LEKELİ GEYİK
Kutsal Haftanın1 bir gecesiydi. Keskin nişancı bir bay, ünlü “taş geyiğini” aramaya çıktı. Bay Pancho ne zaman ava gitse geyik vururdu. O gün de taş – geyiğini su içmeye indiğini bir kaynak dibinde pusuya yattı.
Bu kez aydınlık bir geceydi. Parlayan güzel bir ay vardı gökte. Bay Panço tam siper uyuklamaktaydı. Bekleye bekleye yorgun düşmüştü. Birden bir çıtırtı işitti. İşte bayıra gelmiş suyunu içiyordu. İyice bir yerleştirdi tüfeğini. Hayvanın ön dirseğinin nizasındaki bembeyaz lekeyi nişanladı. “Hadi bakalım kaç kaçabilirsen” deyip… bum! Çekti tetiği. Tam o beyaz lekenin bulunduğu yerden vurduğunu apaçık gördü. Am o ne? Bir de baktı ki geyik koşarak kaçmakta.
Ertesi gün gene aynı durum: Gene gelir mi geyik acaba diye bekledi. Az sonra hayvan geldi. Gene o ak lekeye nişan aldı. “İşte şimdi yedim seni! Hele yine kaç da görelim” deyip… bum! Gene vurdu onu, ama o gene pırrr!.. İşte o zaman Bay Panço bu işe çok kızdı. Eve döndüğünde geyik avcısı dostalrından birini çağırıp ona dert yandı, “Amigo” dedi, “İster inan ister inanma. Bir geyik gördüm, tam ön dirseği nizasında ak-pak lekesi var. İki kez geldi karşıma. İki kez de aynı yerden vurdum onu. Ama nasıl olduysa oldu kaçıp gidiverdi koşarak hiçbir şey olmamış gibi.”
“Du bakalım, bi de biz görelim. Bak nasıl düreriz onun hesabını… Arkadaş, şimdi birkaç köpecik ver bana, ben de gidip vurayım o gördüğün ak lekeyi geyiği.”
Birlikte geyiğin indiği subaşına gittiler. Çok geçmedi ak lekeli gene geldi.
“Bırak, bu kez ben sıkayım kurşunu” dedi Bay Panço’nun arkadaşı.
Sonra iyice bir nişan alıp ensesine… bum! Kurşunu yiyen geyik yıkılıverdi önlerine. Düştüğü yerden almaya gittiklerinde bir de ne görsünler! Meğer ak leke sandıkları gökyüzünün ta kendisi değil miymiş! Bu yüzden Bay Panço kurşunu sıktığında…
Kutsal Haftanın1 bir gecesiydi. Keskin nişancı bir bay, ünlü “taş geyiğini” aramaya çıktı. Bay Pancho ne zaman ava gitse geyik vururdu. O gün de taş – geyiğini su içmeye indiğini bir kaynak dibinde pusuya yattı.
Bu kez aydınlık bir geceydi. Parlayan güzel bir ay vardı gökte. Bay Panço tam siper uyuklamaktaydı. Bekleye bekleye yorgun düşmüştü. Birden bir çıtırtı işitti. İşte bayıra gelmiş suyunu içiyordu. İyice bir yerleştirdi tüfeğini. Hayvanın ön dirseğinin nizasındaki bembeyaz lekeyi nişanladı. “Hadi bakalım kaç kaçabilirsen” deyip… bum! Çekti tetiği. Tam o beyaz lekenin bulunduğu yerden vurduğunu apaçık gördü. Am o ne? Bir de baktı ki geyik koşarak kaçmakta.
Ertesi gün gene aynı durum: Gene gelir mi geyik acaba diye bekledi. Az sonra hayvan geldi. Gene o ak lekeye nişan aldı. “İşte şimdi yedim seni! Hele yine kaç da görelim” deyip… bum! Gene vurdu onu, ama o gene pırrr!.. İşte o zaman Bay Panço bu işe çok kızdı. Eve döndüğünde geyik avcısı dostalrından birini çağırıp ona dert yandı, “Amigo” dedi, “İster inan ister inanma. Bir geyik gördüm, tam ön dirseği nizasında ak-pak lekesi var. İki kez geldi karşıma. İki kez de aynı yerden vurdum onu. Ama nasıl olduysa oldu kaçıp gidiverdi koşarak hiçbir şey olmamış gibi.”
“Du bakalım, bi de biz görelim. Bak nasıl düreriz onun hesabını… Arkadaş, şimdi birkaç köpecik ver bana, ben de gidip vurayım o gördüğün ak lekeyi geyiği.”
Birlikte geyiğin indiği subaşına gittiler. Çok geçmedi ak lekeli gene geldi.
“Bırak, bu kez ben sıkayım kurşunu” dedi Bay Panço’nun arkadaşı.
Sonra iyice bir nişan alıp ensesine… bum! Kurşunu yiyen geyik yıkılıverdi önlerine. Düştüğü yerden almaya gittiklerinde bir de ne görsünler! Meğer ak leke sandıkları gökyüzünün ta kendisi değil miymiş! Bu yüzden Bay Panço kurşunu sıktığında…