Kul Hakkına Giren Davranışlar
İslâm'ın kul ile Allah arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümleri gibi, insanların birbiri arasındaki muâmeleleri ve eşyâ ile ilgili davranışları düzenleyen hükümleri de vardır. İnsanın hayâtiyetini devam ettirmek için ihtiyaç duydu u dünya malının helallik ve haramlı ı; fıkhî açıdan oldu u kadar mânevî ve rûhânî açıdan da önem arzetmektedir. Nitekim bu konudaki İslâmî tavrı ortaya koyan şu iki âyet ilgi çekicidir.
Âyetlerden ilki Bakara Sûresindeki: "Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin! İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günah bir yolla yemek için o malları hâkimlere rüşvet olarak vermeyin!" 2/188 âyetidir.
Bu âyet, insanların zulüm ve haksızlık ile yolsuzlukların pençesine düşmemesi için uyarıcı mesajlar vermektedir. Bir kere âyetin, orucun farziyetini belirten âyetten sonra gelmiş olması bu işin, nefsi terbiye eden ibâdetlerin güzelce ifâsına ba lı bulundu unu göstermektedir. Çünkü Ramazanda oruç sâyesinde kendi öz ve helâl malını yemekten sakınan insanlar, kolay kolay haksızlık ederek başkalarının malını yeme e cüret edemezler.
Dünya malının haramlı ı iki türlü olur. Ya do rudan hakkındaki hüküm sebebiyle yasaklanmış olanlar domuz eti ve şarap gibi: ya da elde edilişindeki bozukluk sebebiyle haram olanlar, gasp edilmiş, çalınmış mallar, hileli alışverişle kazanılmış kârlar gibi.
İnsanların mallarından bir kısmını haksızlıkla yemek için hâkimlere, yöneticilere devlet ve hükümet adamlarına rüşvet vermek ve bu sûretle millete ve halka âit yerleri ve imkânları ele geçirmek, haksız kazanç yollarından biridir. Buz gibi bir haram olan bu davranış, aslında tüyü bitmedik yetim hakkı yemek demektir. Haksız kazanç insanlar için bütün kötülüklerin başıdır.
Di er ayet-i kerîme Nisâ sûresindedir: "Ey îmân edenler! Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin. Ancak karşılıklı rızâ ile yapageldi iniz ticâret bundan ayrıdır. Birbirinizi öldürmeyin. Allah size karşı çok merhametlidir." 4/29
Her iki âyette de geçen ve "haksızlık" diye tercüme edilen "bâtıl" kelimesi hırsızlık, hâinlik, gasp, kumar, fâiz, haksız muâmele, sefihlik, isrâf gibi hem kazanma: hem de harcama yollarının gayr-i meşrû olan her türünü kapsamaktadır.
İkinci âyette istisnâ edilen "karşılıklı rızâ ile gerçekleşen ticâret", mülkiyet sebepleri içinde en önemli ve en fazla vukû bulan şerefli kazanç yollarından biridir. Bu âyetten, haksız mal yemekten korunup takvâya erme şartlarından birinin ticâret oldu u anlaşılmaktadır.
"Nefislerinizi öldürmeyin!" yâni bir şekilde birbirinizi öldürmeyin. Haksız ve bâtıl bir yolla birisinin malını yemek, tîcârette karaborsacılık ve ihtikâra sapmak, insanları öldürmeye ve yok etmeye sebep olan şeylerdir. E er meşrû yoldan ticâretle birbirinizin hukukuna riâyet etmezseniz birbirinizi öldürmüş ve yemiş olursunuz. Ayrıca haram lokma yiyen, kendini öldürmüş gibi olur. Çünkü haram insanın helâkine ve âhirette azâbına vesîledir.
İnanan kişiler, insanları öldürüp yok etmeye sebep olmamalıdır. Çünkü Allah size karşı olan rahmeti dolayısıyla harâm yemenize ve bir canı yok etmenize izin vermez, ama karşılıklı rızâ ile alışveriş etmenize müsâade eder. Kim adam öldürmeyi ve haram yemeyi yol yaparak zulümle haddi aşarsa biz de onu ateşe atarız, diyor Hak Teâla...
Âyet-i kerîmeler insanları, a ızlarından giren lokmaların haram mı, helâl mi oldu una dikkat etmeye ça ırıyor. Çünkü insanın a zından giren lokmalarla yine oradan çıkan sözlerin Allah ve Rasûlü'nün istedi i istikamette olmasına özen göstermek vera' gere idir. Nitekim: "Yedi i lokmanın nereden geldi ini önemsemeyen kimsenin Allah da hangi kapıdan cehenneme sokul buyurulmuştur. (bk. Ebü Mansû Mekkî bu rivâyetin Tevrat'ta da yeı Kutü'I kulüb, II 548 Gazzâlî, ihyâ, II, 96)
Bir başka hadiste: "Haramla beslenen hiçbir beden cennete giremez. Cehennem ona daha lâyıktır." (krş. Müslim, Zekât, 65; Dârimî, Rikak, 9; İbn Hanbel, II, 328 buyrulur.
"Yılan çıktı ı deli e girer" derler. Bu söz işin başlangıcı ile sonu arasındaki ilgiye işâret etti i gibi haramın harama, helalin de helat meşru şeylere vesîle oldu unu ifâde etmektedir. Nitekim ünlü mutasavvıf Sehl b. Abdullah Tüsteri şöyle der: "Haram yiyenin âzâları, -kendisi bilsin bilmesin, istesin istemesin- isyân eder. Yedi i helâl olan kimsenin âzâları kendisine itâat eder ve hayırlı işler yapmaya muvaffak olur." (Gazzâlî, inyâ, ıı, 92) Yine Sehl'e âid bir başka söz haram lokma konusundaki duyarlılık açısından çok önemlidir: "Melekûtu müşâhede etmekten ve vuslata ermekten mahrûmiyete sebep olan iki şey vardır: Haram lokma ve yaratıklara eziyet!"
Haramla kazanılan mal ile hayır yapmak ve hayırlı işlere muvaffak olmak mümkün de ildir. Nitekim Cenâb-ı Peygamber buyurur: "Haram mal kazanıp da onunla sıla-i rahim tasadduk ve infak gibi işler yapan kimsenin Allah bütün yaptıklarını bir araya toplar ve kendısini ateşe atar." (bk. Mevsûa etrafi'I Hadis, VIII, 92
Helâl rızkın, meşrû ve sâlih amellere muvaffakiyet sebebi oldu u, helâlin sâlih amelden önce emredildi i şu âyetten açıkça anlaşılmaktadır. "Ey peygamberler, helâl ve güzel şeylerden yiyin ve sâlih amel işleyin. " (el-Müminün, 23 / 51) Yenilen lokma ne kadar helâl olursa, yapılan amel de o kadar sâlih ve faydalı olur. Bu yüzden sünnette sâdece takvâ sâhiplerinin yeme ini yeme e özen göstermek emredilmiştir. (bk.Ebû Dâvud, Edeb, 16; Tirmizî, Zühd, 56; Dârimî, Et'ımı, 23; İbn Hanbel, III, 38
İlk mutasavvıflardan Ebû Süleyman Dârânî'ye göre: "Kim benim zikrimden yüz çevirirse ona güç bir geçim vardır. " (Tâhâ, 2/124) âyetindeki güç geçimden murad haram lokmadır. Çünkü helâl kazanmak için kalbi duyarlılık göstermeyen kimse asla kurtuluşa eremez. "Erkek ve kadından her kim mümin olarak yararlı işler yaparsa biz ona güzel bir hayat yaşatırız." (en-Nahl, 16/97) âyetindeki güzel hayatı da helâl lokmadır.
Duâların kabûlü ve semâ kapılarının açılması ile helâl lokma arasında bir irtibât vardır. Haramla beslenen vücut eritilmeden; bo azdan geçen lokma helâl olmadan duâlar makbûl olmaz. Selef-i sâlihîn harâm şüphesi sebebiyle çok titizlik göstermişlerdir. Nitekim sahâbeden bir topluluk Hz. Osman'ın öldürülmesinden sonra hiç bir ö ün karınları tok olarak kalkmamışlardır. Çünkü Hz. Osman'ın öldürülmesinden sonra Beytülmâl talan edildi inden bu haram paralar, Medîne halkının paralarına karışmıştı. Nitekim Abdllah b. Ömer, S'ad ve Üsâme. b. Zeyd bunlardandı.
İmam-ı A'zam da Ba dad'da bir koyun sürüsünün talan edilmesi üzerine on beş yıl süreyle koyun eti yememişti. Sebebi soruldu unda: "Bir koyunun ortalama on beş yıl yaşadı ını ö rendi ini bu yüzden on beş yıl süreyle aldı ı etin, gasp edilen koyunların etlerinden olmaması için böyle yaptı ını" söylemiştir.
Kul hakkına bulaşmış haram lokmanın yaygınlaşmasının zamanla toplumu kokuşturaca ı kesindir. Nitekim: "Biz işledikleri günahlarından ötürü zâlimlerden kimini kimine musallat ederiz." (enEnâm, 6/129) âyeti şöyle tefsir edilmiştir: Halkın amelleri fesâd bulunca başlarına, yaptıkları amellere çok benzeyen idâreciler koyarız. İnsanların dinleri fesâda u rayınca rızıkları da fesâda u rar.
Kul hakkı, can, mal, nâmûs ve izzet-i nefs ile alâkalı konularda olur. Can ile alâkalı kul hakkı adam öldürmektir. Kul hakkı, alış-verişteki hile, aldatma, işçinin ücretini vermemek ya da geciktirmek şeklinde de olabilir. Bu tür kul hakkından tevbe edip kurtulabilmek için insan, ömrü müsait oldukça, kötülük etti i kadar iyilik etmelidir. Hak sâhibi ile helâlleşmelidir. Bu mümkün olmazsa onun adına iyilik ve infakta bulunmalıdır.
Sehl'in müminde bulunması gereken helal titizli i ve haram duyarlılı ı konusundaki şu sözü oldukça anlamlıdır:
"Dünya kan deryası olsa müminin yiyece i helâlinden olacaktır. Sehl bu sözüyle iki şeyi kasdetmiş olabilir:
1- Mümin, tevfik-i ilâhi sâyesinde korunacak ve bu sûretle dâimâ helâlle beslenecektir.
2- Mümin, dünya malından ancak zarûret kadarını alır. Zaruret hâlinde yenen haram da helâl olur, haram olmaktan çıkar.
Sehl'in bu sözü gibi Mevlânâ da keyif veren dünya lokmalarının bile insanın basîret ve ilhâm yolunu tıkayaca ını belirterek lokma konusunda şu tenbihâtta bulunmaktadır:
"Dün gece ilhâm bize başka türlü tecelli etti. Fakat mideye bir kaç lokma girdi ve ilhâm yolunu kapadı.
Bir lokma u runa Lokman tabiatlı ilâhî rûh nefsâni gıdâlara esîr oldu. Şimdi Lokman devridir Ey lokma, sen çekil git!
Bu ıstırap dünyasında çektiklerimiz lokma yüzündendir. Lokmayı az yiyerek can Lokman'ına batan dikeni çıkarıp attın.
Aslında can Lokman'ın aya ında diken de il gölgesi bile yoktu. Fakat siz hırsa kapılmışsınız gerçe i göremiyorsunuz." (Ş.can, Mesnevî Terc. 1, 145)
Demek ki can Lokman'ına korumak, lokmaya dikkat etmekten geçiyor. Haram şöyle dursun şüphelilerden, hatta helâlin fazlasından bile dikkatli olmak bu işin en kestirme yolu...
Prof. Dr. H. Kâmil YILMAZ