İş hayatında ya da akademik hayatta başarılı olmak için birazcık kaygılanmanın iyi olduğunu hepimiz biliyoruz. Birazcık kaygı, iyi bir sunum için öncesinde hazırlık yapmaya, bir sınavda başarılı olmak için ise disiplinli bir şekilde çalışmaya motive eder.
Peki, ya korkuya dönüşen kaygımız varsa? Evet, bu tür kaygılar insanı hareketsiz kılar. Örneğin, bu ruh haline sahipseniz bir türlü sınava hazırlanmaya başlayamazsınız. Sürekli ertelersiniz ve mazeretler bulursunuz. Televizyon seyredersiniz, bir şeyler yiyip içersiniz, kendi kendinize “biraz sonra, biraz sonra” dersiniz. Ama biraz sonra bir türlü gelmez! İçiniz bir türlü başlayamama sıkıntısı ile sürekli huzursuzdur.
Buna “başarısızlık korkusunun kişiyi bloke etmesi” diyoruz. Sınav sonucunun kötü olacağını sürekli düşünerek çalışma sürecine başlayamayan pek çok insan biliriz. Ya da bir işe başlayıp kendini veremeyen, olumsuz sonucu hep aklına getirip aynı sonucu yaşayan insanlara da rastlamışsınızdır. Diyelim ki, iş hayatında kişiden bir rapor yazması bekleniyor. Kişinin kendisi ve yöneticisi tarafından sürekli eleştirilen ve mükemmeliyetçi bir yapısı var. O rapora başlamak hep ertelenebilir, araya başka önemsiz işler konulur ya da başlasa bile bitmeyen bir rapora dönüşebilir. Çünkü sonuçta başarısız olma, eleştirilme ve yetersizlik korkusu vardır. Sürekli bir işi başaramamak bir süre sonra özgüven eksikliğine yol açar. Bu korku, kısır bir döngüye döner.
Hayatın içinde bu gibi kişilerle çok karşılaşılıyor. Önce teknik olarak bu korkunun altında bilgi, beceri ve yetenek olarak bir eksiklik var mı, ona bakılıyor. Varsa, kişi, o eksikliği takviye etmek için girişimde bulunuyor. Teknik eksikliği yoksa, olumsuz düşünce ve kalıplarını olumluya dönüştürerek, en iyi yapabileceği güvenine sahip olduğuna inanması sağlanıyor. “Ben yeterliyim”, “ben başarılıyım” ve “benim kendime güvenim var” gibi olumlu düşünce ve kalıplarını içselleştirme çalışması yapıyor. Bu çalışma sürekli yapıldığında, her öğrenme sürecinde olduğu gibi olumlu düşünme kendiliğinden hale geliyor.
Olumlu düşünmenin yanında en önemli şey de eyleme geçme cesareti. Olumlama çalışmaları ile birlikte kişi ataletini yenip, başlayamama ve ertelememe durumlarını aşıp, eyleme geçip sonuca ulaştığında, korkusunun üstüne gitmenin mutluluğunu ve başarısını yaşar. Bu konuda güvendiği kişilerden kendisine destek olmalarını isteyebilir. Örneğin bir yakınından yapmaya karar verdiği eyleminin nasıl gittiği konusunda her gün düzenli olarak aranması ricasında bulunabilir. Her şeyde olduğu gibi bu durumda da korkuyu aşmaya çok istekli olma, disiplinle çalışma ve vazgeçmeme esastır.
Korkunun yerine eyleme geçme cesaretinizin olduğu başarılı, sağlıklı ve huzurlu günler diliyorum.
Alıntı..
Peki, ya korkuya dönüşen kaygımız varsa? Evet, bu tür kaygılar insanı hareketsiz kılar. Örneğin, bu ruh haline sahipseniz bir türlü sınava hazırlanmaya başlayamazsınız. Sürekli ertelersiniz ve mazeretler bulursunuz. Televizyon seyredersiniz, bir şeyler yiyip içersiniz, kendi kendinize “biraz sonra, biraz sonra” dersiniz. Ama biraz sonra bir türlü gelmez! İçiniz bir türlü başlayamama sıkıntısı ile sürekli huzursuzdur.
Buna “başarısızlık korkusunun kişiyi bloke etmesi” diyoruz. Sınav sonucunun kötü olacağını sürekli düşünerek çalışma sürecine başlayamayan pek çok insan biliriz. Ya da bir işe başlayıp kendini veremeyen, olumsuz sonucu hep aklına getirip aynı sonucu yaşayan insanlara da rastlamışsınızdır. Diyelim ki, iş hayatında kişiden bir rapor yazması bekleniyor. Kişinin kendisi ve yöneticisi tarafından sürekli eleştirilen ve mükemmeliyetçi bir yapısı var. O rapora başlamak hep ertelenebilir, araya başka önemsiz işler konulur ya da başlasa bile bitmeyen bir rapora dönüşebilir. Çünkü sonuçta başarısız olma, eleştirilme ve yetersizlik korkusu vardır. Sürekli bir işi başaramamak bir süre sonra özgüven eksikliğine yol açar. Bu korku, kısır bir döngüye döner.
Hayatın içinde bu gibi kişilerle çok karşılaşılıyor. Önce teknik olarak bu korkunun altında bilgi, beceri ve yetenek olarak bir eksiklik var mı, ona bakılıyor. Varsa, kişi, o eksikliği takviye etmek için girişimde bulunuyor. Teknik eksikliği yoksa, olumsuz düşünce ve kalıplarını olumluya dönüştürerek, en iyi yapabileceği güvenine sahip olduğuna inanması sağlanıyor. “Ben yeterliyim”, “ben başarılıyım” ve “benim kendime güvenim var” gibi olumlu düşünce ve kalıplarını içselleştirme çalışması yapıyor. Bu çalışma sürekli yapıldığında, her öğrenme sürecinde olduğu gibi olumlu düşünme kendiliğinden hale geliyor.
Olumlu düşünmenin yanında en önemli şey de eyleme geçme cesareti. Olumlama çalışmaları ile birlikte kişi ataletini yenip, başlayamama ve ertelememe durumlarını aşıp, eyleme geçip sonuca ulaştığında, korkusunun üstüne gitmenin mutluluğunu ve başarısını yaşar. Bu konuda güvendiği kişilerden kendisine destek olmalarını isteyebilir. Örneğin bir yakınından yapmaya karar verdiği eyleminin nasıl gittiği konusunda her gün düzenli olarak aranması ricasında bulunabilir. Her şeyde olduğu gibi bu durumda da korkuyu aşmaya çok istekli olma, disiplinle çalışma ve vazgeçmeme esastır.
Korkunun yerine eyleme geçme cesaretinizin olduğu başarılı, sağlıklı ve huzurlu günler diliyorum.
Alıntı..