• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Menemen'de Kubilay Olayı

wien06

V.I.P
V.I.P
23 Aralık 1930 günü, Menemen'de, hükûmet merkezinde toplanan cumhuriyetin temel değerlerini doğrudan hedef alan eli kanlı bir grup yobaz, kendi görüşlerine yakın olanların desteğini de alarak ayaklanmış ve "şeriatı kurtarmaya geldik" çığlıkları altında, Mustafa Fehmi Kubilay isimli genç bir subayı katletmişlerdi.

Bugün, Kubilay anıtlaşmış ve bir ANIT ADAM olmuştur.

Onun ve bekçilerinin (Hasan, Şevki) adları Menemen’de Yıldıztepe’de gökyüzüne yükselen üç sütunlu anıtın granit taşlarına işlenmiştir. Anıtın arka yüzünde bizlere seslenen bir yazı vardır:

“İNANDILAR, DÖĞÜŞTÜLER, ÖLDÜLER.
BIRAKTIKLARI EMANETİN BEKÇİSİYİZ.”

Bize bırakılan emanet ise Atatürk ilkeleri ve devrimleridir.

Kubilay’ı 80 inci yıldönümünde anarken, yakın geçmişi; özellikle günümüz ortamındaki oluşları, yanlışları ve yanılgıları yeterince anlamak, kavramak ve bilmek gerekmiyor mu?

1925-26 yıllarında Türkiye Cumhuriyeti’nde çok köklü değişiklikler yapılmıştı.

Şapka geliyor, çağ dışı görüntüler ortadan kalkıyor, tekke ve zaviyeler kapatılıyordu.
Bütün bu sosyal ve siyasi alanda yapılan değişiklikler, beraberinde reaksiyonlar da getirdi.

Atatürk, bütün bu reaksiyoner hareketleri bastırmayı başardı.

1927'den sonra Türkiye’de, Atatürk’ün önderliğinde kurulan bir otorite, istikrarı sağladı ve yavaş yavaş bir sükunet oluştu.

Türkiye’de, 1929-30 ekonomik buhranından sonra, yeni bir siyasi yapılanmaya gidildi. Atatürk, bu genç cumhuriyetin çok partili bir hayata hazır olup olmadığını anlamak istiyordu. Yalova’da, yakın arkadaşı Fethi Bey’e yeni bir parti kurdurttu.

Ancak, bu parti, bir süre sonra, giderek tabanda cumhuriyetin yaptığı bütün yeniliklere düşman olan güçlerin bir araya geldiği, özellikle laik cumhuriyeti tehdit eder hale geldi.

Fethi Bey, bunun üzerine partiyi feshetmek zorunda kaldı.
İşte, bu partinin aracılığıyla rejimi yıkmaya çalışacak güçlerin, bu olanağı ortadan kalkınca, bu sefer rejime dolaylı yoldan, kanuni olmayan yollardan saldırmaya başladıklarını görüyoruz.

Ancak, bunlar da güçlerinin yetmeyeceğini anlamışlardı. Küçük bir prova denenmek istendi.

Ekonomik sıkıntıların en çok yaşandığı Ege bölgesinde bir irtica hareketi provası hazırlandı.

Daha sonra, sorgulama safhasında anlaşıldı ki: bu hareketi plânlayanlar İstanbul’da Erenköy Ziya Paşa Köşkü’nde ikamet eden 84 yaşındaki Nakşibendî tarikatı lideri Erbilli Şeyh Esat ile oğlu Mehmet Ali idi. Manisa Askerî Hastanesi imamlığından emekli olan Laz İbrahim Hoca, bu gerici hareketi teşvik ve tahrik etmiş, mürteci Derviş Mehmet ve adamlarınca da uygulanmıştı.

Şeyh Esat’ın amacı; Cumhuriyet rejiminin isteklerine karşı çıkmak, saltanat ve şeriatı geri getirmek, tekke ve zaviyeleri açmak, şapkayı yasaklayıp yeniden fesin kullanılmasını sağlamaktı.

Menemen olayında önemli etkinliği olan Laz İbrahim Hoca, olaydan önce Erbilli Şeyh Esat tarafından Manisa’ya sözde baş Halife olarak atanmıştı. İbrahim Hoca, Manisa ve civarındaki ilçe ve köylerde Nakşibendî tarikatını yaymaya çalışmış; ayrıca, Cumhuriyet rejimi ve devrimler aleyhinde konuşmalar yapmıştı. Bu nedenle, bölgedeki irticaî hareketlerin oluşmasına ön ayak olmuştur denilebilir. İbrahim Hoca tarikatın bir toplantısında da Kubilay’ı şehit eden Giritli Derviş Mehmet’in Mehdîliğini ilân etmişti.

Olaylar, 23 Aralık 1930 günü başladı.

Derviş Mehmet ve yandaşları, Manisa’dan hareket ederek köylerden temin ettikleri silahlarla birlikte 23 Aralık 1930 günü sabahı Menemen’e geldiler. Müftü (Kesikköy) Mescidi’ndeki yeşil bayrağı alarak Belediye Meydanı’na halka hitaben “..Din elden gidiyor, kâfirler bizi dinimizden ayırmaya çalışıyor, şapka giymeye zorluyorlar..” diyerek esnafı dükkânlarını kapatmaya ve kendilerine katılmaya zorladılar.

“Etraflarının kuşatıldığını, Şeriat bayrağı altına girmelerini, girmeyenlerin kılıçtan geçirileceğini, askerin silah atamayacağını, kendilerine top ve merminin işlemeyeceğini…” belirterek halkı ayaklandırdılar.

Mürtecilerin meydandaki eylemlerine Menemen Jandarma Bölük Komutanı Yzb. Fahri Bey müdahale ederek dağılmalarını istedi, ancak bu gerici ve yobaz grubu ile orada bulunan halk dağılmadı. Derviş Mehmet’in Yüzbaşıyı uzaklaştırmasını, orada bulunan bazı Menemenliler alkışladılar.

Bu gerici ayaklanmayı ilk seferde kontrol altına alabilmek amacıyla Menemen’deki 43'ncü Piyade Alayı’ndan P. Atğm. Mustafa Fehmi Kubilay görevlendirildi. Kubilay eratın cephane almasını beklemeden 26 mevcutlu müfrezesi ile birlikte olayın cereyan ettiği Belediye Meydanı’na doğru hareket etti.

Kubilay olay yerine gelince, müfrezesine süngü taktırdı ve erleri müfreze çavuşunun komutasına bırakarak ayaklanan mürtecilerin yanına gitti. Meydanda Derviş Mehmet’ e “ yaptıklarının suç olduğunu ve bu kanunsuz eyleme son vermeleri gerektiğini” söyleyerek, “kan dökmeden çekip gitmelerini” istedi.

Buradaki iti kakışta Kubilay yaralandı. Durumu gören Kubilay’ın müfrezesi ateş açtı, ancak silâhlarında manevra mermisi bulunduğundan etkili olamadılar. Bunun üzerine, Derviş Mehmet, “bakın bana mermi işlemiyor.” diyerek daha da cür’etlendi.. Kubilay, ağır bir şekilde yaralanmıştı, güçlükle meydandaki hükümet binasına girmek istedi, fakat binanın giriş kapısı kapalı olduğu için giremedi. Bu nedenle, Hükümet binasının hemen yanındaki Camii bahçesine girdi. Derviş Mehmet, Şamdan Mehmet ile birlikte Camii bahçesinde bitkin bir vaziyette bulunan Kubilay’ı sürükleyip, bir ayağı ile vücuduna basmak suretiyle yüz üstü yatırıp bıçakla boynundan keserek, başını gövdesinden ayırdı. Saçlarından tutarak camiden aldıkları yeşil bayrağın tepesine taktı.

Derviş Mehmet ve yandaşları, bu cinayetle yetinmeyip Kubilay’ın başını Menemen sokaklarında dolaştırdılar ve bu sırada kendilerine müdahale eden Şevki ve Hasan adlı kahraman iki bekçiyi de şehit ettiler.

İşin acı tarafı, olay yerinde toplananların Kubilay’ın şehit edilmesine kayıtsız kalması, bir kısım halkın da Derviş Mehmet ve yandaşlarını alkışlamasıydı.

Olaylar gelişince, 43’ncü Piyade Alay Komutanlığı’ndan Yzb. Ragıp Çaldıran Bey ile Yzb. Abdülbahri Bey’in komutalarında makineli tüfekle takviyeli iki bölük görevlendirildi.

Bölük Komutanlarınca şehir içinde en önemli bina, tesis, yol ve kavşaklarda gerekli önlemler alındıktan sonra halkın dağılmaları, evlerine gitmeleri, aksi takdirde ateş edileceğine dair uyarılar yapıldı.

Ancak, bu uyarılara uyulmadığı gibi gericilerin “Bize kurşun işlemez, biz şeyhiz, dervişiz...” demeleri üzerine ateş açıldı ve bu ateş esnasında Kubilay’ı şehit eden Derviş Mehmet ile birlikte Sütçü Mehmet ve Şamdan Mehmet öldürüldüler..

Şüphesiz, genç cumhuriyetteki ekonomik – sosyal - siyasal değişiklikler bazı menfaat çevrelerinin yeni cumhuriyet rejiminin getirdiği ekonomik politikalardan rahatsız olmaları ve çıkarlarının tehlikeye düşmesi böyle bir çılgınlığa sebep olmuştu.

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, 28 Aralık 1930 günü, orduya gönderdiği başsağlığı mektubunda şöyle diyordu:

“Menemen’de ahiren vukua gelen irtica teşebbüsü esnasında Zabit Vekili Kublay Beyin vazife ifa ederken duçar olduğu akıbetten Cumhuriyet ordusunu taziyet ederim. Kublay Beyin şehadetinde mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen’deki ahaliden bazılarının alkışla tavripkâr bulunmaları, bütün cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hâdisedir. Vatanı müdafaa için yetiştirilen; dahilî her politika ve ihtilâfın haricinde ve fevkinde muhterem bir vaziyette bulunan Türk zabitinin mürteciler karşısındaki yüksek vazifesi vatandaşlar tarafından yalnız hürmetle karşılandığına şüphe yoktur.

Menemen’de ahaliden bazılarının hataları bütün milleti müteellim etmiştir. İstilânın acılığını tatmış bir muhitte genç ve kahraman Zabit Vekilinin uğradığı tecavüzü milletin bizzat cumhuriyete karşı bir suikast telâkki ettiği ve mütecasirlerle, müşevvikleri, ona göre takip edeceği muhakkaktır. Hepimizin dikkatimiz bu mes’eledeki vazifelerimizin icabatını hassasiyetle ve hakkile yerine getirmeğe matuftur.

Büyük ordunun kahraman genç zabiti ve Cumhuriyetin mefkûreci muallim heyetinin kıymetli uzvu Kublay Bey, temiz kanı ile cumhuriyet hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır.

Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal “

Olay üzerine toplanan Bakanlar Kurulu, Menemen Olayı’nın cumhuriyete karşı geniş kapsamlı bir ayaklanma olduğu gerekçesiyle Menemen ile Manisa ve Balıkesir’in merkez ilçelerinde bir ay süreyle sıkıyönetim ilân etti. (31 Aralık 1930)

Atatürk, bu olayı basit bir cinayet olarak görmedi. Bunun doğrudan laik cumhuriyete yöneltilmiş bir ihanet olarak yorumladı. Olayın siyasal kaynaklarının araştırılmasını, olayla ilgili herkesin şiddetle cezalandırılmasını, verilen ölüm cezalarının hemen yerine getirilmesini, olaya seyirci kalan hatta açıktan açığa destekleyen Menemen halkının başka yere göç ettirilmesini, istedi.

Başbakan İsmet (İnönü) Paşa, TBMM’de, 1 Ocak 1931 günü yaptığı konuşmada, olay hakkında şunları söyledi:

“...Kubilay olayı yüzlerce seneden beri dini siyasete alet eden bütün hareketlerin yeniden ortaya çıkmasıdır. Bu zavallılar lâikliğe karşı gelerek şeriat istemektedirler. Gerçekte ise menfaatlerini kaybetmişlerdir. Onu istiyorlar...”

Tümgeneral Mustafa Muğlalı başkanlığında kurulan Sıkıyönetim Mahkemesi, 34 kişiyi ölüme mahkum etti. Ayrıca 41 kişiyi de ağır hapis cezaları verildi. Mahkeme olayın siyasi bir yönünün bulunmadığı ve bölgesel kapsamda kaldığı kanaatine vardı. Bunun üzerine 26 Şubat 1931’de Balıkesir ve Manisa’nın merkez ilçelerinde, 8 Mart’ta da Menemen’de sıkıyönetim kaldırıldı. Menemen halkının bir başka yere nakledilmesinden de vazgeçildi.

Ölüm cezalarıyla ilgili, Anadolu Ajansı'nın 3 Şubat 1931 tarihli haberi şöyledir:

“Menemen 3 (AA.) (Sabaha karşı) - İdama mahkûm olanların haklarındaki hüküm bugün sabaha karşı saat iki buçukta merasimi kanuniye badelifa infaz edilmiştir.

Bu 28 mahkûmdan Mehdi’nin arkadaşı Mehmet Emin, Menemen’li Jozef, Manisa’lı Hacıpaşa zade Ragıp, Manisa’lı Şeyh Hafız Ahmet, Alâşehir’li Şeyh Ahmet Muhtar, Manisa’lı tatlıcı Hüseyin, Şeyh Esad’ın oğlu Mehmet Ali hükûmet meydanında,

Menemen’li Ramiz, Menemen’li Yahya oğlu Hüseyin, Menemen’li manifaturacı Osman, Manisa’lı İbrahim oğlu İsmail, Lâz İbrahim hoca da istasyonda,

Bozalan’lı İbrahim oğlu Koca Mustafa, Bozalan’lı Hacı İsmail oğlu Hüseyin, ŞimbiIli Mehmet, Menemen’li Kerim oğlu İbrahim, Tabur İmamı Hoca İlyas. Manisa’lı topçu Hüseyin, Manisa’lı Süleyman çavuş, Bozalan’dan Hasan oğlu Hacı İsmail, Menemen’li Çıtaklı Molla Süleyman, Menemen’den Boşnak Abbas, Manisa’dan Süleyman, Manisa’dan Hafız Cemal, Manisa’dan kahveci Mustafa, Manisa’dan eskici Hüseyin, oğlu Hüseyin Ali’den ibaret yedişer kişilik iki grup ta Tuz pazarında ve bedesten ve sinema önünde asılmışlardır.

Bu 4 gruptan üçünün saat 9.5 ta, İstasyon grubunun da saat 12 de cesetleri kaldırılacaktır.

Mehmet Emin’in sehpası şehit Kubilây’ın başının kesildiği yerde konulmuştur.”

Bana göre, bundan çıkarılacak sonuç ve alınacak ders şudur: Devleti ve Cumhuriyet’i yıkmaya çalışana, ister yobaz olsun ister ayrılıkçı, hoşgörü olamaz, olmamalıdır.


Ahmet Akyol
 
Olayın üzerinden 80 yıl geçtiği hâlde, Kubilay’ın başının vücudundan ayrıldığı andaki sızısını hissedebilene NE MUTLU.
Gözün arkada kalmasın SEHITIM. TÜRK evlatları, emanet ettiğin bayrağı şerefle taşıyacaklardır.
Bu topraklardan Cumhuriyet’i kaldırma emelleriyle yaşayanları görüp de kemiklerin sızlamasın.
Varlığını bu yola feda edecek nice Kubilay’lar, içtiğin şehadete ortak olmak için arkasına bakmayacaktır.
 
Ekonomik sıkıntıların en çok yaşandığı Ege bölgesinde bir irtica hareketi provası hazırlandı benimde düşüncem öylede gelişti ,( bu konuyla ilgili az araştırma yaptım ) alkolik uyuşturucu kullanan insanlar ( din adamı adıyla )kullanıldı.Bu ülkede en rahat karıştırılma aracı gericiler, din elden gitmesi vs. bununla çok iş yapıldı ve yapılmayada devam ediliyor.
 
Geri
Top