YoRuMSuZ
Biz işimize bakalım...
Son zamanlarda hemen herkesin günlük yaşamda sıklıkla kullanır olduğu bir kavram, özgüven.. Öz ve güven kelimelerinin birleşiminden oluşan ve günlük kullanımda kişinin kendisine güven duyduğu, kendisini değerli ve önemli algıladığını anlatmak için kullanılan bir ifade.
Bilimsel bir tanım olarak da “Kişinin kendi değeri hakkındaki öznel değerlendirmesi; kişinin kendi özelliklerinin ne ölçüde olumlu ya da olumsuz olduğu hakkındaki yorumu".
İnsan psikolojisinde; düşüncenin duyguları, duyguların da davranışı doğurduğu uzun zamandır bilinmekte. Öyleyse özgüven bir düşünce midir, duygu mudur yoksa davranış mıdır? Özgüven bir davranışsa bunun arka planında mutlaka bir duygu olmalıdır, eğer bir duyguysa arka planında bir düşünce olmalıdır.
Özgüven sahibi olduğunu düşünen bir insan; “Zihinsel gücümü doğru ve ahlaki yönde kullanıyorum, çoğu insan tarafından sevilen bir insanım, sadece var olduğum için değerliyim gibi sağlıklı kabul edilebilecek düşünceler üretebileceği gibi, bir sosyal ortamda en zeki benim ya da ben olmalıyım, herkes benden akıl almaya muhtaç, bulunduğum ortamda herkes beni sevmeli ve önemsemeli çünkü ben üstün olanım, herkesin ilgi odağı ben olmalıyım ve herkes beni dinlemeli, başkalarının düşünceleri değersiz ve işe yaramaz olduğu için ben istediğim an başkalarının sözünü kesebilirim gibi sağlıklı kabul edilemeyecek düşünceleri de içerebilir."
Özgüven, kişinin öz-değerlilik algısı ile yakından ilgilidir. İnsanın kişisel değerini neye dayandırdığı ve yaşamda “değerin kaynağı” olarak kimi ya da neyi gördüğü öz-değerlilik algısının oluşumunda en önemli etkendir.
Bu noktada değerlilik kavramına değinmekte fayda var. Kişisel değerimiz sonradan sahip olduğumuz maddi-fiziksel varlıklardan çok varoluşumuzla ilgilidir. İnsan, sadece “var olduğu için” değerlidir. İnsanın değeri; pahalı ya da marka giyinmesi, pahalı bir cep telefonu ya da bilgisayar kullanması, lüks bir arabaya sahip olması gibi maddi varlıklarla ilişkilendirilemeyeceği gibi, insanlar tarafından çok güzel bulunan bir yüz tasarımına sahip olması, bir konuda kendisine verilmiş üstün bir yeteneğe sahip olması ile de ilişkilendirilmemelidir.
İçinde bulunduğumuz kültür, kişisel değeri maddi-fiziksel boyuta indirgediği için insanın özgüven algısı da gün geçtikçe daha da çok maddi-fiziksel boyuta sıkışmaya başlamıştır. Yaşadığımız kültürün hemen hemen hepimizin bilinçaltına yerleştirdiği, neredeyse hepimizi inandırdığı cümleler var zihinlerimizde; “çok paranız varsa, güzel ya da zeki bir insansanız zaten değerlisinizdir ve bu yolla oluşan değer, sizin kendinize güvenmeniz için yeterlidir.” Özgüven geliştirmek için fazladan bir çaba göstermenize gerek yoktur.”
İşin aslı böyle değil, değerli olmanın ve kendine güven duymanın yolu bunlar değil, olmamalı da... Eğer böyle olsaydı sözü edilen bu nitelikleri taşımayan birçok insanın değersiz ve kendine güvensiz olması gerekmez miydi?
En son ne zaman bir insana karşılık beklemeden iyilik yaptınız? En son ne zaman kazancınızı ya da harçlığınızı sizden daha çok ihtiyacı olan bir insan ile paylaştınız…? En son ne zaman doğduğunuzdan bugüne dek sahip olduğunuz görme, işitme ya da dokunma duyusu için şükrettiniz…? Ya da aileniz, eşiniz ve çocuğunuz olduğu için..?
Hiç düşündünüz mü, kendinizle yaptığınız konuşmalar ile çevrenizdeki insanlarla yaptığınız konuşmalar birbirinden ne kadar farklı? Hiç düşündünüz mü, verdiğiniz kaç sözü tuttunuz kaçını tutamadınız? Hiç düşündünüz mü, kaç insan hakkında kulaktan dolma şeylerle, onun bunun dedikodusuyla ya da sadece nefsinizden kaynaklanan önyargılarınızla su-izanda bulundunuz ya da vicdanınızda bir ürperti duyarak hüsn-ü zanda bulundunuz?
Şimdi şunu dediğinizi duyar gibiyim, bütün bunların özgüven ile ne ilgisi var? Bu sorunun yanıtı öz-güvenin kaynağı olarak neyi gördüğünüz ile ilgili; siz ya da sizin dışınızda bir şey.
Alıntı...
Bilimsel bir tanım olarak da “Kişinin kendi değeri hakkındaki öznel değerlendirmesi; kişinin kendi özelliklerinin ne ölçüde olumlu ya da olumsuz olduğu hakkındaki yorumu".
İnsan psikolojisinde; düşüncenin duyguları, duyguların da davranışı doğurduğu uzun zamandır bilinmekte. Öyleyse özgüven bir düşünce midir, duygu mudur yoksa davranış mıdır? Özgüven bir davranışsa bunun arka planında mutlaka bir duygu olmalıdır, eğer bir duyguysa arka planında bir düşünce olmalıdır.
Özgüven sahibi olduğunu düşünen bir insan; “Zihinsel gücümü doğru ve ahlaki yönde kullanıyorum, çoğu insan tarafından sevilen bir insanım, sadece var olduğum için değerliyim gibi sağlıklı kabul edilebilecek düşünceler üretebileceği gibi, bir sosyal ortamda en zeki benim ya da ben olmalıyım, herkes benden akıl almaya muhtaç, bulunduğum ortamda herkes beni sevmeli ve önemsemeli çünkü ben üstün olanım, herkesin ilgi odağı ben olmalıyım ve herkes beni dinlemeli, başkalarının düşünceleri değersiz ve işe yaramaz olduğu için ben istediğim an başkalarının sözünü kesebilirim gibi sağlıklı kabul edilemeyecek düşünceleri de içerebilir."
Özgüven, kişinin öz-değerlilik algısı ile yakından ilgilidir. İnsanın kişisel değerini neye dayandırdığı ve yaşamda “değerin kaynağı” olarak kimi ya da neyi gördüğü öz-değerlilik algısının oluşumunda en önemli etkendir.
Bu noktada değerlilik kavramına değinmekte fayda var. Kişisel değerimiz sonradan sahip olduğumuz maddi-fiziksel varlıklardan çok varoluşumuzla ilgilidir. İnsan, sadece “var olduğu için” değerlidir. İnsanın değeri; pahalı ya da marka giyinmesi, pahalı bir cep telefonu ya da bilgisayar kullanması, lüks bir arabaya sahip olması gibi maddi varlıklarla ilişkilendirilemeyeceği gibi, insanlar tarafından çok güzel bulunan bir yüz tasarımına sahip olması, bir konuda kendisine verilmiş üstün bir yeteneğe sahip olması ile de ilişkilendirilmemelidir.
İçinde bulunduğumuz kültür, kişisel değeri maddi-fiziksel boyuta indirgediği için insanın özgüven algısı da gün geçtikçe daha da çok maddi-fiziksel boyuta sıkışmaya başlamıştır. Yaşadığımız kültürün hemen hemen hepimizin bilinçaltına yerleştirdiği, neredeyse hepimizi inandırdığı cümleler var zihinlerimizde; “çok paranız varsa, güzel ya da zeki bir insansanız zaten değerlisinizdir ve bu yolla oluşan değer, sizin kendinize güvenmeniz için yeterlidir.” Özgüven geliştirmek için fazladan bir çaba göstermenize gerek yoktur.”
İşin aslı böyle değil, değerli olmanın ve kendine güven duymanın yolu bunlar değil, olmamalı da... Eğer böyle olsaydı sözü edilen bu nitelikleri taşımayan birçok insanın değersiz ve kendine güvensiz olması gerekmez miydi?
En son ne zaman bir insana karşılık beklemeden iyilik yaptınız? En son ne zaman kazancınızı ya da harçlığınızı sizden daha çok ihtiyacı olan bir insan ile paylaştınız…? En son ne zaman doğduğunuzdan bugüne dek sahip olduğunuz görme, işitme ya da dokunma duyusu için şükrettiniz…? Ya da aileniz, eşiniz ve çocuğunuz olduğu için..?
Hiç düşündünüz mü, kendinizle yaptığınız konuşmalar ile çevrenizdeki insanlarla yaptığınız konuşmalar birbirinden ne kadar farklı? Hiç düşündünüz mü, verdiğiniz kaç sözü tuttunuz kaçını tutamadınız? Hiç düşündünüz mü, kaç insan hakkında kulaktan dolma şeylerle, onun bunun dedikodusuyla ya da sadece nefsinizden kaynaklanan önyargılarınızla su-izanda bulundunuz ya da vicdanınızda bir ürperti duyarak hüsn-ü zanda bulundunuz?
Şimdi şunu dediğinizi duyar gibiyim, bütün bunların özgüven ile ne ilgisi var? Bu sorunun yanıtı öz-güvenin kaynağı olarak neyi gördüğünüz ile ilgili; siz ya da sizin dışınızda bir şey.
Alıntı...