991'de % 2.1, 1992'de % 1.2, 1993'de % 1,5, 1994'de % 2,4, 1995'de % 2,6, 1996'da % 2,3, 1997'de % 2,2, 1998'de % 2,2 olarak gerçekleşmiştir. 1998 yılı verilerine göre, devlet finansmanı ile yürütülen 14 devlet tiyatrosu, 3 filarmoni, 1024 kütüphane, 32 müze, 84 çocuk müzik okulu, 515 kulüp, 8 park, sirk ve bir halk sanatı merkezi bulunmaktadır. Finansmanın yetersiz olması, yetenekli gençlerin ve .kültür ve sanat işçilerinin desteklenmesi için, bütçe dışı kaynaklara müracaat edilmesini zorunlu kılmaktadır. Cumhurbaşkanı Sosyal Koruma ve Destek Vakfı'ndan, kitapların basımı, ressamların sergilerinin düzenlenmesi, oyunların, filmlerin yapımı, konserlerin, festivallerin gerçekleştirilmesi, heykellerin yapılması için kaynak tahsis edilmektedir. Her yıl kültür işçileri için, geçiş döneminde maddi yardım sağlanması amacı ile Cumhurbaşkanı bursları düzenlenmektedir.Kültür alanında, uluslararası vakıfların hibelerinin, sponsorluk yardımlarının, gayri resmi kuruluşların ve özel iş adamlarının yardımlarının teşviki için gerekli koşullar hazırlanmıştır. Bu şartların sayesinde, eğitim kuruluşları binalarının genel tamiratının yapılması, müzik aletlerinin alınması gibi taleplerin yerine getirilmesi için maddi araçlar bulunmuştur. Bu konuda en çok "Meerim" Uluslararası Değer Vakfı, "Soros-Kırgızistan" Vakfı, Kabiliyetleri Destekleme Vakfı v.b. kuruluşların katkısı büyüktür.

1.4.1.Kırgızistan Ulu İpek Yolu'nda

Ulu İpek Yolu, Avrupa ve Asya'yı birbirine bağlayan, Akdeniz limanlarından Çin'e kadar bütün Asya kıtası üzerinden geçen ticaret yolu olarak tanımlanmaktadır. Tarihi geçmişe bakıldığında, Asya'da, kendi ticaret yolları, merkezleri, malları ve adetleri mevcut olan iki büyük bölge oluştuğu bilinmektedir. Bu bölgelerden birincisi, Batı Merkezi, Mezopatamya eski devletleri arasında, diğeri, Doğu Merkezi ise, Huanhe ve Yandtzi nehirleri arasındaki bölgede oluşmuştur. Uzun süre iki bölge, birbiriyle belli bir temas kurmadan, gelişmeye devam etmiştir. Pamir ve Tyan-Şan dağ sıraları, iki eski büyük Asya uygarlığını bölen aşılması çok zor bir duvar olarak nitelendirilebilir.Tarihi verilere göre, M.Ö-II.. yüzyılda, Tyan-Şan ve Pamir dağları engelinin giderilmesinden itibaren, Ulu İpek Yolu'nun oluşturulmasına da imkan sağlanmıştır. Ancak, bu ticaret yolunun daha M.Ö.IV. yüzyılda kullanılmaya başlanması konusunda fikirler de mevcut olmakla birlikte, Kırgızistan toprakları ve halkları, asırlar boyunca siyasi mücadelelere sebep olan, dünya tarihinin büyük kültür ve ekonomik harikası "Ulu İpek Yolu"nun başlangıcı ve merkezinde bulunmaktaydı. Farklı kültürlerin mücevher kutusu gibi tanımlanabilecek bu yol üzerinde, her türlü tüccar ve keşişin (budist, hıristiyan, müslüman olsun) dolaşmasını görmek doğaldı.Ulu İpek Yolu'nu belli yerleşim yerleri ve ticari merkezleri üzerinden geçen, düz, taştan yapılan bir yol şeklinde tasvir etmek mümkün değildir. İpek Yolu'nun kullanıldığı 1500 yıl içinde pek çok farklı devlet ortaya çıkıp, daha sonra yok olmuş, eski imparatorlukların ticari merkezleri ve başkentleri güçlenip, daha sonra zayıflayarak kaybolmuştur. Dolayısıyla, Ulu İpek Yolu, Doğu-Batı esas istikametinin dışında, bir çok ara noktayı da değiştirmektedir. Yolun toplam uzunluğu, 7 000 kilometreye yakındır. Ancak, Tyan-Şan ve Pamir dağlarının şartları ticari yolların, isteğe göre ilerlemesine engel olmaktadır.

Bu bölümlerde doğal coğrafi faktörler etkilidir. Bu nedenle de, Kırgızistan toprakları üzerinden geçen yollar, yüzyıllar boyunca değişmeden aynen kalmıştır.Eski çağlardan beri Kırgızistan üzerinden Ulu İpek Yolu'nun üç dalı geçmektedir: Güney Dalı, Fergana Dalı ve Kuzey Dalı. Ulu İpek Yolu'nun Güney Dalı, eski Merv şehrinden (Türkmenistan) Balh ve Termez'e doğru yöneliyordu. Termez'de Amudarya nehrinin sağ kıyısına geçiş yapıldıktan sonra, gezginler Alay'a doğru gidip, buradan İrkeştan iline ve Kaşgar'a (Çin) gidebiliyorlardı. Ulu İpek Yolu'nun Fergana ve Kuzey dalları Semerkant'ta başlayıp, Zamin'e kadar aynı yolu takip ederek devam ediyor, Zamin'de ünlü ticaret yolu ikiye ayrılıyordu. Fergana Dalı, Zamin'den İsfara, Sohu ve Oş şehrine yöneliyordu. Oş şehri, ulu yolunun büyük bir ticari ara noktasıydı. Oş'tan kervanlar iki ayrı istikameti takip ediyorlardı. Biri Irkeştam'dan Çin’e dönmekteydi, diğeri ise Issık-Gölkıyısında ikinci büyük ticari ara nokta olan, Üst Barskoon'un bulunduğu Issık-Göl bölgesine doğru yöneliyordu. Kuzey Dalı, Zamin'den Bilkent'e (şimdiki Taşkent), devam ediyor, daha sonra şimdiki Kazakistan toprakları üzerinden geçerek ve Kırgızistan'ın kuzey şehirleri ile temas kurarak, Issık-Köl bölgesinde bulunan Üst Barskoon şehrine geliyordu. Burada yol ikiye ayrılıyordu. Biri, Çin'e, diğeri Sibirya ve Moğolistan'a doğru ilerliyordu.İpek Yolu üzerinde seyahat eden kervanlar çok yavaş hareket ederlerdi. Küçük gündüz geçişi 4 farsah (24-25 km) uzunluğunda, büyük gündüz geçişi ise 8-10 farsah ( 50-60 km) uzunluğundaydı. Kervanların büyüklükleri çok farklı olabiliyordu. 10 bine kadar deveden oluşan çok büyük kervanlar da mevcuttu.

Enesay'da bulunan eski Kırgızların yaşadıkları bölgelere, çoğunlukla 24-25 develi kervanlar giderdi, bu da her yıl için geçerli değildi. Yollarda kervansaraylar, derin akarsular üzerinde köprüler kurulmuştu. Belirtilmesi gereken noktalardan biri de, Akdeniz'den başlayarak Çin'e kadar ilerleyen kervanların çok saydam olmasıdır. Böyle uzun seyahatleri genellikle sadece Büyükelçi Kervanları gerçekleştiriyordu. Mallar ise çoğunlukla bir büyük ticari kentten diğerine satılarak, uzak ülkelerdeki sahiplerini bulabiliyordu.

1.4.2.Kırgız Edebiyatı

Kırgız halk edebiyatı oldukça zengindir. Ozanların her türlü şarkılarından, eğitici atasözlerine ve sihirli masallara, esrarengiz efsanelerden, kahramani destanlara kadar farklı yönlerde gelişerek güzelliği ve çok yönlülüğü ile büyüler. Daha çok eğitici nitelikteki Kırgız sözlü edebiyatı, toplumun ahlaki gelişimini sağlayan ve ruhi güzelliği, adaleti, cesareti ve asaleti öğreten bir özellik taşımaktadır. Bunun yanında toplumun istek ve hayallerini yansıtan akınların (ozan) yönlendirici sanat eserleri ve dokunaklı aşk şarkılarının şiirleri de dikkat çekmektedir.Kırgız yazılı edebiyatının kökleri 8. yüzyılda Minusinsk vadilerinde taşlar üzerinde saklanmış Orhun Yenisey yazıtlarına kadar uzanmaktadır. Ancak daha sonra bu yazı şekli unutularak, yüzyıllarca kullanılmamıştır. 19. Yüzyılda bilginler ve mollalar Arap alfabesini kullanmıştır. 1924 yılında Kırgızlar Sovyet Birliği içinde sınırlı bağımsızlığına ilk adımını attıktan sonra resmi olarak Arap alfabesi milli Kırgız yazısı olarak kabul edilmiştir. Ancak, arap seslerinin Kırgız diline iyi uymamasından dolayı, daha sonra 1928 tarihinde Kırgızistan, latin alfabesine geçmiştir. Latin alfabesi 12 Eylül 1941 yılında Sovyet Birliği içinde yaşayan tüm Türk milletlerin Kiril alfabesine geçişine kadar kullanılmıştır.7 Kasım 1924 tarihinde Kırgız dilinde ilk gazete olan “Erkin Too” gazetesi yayınlanmış ve Kırgız profesyonel yazılı edebiyatı gelişmeye başlamıştır. Kırgızistan’ın profesyonel nesir edebiyatının başlangıcı 1928 yılında yayınlanan Kasımali Bayalinov’un “Ajar” hikayesi olarak kabul edilmektedir. Eser, Acar adlı genç kızın karanlık ve cahillikten kurban edildiğini tasvir ederek, 1916 yılında yaşanmış trajik olayları anlatmaktadır. İlk Kırgız dram eserlerinin arasında, 1926 tarihli Moldogazı Tokombayev’in “Bahtsız Kakey” piyesi önemli bir yer tutmaktadır. Dramda, fakir bir Kırgız kadının kölelikten kurtulması için yaptığı çabalar etkili bir şekilde anlatılmakta ve o dönemin geniş sosyal fonunu göstermektedir. Kırgız Sovyet edebiyatı iki yönde oluşmaktadır, Sovyet kuvvetini alkışlayan akımın temsilcilerinin eserleri yayınlanma şansını daha çok bulurken, Kasım Tınıstanov, Moldo Kılıç gibi bazı yazarlar ise milliyetçi ve gerçek siyasi ortamı anlayacak kadar olgunlaşmamış insanlar olarak eleştirilmektedir.Kırgızların en önemli şairi olarak Alıkul Osmonov bilinirken, en sevilen ve ünlü nesir ustası olarak Cengiz Aytmatov kabul edilir.

Aktüel toplumun problemlerini felsefi açıdan ele alan ve canlı suretleri vasıtasıyla gerçeği maharetle eleştiren, Cengiz Aytmatov dünyanın en önemli yazarlarından biridir. Eserleri dünyada 130 dilde yayınlanan dünyaca ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov'un jubilesi 1999 yılı Mayıs ayında UNESCO'nun himayesinde gerçekleştirilmiştir.
 
Kırgız Türklerinin Tarihi

Kırgızlar, Türk tarihinin bilinen en eski kavimlerinden biridir. VI. yüzyılın sonlarına ait Çin kaynakları, Çin, Yunan, Köktürk, Arap, Çağatay, Acem ve Moğol kaynaklarında adı geçen Kırgızları, Hakas adıyla kaydetmiştir. Bu kaynaklarda Kırgızlar, uzun boylu, sarı saçlı, al yanaklı, mavi gözlü ve oldukça medenî bir kavim olarak vasıflandırılmış ve bu bilgi, İslâm kaynaklarınca da doğrulanmıştır (Ligeti 1925: 237; Arat 1977: 737-739; Pulleyblank 1990: 104). Eski yurtları Yenisey ve Altay Dağları olmakla birlikte Kırgızlar, daha sonraki dönemlerde Aral Gölü ve Hazar Denizinin kuzeyindeki bozkırlar ile Tanrı Dağlarına kadar yayılmışlardır (Arat 1977: 737; İnan 1987a: 39). Orhun yazıtlarında yukarı Yenisey’de, Kem ve Kemçik bölgesinde Kögmen dağlarının kuzeyinde (bugünkü Tannu-ola) oturan bir kavim olarak vasıflandırılan Kırgızlar, 758 yılında Köktürklerin yerine geçen Uygurların hâkimiyetine girerler. 840 yılında ise Uygurları yenilgiye uğratarak Ötüken’e yerleşirler ve bir devlet kurarlar. Bu devlet, 924 yılında Kara Hıtaylar tarafından ortadan kaldırılır. XIII. yüzyılda Orta Asya’nın Moğollar tarafından istilâsı sırasında Tannu-ola’nın kuzeyinde yaşayan Kırgız Türkleri bu devlete katılmışlardır (Arat 1977: 737; İnan 1987a: 40). Kırgızların Yenisey bölgesinden Tanrı Dağlarının eteklerine gelişleri konusunda kesin bir bilgi olmamakla birlikte Rus ve Batılı bilginler, Kırgızların bu bölgeye XVI-XVII. yüzyıllarda gelmiş olduklarını ileri sürerler. Moğol İmparatorluğu döneminde Çağatay ulusuna katılan Kırgızlar, XVI-XVII. yüzyıllarda Kalmuk ve Moğollarla mücadele etmişler; XVIII. yüzyılda Türkistan’da teşekkül etmiş olan hanlıklara katılmışlardır. Hokand Hanlığı, Kırgızların liderliğinde büyük bir itibar kazanmıştır. Çin Devleti, Türkistan Türklerinin güçlenmesi üzerine bu yüzyılın ortalarında Doğu Türkistan’ı, sonra da İli havzası ile Hokand Hanlığını yenilgiye uğratmıştır. XIX. yüzyılın ortalarında Hokand Hanlığını oluşturan Özbek, Kırgız, Kıpçak ve Kazak Türkleri birbirleriyle sürekli mücadele içinde olmuşlar; yöneticiler de otoriteyi sağlayamaz hâle gelmiştir. Hokand Hanlığındaki bu iç kargaşa sonucunda Türkistan şehirleri 1852 yılından itibaren Rusların eline geçmiştir (Saray 1996: 203-214). Kırgızlar, ilk işgalde benzerliklerinden dolayı Ruslar tarafından Kazak olarak adlandırılmış; Rus işgali, 1855 yılında Tanrı Dağlarına ulaşınca gerçek Kırgızlar o zaman ortaya çıkmış ve Ruslar, bu Türk boyuna Kara Kırgız adını vermişlerdir. 1864 yılında Hokand’a bağlı Türkistan ve Evliya-ata kasabalarına iki sefer düzenlenmiş ve Çimkent’e kadar girilmiştir. Bu arada işgal edilen yerlerde “Türkistan Bölgesi” adı altında Orenburg’a bağlı bir Askerî Valilik oluşturulmuştur. Orenburg’dan sonra 1867’de Taşkent merkez olmak üzere oluşturulan Türkistan Genel Valiliğine Sır-derya, Fergana, Semerkand, Yedi-su ve Hazar-ötesi (Türkmenistan) bölgeleri dahil edilmiştir. 1873-1875 yıllarında Hokand Hanlığında iktidar mücadeleleri devam ederken Kırgızlar, Ruslara karşı ayaklanmış ve bu hareket yenilgiyle sonuçlanmıştır. 1875 yılında Hokand Hanı ile yapılan bir antlaşma üzerine Namangan ve Sır-deryadan Narın ırmağına kadar olan bölge, Rusların eline geçmiştir. Aynı yıllarda Hokand kuvvetleri Andican’da Rusların üzerine yürümüş ve başarısız olmuşlardır. Hokand kuvvetlerini yöneten Atçabaşı, Asaka’da yenilgiye uğradıktan sonra Sibirya’ya sürülmüştür. 1876 yılında Hokand Hanlığı “Fergana Bölgesi” adı altında Türkistan Genel Valiliğine bağlanmış ve nihayet Hokand, Rusların eline geçmiştir. (Saray 1996: 219-225). 1916 yılında Kırgızların Ruslara karşı ayaklanması sonucunda binlerce aile Çin’e göç etmiş ve yüzlerce insan ölmüştür (İnan 1987a: 40; Saray 1996: 237-338). Bu kanlı isyan, Kırgız edebiyatına da yansımış; ünlü şair, Aalı Tokombayev’in Kanduu Cıldar adlı manzum romanında 1916 yılındaki tarihî kırgın bütün gerçekliğiyle dile getirilmiştir. Verdiği mesajlardan dolayı eser, 1950’de yasaklanmış; 1962’de Taŋ Aldında adıyla tekrar yayımlanmıştır (Artıkbayev 1982: 269; Kasapoğlu Çengel 1998: 389).1918’de Ruslar, bütün Türkistan’ı Türkistan Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti adı altında birleştirmişler. 1926 yılında Kırgızistan, Kırgızistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti adını almıştır (İnan 1987a: 41). Sovyet döneminden sonra Gorbaçev’in 1986’da yönetime gelmesiyle başlayan açıklık (glasnost) ve yeniden yapılanma (perestroyka) hareketi sonucunda Kırgızistan Cumhuriyeti 31 Ağustos 1991 günü bağımsızlığını kazanmıştır. Bugün Doğu Türkistan, Özbekistan, Tacikistan, Kazakistan, Afganistan ve Doğu Hindistan’da iki milyonu aşkın Kırgızın yaşadığı kaydedilmektedir (Saray 1996: 189). Afgan Pamir Kırgızları, Kırgız halkının en batıdaki koludur. İlk oturma yerleri Yukarı Asya’da Abakan-Minusinsk vadisidir. Sürekli göçün karışık akışıyla itilen Teyit kabilesi, XVIII. yüzyılda Alay bölgesine yerleşmiştir. Hokand Hanının haksız vergilerinden kaçmak için bu göçebe çobanlar, sonraki yüzyılda Pamir’e gelmeye başlamışlar ve XX. yüzyılın ilk yarısında buraya yerleşmişlerdir. Bölgedeki İngiliz-Rus rekabeti, 1895 yılında Pamir’in Afganistan, Rusya ve Çin arasında paylaşılmasına sebep olmuştur (Dor, 1998: 352). Komünistleri iktidara getiren ve Afgan Demokratik Cumhuriyeti olarak adlandırılan ülkedeki 27 Nisan 1978 tarihli darbe, Kırgızları oldukça kaygılandırmış; Sovyetlerden kaçarak Pakistan’a sığınmışlardır. Büyük bir bölümü Tacikistan ve Kırgızistan, daha küçük bir bölümü ise Çin ve Afganistan’da kalan ve dağlık bir bölge olan Pamir’de yaşayan Kırgız Türkleri, dört yıl süren Pakistan macerasından sonra 3 Ağustos 1982 günü Türkiye’ye yerleşmişlerdir (Dor 1998: 348; Pekacar 1997: 1299). Hacı Rahmankul liderliğinde Türkiye’ye gelen Afgan Kırgızlarının en kalabalık grubu şu anda Van’ın Erciş İlçesine bağlı Ulu Pamir köyünde yaşamlarını sürdürmektedirler.


Kırgız Türkçesi ve Edebiyatı

Kırgız Türkçesi

1917’de gerçekleşen Ekim Devriminden sonra diğer Türk yazı dilleri gibi Kırgızca da, ayrı bir yazı dili hâline gelmiştir.Kırgızca, Türkçenin Kuzeybatı (Kıpçak) grubuna mensup olup aynı grupta yer alan Kazakçaya yakınlığıyla dikkat çeker. Dikkate değer bazı dil özellikleri bakımından Güney Sibirya Türkçesiyle de benzeşir. Özellikle Altayca ile Kırgızcanın pek çok ortak özelliğini tespit etmek mümkündür. R. R. Arat, Kırgızcaya Türk Şive Grupları maddesinde tav grubunda yer vermiştir. Benzing ile Menges, Kırgızcayı Aral-Hazar grubunda Kazak, Karakalpak ve Nogay Türkçeleriyle birlikte ele almıştır. T. Tekin tarafından yapılan dil tasnifinde ise Kırgız yazı dili tawlı (Kıpçak) grubundan ayrı olarak tōlū grubunda değerlendirilmiştir (Tekin 1991: 5-18).Kırgız Türkçesinin üç diyalekti vardır. Bunlar; Kuzey, Güneybatı ve Güneydoğu diyalektleridir. Kırgız edebî dili, Kuzey diyalektine dayanmaktadır.Kırgızlar, Arap alfabesiyle 1924’te tanışmış ve dört yıl süresince bu alfabeyi kullanmışlardır. 1928 yılında Arap alfabesini bırakıp Lâtin alfabesine geçmek durumunda kalmışlardır. 1941 yılından itibaren ise Kiril alfabesi kullanıma girmiştir. Kırgızların kullandığı Kırgız alfabesi 34 harften oluşmaktadır. Bunların 22’si ünsüz, 8’i ünlüleri temsil eder. /я/, /ё/, /е/, /ю/ sembolleri, bir ünsüz ve bir ünlünün birleşmesinden oluşmuştur. Ayrıca, Rusçadan giren kelimelerde /ъ/, /ь/ kesme ve yumuşatma işareti kullanılır.
Kırgızcada /a/, /e/, /o/, /ö/, /u/, /ü/ ünlülerindeki uzunluklar, imlâda şu şekilde gösterilir:аа : aa өө : ööээ : ee уу : uuоо : oo үү : üü
Kırgız Edebiyatı:Kırgızlar, yazılı edebiyat dönemine kadar büyük bir sözlü edebiyat geleneği oluşturmuşlardır. Manas, Er Töştük, Kococaş, Caŋıl Mırza, Kurmanbek, Er Tabıldı, Canış-Bayış, Olcoboy menen Kişimcan gibi destanlar bu gelenek içinde önemli bir yer tutar. Masallar, mit ve efsaneler, bulmacalar, atasözleri, dualar, beddualar Kırgız folklorunun diğer örnekleridir (Kırgız Sovyettik Sotsialisttik Respublikası-Entsiklopediya 1963: 357-359). Kırgızlara ait dünyaca ünlü Manas Destanı, 1856 yılında Çokan Velihanov tarafından keşfedilmiş ve ilk defa Batı dünyasına tanıtılmıştır (İnan 1987b: 109). Destan, daha sonra 1922-1926 yılları arasında yazıya geçirilmiştir (Artıkbayev 1982: 16).XIX. yüzyılın ikinci yarısında sözlü gelenekte ve kültür yapısında önemli değişiklikler olmuştur. Hokand Hanlığı zamanında İslâm dininin etkisi giderek artmış; dinî okullar ve medreseler açılarak Arap alfabesini okuyup yazan insanların sayısı çoğalmıştır. Batmanov, XIX. yüzyılın 60’lı yıllarında Arap alfabesini kullanan Kırgızların mevcut olduğunu söylemekte ve bunu bugünkü araştırmacılar da doğrulamaktadır (Erkebayev 1996: 25). Arapça kelimeler, Kırgız Türkçesine muhtemelen daha çok bu yüzyılda girmiştir.Halk şiiri geleneği, aynı yüzyılda Bekmurat, Esenaman, Çöŋdü, Aytıke, Naken, Sartbay, Kalmırza, Naymanbay, Soltobay, Botobay, Taşmat ve Ceŋicok gibi şairler vasıtasıyla gelişmiş; XIX. yüzyılın sonu ile XX. yüzyılın başlarında Ketmen-Töbö ile Talas’ta gelenekçiler (ahir zaman şiiri) ve yenilikçiler (zamane şiiri) akımına mensup olan altmış kadar halk şairi yetişmiştir (Kırgız Sovyettik Sotsialisttik Respublikası-Entsiklopediya 1963: 364). Medrese öğrenimi gören Moldo Niyaz ve Toktogul Satılganov, dönemin en usta şairleridir; Togolok Moldo, Barpı Alıkulov, Kalık Akiyev, Alımkul Üsönbayev, Satılganov’un talebeleridir. (Kırgız Sovyettik Sotsialisttik Respublikası-Entsiklopediya 1963: 364-366).Modern Kırgız edebiyatı 1920’li yıllardan itibaren gelişmeye başlamıştır. Bu gelişmede sözlü şiir geleneğinin katkısı tartışılmaz bir gerçektir (Artıkbayev 1982: 78). Kırgızistan’da devlet neşriyatının başlangıcı da bu tarihlere rastlar. Kırgızların ilk neşriyatı olan Erkin Too (daha sonraki adı Kızıl Kırgızistan ) 7 Kasım 1924 yılında Taşkent’te çıkar. 1927’de Kızıl Kırgızistan, 1928’de Caŋı Madaniyat Colunda gibi dergi ve gazeteler çıkmaya başlar. Sovyet döneminde özellikle 1930’lu yıllardan itibaren Kırgız şiiri ve nesri Mukay Elebayev, Coomart Bökönbayev, Cusup Turusbekov, Alıkul Osmonov, Aalı Tokombayev, Kasımalı Bayalinov, Kubanıçbek Malikov, Tügölbay Sıdıkbekov, Tölögön Kasımbekov ve dünyaca ünlü Çıngız Aytmatov gibi şair ve yazarlar vasıtasıyla büyük bir gelişme kaydetmiştir. 1960 ilâ 1970’li yıllarda hâlâ sosyalist rejimi öven şiirler yazılmasını; edebî ve siyasî gelenek, dönemin siyasetine cevap ve siyasî mecburiyet olarak değerlendirmek mümkündür.


Kırgız Alfabesi

Kirgiz_Alfabe.GIF




 
Geri
Top