KURNAZ TİLKİ
Günlerden birinde tilki ve ceylan ormana gitti. Yemek için güzel bir şeyler bulmayı umuyorlardı.
‘İçinde arı kovanı olan bir ağaç biliyorum. Gidip balın tadına bakalım’ dedi tilki.
‘Ağaç senin mi’ diye sordu ceylan.
‘Babamındı. Ölünce bana miras kaldı.’
‘İyi öyleyse’ dedi ceylan ve ağacın olduğu yere gittiler. Bir demet çalı çırpı toplayıp ağaca tırmandılar, çalıları yakmaya başladılar. Duman arıları kaçırdıktan sonra bala yumuldular. Tabii ki, tilki yalan söylemişti, ağaç onun değil büyük aslanındı ve o sırada oralarda dolaşıyordu. Tilkiyle ceylanın balını nasıl afiyetle yediklerini görünce ‘Derhal aşağıya inin’ diye kükredi. ‘Bunu çok pahalıya ödeyeceksiniz!’
Tilki hemen çok korkmuş olan ceylana döndü ve dedi ki:
‘Şimdi ben çalı çırpının arasına gizleneceğim. Hepsini toplayıp benimle beraber aşağıya at. Ama atmadan önce aslana seslen aşağıdan çekilsin’.
Ceylan tilkinin söylediklerini aynen yaptı. Tilkiyle beraber çalıları aşağıya fırlattı. Aslan kenara sıçradı, ama ne olduğunu anlayıncaya kadar tilki demetin içinden fırlayıp kaçtı gitti.
‘Bekle, bunun acısını çıkartacağım senden’ diye gürledi aslan. Aynı anda ceylan da atladı aşağıya, ama aslan onu yakaladığı gibi yedi yuttu. Sonra da tilkiyi aramaya çıktı. Birkaç gün aradıktan sonra mağarasını buldu. Ama mağara boştu. Herhalde tilki ormanda bir yerlerde dolaşıyordu. Aslan mağaraya süzüldü ve saklanıp tilkiyi beklemeye başladı. Biraz sonra tilki göründü. Mağarasına yaklaştı ve seslendi:
‘Merhaba sevgili evim ben geldim!’
Biraz bekledi ve yine seslendi: ‘Merhaba sevgili evim! Ne oldu? Her zaman eve geldiğimde beni selamlardın, bugün niye suskunsun?’
Aptal aslan mağaranın içinden seslendi. ‘Merhaba!’
Tilki kahkahalarla gülmeye başladı.
Aslan, aptalın tekisin sen! Sen hiç konuşan bir tilki ini gördün mü? Artık içerde olduğunu biliyorum ve güzelce buradan kaçıyorum!’
Aslan hızla mağaradan dışarı fırladı, ama tilki çoktan kaybolmuştu.
Günlerden birinde tilki ve ceylan ormana gitti. Yemek için güzel bir şeyler bulmayı umuyorlardı.
‘İçinde arı kovanı olan bir ağaç biliyorum. Gidip balın tadına bakalım’ dedi tilki.
‘Ağaç senin mi’ diye sordu ceylan.
‘Babamındı. Ölünce bana miras kaldı.’
‘İyi öyleyse’ dedi ceylan ve ağacın olduğu yere gittiler. Bir demet çalı çırpı toplayıp ağaca tırmandılar, çalıları yakmaya başladılar. Duman arıları kaçırdıktan sonra bala yumuldular. Tabii ki, tilki yalan söylemişti, ağaç onun değil büyük aslanındı ve o sırada oralarda dolaşıyordu. Tilkiyle ceylanın balını nasıl afiyetle yediklerini görünce ‘Derhal aşağıya inin’ diye kükredi. ‘Bunu çok pahalıya ödeyeceksiniz!’
Tilki hemen çok korkmuş olan ceylana döndü ve dedi ki:
‘Şimdi ben çalı çırpının arasına gizleneceğim. Hepsini toplayıp benimle beraber aşağıya at. Ama atmadan önce aslana seslen aşağıdan çekilsin’.
Ceylan tilkinin söylediklerini aynen yaptı. Tilkiyle beraber çalıları aşağıya fırlattı. Aslan kenara sıçradı, ama ne olduğunu anlayıncaya kadar tilki demetin içinden fırlayıp kaçtı gitti.
‘Bekle, bunun acısını çıkartacağım senden’ diye gürledi aslan. Aynı anda ceylan da atladı aşağıya, ama aslan onu yakaladığı gibi yedi yuttu. Sonra da tilkiyi aramaya çıktı. Birkaç gün aradıktan sonra mağarasını buldu. Ama mağara boştu. Herhalde tilki ormanda bir yerlerde dolaşıyordu. Aslan mağaraya süzüldü ve saklanıp tilkiyi beklemeye başladı. Biraz sonra tilki göründü. Mağarasına yaklaştı ve seslendi:
‘Merhaba sevgili evim ben geldim!’
Biraz bekledi ve yine seslendi: ‘Merhaba sevgili evim! Ne oldu? Her zaman eve geldiğimde beni selamlardın, bugün niye suskunsun?’
Aptal aslan mağaranın içinden seslendi. ‘Merhaba!’
Tilki kahkahalarla gülmeye başladı.
Aslan, aptalın tekisin sen! Sen hiç konuşan bir tilki ini gördün mü? Artık içerde olduğunu biliyorum ve güzelce buradan kaçıyorum!’
Aslan hızla mağaradan dışarı fırladı, ama tilki çoktan kaybolmuştu.