Ne kadar
sakin bir mekan
Kimseler yok,her yer hasretin
habercisi, firkatin derdindeydi
Alıp
götürüyor hissiyatımı,
ürperten serencamıyla,
sancılı ve metruk melal laldi
Sadece
kuş ve nebatın
esenliği, böceklerin feryadı
ne kadar baskındı,suskun hıçkırıklardı
Fersiz
gözlerim kamaşıyor
Engin bir ova var, kayadibi
bağları ve şehrin asri mezarlığı anlatıyordu
Hali okumak,
ruhun vaktine şehitlik etmek,
kalbi inşirah ile daim eylemek gerekiyordu
Ve fakat
içim burkuktu,
hüzün salkımları sanki kalbime
en yakındı, figan nasıl çaresiz kalıyordu
Mahşer
ne kadar heybetli
Haşyetin en latif hali, nefsin
en nedim ahvali, dilin çare bırakmayan kali
Alıp götüren
biri var sanki, ten
dururken, ufkum fluğ bir
vaziyetteyken, aklımın sukün vakti
Vicdanım
ne kadar kederli,
iradem ve tercihlerim her ne
hikmetse pek dertli, hesap o an mizandı
Gönülden
neler geçmiyor
Sineye nakşeden adına ne
varsa, ah u zar etmek gerekmiyor
Nasip
ve hikmeti, sabır
ve kanaatin dillenen melali
sanki şehrediliyor, ah yetmiyor
İnsanız,
ancak irademiz ve
aklımızla anlaşılmaya muhtacız,
vicdan adına gam etmem lüzum ediyor
Beştepeler
gözüme ilişiyor
Mesire yeri olarak
tanzim edilen ve insana
huzur bahşeden sessizlik yakışıyor
Yeşilin tonları,
ağaçların huzur-u gamları kimbilir
neler söylüyor, hal ehli yakinen biliyor
İnsan
merak edince sual
etmek gerekiyor, sual vakıf olana,
kalbi lafsiyle konuşana davet ediyor
Bir çok
tarla var ve fakat boş
Çifçi derbeder bir halde,
muhtaçlığın elinde, suya aç bir sima karşımda
Selam verdim
ve nispeten yakınına geldim, hal
hatırdan sonra meraklı gözleri naçar bırakmadım
Ağababamdan
kalma bağ, halama düşmüş,
amcan öyle münasip görmüş, mazi
adına yadetmek için geldiğimi söyledim
Takriben
yetmişi geçmiş can
Dedemi sordu ve kimlerden
olduğumu merak içinde konuşturdu
Anlattım
bildiğim kadarıyla,
hatırladı ve komşumuz olurdu
dedi, çok ciğerpareydi demeyi ekledi
O zamanlar
ilk su kuyusunu ağabamlar
açtırmış, komşuların en lüzümlu
su ihtiyaclarını karşılamış, sürur duydum
Mustafa CİLASUN