KRALIN RÜYASI
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde bir kral yaşarmış. Bu kralın güzel mi güzel , cesur mu cesur bir oğlu varmış.
Bir gece kral rüyasında fakir bir kadın görmüş. Bu kadın evlere temizliğe gidermiş. Bu kadının da çelimsiz ama çok güzel bir kızı varmış. İşte bu kız kralın biricik oğluyla evlenecekmiş.
Kral uykusundan uyanınca gördüğü rüyayı hatırlamış. Aklı başından çıkmış. Hiç kralın oğlu fakir bir kızla evlenir mi?
Kral hemen sormuş soruşturmuş, temizlikçi kadını buldurmuş.
"Sana altın vereyim; kızını bana ver." demiş.
Kadıncağız o kadar fakirmiş ki bu teklifi hemen kabul etmiş.
"Zaten kızıma iyi bakamıyorum. Aç, susuz kalıyor. Siz ona daha iyi bakarsınız" diyerek kızını krala vermiş.
Kral kızı alınca doğru saraya götürüp zindana attırmış. Zindancıya "Yemek , su vermeyin de ölsün!" diye emretmiş.
Zindancı bu işe bir türlü akıl erdirememiş. Bu güzel kızı ölüme terk etmeye de vicdanı razı olmamış. Her şeyi göze alıp kızı serbest bırakmış.
Kız saraydan kaçarken hem korkudan hem yorgunluktan saray bahçesinde uyuyakalmış.
O sırada kralın oğlu da adamlarıyla avdan geliyormuş. Çimenlerin üstünde uyuyan güzel kızı görünce hemen aşık olmuş.
"İşte benim evleneceğim kız bu güzel peri olmalı " demiş.
Zindancı oğlanın bu sözlerini duyunca olanları bir bir ona anlatmış. Genç prens çok üzülmüş. "Ne yapsak da babamı razı etsek?" diye düşünmeye başlamış.
Aklına hemen bir fikir gelmiş. Adamlarına "Krala gidin, benim avda öldüğümü söyleyin " demiş.
Kral bu haberi alınca öyle çok üzülmüş ki "Keşke oğlum yaşasaydı! O fakir kızla evlenmesine bile razı olurdum." diye ağlamış.
Bu sözler üzerine kralın oğlu ortaya çıkıp "İşte sevgili babacığım; ben ölmedim. Gördüğünüz gibi yaşıyorum. Şimdi beni o fakir kızla evlendirin. Çünkü onu çok seviyorum " demiş.
Kral çaresiz sözünü tutmuş. Oğlu ile fakir kızı evlendirmiş.
Kırk gün kırk gece düğün yapılmış.
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde bir kral yaşarmış. Bu kralın güzel mi güzel , cesur mu cesur bir oğlu varmış.
Bir gece kral rüyasında fakir bir kadın görmüş. Bu kadın evlere temizliğe gidermiş. Bu kadının da çelimsiz ama çok güzel bir kızı varmış. İşte bu kız kralın biricik oğluyla evlenecekmiş.
Kral uykusundan uyanınca gördüğü rüyayı hatırlamış. Aklı başından çıkmış. Hiç kralın oğlu fakir bir kızla evlenir mi?
Kral hemen sormuş soruşturmuş, temizlikçi kadını buldurmuş.
"Sana altın vereyim; kızını bana ver." demiş.
Kadıncağız o kadar fakirmiş ki bu teklifi hemen kabul etmiş.
"Zaten kızıma iyi bakamıyorum. Aç, susuz kalıyor. Siz ona daha iyi bakarsınız" diyerek kızını krala vermiş.
Kral kızı alınca doğru saraya götürüp zindana attırmış. Zindancıya "Yemek , su vermeyin de ölsün!" diye emretmiş.
Zindancı bu işe bir türlü akıl erdirememiş. Bu güzel kızı ölüme terk etmeye de vicdanı razı olmamış. Her şeyi göze alıp kızı serbest bırakmış.
Kız saraydan kaçarken hem korkudan hem yorgunluktan saray bahçesinde uyuyakalmış.
O sırada kralın oğlu da adamlarıyla avdan geliyormuş. Çimenlerin üstünde uyuyan güzel kızı görünce hemen aşık olmuş.
"İşte benim evleneceğim kız bu güzel peri olmalı " demiş.
Zindancı oğlanın bu sözlerini duyunca olanları bir bir ona anlatmış. Genç prens çok üzülmüş. "Ne yapsak da babamı razı etsek?" diye düşünmeye başlamış.
Aklına hemen bir fikir gelmiş. Adamlarına "Krala gidin, benim avda öldüğümü söyleyin " demiş.
Kral bu haberi alınca öyle çok üzülmüş ki "Keşke oğlum yaşasaydı! O fakir kızla evlenmesine bile razı olurdum." diye ağlamış.
Bu sözler üzerine kralın oğlu ortaya çıkıp "İşte sevgili babacığım; ben ölmedim. Gördüğünüz gibi yaşıyorum. Şimdi beni o fakir kızla evlendirin. Çünkü onu çok seviyorum " demiş.
Kral çaresiz sözünü tutmuş. Oğlu ile fakir kızı evlendirmiş.
Kırk gün kırk gece düğün yapılmış.