YounG_MaN
Usta
116 KİŞİYLE KURULDU,57 GÜN AYAKTA KALDI,DÜNYAYA KORKU SALDI,BATI TRAKYA TÜRK DEVLETİ
Bilmem kaçınız, Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce, Osmanlı İmparatorluğu henüz ayaktayken, “Türk” adıyla Bulgaristan’da kurulan “Batı Trakya Türk Devleti”nden haberdardınız. Hem de 116 kişiyle kurulan ve 57 gün ayakta kalabilen bir devletten... Avrupalıların, ‘Üç Türk bir araya gelirse bir devlet kurar’ sözünü doğrularcasına kurulan ve dünyayı endişeye sevk eden Batı Trakya Türk Devleti’nden bahsediyoruz...
Batı Trakya Türk Devleti’nin hikayesi şöyle:
İttihat ve Terakki yönetimi, 1909’da ikinci Abdülhamid’i tahtan indirdi. Balkan devletleri arasındaki en büyük problem olan ‘Kiliseler Meselesi’ni de 3 Temmuz 1911’de çıkardığı bir kanunla çözdü. Böylece Balkan devletlerinin bir arada hareket etmelerini engelleyen dini mesele de ortadan kalkınca Karadağ, Yunanistan, Sırbistan ve Bulgaristan birleşerek 8 Ekim 1912’de Osmanlı İmparatorluğu’na savaş ilân ettiler. Osmanlı Orduları, Balkan devletleri karşısında mağlup oldu. 6 Mart’ta Yanya, 26 Mart’ta Edirne, 23 Nisan’da îşkodra düştü. Bu gelişmeler üzerine 30 Mayıs 1913’te Midye-Enez hattının Osmanlı-Bulgar sınırı olarak Kabul edildiği Londra Antlaşması imzalandı. Bu arada Bulgar çetelerinin Türklere eziyeti artı. Türkleri din değiştirmeye zorlayıp, dinini değiştirmeyenleri katletmeye başladılar.
Osmanlı hükümeti, ikinci balkan savaşı ile manevi değeri yüksek olan Edirne’yi geri aldı. Ancak ana topraklarından olan Batı Trakya hala işgal altındaydı.Bulgarlar, batı da kalan Türklere çeşitli eziyetler yapıyor, din değiştirmeye zorluyordu.
Osmanlı gizli istihbarat örgütü olan Teşkilat-ı Mahsusa’nın, yöneticilerinden Eşref Kuşcubaşı’nın, ‘Umum Çeteler Kumandalığı’ adı altında kurulan gayri resmi bir kuvvetle Batı Trakya’ya girmesine karar verildi. Birlikte, Eşref Bey dışında 15 subay ve seçme er ile hükümlüden oluşan 100 kişi bulunuyordu. Enver Paşa tarafından, bölgedeki birliklere Eşref Bey’in ihtiyaçlarının karşılanması emri verildi. “Eşref Müfrezesi” diye adlandırılan birlik 15 Ağustos 1913’te Batı Trakya’ya girdi.
116 kişilik Eşref Bey Müfrezesi, Batı Trakya’ya adım atar atmaz, bin 200 kişiden oluşan Domuzciyef çetesinin Ortaköy’de katlettiği Türk vatandaşlarının cesetleriyle karşılaştı. Katliamı gören, Eşref Bey Müfrezesi, manzaradan çok etkilendi. Türk birliği, 16 Ağustos 1913’te Koşukavak’a girdi ve çıkan çatışmada Domuzciyef çetesi yok edildi.
Eşref Kuşçubaşı’nın küçük birliği, arka arkaya büyük başarılara imza attı. Fakat Enver Paşa, 19 Ağustos tarihli bir telgrafla daha ileri gitmemesini emretti Eşref Bey’e. Emir üzerine geri dönen ve Ortaköy’e gelen Eşref Bey, Enver Paşa’yı daha çok ilerlenmesi gerektiği konusunda ikna etti. 31 Ağustos’ta Gümülcine, 1 Eylül’de de İskeçe ele geçirildi
Türk kuvvetlerinin harekatından rahatsızlık duyan Avrupalı devletler, Edirne’nin Türklerde kalmasını Kabul ediyor; fakat birliklerin daha fazla ileri gitmesini istemiyorlardı. Yapılan baskılara daha fazla dayanamayan Osmanlı hükümeti asıl amaçları olan Edirne’nin alındığını ve artık Batı Trakya’daki birliklerin geri dönmesini istedi. Ancak Batı Trakya’daki Türkleri, yeniden Bulgar zulmüne bırakmak istemeyen Eşref Bey, Süleyman Askeri Bey ve diğer subaylar bu teklifi reddettiler. 31 Ağustos 1913’te Osmanlı imparatorluğu ile tüm bağlarını kopardıklarını tüm dünyaya açıkladılar. Önce, ‘Garbi Trakya Hükümet-i Muvakkatesi’nin, yani ‘Batı Trakya Geçici Hükümeti’nin kurulduğunu ilân ettile
Kurulan hükümetin reisliğine Müderris Salih Hoca, ikinci reisliğine de Çerkez Reşid Bey getirildi. Süleyman Askeri Bey ise ‘Erkân-ı Harbiye Reisi’, yani ‘Genelkurmay Başkanı ve İcra Reisi’ olarak bütün kuvvet ve yetkiyi elinde bulunduruyordu. Eşref Bey ‘Umum Çeteler Kumandanı’, Hüsrev Sami Bey ise ‘Genel Müfettiş’ olarak bu yeni devletin yönetiminde görev aldılar.
Geçici hükümetin kurulması baskıları azaltmayınca 25 Eylül’de geçici hükümet tam bağımsızlığını ilân etti ve böylece ‘Garb-ı Trakya Hükümet-i Müstâkilesi’, yani ‘Batı Trakya Devleti’ kuruldu. Bağımsızlık ilânını bölge halkı sevinçle karşılandı ve yeni devletin bayrağı Osmanlı İmparatorluğu’nun bayrağı ile birlikte ülkenin her yerine asıldı.
Avrupalı devletlerin, özellikle de Rusya’nın savaş tehdidine kadar varan baskıları, Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı Trakya Türk Devleti’ne destek vermesini olanaksız kıldı.Bunun sonunda Bulgarlarla masaya oturuldu. 29 Eylül 1913’te imzalanan İstanbul Antlaşması ile Batı Trakya Bulgarlara bırakıldı. Çok büyük emeklerle kurulan Batı Trakya Türk Devleti ancak 57 gün yaşayabildi. 25 Ekim 1913’te sona eren en kısa ömürlü Türk devleti olarak tarihe geçti.
Bilmem kaçınız, Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce, Osmanlı İmparatorluğu henüz ayaktayken, “Türk” adıyla Bulgaristan’da kurulan “Batı Trakya Türk Devleti”nden haberdardınız. Hem de 116 kişiyle kurulan ve 57 gün ayakta kalabilen bir devletten... Avrupalıların, ‘Üç Türk bir araya gelirse bir devlet kurar’ sözünü doğrularcasına kurulan ve dünyayı endişeye sevk eden Batı Trakya Türk Devleti’nden bahsediyoruz...
Batı Trakya Türk Devleti’nin hikayesi şöyle:
İttihat ve Terakki yönetimi, 1909’da ikinci Abdülhamid’i tahtan indirdi. Balkan devletleri arasındaki en büyük problem olan ‘Kiliseler Meselesi’ni de 3 Temmuz 1911’de çıkardığı bir kanunla çözdü. Böylece Balkan devletlerinin bir arada hareket etmelerini engelleyen dini mesele de ortadan kalkınca Karadağ, Yunanistan, Sırbistan ve Bulgaristan birleşerek 8 Ekim 1912’de Osmanlı İmparatorluğu’na savaş ilân ettiler. Osmanlı Orduları, Balkan devletleri karşısında mağlup oldu. 6 Mart’ta Yanya, 26 Mart’ta Edirne, 23 Nisan’da îşkodra düştü. Bu gelişmeler üzerine 30 Mayıs 1913’te Midye-Enez hattının Osmanlı-Bulgar sınırı olarak Kabul edildiği Londra Antlaşması imzalandı. Bu arada Bulgar çetelerinin Türklere eziyeti artı. Türkleri din değiştirmeye zorlayıp, dinini değiştirmeyenleri katletmeye başladılar.
Osmanlı hükümeti, ikinci balkan savaşı ile manevi değeri yüksek olan Edirne’yi geri aldı. Ancak ana topraklarından olan Batı Trakya hala işgal altındaydı.Bulgarlar, batı da kalan Türklere çeşitli eziyetler yapıyor, din değiştirmeye zorluyordu.
Osmanlı gizli istihbarat örgütü olan Teşkilat-ı Mahsusa’nın, yöneticilerinden Eşref Kuşcubaşı’nın, ‘Umum Çeteler Kumandalığı’ adı altında kurulan gayri resmi bir kuvvetle Batı Trakya’ya girmesine karar verildi. Birlikte, Eşref Bey dışında 15 subay ve seçme er ile hükümlüden oluşan 100 kişi bulunuyordu. Enver Paşa tarafından, bölgedeki birliklere Eşref Bey’in ihtiyaçlarının karşılanması emri verildi. “Eşref Müfrezesi” diye adlandırılan birlik 15 Ağustos 1913’te Batı Trakya’ya girdi.
116 kişilik Eşref Bey Müfrezesi, Batı Trakya’ya adım atar atmaz, bin 200 kişiden oluşan Domuzciyef çetesinin Ortaköy’de katlettiği Türk vatandaşlarının cesetleriyle karşılaştı. Katliamı gören, Eşref Bey Müfrezesi, manzaradan çok etkilendi. Türk birliği, 16 Ağustos 1913’te Koşukavak’a girdi ve çıkan çatışmada Domuzciyef çetesi yok edildi.
Eşref Kuşçubaşı’nın küçük birliği, arka arkaya büyük başarılara imza attı. Fakat Enver Paşa, 19 Ağustos tarihli bir telgrafla daha ileri gitmemesini emretti Eşref Bey’e. Emir üzerine geri dönen ve Ortaköy’e gelen Eşref Bey, Enver Paşa’yı daha çok ilerlenmesi gerektiği konusunda ikna etti. 31 Ağustos’ta Gümülcine, 1 Eylül’de de İskeçe ele geçirildi
Türk kuvvetlerinin harekatından rahatsızlık duyan Avrupalı devletler, Edirne’nin Türklerde kalmasını Kabul ediyor; fakat birliklerin daha fazla ileri gitmesini istemiyorlardı. Yapılan baskılara daha fazla dayanamayan Osmanlı hükümeti asıl amaçları olan Edirne’nin alındığını ve artık Batı Trakya’daki birliklerin geri dönmesini istedi. Ancak Batı Trakya’daki Türkleri, yeniden Bulgar zulmüne bırakmak istemeyen Eşref Bey, Süleyman Askeri Bey ve diğer subaylar bu teklifi reddettiler. 31 Ağustos 1913’te Osmanlı imparatorluğu ile tüm bağlarını kopardıklarını tüm dünyaya açıkladılar. Önce, ‘Garbi Trakya Hükümet-i Muvakkatesi’nin, yani ‘Batı Trakya Geçici Hükümeti’nin kurulduğunu ilân ettile
Kurulan hükümetin reisliğine Müderris Salih Hoca, ikinci reisliğine de Çerkez Reşid Bey getirildi. Süleyman Askeri Bey ise ‘Erkân-ı Harbiye Reisi’, yani ‘Genelkurmay Başkanı ve İcra Reisi’ olarak bütün kuvvet ve yetkiyi elinde bulunduruyordu. Eşref Bey ‘Umum Çeteler Kumandanı’, Hüsrev Sami Bey ise ‘Genel Müfettiş’ olarak bu yeni devletin yönetiminde görev aldılar.
Geçici hükümetin kurulması baskıları azaltmayınca 25 Eylül’de geçici hükümet tam bağımsızlığını ilân etti ve böylece ‘Garb-ı Trakya Hükümet-i Müstâkilesi’, yani ‘Batı Trakya Devleti’ kuruldu. Bağımsızlık ilânını bölge halkı sevinçle karşılandı ve yeni devletin bayrağı Osmanlı İmparatorluğu’nun bayrağı ile birlikte ülkenin her yerine asıldı.
Avrupalı devletlerin, özellikle de Rusya’nın savaş tehdidine kadar varan baskıları, Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı Trakya Türk Devleti’ne destek vermesini olanaksız kıldı.Bunun sonunda Bulgarlarla masaya oturuldu. 29 Eylül 1913’te imzalanan İstanbul Antlaşması ile Batı Trakya Bulgarlara bırakıldı. Çok büyük emeklerle kurulan Batı Trakya Türk Devleti ancak 57 gün yaşayabildi. 25 Ekim 1913’te sona eren en kısa ömürlü Türk devleti olarak tarihe geçti.