Koruyucu aile kavramı ve bu isim altında yürütülen hizmet oldukça yeni sayılabilecek bir uygulamadır. Bu isimde bir uygulamanın İslami literatürde birebir karşılığı bulunmamaktadır. Ancak Kur’an-ı Kerim’in sosyal yardımlaşma ve dayanışmaya ilişkin prensipleri, toplumun yetimler gibi özel ilgi ve desteğe muhtaç kesimlerine sahip çıkılmasına yönelik tavsiyeleri ile Hz. Peygamber’in bu hususlara dair söz ve uygulamaları koruyucu aile olgusuna bakışta bir çıkış noktası ve dini bir perspektif sunabilir.
Kur’an-ı Kerim’de inananların, Allah’ın kendilerine verdiği maddi-manevi rızıkları/nimetleri bunlara sahip olmayan kimselerle paylaşmaları üzerinde önemle durulmuştur. Kur’an’ın temel kavramlarından birini merhamet oluşturmaktadır.
Kur’an, aile ve sosyal hayattaki ilişkilerin rahmet ve merhamet ekseninde yürütülmesine dikkat çekmektedir28. Özellikle çocuklara şefkat ve merhamet gösterilmesi hususunun Hz. Peygamber’in söylem ve uygulamalarında önemli bir yeri vardır.
Kişilerin kendi çocuklarına göstermesi gereken şefkat ve merhameti, özellikle bundan mahrum bırakılmış başka çocuklara da göstermesi hem dini hem insani bir sorumluluk olarak nitelendirilebilir.
Yine Kur’an’da çaresiz kimselere sahip çıkılması ve bu uğurda gerekli mücadelenin verilmesi30, yetimlerin himaye edilmesi istenmekte31, yetimi itip kakan ve yoksulu gözetmeyen kimseler kınanmaktadır.
Hz. Peygamber de yetimlerin ve toplumun zayıf kesimlerinin bakılıp gözetilmesini ısrarla vurgulamış, bu sorumluluğu yerine getiren kimseleri cennetle ve cennette kendisiyle beraber olmakla müjdelemiştir. En hayırlı evin, içinde kendisine iyi davranılan bir yetimin bulunduğu ev olduğunu bildirmiştir.
Ayet ve hadislerle önemine dikkat çekilen “yetim” kavramının üzerinde durmak gerekir. Yetim bir yandan babasını yitirmiş ergenlik çağına gelmemiş olan çocuk anlamına gelirken35, diğer yandan ergenlik çağına geldiği halde rüştünü ispat edememiş çocuğa36 veya kendisi için kazanç temin edeni ölmüş olup, geçimini teminden aciz kimseye de yetim denilmektedir
Kur’an-ı Kerim’de inananların, Allah’ın kendilerine verdiği maddi-manevi rızıkları/nimetleri bunlara sahip olmayan kimselerle paylaşmaları üzerinde önemle durulmuştur. Kur’an’ın temel kavramlarından birini merhamet oluşturmaktadır.
Kur’an, aile ve sosyal hayattaki ilişkilerin rahmet ve merhamet ekseninde yürütülmesine dikkat çekmektedir28. Özellikle çocuklara şefkat ve merhamet gösterilmesi hususunun Hz. Peygamber’in söylem ve uygulamalarında önemli bir yeri vardır.
Kişilerin kendi çocuklarına göstermesi gereken şefkat ve merhameti, özellikle bundan mahrum bırakılmış başka çocuklara da göstermesi hem dini hem insani bir sorumluluk olarak nitelendirilebilir.
Yine Kur’an’da çaresiz kimselere sahip çıkılması ve bu uğurda gerekli mücadelenin verilmesi30, yetimlerin himaye edilmesi istenmekte31, yetimi itip kakan ve yoksulu gözetmeyen kimseler kınanmaktadır.
Hz. Peygamber de yetimlerin ve toplumun zayıf kesimlerinin bakılıp gözetilmesini ısrarla vurgulamış, bu sorumluluğu yerine getiren kimseleri cennetle ve cennette kendisiyle beraber olmakla müjdelemiştir. En hayırlı evin, içinde kendisine iyi davranılan bir yetimin bulunduğu ev olduğunu bildirmiştir.
Ayet ve hadislerle önemine dikkat çekilen “yetim” kavramının üzerinde durmak gerekir. Yetim bir yandan babasını yitirmiş ergenlik çağına gelmemiş olan çocuk anlamına gelirken35, diğer yandan ergenlik çağına geldiği halde rüştünü ispat edememiş çocuğa36 veya kendisi için kazanç temin edeni ölmüş olup, geçimini teminden aciz kimseye de yetim denilmektedir