Mafya Neden Gecekondu Bölgelerinden Kaynaklanıyor
Ülkemizde "Organize Suçluluk" başlığı altında yapılan araştırmada, mafyanın büyük kentlerde, gecekondu bölgelerinde oluşan altkültürlerden kaynaklandığı belirtilmiştir. Araştırma, suçlu grupların çekirdeğinde, etnik kökene bağlı belirli bir alt- kültürü benimsemiş, etkili, ünlü bir ya da birkaç kişinin bulunduğunu; bunların ekonomik yetersizlik ya da toplumsal sorunlar nedeniyle bunalmış insanları korumaları altına alarak kendilerine bağladıklarını ortaya koymuştur. Karşılıklı çıkar ilişkilerine dayanan, altkültürün oluşturduğu değerler sistemi ve davranış örnekleriyle desteklenen bu bağlantı, ekonomik yetersizliğin, işsizliğin, toplumsal çözülme ve çöküntünün yarattığı ortam içinde, hukuk sisteminin ve merkezi-yerel kamu yönetiminin etkin olamaması yüzünden, insanların yasadışı işler yapmasına, suç işlemesine yol açmıştır. Öte yandan, mafya örgütüne bağlı insanların ekonomik çıkarları, yakalandıklarında delil yetersizliği ya da başka nedenlerle ceza görmemeleri, ceza görenlerin
örgüt tarafından desteklenmesi mafya örgütüyle ilişkileri sürdüren etkenler arasında görülmüştür.
Buraya kadar anlatılanların ışığı altında kırsal alanın geleneksel kültüründen kopmuş, ancak büyük kentlerin, sanayi toplumunun kültürünü benimsememiş insanların çoğunluğu oluşturduğu gecekondularda yozlaşmış kültür yapısı sözkonusudur. Bu kültür yapısı içinde, ayakta durabilmek için başta kaba kuvvet ve fiziksel güç olmak üzere bütün bireysel ve toplumsal güçleri kullanmak, para sahibi olmak geçerli ve gerekli tek yol olarak kabul edilmiştir. Bu, günlük yaşamın bütün alanlarına, evrelerine yansımıştır.
Gecekondu bölgelerinde ilişkiler baskı, kaba kuvvet, ekonomik ve fiziksel güç ilkesine göre düzenlendiğinden, bölgede etnik köken, mezhep, tarikat, siyasal görüş gibi altkültürler yaratılmış, bunlar arasında çatışmalar, sürtüşmeler, kavgalar ortaya çıkmıştır. Gecekondularda yaşayanlar, sanayileşme ve kentleşme için gerekli ve yeterli altyapısı olmadan çarpık, eksik, hatalı, hızlı, kötü kentleşmenin getirdiği çevre sorunları yanında, toplumbilim bakımından göç olgusunun, kültür çatışmalarının, ekonomik yetersizliğin, işsizliğin, yoksulluğun yarattığı sorunların da altında ezilmişlerdir. Bu durum bireyin benliğiyle başkaları ve toplum arasındaki bağlantıyı, ilgiyi, ilişkiyi bozmuş, benliği sadece bireysel çıkarlarını, kendini düşünen bencil duruma getirmiştir. Bencil insan bütün davranışlarında kendini haklı görür kent yaşamının düzenini bozar, ilkelerine, kurallarına karşı geı r. Bunun örneklerine çarşıda, pazarda, sinemada, tiyatroda, yolda, trafikte, her an ve her yerde rastlamak olasıdır.
Bu durum bir yandan genç kuşaklar için kötü örnek olmakta, onların da bu davranış biçimini benimsemelerine yol açmaktadır.
Bu kesimde yaşayan ailelerin beslenme konusundaki bilgisizlikleri ve ekonomik yetersizlikleri, çocukların, gençlerin bedensel, ruhsal gelişmesini olumsuz biçimde etkileyen toplumsal koşulların fizyolojik temelini oluşturur.
Gecekonduda yaşayan çocukların, gençlerin okullaşma oranı kentlerin diğer kesimlerine göre az, buna karşılık geldikleri kırsal kesime göre daha fazladır. Ailelerin çoğu, özellikle erkek çocuklarını, gençleri olanaklar elverdiğince okutmak istediklerinden, erkeklerin liseye ve yüksek öğretime devam oranı kızla ra göre daha yüksektir.
kaynak:
Özcan Köknel'in Kimliğini Arayan Gençliğimiz kitabı
Ülkemizde "Organize Suçluluk" başlığı altında yapılan araştırmada, mafyanın büyük kentlerde, gecekondu bölgelerinde oluşan altkültürlerden kaynaklandığı belirtilmiştir. Araştırma, suçlu grupların çekirdeğinde, etnik kökene bağlı belirli bir alt- kültürü benimsemiş, etkili, ünlü bir ya da birkaç kişinin bulunduğunu; bunların ekonomik yetersizlik ya da toplumsal sorunlar nedeniyle bunalmış insanları korumaları altına alarak kendilerine bağladıklarını ortaya koymuştur. Karşılıklı çıkar ilişkilerine dayanan, altkültürün oluşturduğu değerler sistemi ve davranış örnekleriyle desteklenen bu bağlantı, ekonomik yetersizliğin, işsizliğin, toplumsal çözülme ve çöküntünün yarattığı ortam içinde, hukuk sisteminin ve merkezi-yerel kamu yönetiminin etkin olamaması yüzünden, insanların yasadışı işler yapmasına, suç işlemesine yol açmıştır. Öte yandan, mafya örgütüne bağlı insanların ekonomik çıkarları, yakalandıklarında delil yetersizliği ya da başka nedenlerle ceza görmemeleri, ceza görenlerin
örgüt tarafından desteklenmesi mafya örgütüyle ilişkileri sürdüren etkenler arasında görülmüştür.
Buraya kadar anlatılanların ışığı altında kırsal alanın geleneksel kültüründen kopmuş, ancak büyük kentlerin, sanayi toplumunun kültürünü benimsememiş insanların çoğunluğu oluşturduğu gecekondularda yozlaşmış kültür yapısı sözkonusudur. Bu kültür yapısı içinde, ayakta durabilmek için başta kaba kuvvet ve fiziksel güç olmak üzere bütün bireysel ve toplumsal güçleri kullanmak, para sahibi olmak geçerli ve gerekli tek yol olarak kabul edilmiştir. Bu, günlük yaşamın bütün alanlarına, evrelerine yansımıştır.
Gecekondu bölgelerinde ilişkiler baskı, kaba kuvvet, ekonomik ve fiziksel güç ilkesine göre düzenlendiğinden, bölgede etnik köken, mezhep, tarikat, siyasal görüş gibi altkültürler yaratılmış, bunlar arasında çatışmalar, sürtüşmeler, kavgalar ortaya çıkmıştır. Gecekondularda yaşayanlar, sanayileşme ve kentleşme için gerekli ve yeterli altyapısı olmadan çarpık, eksik, hatalı, hızlı, kötü kentleşmenin getirdiği çevre sorunları yanında, toplumbilim bakımından göç olgusunun, kültür çatışmalarının, ekonomik yetersizliğin, işsizliğin, yoksulluğun yarattığı sorunların da altında ezilmişlerdir. Bu durum bireyin benliğiyle başkaları ve toplum arasındaki bağlantıyı, ilgiyi, ilişkiyi bozmuş, benliği sadece bireysel çıkarlarını, kendini düşünen bencil duruma getirmiştir. Bencil insan bütün davranışlarında kendini haklı görür kent yaşamının düzenini bozar, ilkelerine, kurallarına karşı geı r. Bunun örneklerine çarşıda, pazarda, sinemada, tiyatroda, yolda, trafikte, her an ve her yerde rastlamak olasıdır.
Bu durum bir yandan genç kuşaklar için kötü örnek olmakta, onların da bu davranış biçimini benimsemelerine yol açmaktadır.
Bu kesimde yaşayan ailelerin beslenme konusundaki bilgisizlikleri ve ekonomik yetersizlikleri, çocukların, gençlerin bedensel, ruhsal gelişmesini olumsuz biçimde etkileyen toplumsal koşulların fizyolojik temelini oluşturur.
Gecekonduda yaşayan çocukların, gençlerin okullaşma oranı kentlerin diğer kesimlerine göre az, buna karşılık geldikleri kırsal kesime göre daha fazladır. Ailelerin çoğu, özellikle erkek çocuklarını, gençleri olanaklar elverdiğince okutmak istediklerinden, erkeklerin liseye ve yüksek öğretime devam oranı kızla ra göre daha yüksektir.
kaynak:
Özcan Köknel'in Kimliğini Arayan Gençliğimiz kitabı