Melatonin denilen şey aslında bir hormon çeşidi ve beyin tarafından salgılanıyor. Vücudumuzdaki bir çok hormon gibi bu hormonunda bir hayli yararı var. Bu hormon, vücudumuzda “hücre yenileyici ve bağışıklık sistemini düzenleyici” etkisi ile özellikle gece karanlıkta (uzmanlara göre saat 23 – 05 arasında daha çok salgılanıyormuş) salgılanan bir hormon. Uzmanların belirttiği bu saatlere lütfen dikkat !. Gece saat 23 ile sabah 05 arası, yani bizim ortalama olarak uykuda olduğumuz zaman dilimi ve günün ışık anlamında karanlık olan bir dönemi. Ve bu zaman diliminde, vücudumuzun her milimetre karesi uykuda iken, beynimiz maalesef uyumuyor ve çalışıyor. Gördüğümüz rüyalar da beynimizin marifeti ama asıl önemli olan bu melatonin denen salgıyı salgılaması. Bu da boşuna değil elbette. Kusursuz bir yapı olan vücudumuzun yaşlanan ya da ölen hücreleri yenileniyor. Karanlık ortamda yapılan uzun ve düzenli bir uykuda,daha fazla üretilen melatonin hormonu da hücrelerin kansere karşı bağışıklığını artırıyor.
İlginç bir araştırma sonucunu belirtmek isterim. Örneğin, görme özürlü kişilerde kanserli olma oranı çok düşükmüş. Bunu, beynin çok daha fazla melatonin hormonu salgılamasına bağlıyor uzmanlar. Ama elbette ki, melatonin miktarı tek başına yeterli değil, kansere yakalanmamak için. Düzensiz hayat, düzensiz ve dengesiz beslenme, çevre kirliliği, sigaradan, aşırı stres içinde bulunmama, çalışma ortamı ve yapılan iş gibi bir çok etken var kanser sebebi olarak gösterilen. Bunlara ve nicelerine dikkat etmek gerekiyor. Eğer beyniniz, vücudunuz için gerekli olan melatonin hormonunu yeterince salgılamıyorsa, hücrelerininiz yenilenemiyor demektir. Bu da eşittir, vücut direnciniz azalıyor demektir. Dolayısı ile kansere yakalanma riskiniz çok daha fazla.
Bu hormonun temel görevi, yukarıda da belirttiğim gibi hücre sistemini yenileyerek, bağışıklık sistemimizi artırması ama asıl görevi vücudun biyolojik saatini koruyup ritmini ayarlamak. Bu işleme tıp dilinde Jetlag deniliyor. Her ne kadar Jetlag için “uçakla yapılan uzun yolculuktan sonra, özellikle doğu-batı veya batı-doğu yönünde 5’ten fazla zaman dilimi geçilmesiyle, yapılan yolculuklarda, zaman farklılığından dolayı ortaya çıkan rahatsızlık” deniliyorsa da, Jetlag Sendromu olarak bilinen bu rahatsızlık, “özellikle uçak yoluculukları gibi kısa zamanda uzun mesafeler alınınca, yolcunun yaşadığı coğrafi saatine adapte olan içsel (biyolojik) saati, gidilen ülkenin coğrafi saatine, gece- gündüz farklılığı nedeniyle uyuma - uyanma, yemek ve çalışma saatlerine uyum sağlamakta zorlanmasıyla, meydana çıkan uyumsuzluk belirtileridir” şeklinde açıklanabilir. Ama uzun süre uykusuz kalıp, ertesi gün yine yoğun tempoda işe başlamak ve gün içinde dalgalı seyirde yaşam temposunu ayak uydurmaya çalışmak, hatta uzun süre uykusuz araba kullanmak ta yine kısmen de olsa Jetlag’ı meydana getirebiliyor. İşte bu biyolojik saati dengeleyen tek faktör ise melatonin hormonudur. Özellikle, pilotlar ve sürekli yolculuk yapmak zorunda kalanlar, vücut saatini dengeleyen bu hormonu güçlendirmek için dış takviye yaparlar.
Peki Jetlag durumu meydana geldiğinde kendimizi nasıl hissederiz. Bu belirtiler; uykusuzluk, yorgunluk, iştahsızlık, hazımsızlık, bağırsak bozukluğu, zihinsel ve fiziksel performans kaybı, zaman ve mesafe algısı bozukluğu, reaksiyon zamanı uzaması, yargı ve hafıza kusurları, bulanık görme, vücut ağrıları, terleme şeklinde kendini gösteriyor. Bunun ilerlemesi durumunda da hem psikolojik hem de fiziksel başka yan etkiler ve rahatsızlıklarda yaşanabiliyor.
Yukarıda anlattığımız Jetlag denilen “biyolojik saat” hadisesinin sebebi olan bu hormon, diğer antioksidan tesirlerini güçlendiriyor, kanserli hücrelere karşı müthiş bir koruma sağlıyor, üreme sistemiyle bağlantısından tutun da yorgunluk, isteksizlik gibi durumların nedenlerini oluşturabiliyor. Ayrıca, bu hormon yaşlanmayı geciktirici etkisinden dolayı da üzerinde önemle durulan bir hormondur.
Edindiğim bilgilerde, işin can alıcı noktalarından birisi hormonun çocuklar üzerindeki etkisinin çok fazla olduğu. Avrupa’da lösemili çocuk hastaların gün geçtikçe artması üzerine, yapılan araştırmalarda, uzamanlar çocukların kesinlikle karanlıkta yatırılmaları gerektiğini belirtiyorlar. Çünkü melatonin hormonunun güçlü salgılanmasının kansere karşı koruyucu etkisi olduğu tespit edilmiş ve bu hormon en iyi karanlıkta salgılanıyor. Fakat, bu hormon ışığa duyarlı ve loş odalarda bile etkilenebiliyor. Bunun için önce kendimiz karanlıkta yatmalı, yatamıyorsak maskeyle uyumalıyız ki, göz kapaklarımızın altından ışık sızmasın. her şeyden önemlisi, çocukların ileride olsaı bir lösemi hastalığına yakalanmaması ve benzer kanser hastalıklarına karşı dirençli bir vücut yapısı olması, dengeli ve başarılı bir birey olması için illa ki “karanlıkta yatırın” ve ışığı muhakkak kapatın.
İlginç bir araştırma sonucunu belirtmek isterim. Örneğin, görme özürlü kişilerde kanserli olma oranı çok düşükmüş. Bunu, beynin çok daha fazla melatonin hormonu salgılamasına bağlıyor uzmanlar. Ama elbette ki, melatonin miktarı tek başına yeterli değil, kansere yakalanmamak için. Düzensiz hayat, düzensiz ve dengesiz beslenme, çevre kirliliği, sigaradan, aşırı stres içinde bulunmama, çalışma ortamı ve yapılan iş gibi bir çok etken var kanser sebebi olarak gösterilen. Bunlara ve nicelerine dikkat etmek gerekiyor. Eğer beyniniz, vücudunuz için gerekli olan melatonin hormonunu yeterince salgılamıyorsa, hücrelerininiz yenilenemiyor demektir. Bu da eşittir, vücut direnciniz azalıyor demektir. Dolayısı ile kansere yakalanma riskiniz çok daha fazla.
Bu hormonun temel görevi, yukarıda da belirttiğim gibi hücre sistemini yenileyerek, bağışıklık sistemimizi artırması ama asıl görevi vücudun biyolojik saatini koruyup ritmini ayarlamak. Bu işleme tıp dilinde Jetlag deniliyor. Her ne kadar Jetlag için “uçakla yapılan uzun yolculuktan sonra, özellikle doğu-batı veya batı-doğu yönünde 5’ten fazla zaman dilimi geçilmesiyle, yapılan yolculuklarda, zaman farklılığından dolayı ortaya çıkan rahatsızlık” deniliyorsa da, Jetlag Sendromu olarak bilinen bu rahatsızlık, “özellikle uçak yoluculukları gibi kısa zamanda uzun mesafeler alınınca, yolcunun yaşadığı coğrafi saatine adapte olan içsel (biyolojik) saati, gidilen ülkenin coğrafi saatine, gece- gündüz farklılığı nedeniyle uyuma - uyanma, yemek ve çalışma saatlerine uyum sağlamakta zorlanmasıyla, meydana çıkan uyumsuzluk belirtileridir” şeklinde açıklanabilir. Ama uzun süre uykusuz kalıp, ertesi gün yine yoğun tempoda işe başlamak ve gün içinde dalgalı seyirde yaşam temposunu ayak uydurmaya çalışmak, hatta uzun süre uykusuz araba kullanmak ta yine kısmen de olsa Jetlag’ı meydana getirebiliyor. İşte bu biyolojik saati dengeleyen tek faktör ise melatonin hormonudur. Özellikle, pilotlar ve sürekli yolculuk yapmak zorunda kalanlar, vücut saatini dengeleyen bu hormonu güçlendirmek için dış takviye yaparlar.
Peki Jetlag durumu meydana geldiğinde kendimizi nasıl hissederiz. Bu belirtiler; uykusuzluk, yorgunluk, iştahsızlık, hazımsızlık, bağırsak bozukluğu, zihinsel ve fiziksel performans kaybı, zaman ve mesafe algısı bozukluğu, reaksiyon zamanı uzaması, yargı ve hafıza kusurları, bulanık görme, vücut ağrıları, terleme şeklinde kendini gösteriyor. Bunun ilerlemesi durumunda da hem psikolojik hem de fiziksel başka yan etkiler ve rahatsızlıklarda yaşanabiliyor.
Yukarıda anlattığımız Jetlag denilen “biyolojik saat” hadisesinin sebebi olan bu hormon, diğer antioksidan tesirlerini güçlendiriyor, kanserli hücrelere karşı müthiş bir koruma sağlıyor, üreme sistemiyle bağlantısından tutun da yorgunluk, isteksizlik gibi durumların nedenlerini oluşturabiliyor. Ayrıca, bu hormon yaşlanmayı geciktirici etkisinden dolayı da üzerinde önemle durulan bir hormondur.
Edindiğim bilgilerde, işin can alıcı noktalarından birisi hormonun çocuklar üzerindeki etkisinin çok fazla olduğu. Avrupa’da lösemili çocuk hastaların gün geçtikçe artması üzerine, yapılan araştırmalarda, uzamanlar çocukların kesinlikle karanlıkta yatırılmaları gerektiğini belirtiyorlar. Çünkü melatonin hormonunun güçlü salgılanmasının kansere karşı koruyucu etkisi olduğu tespit edilmiş ve bu hormon en iyi karanlıkta salgılanıyor. Fakat, bu hormon ışığa duyarlı ve loş odalarda bile etkilenebiliyor. Bunun için önce kendimiz karanlıkta yatmalı, yatamıyorsak maskeyle uyumalıyız ki, göz kapaklarımızın altından ışık sızmasın. her şeyden önemlisi, çocukların ileride olsaı bir lösemi hastalığına yakalanmaması ve benzer kanser hastalıklarına karşı dirençli bir vücut yapısı olması, dengeli ve başarılı bir birey olması için illa ki “karanlıkta yatırın” ve ışığı muhakkak kapatın.