• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Lazlar' in Tarihi

wien06

V.I.P
V.I.P
Biz Türkler kökenimize çok önem veririz.Özellikle büyüklerimiz Laz, Çerkez ...vb. olduklarını söylerler sonra da "Onlar şöyledirler, bizler böyleyizdir" diye anlatırlar. Etnik kökenimiz bizim özümüzü oluşturur.Yıllar öncesinden günümüze her yeni doğan bireyle taşınır kökümüz.Tıpkı kültür gibidir...

Ben baba tarafından Laz olduğumu söyler dururdum ama tarihimi çok merak edip de nedense pek araştırma yoluna girmemiştim ta ki birkaç gün önceye kadar. Laz tarihine-kültürüne kısa bir bakışla baktığımda Laz halkını tanımlarken üç noktaya değinmek gerektiğini öğrendim. Birincisi Lazların ilişkilerinin Laz kültürü üzerindeki etkileri, ikincisi Laz halkının yüzyıllardır birlikte yaşadığı kardeş halklar ve aralarındaki kültürel iletişim, üçüncüsü Laz halkının göç olgusu. Tarihler boyunca krallıklar kuran Lazlar, devamlı dış güçlerin saldırılarına uğradıklarından maalesef bağımsızlarını uzun süre muhafaza edememişlerdir.

Laz halkının coğrafi olarak bugünkü Batı Gürcistan'la tarihi olarak ilişkisinin olduğu bilinmektedir. Lazlar İsa'dan sonra 800 yılarında Arap istilasından dolayı kendi ülkelerinden ayrılmak zorunda kalarak göç etmişlerdir. Bugünkü Batı Gürcistan'ın merkezi bölgesi olan Rion 'un iki tarafında da Lazlar yaşamaktaydı. Durumları önceleri iyi olan ancak daha sonraları Bizans'la yapılan savaşlardan dolayı durumları bozulan krallıkta Bizans etkileri fazlaca görülür. Özellikle Laz'ların o dönemlerde Hıristiyan olması gibi.

Osmanlı Dönemine gelindiğinde Trabzon Rum İmparatorluğu'nun kurulmasıyla Lazların toprakları bu devletin egemenliği altına girmiş ve Lazlar bu imparatorluk içerisinde önemli bir öğe olarak yaşamışlardır. Fatih Sultan Mehmet'in 1465'te Trabzon'u almasıyla Laz'lar, İslamiyet'le ilişki kurarak zamanla bu dini benimsemişlerdir. 1519'da Batum, Trabzon'a eklenerek bir eyalet oluşturulmuş ve bu eyaletin beş sancağından birini de Lazlar oluşturmuştur. Batum 1878'de Rus'ların eline geçmiş ve sancak merkezi Rize olmuştur. 1921 tarihli Türk-Sovyet Antlaşmasından sonra Laz'ların bir bölümü Türkiye'ye göç etmiştir.

Günümüzde beraberliğini bozmadan aynı etnik köken altında yaşayan kırsal alan toplumlarının varlığını bilmekteyiz. Tarihimize ve kültürümüze sahip çıkmak için belki de en basit olarak yapmamız gereken nereden geldiğimizi bilmek olabilir. Ben her ne kadar sadece Lazlara değindiysem de bünyemizde bulundurduğumuz her kültür içimizde yaşamakta olduğuna göre onları öğrenmek bizim görevimiz...

Osmanlı İmparatorluğu'nun kurulmasıyla Lazların toprakları bu devletin egemenliği altına girmiş ve Lazlar bu imparatorluk içerisinde önemli bir öğe olarak yaşamışlardır. Fatih Sultan Mehmet'in 1465'te Trabzon'u almasıyla Laz'lar, İslamiyet'le ilişki kurarak zamanla bu dini benimsemişlerdir. 1519'da Batum, Trabzon'a eklenerek bir eyalet oluşturulmuş ve bu eyaletin beş sancağından birini de Lazlar oluşturmuştur. Batum 1878'de Rus'ların eline geçmiş ve sancak merkezi Rize olmuştur. 1921 tarihli Türk-Sovyet Antlaşmasından sonra Laz'ların bir bölümü Türkiye'ye göç etmiştir.

Günümüzde beraberliğini bozmadan aynı etnik köken altında yaşayan kırsal alan toplumlarının varlığını bilmekteyiz.Tarihimize ve kültürümüze sahip çıkmak için belki de en basit olarak yapmamız gereken nereden geldiğimizi bilmek olabilir. Ben her ne kadar sadece Lazlara değindiysem de bünyemizde bulundurduğumuz her kültür içimizde yaşamakta olduğuna göre onları öğrenmek bizim görevimiz...


KAYNAK: PETEK KUTLU
 
Paylasim icin Tesekür Wien herseyi beklerdimde su bizimm kokumuzu arastirip ekliyecegin hayata aklima gelmezdi .)) simdi hamsi olsada Yesek :)
 
Paylasim icin Tesekür Wien herseyi beklerdimde su bizimm kokumuzu arastirip ekliyecegin hayata aklima gelmezdi .)) simdi hamsi olsada Yesek :)

Rica ederim yesim nedemek. Aslinda bu konu coktandir aklimdaydi fakat firsat bulamamistim. Gercektenda Lazlarin Türk tarihinde cok önemli bir yeri vardir. Ayrica bende Karadeniz insanini dürüst ve milliyetciliginden dolayi cok severim. Ismail Türüt' ünde söyledigi gibi

PLAN YAPMAYIN PLAN
TUTMAZ KARADENIZDE
 


400px-Lazs_in_1900s.jpg

1900'lü yılların başında Laz bekçiler

LAZLARIN GERÇEK TARİHİ


Lazlar (Lazca: "Lazi" (tekil) "Lazepe" (çoğul); Gürcüce Lazi / ლაზი veya Çani / ჭანი ; Antik Yunanca: Λάσοι (Lazi)[19] ya da Λαζαι(Laze)) Güneybatı Kafkasya ve Kuzeydoğu Anadolu'da tarih boyunca varlığı bilinen bir etnik Güney Kafkasyalı halktır.

Lazca konuşan halk, Türkiye'nin kuzeydoğusunda, -tarihte Lazistan olarak adlandırılan- Doğu Karadeniz Bölgesinde, Artvin'in Hopa (Xopa), Arhavi (Arkabi), Borçka (Borçxa) ilçeleri ve Rize'nin Fındıklı (Viǯe), Ardeşen (Artaşeni), Pazar (Atina), Hemşin (Vijadibi) ilçelerinde; göçmen olarak İkizdere'nin Merkeze yakın 6 Köyünde ve Güneyce beldesi ve Erzurum'un İspir ilçesinde 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından dolayı Batum, Hopa ve Arhavi'den göç ederek yerleştikleri Gölcük, Yalova, İzmit, Kocaeli, Sapanca, Kocaali, Karasu, Düzce, Akyazı, Hendek, Akçakoca, Samsun, Ordu, Baruthane, Çarşamba, Vezirköprü, Ladik , Kavak, Havza gibi yerlerde yaşamaktadırlar.

Kafkasya'da Gürcistan'ın Acara Özerk Cumhuriyeti'nin Batumi kentinde ve kente bağlı Sarp, Gonio(Gönye), Kahaber, Thilnari gibi köylerde ve çok az da Ahıska, Ureki ve Abhazya'da olmak üzere 5.000ile 32.000 Lazın yaşadığı tahmin edilmektedir. 19. yüzyıla kadar Acara ve Batum'un çevresindeki nüfusun ezici çoğunluğunu Lazlar oluşturmaktaydı. Ancak Osmanlı-Rus Savaşları'nda gerek Lazların Osmanlı'ya yardım etmeleri, gerekse muhacirlikten dolayı bölgede Laz nüfusu iyice azalmıştı. Son olarak Stalin'in 1949'da Lazları topluca Orta Asya ve Sibirya'ya sürmesi Batum'da Lazların sayısını azınlık derecesine düşürmüştür..

Çeşitli Avrupa ülkeleri ve eski Sovyetler Birliği ülkelerinde (Estonya, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya) ise ne kadar Laz yaşadığına dair kesin bir veri bulunmamakla beraber 5.000 kadar Laz yaşadığı düşünülmektedir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olanlar kayıtlara Türk olarak geçmekte, Gürcistanlı Lazlar ise Stalin döneminde zorunlu tehcir gereği sürüldükleri yerlerde kayıtlara Gürcü olarak geçirilmektedirler.

Osmanlılar Lazluk'a (Laz Yurdu) girdikten sonra süreç içinde İslam dinini benimsemişlerdir. Buna rağmen Ortodoks dininden dönmek istemeyen Lazlar, kilise ve ibadet dili de olan Yunancayı benimseyerek Osmanlı tahrir defterlerine ya "Rum" olarak geçirildiklerinden Rumlaştılar ya da Lazistan'dan göç edip İç Gürcistan'a sığındığından dolayı Kartvelileştiler.

1810 yılında tüm Lazistan Sancağı'nın nüfusu 600.000'den fazla iken bunun 400.000'i Osmanlı'nın iskan politikaları yüzünden yurtlarından sürüldü. 1900'lere gelindiğinde ancak 200,000 kadar insan otokton yerinde kaldı.

1935 nüfus sayımında "İslâm Azınlık Dilleri" altında 72,000 kişi Lazca konuştuğunu belirtmişti. Bu da o zamanki Türkiye'nin %0,53'ünü oluşturmaktaydı.1975 Türkiye köy sayımında Doğu Karadeniz bölgesinde yaklaşık 90.000 kişi, Batı Karadeniz bölgesinde 25.000 kişi Milliyet gazetesinin KONDA'ya yaptırdığı ankete göre Türkiye halkının %0,28'i kendini Laz olarak tanımlamış ve 220 bin kişinin Laz olabileceği tahmin edilmiştir.


 

Dil

Lazlar, konuştukları dile Laz Dili , Lazca anlamında "Lazuri" demektedirler. Lazca, dünya dil ailesinde Kafkas dillerinin içinde Gürcüce, Svanca ve Megrelce gibi Güney Kafkas Dil Grubu'nda yer alıp Zan dili bölümüne mensuptur ve Laz alfabesi ile yazılır. Bu diller arasında Lazcaya en yakını Lazların Hıristiyan akrabaları Megrellerin konuştuğu dil olan Megrelcedir. Megrelce ile Lazca arasında karşılıklı anlaşma kurulacak kadar ortak kelime vardır. Bir Laz ve Megrel rahatlıkla karşılıklı anlaşabilir.

Köklü bir sözlü geleneğe sahip Lazca'nın yakın zamana değin yazılı bir dili bulunmamaktaydı. Antik Kolhis ve Lazika krallıklarının hüküm sürdüğü dönemlerden günümüze değin zengin sözlü bir edebiyata sahiptiler; destanları, masalları ve şiirleri ancak 19. yüzyılda yazıya dökülebilmeye başlanmıştır.Lazcaya ilişkin en eski kayıtlar Evliya Çelebi'nin 'Seyahatnâmesi'nde geçen Megrelce yazılar ve sözcükler, cümlelerdir.

Türkiye nüfus sayımı istatistiklerine göre Lazcayı konuşan kişinin sayısı 1945'te 46.987 kişiyken, 1965'te 26.007 kişinin anadili Lazca olup 59.101 kişi ikinci dili olarak Lazcayı konuşmaktaydı. Wolfgang Feurstein'e göre 1983'de 250.000, Macar etnolog Ildiko Beller Hann'a göre de 250.000 kişi Lazca konuşurdu.

Lazolog İsmail Avcı Bucaklişi ve Gürcistan Diaspora Bakanlığı ise 500.000 olarak vermiştir. Gürcistan’da 2,000 ila 30.000 kişi Lazca’yı anadilleri gibi/olarak konuşmaktadır.

2008 Şubatı'nda UNESCO "Tehlikedeki Diller Atlası"nın araştırmasına göre ise Türkiye'de 130 ya da 150.000 kişi Lazca konuşmaktadır. Bazı araştırmacılara göre Türkiye'de 250.000 etnik Laz yaşamakta olup bunların 150.000'iLazcayı kullanmaktadırlar. Almanya'da ise tahminî verilere göre 1.250[36] kişi Lazcayı kullanmaktadır.

Laz Etimolojisi


787px-Johnston%2C_Alexander_Keith_%281804-1871%29._Turkey_in_Asia%2C_Transcaucasia._1861_%28EB%29.jpg

1861 yılında Trabzon Vilayeti'ne bağlı Lazistan sancağı

Etnik bir terim olarak Laz kelimesi, ilk olarak Plinius'un "Naturalis Historia" adlı eserinde geçmekte olup, Procopius’un da belirttiği gibi "Lazlık" birden fazla Kolhis kabilesi tarafından zamanla benimsenmiş bir isim olmalıdır.

Evliya Çelebi (1640 yılında), Lazları bir Doğu Kafkas kavmi olan Lezgilerle isim benzerliğinden dolayı karıştırmıştır.V. Minorsky, Çan kelimesinin Yunanca Sannoi/Tzannoi kelimeleriyle aynı şeyi ifade etiğini (ISLM Laz), Procopius ise Tzani veya Kolhian olarak bilinen halkın artık Lazi olarak adlandırıldığından bahsetmiştir.

W.E.D Allen ve N. Marr ise başka bir Kolhis kabilesi olan Svanların, Gürcüce Çaneti olan Laz Bölgesi’ne Lazan adını verdiklerini, bu adın La (bölgesel ön takı) + Zan (Lazların eski adı: Tzan, Tsan, Çan) etimolojisine sahip olduğunu belirtmektedir.

Strabon’un, Lazların ataları olan Kolhi (κολχοί) ve o halkın yaşadığı coğrafyanın adı olan Kolheti (κολχίς) kelimelerini eş anlamda kullanması tesadüf olmayabilir.MS 7. yüzyılın sonlarında, Kolhis’in Arap işgaline uğraması Lazlar için dönüm noktası olabilecek bir çağın başlangıcı olmuştur. Tzani/Çani (Τζάνοι) kelimeleri ise Lazilerin (Λαζούς), Yunan ve Gürcü kaynaklarında geçen diğer adı olup, Bizans Kültürüne adapte olmuş Lazları ifade etmek için de kullanılmıştır.

Bu da tarihte Trabzon'da yaşayan Tzani/Tzannoi ve Tsani/Tsannoi olarak adlandırılan halkın bir Kolhis kavmi olduğunu ve Kolhis'in M.S. 3. yüztıldan sonraki mirasçısı olan Lazikalı Lazların bölgedeki versiyonu olduğu ispatlamaktadır. Nitekim bugün Gürcülerin Lazlara Çani, Ermenilerin de "Çen" demesi bunu ispatlamaktadır.

Din

Roma İmparatorluğu döneminde, M.S. 6 yüzyıla kadar Paganist olan Lazlar, Laz kralı Gubaz I döneminde Hristiyanlığın devlet dini ilân edilmesiyle, süreç içinde Ortodokslaştılar. Bölgenin Osmanlı himayesine girdiği 15. yüzyılın son çeyreğinden 17. yüzyıla değin Hıristiyanlıktan, İslam'a zamanla geçmişlerdir. Günümüzde Lazlar, Hanefi mezhebinden Sünni Müslümandır.

Ancak Lazlar arasında 3 dinin de ritüelleri karışık bir biçimde yaşamaktadır.Ve 3 inanışın etkisi de günlük hayatta gözlenmektedir.Söz gelimi Paganizm döneminde taptıkları Ay'ın adını Pazartesi gününe evrip o güne Tutaçxa yani Ay günü demektedirler.

Lazlar evrenin, "Nʒa" (Gökyüzü), "Dixa" (Yeryüzü) ve "Let'a tude" (Yerin altı) olarak üç katmandan meydana geldiğine inanmaktaydılar.Gökyüzü, aydınlığın mutluluğun kaynağı olarak bilinmekteydi. İnsanların iyiliğini düşünen baş Tanrı Ğormoti, Ana Tanrıça Şana, Güneş Mjora, Ay Tuta ve Yıldızlar Muruʒxi gibi kutsal varlıkların burada yaşadığına inanılıyordu..Burası bir nevî cennetti.Ve iyilik yapanların buraya gideceğine inanılırdı.Bugün, Lazlar arasında yaygın olarak kullanılan "Nʒaşa exti= Göğe yüksel" temenni sözü, göğe yükselmenin hâlâ önemsendiğini ve unutulmadığını göstermektedir.

Doğadaki besinlerle beslenen, sularından içen insanoğlu bunların faydalı olduğunu keşfettiğinde bunlarda bir Tanrısal güç olduğunu düşünmüş ve doğayı; kendisini sütüyle besleyen, tehlikelerden koruyan, üşüdüğünde ısıtan anne ile karşılaştırarak ortak özellikler oluşturmaya başlamış, bu ortak özelliklerin belirgin hale gelmesinden sonra doğanın da bir anneye benzeyen gücü olduğu düşüncesi toplum tarafından kabul görmeye başlamış ve bu düşünce zaman içinde Ana Tanrıça inancına dönüşmüştür. Lazlar, Ana Tanrıçaya "Şana" demekteydiler. Bir de bazı bitkilerin ve hayvanların koruyucusu olduğuna inanılan; Dida mangisa, Ona dida, Aneneri, Germa Ǩoçi, Ç'inǩa gibi adlar verilen insan görünümlü mitolojik varlıklar vardı.

Yerin altı(Let'a tude): Kötülüklerin kaynağı, karanlık güçlerin bulunduğu yer olarak bilinmekteydi. Yerin altından insanlara yıkım getiren; ürkütücü, korkutucu varlıklar olan; Galenişi=Hortlak(Lazcada dışarıya ait olan, ya da dışardan gelen anlamına gelmektedir), Dundo/Dundu, Oburi, Koncolozi, Ağirbasani, Cazi(Cadı) gibi kötülük için yaratılmış varlıklar burada yaşamaktaydı.Kötülük yapan insanların buraya gideceğine inanılırdı.Bir nevî cehennemdi.

Hıristiyanlık ritüelleri de canlı olarak Lazlar arasında yaşamaktadır.Sözgelimi Aralık aynıa Lazca'da "Xrist'ana" denilmektedir. Bu da Hristos'un yani İsa'nın ayı anlamına gelmektedir.Ayrıca hâlâ şeker bayramında ve kurban bayramında yaşlı kadınlar kırmızı boyalı yumurta dağıtır ki bu Ortodoks Paskalya geleneğidir. Bir sentez olmuştur. Müslüman bayramında Ortodoks yumurtası dağıtmak gibi ya da Pazar’da ölüyü tabutla gömmek de hâlâ yaşayan bir gelenekmtir.

18. yüzyıla gelindiğinde çoğunluğu İslamlaşan Lazlar arasında Müslümanlık, kültürel anlamda yaşanır.Türbe, tekke ve evliya gibi kişi ve yerlere Lazların yaşadığı yerlerde rastlanmaz.Bununla birlikte İslam'ı geleneksel ve samimetle yaşayan ve bunu Lazlıkla birleştiren ananeler de vardır.Sözgelimi Atina (Pazar) kökenli Laz yazar Yavuz Bahadıroğlu'na göre Atina'da ev yapacak olan Lazlar evlerinin Mekke ve Medine'ye dönük olmalarına dikkat edip, cephelerini kıbleye döndürürler.Çünkü Laz inanışlarına göre: "Evi kıbleye dönük olmayanın kalbi de Allah'a dönük olmaz".

Tarih


763px-Transcaucasia_2nd_BC.jpg

Proto-Laz devleti Kolhis ve bu devletin sınırları dışında kalan Lazlar (Tzannoi/Sanniler)
Caucasus03_la.png

Antik Laz (Colchis), Gürcü(Iberia) ve Ermeni krallıkları
Ge_iberia350.png

Lazika krallığı M.S. 300
771px-Caucasus_385_AD_map_de.png

Lazika krallığı M.S. 385
Lazlar, M.Ö. 150-M.S. 600 yılları arasında Doğu Trabzon ile Abhazya arasında kalan sahil ve hinterlandının tek hakimi olacak Lazika krallığını kurarlar. Arrian, Trabzon ile Dioskuria (Sebastopolis) arasında yaşayan halkları sayarken Lazları da saymıştır: Kolhisliler, Saniyalılar, Malahonlar, Heiohlar, Helonlar, Tsitreitler, Lazlar, Apsiller, Abazglar, Sanigler.[46]

M.S. 456 yılında Roma İmparatoru Marcian bölgeyi ele geçirmiş ve Laz Kralı Gobazes’e (Gubaz) boyun eğdirmeyi başarmıştır.[47] Bölgeye bizzat giden Procopius'un notları (MS 554)yazarın "Tzani(Çani)" olarak adlandırdığı Lazlar hakkında detaylı bilgi vermektedir:

"Tzaniler, kadim zamanlardan beri, herhangi bir hükümdara bağlı olmayan bağımsız bir halk olarak yaşamışlardır. Ömürlerinin tamamını gökyüzüne doğru uzanan ve ormanlarla kaplı olan bu dağlarda yaşayarak geçirirler. Zira, toprağı işleme konusunda usta değillerdir ve memleketleri, sarp dağların en az olduğu yerlerde bile oldukça engebelidir. Bu yaylalar, engebeli olmanın ötesinde, son derece taşlık, işlenmesi zor ve hiç bir mahsule uygun olmayan bir toprak yapısına sahiptir. Onlar tarım yapacak olsalar bile, ürün yetiştirmek için yeterli toprak bulamazlar. Burada, ne araziyi sulamak, ne de tahıl yetiştirmek mümkün değildir; çünkü bu bölgede düz bir arazi bulunmaz ve hatta buralarda ağaç da yetiştiği halde, bunlar meyve vermeyen ağaçlardır. Zira bu bölge bitmek bilmeyen kışın etkisiyle, uzun süre kar altında kaldığından, ilkbaharın başlangıç dönemi son derece belirsiz ve düzensizdir. Bu nedenlerden dolayı Tzaniler eski çağlarda bağımsız bir yaşam sürmüşler, ama şimdiki imparator Justinianus’un saltanatı sırasında, general Tzittas’ın komutasındaki bir Roma ordusu tarafından bozguna uğratıldılar ve hepsi kısa sürede mücadeleden vazgeçerek boyun eğdiler. Böylece, tehlikeli bir özgürlüğün yerine, sıkıntısı daha az olan esareti tercih etmiş oldular. Ve onlar hemen Tanrıya itaat ederek, Hristiyanlığı kabul ettiler. Böylece yaşam biçimlerini huzurlu bir yola sokmuş oldular ve daha sonra düşmana karşı sefere çıkıldığında, her zaman Romalıların yanında yer aldılar."

Bizanslı tarihçi Agathias'ın M.S. 6. yüzyılda tuttuğu notlara göre, Yunan mitolojisinin en eski destanlarından Argonautika'da yazanlara göre Yasun ve adamları, Altın Post'u alıp Yunanistan'a getirmek için Kolhis'e gelmişlerdi. Yasun, Altın Post'un yanı sıra Kolhis prensesi Medea'yı da ülkesine kaçırmış ve onunla evlenmişti.

"Lazlar büyük ve gururlu bir halktır ve onlar, oldukça önemli başka kavimlere hükmetmektedirler. Kolkhidalıların antik isimlerine bağlı olmaları ile abartılı bir şekilde gurur duyuyorlar; muhtemelen kibirli tavırları da bu yüzdendir"

Procopius, Lazların, Roma İmparatorluğu’nun doğu sınırını korumaları karşılığında yarı bağımsız krallıklarında özgür bir hayat sürdüğünü bildirmekteydi.

Bizans ile Persler arasındaki mücadelede oldukça yıpranan Lazlar, M.S. 7. yüzyılın sonlarında, Lazika'nın Arap işgaline uğramasıyla topraklarını terk ederek güneye inmek zorunda kalmışlardır. Latinlerin 1204'te Kostantinopolis'i işgal etmeleriyle, Bizans kralı olan Kommenoslar Trabzon’a kaçıp yeni bir devlet kurdular. Trabzon İmparatorluğu yönetiminde, Bizans yanlısı Yunanlar ile Kafkasyalıların konfederal yönetiminin desteklediği Lazlar arasında kıyasıya bir iktidar mücadelesi başladı. Bunun üzerine Gürcü kraliçesi Tamarın desteğiyle, 1204'te Rize ve çevresinde "Théma Grand de Lazia" (Büyük Laz Ülkesi Eyaleti)sı kuruldu.

Osmanlı Devleti


Lazların Bizanslılarla olan mücadelesi, 1453'te Osmanlıların Bizans İmparatorluğuna son vermeleri ile bitti. 2. Mehmet, Karadenizi bir Osmanlı gölü haline getirmek istiyordu. Tahta çıkar çıkmaz, 1451'de Doğu Karadeniz kıyılarına 50 kadar kadırga gönderdi. Batum civarı ve Sohum'da etkinlik kurarak, bu bölgelerde yaşayan Abhaz-Abazaları, Megrel-Lazları ve Gürcüleri yönetimi altına almaya başladı. Böylece Trabzon İmparatorluğu doğusundan kuşatılmış oldu. Soçi'den başlayan, Kuzeybatıya doğru Karadeniz kıyıları ise, Kırım Hanlığının kontrolü altındaydı. Trabzon'un doğu kesimlerinde bugün olduğu gibi o zamanda yaşayan Lazlar ise, Trabzon İmparatorluğu yönetimi altında ancak "Rum" yönetimiyle çatışma içindeydi. Lazlar, bir anlamda Trabzon İmparatorluğunu ele geçirmek isteyen Osmanlıların müttefiği durumundaydı. 1461'de Osmanlıların Trabzon İmparatorluğunu ele geçirmeleriyle birlikte Lazlar da Osmanlı yönetimine girmeye başladılar.


Haritada 1792 yılında Lazların yaşadığı yerler için "Lazes" (Lazlar) olarak yazmaktadır

1519'da Trabzon, Batum'un da dahil edilmesiyle ayrı bir eyalet haline getirildi. Bu bölgeyi 1640'ta dolaşmış olan Evliya Çelebi'ye göre, eyaletin beş sancağı şunlardı: Canik, Trabzon, Gönye, Aşağı Batumi ve Yukarı Batumi. Lazistan'ın merkezi Gönye idi. Kazaları ise, Atina (Pazar), Sumla, Viçe/Biçe ve Arhavi idi. Osmanlı yönetimi, Güneydoğu Karadeniz Bölgesini yönetsel birimlere ayırdı. Koch, 15 derebeyliği sayar: Atina (Pazar, iki), Bulep, Ardeşen, Viçe, Kapiste, Arhavi, Kise, Hopa, Makriali, Gönye, Batumi, Maradit, Perlevan ve Çat derebeylikleri. 1851'de Acara çevresi, Aşağı Guria ile birlikte, kurulmuş olan Lazistan Sancağı'na bağlandı. 1877-1878 ("93") Osmanlı-Rus savaşları sonucu Batum'un Rusların eline geçmesiyle, Lazistan Sancağı'nın merkezi Rize'ye taşındı.
 
Geri
Top