Rus tarihine ismini altın harflerle yazdıran, Ruslar'a ve dünyaya göre büyük bize göre ise Deli Petro; Avrupa'daki gelişmeleri öğrenmek ve bunları ülkesinde uygulamak için yüzbaşı kılığında Avrupa'nın birçok ülkesine seyahat eder. Bir işçi gibi tersanelerde çalışır ve gemi yapımını öğrenir. Ayrıca gezerken hayran kaldığı kurumları da aklına kazır ve ülkesine döner. Döner ve bunları uygulamaya geçirmeye koyulur. 1703 yılında Saint Petersburg'u kurar. Ardından başkenti buraya taşır. Şehri güzelleştirmek için Moskova'daki bütün zenginlere Petersburg'da yazlık ve köşk inşa etmeleri emrini verir. Acımasızlığıyla bilinen Petro'ya karşı çıkabilen olmaz. Hele bu kişi oğlunu bile bir çırpıda öldürtecek kadar acımazsa. Bu şehrin yapımında binlerce kişi ölür. Bunların çoğu İsveç'le yapılan savaştan kazanılan esirlerdir. Bütün bu çalışmaların sonucunda, güzellik olarak Venedik kadar olmasa da, ona benzer ve takdire şayan bir şehir ortaya çıkar.
42 adanın üstüne kurulmuş olan Petersburg şehrinin,Vasilevsky adasında yer alan Kunstkamera Müzesi, Neva nehrinin kıyısında yer almaktadır. Ayrıca dünyanın en eski müze binasıdır.
Almanca "konst-kamer", yani sanat odası anlamına gelen bu müzenin ismini "meraklar odası" olarak da çevirmek mümkün. Ama asıl adı Kunstkamera Antropoloji ve Etnoğrafya Müzesi.
İçinde farklı kültürlerden 2 milyona yakın sanat eserini saklayan müze, daha çok içinde barındırdığı anatomi bölümüyle ilgi odağı haline gelmiştir. Bu bölümde bulunan yarı insan yarı hayvan yaratıklar ve tuhaf canlılarla, ziyaretçilerden kimileri için hayretle uzun süre bakakalınan, kimileri için ise iğrençliği karşısında kusulası bir bölüm burası. Özellikle yeni doğmuş; kimileri birbirine yapışık, bazılarında ise beyinlerinin yarı kısmı açılmış bebekler, insanda acımayla karışık tiksinme hissi doğurmuyor değil. Bunların üstünde deney yapan kişinin ise bizzat Petro olması, deli lakabının nereden geldiğini biraz açıklar nitelikte. Ayrıca o zamanlar halkı fakir olan Rus halkından bazılarının buraya tuhaf yaratık verip para kazanmak için hamileyken karınlarını tekmelettikleri veya karınlarının üstlerine atladıklarını duyunca insanın gerçekten ağzı açık kalıyor.
İsterseniz bunları bir kenara not ettikten sonra, diğer bölümlere de şöyle bir göz atalım. Umarım sizlere faydası olur.
Kuzey Amerika
Bu bölüm Kızılderililer, Aleutlar ve Eskimolar'dan kalan tarihi eserleri barındırmakta. Şaman dinini simgeleyen eşyalar oldukça ilgi çekici. Sergilenen eşyalar ve temsili heykeller, barutun yakıcılığının insanoğlunun acımasızlığıyla birleşince, sonuçta neredeyse yok olmuş bir toplumu, birazcık da olsa tanıma şansı veriyor.
Japonya
Bu bölümde Japonya ile ilgili tarihi eserlerin yanında, Japon kültürünü tanıtan kıyafet ve araç gereçler bulunmakta. Her biri çok değerli, üzerleri değişik sanatsal motiflerle süslenmiş kılıçlar görülmeye değer. (Özellikle samurayların kıyafetlerini görünce, Tom Cruise'un filmde onları sırtında taşırken ne kadar işkence çektiğini birinci elden öğrenme imkanınız oluyor.)
Çin ve Moğol
Çin'in özellikle porseleni meşhur olduğu için, bu bölümde ilgilenenler için binlerce porselen bulunmakta. Ayrıca taş, odun ve deriden yapılma eşyalar da ziyaretçilerin ilgisini beklemekte. Bunun yanında kumaş alanında Çinlilerin o zamanlar bile ne kadar ileri olduğunu görünce, "bu adamlara kim tekme atıp da geriye göndermiş" diyesi geliyor insanın. Kullandıkları insan taşıma sistemini görünce ise dolmuşların kökeninin ne kadar eskiye dayanmakta olduğunu görüyoruz. (O zamanki taşıma fiyatları pazarlığa tabi. Ne zaman zam gelir korkusu yok.)
Moğol bölümünde ise haliyle teknolojik aletler olmayacağı için Moğol çadırları, oklar, yaylar ve diğer eşyalar var. Ayrıca bu bölümde birkaç kap kacak, bir de ulaşım için bölgelerinde otobüs veya metro olmadığı için, ekmek almaya bile giderken kullanmak zorunda kaldıkları doldurulmuş kurtlar var.
Hindistan ve Endonezya
Bu bölümde ise özellikle Güney Asya bölgesinden toplanmış eşyalar bulunmakta. Özellikle Hindistan'ın farklı bölgelerinden toplanan tahtadan yapılma eşyaların güzelliği, insanoğlunun sabrının ne kadar engin olduğunun ayrı ayrı ispatı. İlginç maskeler, kuklalar; Venedik karnavalının aslında bir aşırma olduğunu akla getirmiyor değil.
Endonezya bölümünde ise özellikle hançerlerin güzelliği göz kamaştırıyor. Ayrıca bu bölümde bulunan alet edevata bakarak, o yörelerde de, Karagöz ile Hacivat'ın meslektaşlarının iyi para kazandığını söylemek yanlış olmasa gerek.
Avusturalya Ve Okyanusya
Bu bölgede insanların yaptığı en önemli işlerden biri avcılık. Bu yüzden bu bölümde, bu işin eskiden nasıl yapıldığını gösteren aletler bulunmakta. Bunların haricinde bu bölümde kanguru yok! Meraklılarına duyrulur.
Anatomi
Burası içinde barındırdıkları ile müzenin en ilgi çeken bölümü. Burada siyam ikizlerinden, çift kafalı çocuklar, ilginç böcek türleri vs... var. Ayrıca burada, eserlerin önünde bir dakikadan fazla bekleme yapmak yasak. Aksi takdirde devreye, Rusçası "Babuşka" olan, Türkçeye de "nine" olarak çevirdiğimiz koruma kuvvetleri giriyor ve hiç de nazik olmayan bir şekilde bekleme yapmamanız ve arkadakilere yer açmanız konusunda uyarıda bulunuyorlar.
Kunstkamera
Ama şu bir gerçek ki bu sistem Rusların tarihlerine ne kadar özen gösterdiklerinin de bir simgesi. Her müzede bir odaya bir tane düşecek şekilde örgütlendirilmiş bu Babuşkalar her hareketinizi takip etmekte, eğer sanat eserine karşı gereğinden fazla yaklaşmakta iseniz, hemen hızla olaya müdahale etmekte ve olay mahallini terketmenizi istemekteler. Ve bunları yaparken gözleri devamlı ziyaretçilerin üstünde.
Bunun dışında ek bilgi vermek gerekirse; burdaki okullar müzelere ve anıtlara her zaman geziler düzenlenmekte ve çocukları bilinçli bir tarih şuuruyla geleceğe hazırlamaktalar. İlgililere duyrulur. Ayrıca bütün müzeler haftanın çoğu günü tıka basa dolu. İnsanlar dünyanın bir ucundan bunları görebilmek için buraya akın ediyorlar.
42 adanın üstüne kurulmuş olan Petersburg şehrinin,Vasilevsky adasında yer alan Kunstkamera Müzesi, Neva nehrinin kıyısında yer almaktadır. Ayrıca dünyanın en eski müze binasıdır.
Almanca "konst-kamer", yani sanat odası anlamına gelen bu müzenin ismini "meraklar odası" olarak da çevirmek mümkün. Ama asıl adı Kunstkamera Antropoloji ve Etnoğrafya Müzesi.
İçinde farklı kültürlerden 2 milyona yakın sanat eserini saklayan müze, daha çok içinde barındırdığı anatomi bölümüyle ilgi odağı haline gelmiştir. Bu bölümde bulunan yarı insan yarı hayvan yaratıklar ve tuhaf canlılarla, ziyaretçilerden kimileri için hayretle uzun süre bakakalınan, kimileri için ise iğrençliği karşısında kusulası bir bölüm burası. Özellikle yeni doğmuş; kimileri birbirine yapışık, bazılarında ise beyinlerinin yarı kısmı açılmış bebekler, insanda acımayla karışık tiksinme hissi doğurmuyor değil. Bunların üstünde deney yapan kişinin ise bizzat Petro olması, deli lakabının nereden geldiğini biraz açıklar nitelikte. Ayrıca o zamanlar halkı fakir olan Rus halkından bazılarının buraya tuhaf yaratık verip para kazanmak için hamileyken karınlarını tekmelettikleri veya karınlarının üstlerine atladıklarını duyunca insanın gerçekten ağzı açık kalıyor.
İsterseniz bunları bir kenara not ettikten sonra, diğer bölümlere de şöyle bir göz atalım. Umarım sizlere faydası olur.
Kuzey Amerika
Bu bölüm Kızılderililer, Aleutlar ve Eskimolar'dan kalan tarihi eserleri barındırmakta. Şaman dinini simgeleyen eşyalar oldukça ilgi çekici. Sergilenen eşyalar ve temsili heykeller, barutun yakıcılığının insanoğlunun acımasızlığıyla birleşince, sonuçta neredeyse yok olmuş bir toplumu, birazcık da olsa tanıma şansı veriyor.
Japonya
Bu bölümde Japonya ile ilgili tarihi eserlerin yanında, Japon kültürünü tanıtan kıyafet ve araç gereçler bulunmakta. Her biri çok değerli, üzerleri değişik sanatsal motiflerle süslenmiş kılıçlar görülmeye değer. (Özellikle samurayların kıyafetlerini görünce, Tom Cruise'un filmde onları sırtında taşırken ne kadar işkence çektiğini birinci elden öğrenme imkanınız oluyor.)
Çin ve Moğol
Çin'in özellikle porseleni meşhur olduğu için, bu bölümde ilgilenenler için binlerce porselen bulunmakta. Ayrıca taş, odun ve deriden yapılma eşyalar da ziyaretçilerin ilgisini beklemekte. Bunun yanında kumaş alanında Çinlilerin o zamanlar bile ne kadar ileri olduğunu görünce, "bu adamlara kim tekme atıp da geriye göndermiş" diyesi geliyor insanın. Kullandıkları insan taşıma sistemini görünce ise dolmuşların kökeninin ne kadar eskiye dayanmakta olduğunu görüyoruz. (O zamanki taşıma fiyatları pazarlığa tabi. Ne zaman zam gelir korkusu yok.)
Moğol bölümünde ise haliyle teknolojik aletler olmayacağı için Moğol çadırları, oklar, yaylar ve diğer eşyalar var. Ayrıca bu bölümde birkaç kap kacak, bir de ulaşım için bölgelerinde otobüs veya metro olmadığı için, ekmek almaya bile giderken kullanmak zorunda kaldıkları doldurulmuş kurtlar var.
Hindistan ve Endonezya
Bu bölümde ise özellikle Güney Asya bölgesinden toplanmış eşyalar bulunmakta. Özellikle Hindistan'ın farklı bölgelerinden toplanan tahtadan yapılma eşyaların güzelliği, insanoğlunun sabrının ne kadar engin olduğunun ayrı ayrı ispatı. İlginç maskeler, kuklalar; Venedik karnavalının aslında bir aşırma olduğunu akla getirmiyor değil.
Endonezya bölümünde ise özellikle hançerlerin güzelliği göz kamaştırıyor. Ayrıca bu bölümde bulunan alet edevata bakarak, o yörelerde de, Karagöz ile Hacivat'ın meslektaşlarının iyi para kazandığını söylemek yanlış olmasa gerek.
Avusturalya Ve Okyanusya
Bu bölgede insanların yaptığı en önemli işlerden biri avcılık. Bu yüzden bu bölümde, bu işin eskiden nasıl yapıldığını gösteren aletler bulunmakta. Bunların haricinde bu bölümde kanguru yok! Meraklılarına duyrulur.
Anatomi
Burası içinde barındırdıkları ile müzenin en ilgi çeken bölümü. Burada siyam ikizlerinden, çift kafalı çocuklar, ilginç böcek türleri vs... var. Ayrıca burada, eserlerin önünde bir dakikadan fazla bekleme yapmak yasak. Aksi takdirde devreye, Rusçası "Babuşka" olan, Türkçeye de "nine" olarak çevirdiğimiz koruma kuvvetleri giriyor ve hiç de nazik olmayan bir şekilde bekleme yapmamanız ve arkadakilere yer açmanız konusunda uyarıda bulunuyorlar.
Kunstkamera
Ama şu bir gerçek ki bu sistem Rusların tarihlerine ne kadar özen gösterdiklerinin de bir simgesi. Her müzede bir odaya bir tane düşecek şekilde örgütlendirilmiş bu Babuşkalar her hareketinizi takip etmekte, eğer sanat eserine karşı gereğinden fazla yaklaşmakta iseniz, hemen hızla olaya müdahale etmekte ve olay mahallini terketmenizi istemekteler. Ve bunları yaparken gözleri devamlı ziyaretçilerin üstünde.
Bunun dışında ek bilgi vermek gerekirse; burdaki okullar müzelere ve anıtlara her zaman geziler düzenlenmekte ve çocukları bilinçli bir tarih şuuruyla geleceğe hazırlamaktalar. İlgililere duyrulur. Ayrıca bütün müzeler haftanın çoğu günü tıka basa dolu. İnsanlar dünyanın bir ucundan bunları görebilmek için buraya akın ediyorlar.