Konfüçyüs

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
Doğum tarihi: MÖ 28 Eylül 551, Lu
Ölüm tarihi ve yeri: MÖ 11 Nisan 479, Lu
Defnedildiği yer: Cemetery of Confucius, Jining, Çin

Büyük Çin bilgesi, filozof, siyasal yönetici ve Çin tarihinde resmi din olarak kabul edilen öğretilerin kuramcısı Konfüçyüs, M.Ö 551 yılında, Lu kentinde -şimdiki Shantung eyaletinde- doğdu. Chou hanedanlığı döneminde (M.Ö. 1027-256), Hristiyanlığın doğuşundan yaklaşık beş yüz yıl önce yaşadı. Küçük yaşlardayken babası ölünce, annesi tarafından mütevazı koşullarda büyütüldü.

Konfüçyüs
Ambar bekçiliği ve kamu arazisi yöneticiliği yaptı ama asıl isteği, Chou hanedanlığının ilk zamanlarına özgü ahlak değerlerini yaymak, bu hanedanlığın kuruluş döneminde hüküm süren iki kralın, Wen ile Wu'nun ülkülerini yeniden canlandırmaktı. Ama onun dönemi zorlu bir dönemdi. Chou hanedanlığının ilk yıllarının ayırıcı özelliği olan siyasal birlik, siyasal güç, hanedanlığı oluşturan kent devletleri arasındaki çatışmalarla, hanedanlıktan olmayan devletlerin yayılmacı saldırılarıyla, dağlarla vahşi bölgelerden gelen göçebe toplulukların akınlarıyla büyük ölçüde örselenmişti.

Konfüçyüs'ün kenti Lu işgalcilerin denetimi altına girmişti. Konfüçyüs, öğretisine yetke, nüfuz sağlayacak bir kamu görevine atanmayı başaramamıştı. Bundan ötürü, benzer beklentiler taşıyıp benzer güçlüklerle karşılaşan diğerleri gibi Konfüçyüs de, küçük bir öğrenci, izleyici topluluğunun eşliğinde gittiği saraylara, yöneticilere hizmet sunarak gezginci öğreticilik yapmaya başladı.

Konfüçyüs'ün yaşam öyküsüyle kişiliğinin de ona atfedilen öğretilerin ayrıntılarının da doğruluğundan emin olmak olanaklı değil. Kaynaklarda, onun ölümünden sonra geliştirilmiş, kuşkusuz pek çok yönüyle izleyicileri tarafından elden geçirilmiş, zenginleştirilmiş, yeniden düzenlenmiş karma açıklamalar vardır. Mevcut bilgilerdeki kimi iç tutarsızlığa, kimi vurgu farklılığına karşın, bilgi ile ahlaksal erdem arayışına tutkuyla inanan, tüm yaşamı boyunca dürüstlüğünü koruyan, kendini sadece öğretmeye adayan bir adama ait bütünlüklü çizgileri seçmek olanaklı. Benzer şekilde, Konfüçyüs'e atfedilen yazılı özdeyişlerin ona ait olup olmadığını saptamak da olanaklı değil. Konfüçyüs'e atfedilen deyişlerle düşüncelerin çoğu ”Konuşmalar” diye bilinen bir seçkide toplanmıştır.

Konfüçyüs düşüncesi, 1583'te Pekin'e yerleşen Cizvit misyonerleri, Çin bilgisi ile kültürünü özümseyip bu yeni bilgilerini Avrupa'ya aktarancıya kadar Batı dünyasında bilinmiyordu. K'ung Fu-tzu adını Latinceleştiren de bu Cizvitler olmuştu ve böylece bu büyük bilge, dünyanın pek çok yerinde Konfüçyüs adıyla tanındı.

BİLGİ VE İNSAN​

Konfüçyüs, en iyi insanın bilge insan olduğu kanısındadır, ama kendisini bir bilge olarak görmez; pek az insanın bilge olmayı başardığını düşünür. Seçmeler'de "bir bilgeye rast gelmekten umudu kestiği"ni söyler. Efendi kusursuzlukta bilgeden sonra gelir, günlük yaşamda etkisi en çok duyulan da efendidir. Konuşmalar'da örnek olma özelliği ayrıntılarıyla anlatılan efendi, "dünya işlerinde... ahlaksal olanın tarafını" tutandır. Efendi, başkalarının mutluluğu için gösterdiği içten ilgide açığa çıkan ahlaksal yetkinliğinden ötürü, buyruk verebilir, itaat görebilir.

Konfüçyüs, yöneticilere "eğer siz iyiyi isterseniz, insanlar da iyi olur" der. Ayrıca, insanın insan olarak kalacağını, "efendinin doğasının yel, sıradan insanın doğasının da ot gibi olduğunu; yel estiğinde otların hep eğildiğini"; bundan ötürü de yönetimin, daima, her üyesinin açıkça belirlenmiş bir role sahip olduğu bir toplumda yetkesini iyilikseverlikle kullanan bir yönetici topluluğunun elinde olduğunu savunurdu.

Konfüçyüs insanların doğuştan eşit olduğuna inanırdı; eğitime ilişkin tüm görüşlerinin altında yatan, sonraki yüzyıllarda Çin'in eğitim siyasetini etkileyen onun bu inancıydı.

KONFÜÇYÜSÇÜLÜĞÜN TARİHİ SERÜVENİ​

Konfüçyüs'ün M.Ö. 479’da Çiyu-fu'da ölümünden sonra öğrencileri onun öğretisini sessiz sedasız sürdürdü. İki önemli izleyicisi Mensiyüs ile Hsun Tzu, Konfüçyüsçü düşünceye kendi fikirlerini, kendi vurgularını da katarak, seçkinlerin eğiticisi oldu. Onların çağı, yöneticilerin saraylarında ahlak ile siyasete ilişkin pek çok düşünsel tartışmanın geliştiği bir dönemdi. Tartışmalar düzenlenir, bilgili kişiler davet edilirdi. Bunlar, siyasal karmaşanın, Çin devletleri arasında süre giden çatışmaların yaşandığı -bundan ötürü de Savaşan Devletler Dönemi diye anılan- bir dönemde olup bitiyordu. Çekişmeler Ch'in hanedanlığının (M.Ö. 221-206) egemenliğiyle son buldu. Hükümdar Çh'in Shih Huang Ti Çin'i birleştirdi. İmparatorluğunu ilan etti ve Çin'i kuzeyden gelen İstilacılara karşı savunmak üzere Çin Seddi'ni yaptırdı. Han hanedanlığı döneminde (M.Ö. 206- MS 9) Konfüçyüsçü düşünce yeniden canlandı. Eski yazılardan parçalar derlenip elden geçirildi ve Hıristiyanlığın ilk yıllarında Budacılığın da Çin'e ulaşmasına karşın, Konfüçyüsçü düşünceler yeniden yaygın kabul gördü.

Bundan böyle Konfüçyüsçülük -daha doğrusu Yeni Konfüçyüsçülüğün çeşitli biçimleri- Çin kültüründeki ana akışın bir parçası olarak varlığını sürdürdü, eğitimin Konfüçyüsçü temel yapıtlara dayanmasından ötürü halka yayıldı. Böylece Konfüçyüsçülük geniş, değişken bir ülkede yaşayan milyonlarca insanı birleştirdi. Hem kişisel hem kamusal ülküler sunduğu, kişi ile kamu arasında net bir halka oluşturduğu için ayakta kaldı.

Konfüçyüs ile izleyicilerine atfedilen özdeyişlerle öğretiler, M.Ö. 6. yüzyıldan 1911'de Ch'ing hanedanlığının kaldırılışına kadar geçen 25 yüzyıl boyunca, Çin'in ahlaksal, toplumsal, siyasal yapısını biçimlendirdi. Çin İmparatorluğu'nun neredeyse tüm kurumları, gelenekleri, amaçları, özlemleri Konfüçyüs'ün erdemli birey, erdemli toplum anlayışına dayanıyordu. 20. yüzyılın ilk yıllarına kadar Çin'de eğitim, hemen hemen tümüyle, Konfüçyüs'ün ilkelerine göre biçimlendirilmişti. 1313'ten 1905'e kadar sürdürülen devlet görevliliği sınavları Konfüçyüs'ün “Dört Kitap” diye bilinen yapıtlarını okumayı gerektiriyordu.

20. yüzyıl ortalarında Çin'de Konfüçyüsçülük neredeyse tümden yadsınmıştır. Çin, Batı dünyası karşısında kendisini değerlendirmeye giriştiğinde, Konfüçyüsçülüğün katılığına, geçmişten devşirme ülkülerine, sıradüzen ile tören saplantısına yönelik eski eleştiriler yeniden gündeme geldi.

1960 Halk Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında ortaya çıkan Konfüçyüs karşıtı eleştirileri pekiştirmesine karşın, Konfüçyüsçülüğü ortadan kaldırmayı hedefleyen yenilikler de Konfüçyüsçülük çizgisine, biçemine uydu. Komünizmin, işçi sınıfına yaraşır tutumlara göre kişiliği yeniden biçimlendirmeyi amaçlamasının, Konfüçyüsçü kendini yetiştirme öğüdüne pek benzediği; önder Mao'nun sözlerine gösterilen büyük saygının, eskiden Konfüçyüs'e gösterilen saygıyla türdeş olduğu sık sık dile getirildi.

KONFİÇYÜSTEN SEÇMELER​

" İyi yaşamayı sonraya bırakan; yolunda ırmağa rastlayıpta akıp geçmesini bekleyen adama benzer. Irmak hiç durmadan akıp gidecektir."

"Halkı kanunlarla yönetip cezalarla düzeni sağlarsanız, onlarda cezalardan kaçınacaklardır; ama bu arada ar duyguları da kaybolacaktır. Fakat onları kendi güzel ahlakınızla yönetip düzeni de vazifelere bağlılığınızla sağlarsanız, ar duyguları onları terk etmeyecek ve bu ölçüye göre yaşayacaklardır."

"On beş yaşımda zihnimi vicdanıma bağladım. Otuzumda dimdik durdum. Kırkımda şüphelerimden kurtuldum. Elli yaşımda ilahi kanunları anladım. Altmışımda uysal bir kulağım oldu. Şimdi yetmişimde, doğruluğu elden bırakmadan kalbimin tutkularının peşinden gidebilirim."

"Erdemsiz bir insan mahrumiyete fazla tahammül edemez; nasıl ki mutluluk içindeyken bile rahat edemezse. Fakat erdemli insanın barındığı yer yine erdemin içindedir, akıl sahipleri hep bunu arar."

"Doğa eğitimin önüne geçerse, bir dağ adamı yetiştirmiş olursunuz. Eğer eğitim doğanın önüne geçerse, katip yetiştirmiş olursunuz. Doğa ve eğitim doğru oranla harmanlanabilirse ancak o zaman üstün özellikleri olan insanlar yetiştirebilirsiniz."

"Derin olan kuyu değil, kısa olan iptir."

" Düşünmeden öğrenmek faydasızdır. Öğrenmeden düşünmekse tehlikeli..."

"Karanlığa söveceğine kalk bir mum yak."

"Allah’ım, senden başka hiçbir şeyi olmayan ben senden başka her şeyi olanlara acırım."

"Bildiğini bilenin arkasından gidiniz. Bildiğini bilmeyeni uyandırınız. Bilmediğini bilene öğretiniz. Bilmediğini bilmeyenden kaçınız."

"Kamil insan; kişisel olarak ciddi, büyüklere hizmet ederken saygıyı elden bırakmayan, halka karşı çok nazik olan ve onları yönetirken de adaletli davranan kişidir."
"Erdemli kişi, ne kadar zor olursa olsun, hizmeti öne koyar, ondan ne fayda temin edileceği ise daha sonra düşünülecek bir meseledir."

Konfüçyüs ve Japonya'da eğitim​

Japonya'da eğitim Konfüçyüs'ün felsefesine dayanmaktadır. Konfüçyüs bundan yaklaşık 2400 yıl önce yaşamış ve dünyayı değiştireceğine inanarak yola çıkmıştır. Japonya'nın eğitiminin temelini oluşturmaktadır.

Konfüçyüs'e sormuşlar ülkenin idaresi sana verilse ne yapardın? Konfüçyüs'ün cevabı "dilini geliştirirdim "demiş.

-Kimin haklı olduğunu tartışmayın neyin doğru olduğuna karar verin.

Karanlığa küfredeceğine bir mum yak.

-Bir ülkenin doğru yönetilip yönetilmediğini ahlak açısından yücelip yücelmediğini anlamak mı istiyorsunuz? O ülkenin musikisini dinleyin.

-Gülümsemeler bulaşıcıdır. Ona da bulaştırın.

-Birlikte kitap okuyun, el ele tutuşun ve birlikte yürüyüşe çıkın.

-Bir insanı doyurmak istiyorsanız ona her gün balık vermeyin; ona balık tutmayı öğretin.....

-Bazı insanlara bir şey öğretmenin en iyi yolunun bunu örneklerle göstermektir.

Açlık, ilaçların padişahıdır. Hekimler niye perhiz verir bir düşünün.

-Alnını ne kadar dik tutarsan yere o kadar sağlam basarsın.

-Düşünme olmaksızın öğrenme emek kaybıdır. Öğrenme olmaksızın düşünme tehlikelidir.

-Yanlış yapmak bir şey değildir, yanlışını unutmak kötüdür.

-Dil kusurlu olursa , kelimeler düşünceyi iyi anlatamazsa yapılması gerekenler doğru yapılmaz.

-Çoğu insan zihninde olduğu kadar mutludur.

Ne duyduysam unuttum, ne görürsem hatırlarım. ne yaparsam anlarım. (eğitimde duyu organlarının tümünün kullanılmasının tanımı.yani deneyin önemi anlatılmış.)

-Elmas, nasıl yontulmadan kusursuz olmazsa ; insanda acı çekmeden olgunlaşmaz.

Aslında Konfiçyus'un bir örnek teşkil etmesi büyük önem taşır. Eğitimde yardım sever, iyi niyetli, insan sever kişilerin felsefelerinin ve yaşamlarının büyük önemi vardır. Konfiçyus'un düşüncelerinin batıdan farkı herkes her şeye ulaşabilecek yapıya sahip olunduğu inancı var .Yeter ki istekli olunsun. Japonya'da eğitime halkın çok önem verdiği görülüyor. 14.yüzyılda halkın çabası ile okul sayıları artmış erkeklerin%45 kızların%10 okula gitmiştir.

Konfiçyus M.Ö 551-449 da insanı anlamaya çalışmış ve dünyayı değiştireceğine inanmıştır. Araştırma, bulmaya çalışmaya, objektif olmaya fikir üretmeye önem vermiş. japonlar 14.yüzyıldainsanı tanıma şansına sahip olmuşlardır. Paradan çok insanla ilgilenilmiş, eğitimle ilgilenilmiş. Emperyalist olmadan başarılabileceklerini dünyaya kanıtlamışlardır.

Japonya'da yılda bir kişiye 25 kitap düşüyor. Türkiye'de yılda 6 kişiye bir kitap düşüyor. Anaokuluna giden çocuk oranı %92 dir, anaokulu zorunlu değildir.

Eğitim de özel, yerel, belediyeler olmak üzere üç kısımdan oluşuyor. halk arasında eğitimi sahiplenme fikri gerçekleşmiş. Eğitim sadece devletin yapabileceği bir unsur olsaydı Rusya yıkılmazdı. Tüm dünya yardımlaşmanın, paylaşmanın ve ortak unsurlara gücümüz yettiğince el uzatmanın öneminin farkına varmıştır. Japonya paylaşmayı ve sahip çıkmayı çok iyi öğrenmiştir. Başarılarının büyük kısmını buna ve eğitime verdikleri öneme sahip olduklarına inanıyorum.
 

YoRuMSuZ

Biz işimize bakalım...
Konfüçyus Kimdir ve Konfüçyus Öğretileri

Konfüçyusçuluk, Dünya üzerinde isimi ençok bilinmekte olan düşüncelerin başında gelmektedir. Konfüçyus‘un söylemiş olduğu sözler Dünya’da nerede olursanız olun Bir Peygamberin söylediği sözler kadar değer ve saygı görmektedir. Ayrıca Konfüçyus‘un görüşleri, nesilden nesile aktarımı böylelikle hız kazanmıştır.


Konfüçyus ve Biyografi Bilgileri

Çin’in Resmi Din’i olarak kabul edilmiş öğütlerin (öğretilerin) Kuramcısı ”Konfüçyus” tur. Ayrıca kendisine Çin’in Büyük Bilgesi, Büyük Düşünür, Siyasal Yöneticisi de denmekteydi. Eski isimi ile Lu Kenti, yani günümüz isimi ile Shantung Eyaleti‘nde 551 senesinde Dünya’ya gelmiştir. Hristiyanlık doğmadan önce kendisi yaşamıştır. Tahmini olarak 500 kadar olduğu tahmin ediliyor. Yaşadığı dönem, ”Chou Hanedanlığı” zamanına rastlamaktadır. Babasını küçük yaşlarda kaybettiği için, eğitim, büyüme ve yetiştirilmesinde Annesinin hakkı büyüktür.


Konfüçyus Hayatı ve Öğretileri

Konfüçyus‘un hayatı içerisinde, kişiliği ile ilgili şahsına atfedilen bu öğretilerdeki ayrıntılar açısından Tarihsel kaynaklarda, kesin ve net olara doğruluk garantisi bulunmamaktadır. Fakat, kendisinin öğretilerinin yayılması, yine kendisinin ölümünden sonra onun peşinden gidenlerin tarafından yayıldığı bilinmektedir. Yine bu öğretiler, Takipçileri tarafından düzenlendiğide bilinmektedir. Ayrıca yeniden düzenlenen açıklamalarıda görülmektedir. Bilgiler içerisinde bulunan, iç tutarsızlıkların ve bazı vurguların farklılıklarına nazaran, Ahlaksal erdem arayışlarına tutku ile bağlı inançlarda hayatının her alanında dürüst olan ve bu dürüstlüğünü koruyan hayatı sadece öğretmek için adanmış olgular ile doldurularak mümkün gelmektedir. Kendisine atfedilen yazılı olan özdeyişlerin, kendisine ait olduğunun saptanmasıda mümkün olmamaktadır. Bu deyiş ve düşüncelerin ”Konuşmalar” isimi ile bilinmekte olan bir eserin içerisinde toplanmıştır.

Batı Dünyasında, Konfüçyus bilgileri 1583 senesine kadar bilinmemekteydi. Taki Pekin’e yerleşmiş olan Cizvit Misyonerleri‘nin, Çin Bilgisini özümsemeleri sonucunda, özümsenmiş olan bilgileri Avrupa’ya da aktarmaya başladıkları zamana kadar böyle sürmüştür.


Konfüçyusçuluk Avrupaya Yayılması ve Neden olan Etkenler

Kung Fu-tzu isimi, Cizvit misyonerleri tarafından Latinleştirilip ”Konfüçyus” kelimesi haline getirilince, bu bilge insan Avrupada ”Konfüçyus” isimi ile anıldı.

Ahlaksal iyilik kavramı’nın merkezi olarak görülmekte olan ”jen” kavramı, anlam olarak iyilik sever olmak ve insanları sevmek düşüncelerini inananlarına anlatmaktadır. ”jen” isimli sözcüğü Çince’deki anlamını Türkçe diline çevirmek ve anlamını Türkçe olarak bulmak çok güçtür.

”Konuşmalar” isimli Eserinde ”Jen” kahvramının iyilik severlik hakkındaki olan görüşleri, ”Eğer gerçekten birşeyi dilersek olur”. ”Jen” ‘e göre söylenen ”Efendi” vasfı yada diğer anlamı ile ifade edilen ”üst insan” olarak ifade edilen kavramlar, insanların ençok önemli biricik sıfatı olmaktadır.

Bu sıfatı benliğinde taşıyan kişiler öğrenmeye çok düşkün ve eğilimlidirler. Hatta bu düşkünlük ve öğrenme eğilimlerinden dolayı, yemek yemeyi dahil unuturlar. Okadarki zaman içerisinde yaşlandıklarının farkına varamayacak kadar bu felsefe ile aşır neşir olurlar.


Konfüçyus’un Ölümü ve Sonraki Zamanlar

Konfüçyus, MÖ 479 senesinde, Çiyu-Fu denilen yerde ölmüştür. Ölümünden sonraki zamanlarda öğrencileri arasında öğretileri, sessiz birşekilde sürdürülüp yaşatılmıştır. Bu öğrencilerinin arasındaki 2 seçkin öğrencisi ”Mensius ve Hsün Tzu” Konfüçyusçu düşünce‘yi kendilerinin fikirleri ve vurguları ile donatarak seçkin kişilerin eğitici olarak anılmışlardır.

MÖ 206 ve MS9 yılları arasındaki ”Han Hanedanlığı” ddöneminde Konfüçyusçu düşünceler tekrar canlanmıştır. Yazılmış olan eski yazılar, tekrar derlenip toparlandılar. Hristiyanlığın ilk dönemleri ve Çin’e Budacılık‘ın ulaşması ile birlikte, Konfüçyusçu düşünceler tekrardan yaygın olarak kabul görür.

Çin’in ahlaki yönden, toplumsal ve siyasal yönden biçimlenmesini, 2500 yıl boyunca Konfüçyusçu düşünceler sağlamıştır. Bu zaman süresi MÖ 6. yüzyıldan 1911 senesine kadar (Ch’ing Hanedanlığı‘nın son bulduğu döneme kadar) sürmüştür.

Neredeyse Çin İmparatorluğu‘nun tüm Kurum, gelenek, Amaç ve özlem duyduğu herşeyi kapsayan, konfüçyusçuluk ilkeleri sayesinde biçimlenmiştir.

1313 ve 1905 seneleri arasında sürdürülen Devlet görevlisi olabilmek için yapılan sınavdan geçebilmek için, Konfüçyusçuluk içerisinde bulunan ”Dört Kitap” mutlak okunulması gerekirdi.
 
Top