Malum Yiyeceğin Leziz Macerası 'Bisküvi'
Kim derdi ki bisküvinin de tarihini merak edip yazacağız!
Gündem büyük adamlarımızın iki dudağının arasında. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli püskevit dedi ortalık karıştı. Bisküvi de kendince önemli bir şey elbette. Lakin bugüne kadar pek kimse merak etmemiş bu mütevazı atıştırmalık yiyeceğin tarihini. İş başa düştü ne yapalım....
Efendim bisküvi sözcüğünün kökeni Latince 'İki kez pişirilmiş ekmek' anlamına gelen 'Panis bis coctustan' geliyor. Eski gemiciler uzun seferlerde ekmekleri fırına verirlermiş ki dayansın bozulmasın. Bir başka rivayete göre en eski bisküviler İ.S. 7. yüzyılda Persler tarafından üretilmiş oradan da Haçlı Seferleri ile Avrupaya taşınmış. Larousse Gastronomique ise Bisküvinin ilk ortaya çıkış tarihi bilinmese de Romalılar Venedik orduları ve [dikkat isterim] Türkler tarafından (peksimet olarak) yendiği bilinmektedir diye yazıyor.
Eski Türk korsanlarının yaşamöykülerini karıştırsak Allah bilir ne bisküvi maceraları çıkacak karşımıza ama ne yazık ki buna ayıracak vaktimiz yok Aynı kaynaktan Fransada ilk bisküvi üretiminin 14. Louis zamanında (1634-1715) başladığını öğreniyoruz. Daha sonra da 1894 yılında asker bisküvisi nişasta şeker su azotlu maddeler kemik ve selüloz karışımından oluşan savaş ekmeğinin yerini almış.
Bisküvid yâni gevrek
Türkiye tarihinde milli korsan peksimetlerini bir yana bırakırsak Avrupa kaynaklı bisküvinin ortaya çıkışı ise çok eski değil.
Mary Işın Gülbeşeker: Türk Tatlıları Tarihi adlı kitabında bu durumu şöyle özetliyor: Batılılaşma sürecinde murabbaların yerini marmelat kurabiyelerin yerini bisküvi revanilerin yerini pasta ve gato peltelerin yerini krema aldı.
Erken dönem Batı tarzı yemek kitaplarında ise bisküvi tariflerine 20. yüzyıl başından itibaren rastlıyoruz. Örneğin Merzifon Amerikan Koleji aşçısı Boğos Piranyanın hazırladığı Aşçının Kitabında yer alan bisküvit tarifinde sadece un şeker ve yumurta sarısı kullanılıyor. Ama son satırda Bu hamura vanilya ve limon rendesi çok yakışır demeyi de ihmal etmiyor.
Hadiye Fahriye Hanımın 1924 tarihli Tatlıcıbaşı kitabında bisküvi yer almasa da Ev Kadını adlı kitabında iki tarif karşımıza çıkıyor: Bisküvid yâni gevrek ve Ananaslı pisküvit.
Bisküvinin Türkiyedeki ilk yükselişi Cumhuriyetin ilk yıllarında şeker fabrikalarının açılışı ve ardından moda olan çay davetleri sayesinde oluyor. Kadın dergileri çay masası örtüleri ve çayda yenecek tatlı tariflerini aktarmak için yarışa giriyor. O yılların Ev-İş dergisinde Tino Pisküisi ya da Kaşık Bisküisi gibi adı alengirli tarifler de var. Bir sahaftan aldığım elyazması yemek kitabında da Beyaz Peynirli Tuzlu Büsküvi veya Büsküvi Savayer tariflerine rastlıyorum.
Lüks Haylayf İdeal...
Bisküvi sadece evlerde ve semt pastanelerinde mi yapılıyordu? Pazarda yerini ne zaman aldı? gibi bir sorunun cevabını bulmaksa oldukça zor. Elimdeki en eski pakete girmiş bisküvi ilanı 1936 yılına ait. Markası ise Lüks. Aynı yıllara ait olduğunu sandığım bir bisküvi kutusu ise Haylayf (High-life) markasını taşıyor. Adresi Pangaltı olduğuna göre o dönemin ünlü Haylayf Pastanesinin ürünü olduğu kesin. 1940lı yıllara ait olduğunu sandığım iki teneke bisküvi kutusunun üstünde ise İdeal markası var. Biri Standart asorti diğeri ise Artistik.. Kremalı karışık.
Bizzat hatırladığım en eski bisküvi ise Arı markasını taşıyor. Bilmiyorum ilk fabrika mı? Esentepede Emekli Subay Evlerinin hemen önünde bulunurdu ve etrafını mis gibi kokuturdu. Teneke içinde sıcacık fabrikadan yeni çıkmış bisküvi yemenin keyfi de başka olurdu elbette... 1950li-60lı yıllardan itibaren bisküvi markaları çoğaldı tenekeden paketlere girdi bakkal tezgahlarını doldurdu. Ülker Eti Kent Önder gibi markalar bunlar arasında ilk akla gelenleri. Sonrası ise malum. Dağ taş bisküviden geçilmiyor!
Yazımız boyunca yaptığımız alıntılardan görüleceği gibi işbu yiyeceğin adı dilimize iyice oturana kadar bisküi bisküvid bisküvit büsküvi pisküvit bisküvi gibi çeşitlemeler göstermiş. Halk dilinde ne değişimlere uğradığı hangi adları aldığı ise ayrı bir araştırmanın konusu olabilir. Adana bölgesinde püskevit dendiğini artık öğrendik. Ama bundan ötesi halkbilimcilerin konusu