Avrupa, II. Dünya Savaşı'nın ardından, kıtanın en batı bloğu hariç (İspanya-Portekiz) adeta bir harabeye dönmüştü. Nazi postalları altında ezilen kıta, şimdi de Sovyet-ABD savaşının eşiğindeydi.
Churchill'in savaştan bir yıl sonra dile getirdiği "demir perde" söylemi, savaş yaralısı Avrupa'nın gelişmesinin önündeki en büyük engel idi. İhracat sıfırlara yaklaşmış; açlık, yağma ve isyan olayları hat safhaya ulaşmıştı. Tüm bunların yanında Sovyet Rusya ve ABD arasındaki küresel rekabet, artık nükleer tehditlerin birbirine karıştığı bir ortama doğru gidiyordu.
ABD bakanı Marshall, II. Dünya Savaşı'na bizzat katılmış ve yıkımı birinci gözden incelemiş bir isimdi. Yıllarca ABD ordusunun kumandanlığını yürütmüş, savaşın ardından ise Başkan Truman tarafından bakanlığa yükseltilmişti.
Ve Marshall, Avrupa'nın bu içler acısı durumunu, daha anakarada savaş yüzü görmemiş zengin Amerikalılara 1947 yılının eğitim-öğretim dönemi açılış konuşmasında, Harvard'da açıklayacaktı. Halkın süslü püslü diplomatik cümlelerle kurulmuş bir konuşma beklediği Marshall, tüm bu beklentileri boşa çıkarıyordu. Kısaca "Amerika ekonomik olarak bize muhtaç!" denilen bu konuşmanın ardından dünyanın gözleri, Amerika'nın yapacağı yeni hamleye çevriliyordu.
Avrupa'nın Dirilişi Tehlikede Marshall'ın planı, nihayet 1948 yılında Başkan Truman'ın önüne geliyordu. Türkçesi ile "Avrupa İyileştirme Programı", yani "The European Recovery Program" isimli iyileştirme programı yürürlüğe konuluyordu. Lâkin ilerleyen zamanlarda bu yardım, "Marshall Planı" ismiyle anılacaktı.
Program dört yılık bir süreyi kapsıyordu. ABD, Avrupa devletlerine yapacağı yardımlar karşılığında Avrupa ülkelerinden mali ve ekonomik bağımsızlıklarını artırmaya yönelik çalışmalar yapmalarını ve ABD ile ilişkilerini artırmalarını istiyordu. Bu isteklerin arkasında, Sovyet tehlikesine karşı Doğu Avrupa'ya bir set çekmek yatıyordu. Ayrıca NATO devletlerindeki kontrgerilla yapılanmalarının ilk oluşmaya başladığı zamanların da bu planın yürürlüğe konulduğu yıllara denk gelmesi gariptir...
ABD, Avrupa'ya yapacağı yardımların adaletli bir şekilde dağıtılması için Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü'nü (OEEC) kurdu. 17 Batı ülkesinden her biri, 1948-1951 dönemini kapsayan bir plan hazırlayacak, dış açığı azaltacak önlemler alacak ve ekonomisini rayına oturtacaktı. Bu planlar OEEC tarafından gözden geçirilecek ve bir uyuma sokulacaktı. ABD'nin artık Avrupa devletlerinin ekonomisini de yönetmeye başladığı bu plan, düşünüldüğü gibi dört yıl boyunca uygulandı.
Yaklaşık 51 milyar doların Avrupa'ya aktarıldığı Marshall Planı ile yardım alan devletlerin başlarında şunlar geliyor;
* İngiltere (% 24)
* Fransa (% 20)
* Federal Almanya (%11)
* İtalya (% 10)
Bunların dışında Türkiye, Yunanistan, İsveç ve diğer 17 devletin de bulunduğu Avrupa devletleri, az da olsa yardımdan pay aldılar. Dolaylı olarak bugünkü Avrupa'nın oluşmasını sağlamış olan Marshall Planı, ABD'ye Avrupa karşısında önemli bir diplomatik üstünlük de sağlıyordu. Ayrıca bu planı ile Marshall, 1953 yılında Nobel Barış Ödülü'nü alan ilk emekli general olmuştur.
Churchill'in savaştan bir yıl sonra dile getirdiği "demir perde" söylemi, savaş yaralısı Avrupa'nın gelişmesinin önündeki en büyük engel idi. İhracat sıfırlara yaklaşmış; açlık, yağma ve isyan olayları hat safhaya ulaşmıştı. Tüm bunların yanında Sovyet Rusya ve ABD arasındaki küresel rekabet, artık nükleer tehditlerin birbirine karıştığı bir ortama doğru gidiyordu.
ABD bakanı Marshall, II. Dünya Savaşı'na bizzat katılmış ve yıkımı birinci gözden incelemiş bir isimdi. Yıllarca ABD ordusunun kumandanlığını yürütmüş, savaşın ardından ise Başkan Truman tarafından bakanlığa yükseltilmişti.
Ve Marshall, Avrupa'nın bu içler acısı durumunu, daha anakarada savaş yüzü görmemiş zengin Amerikalılara 1947 yılının eğitim-öğretim dönemi açılış konuşmasında, Harvard'da açıklayacaktı. Halkın süslü püslü diplomatik cümlelerle kurulmuş bir konuşma beklediği Marshall, tüm bu beklentileri boşa çıkarıyordu. Kısaca "Amerika ekonomik olarak bize muhtaç!" denilen bu konuşmanın ardından dünyanın gözleri, Amerika'nın yapacağı yeni hamleye çevriliyordu.
Avrupa'nın Dirilişi Tehlikede Marshall'ın planı, nihayet 1948 yılında Başkan Truman'ın önüne geliyordu. Türkçesi ile "Avrupa İyileştirme Programı", yani "The European Recovery Program" isimli iyileştirme programı yürürlüğe konuluyordu. Lâkin ilerleyen zamanlarda bu yardım, "Marshall Planı" ismiyle anılacaktı.
Program dört yılık bir süreyi kapsıyordu. ABD, Avrupa devletlerine yapacağı yardımlar karşılığında Avrupa ülkelerinden mali ve ekonomik bağımsızlıklarını artırmaya yönelik çalışmalar yapmalarını ve ABD ile ilişkilerini artırmalarını istiyordu. Bu isteklerin arkasında, Sovyet tehlikesine karşı Doğu Avrupa'ya bir set çekmek yatıyordu. Ayrıca NATO devletlerindeki kontrgerilla yapılanmalarının ilk oluşmaya başladığı zamanların da bu planın yürürlüğe konulduğu yıllara denk gelmesi gariptir...
ABD, Avrupa'ya yapacağı yardımların adaletli bir şekilde dağıtılması için Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü'nü (OEEC) kurdu. 17 Batı ülkesinden her biri, 1948-1951 dönemini kapsayan bir plan hazırlayacak, dış açığı azaltacak önlemler alacak ve ekonomisini rayına oturtacaktı. Bu planlar OEEC tarafından gözden geçirilecek ve bir uyuma sokulacaktı. ABD'nin artık Avrupa devletlerinin ekonomisini de yönetmeye başladığı bu plan, düşünüldüğü gibi dört yıl boyunca uygulandı.
Yaklaşık 51 milyar doların Avrupa'ya aktarıldığı Marshall Planı ile yardım alan devletlerin başlarında şunlar geliyor;
* İngiltere (% 24)
* Fransa (% 20)
* Federal Almanya (%11)
* İtalya (% 10)
Bunların dışında Türkiye, Yunanistan, İsveç ve diğer 17 devletin de bulunduğu Avrupa devletleri, az da olsa yardımdan pay aldılar. Dolaylı olarak bugünkü Avrupa'nın oluşmasını sağlamış olan Marshall Planı, ABD'ye Avrupa karşısında önemli bir diplomatik üstünlük de sağlıyordu. Ayrıca bu planı ile Marshall, 1953 yılında Nobel Barış Ödülü'nü alan ilk emekli general olmuştur.