Mensur Eser Nedir ?

Suskun

V.I.P
V.I.P
Edebiyatta iki türlü anlatım şekli vardır: Manzum ve Mensur.
Mensur;
sözlük anlamıyla, nesir halinde yazılan yazı, yani düz yazı demektir. Dilbilgisi kurallarına göre cümleler halinde yazılmış eserlere mensur eser denilmektedir ve manzum eser'in zıddıdır.

a) Mensur Eserlerde Kelime ve Cümle Çeşitliliği, Söz Grubu, Deyim ve Atasözlerinin İfadeyi Zenginleştirmedeki Rolü:

Kelime, anlamlı ifadenin en küçük birimidir. Tek başına bir anlamı vardır. Ama bir duygu ve düşünceyi tek başına anlatamaz. Dolayısıyla kelime grubunu ya da dizisini kullanarak meramımızı ifade ederiz. Bunun için cümle dediğimiz yapıya başvururuz. Cümle; bir duygu, bir düşünce, bir isteği, tam olarak anlatmak için kurulan kelime dizisine denmektedir.

Tam ve etkili bir anlam ifade etmesi için cümlenin dilbilgisi kurallarına uygun olması lâzımdır. Cümle ne kadar kısa olursa, o kadar daha kolay anlaşılır ve dolayısıyla daha etkili olur. Cümlede esas olan zaten anlaşılmak ve etkilemektir. Onun için cümlenin sade olması temel ilkemiz olmalıdır. Sade cümlede ne eksik ne de fazla kelime vardır. Bir kelimeden oluşan cümleler olduğu gibi, birçok kelimeden oluşan uzun cümleler de vardır. Önemli olan, cümlenin anlaşılırlığı ve etkisidir. Cümlenin basit, birleşik, soru, ünlem, sıra gibi türlerinin olması ise bir anlatım çeşitliliğidir. .

Kelimelerin gerçek anlamlarının dışında bir de mecazî anlamları vardır. Kelimelerin iki ya da daha fazla anlamları olabilir. Tevriyeli, eşanlamlı, zıtanlamlı vb. kelimeler vardır. Bu anlamlarıyla birlikte cümlede uygun bir kullanım, yazıyı daha güzel ve etkili kılabilir. Bu, dilin zenginliğidir. Bu zenginlikten yazarlar, en uygun biçimde yararlanırlar.

Mensur eserlerde, anlatımı zenginleştiren, anlamı daha anlaşılır ve etkili kılan söz grupları, deyimler ve atasözleri kullanılır.

Söz grubu;
birden fazla kelimeyi kapsayan, yapı ve anlamında bütünlük bulunan, cümlede bir bütün olarak ele alınan dil birliğine denmektedir. İsim ve sıfat tamlamaları (İstanbul şehri, evin önü, kapı tokmağı, altın yüzük, güzel çiçek vs...), tekrarlar (ışıl ışıl, gide gide, irili ufaklı, çırılçıplak vs...), edat grupları (senin için, bildirdiğine göre vs..), birleşik fiil ve isim-fiil grupları (adam olmak, oynayadur, gelir gelmez, canı çıkasıca, hiçbir yerde vs...) başlıca söz gruplarıdır.

Deyim; gerçek anlamları dışında farklı bir anlam ifade eden klişeleşmiş sözlere denmektedir. Küplere binmek, gül gibi geçinmek, etekleri zil çalmak, ateş püskürmek... vs. birer deyimdir.

Atasözü; bir düşünceyi, bir tecrübeyi, bir nasihati, az kelimeyle özlü bir şekilde anlatan, söyleyeni belli olmayan kalıplaşmış sözlerdir. Atasözleri, milletlerin, geçmişlerinden miras aldıkları sözlerdir. Sahipleri belli değildir, yani toplumun ortak malıdırlar. Bir düşünceyi, hayatın bir gerçeğini, yaşanmış bir tecrübeyi dile getirirler. Kısa ve özlü sözlerdir. Sözü desteklemek, anlamı güçlendirmek için kullanılırlar. Hem sözlü ve hem de yazılı anlatımın malzemesi olarak vazgeçilmez unsurlardır.

Söz grupları, deyimler, atasözleri, yazıya güzellik, zenginlik, derinlik, yoğunluk ve etkileyicilik katarlar.

b) Mensur Eserlerde Ana ve Yardımcı Fikirler
Ana fikir;
bir yazı ya da eserin vermek istediği temel düşünce ve ana mesaj'a denmektedir. Ana fikir, bir yazı ya da eserin herhangi bir yerinde açık bir biçimde verilebileceği gibi, bütün eser boyunca arkaplânda da verilebilir. Bu bir metot meselesidir. Yazardan yazara değişir. Çoğunlukla eserin bütününden yola çıkarak, verilmek istenen mesajı, temel düşünceyi bulmaya çalışırız.

Yardımcı fikirler; ana fikri destekleyen, çeşitli yönlerden geliştiren fikirlere denmektedir. Örneğin; "kitap okumak güzel bir alışkanlıktır" ana fikrinin işlendiği bir yazıyı düşünelim. Bu ana fikrin yardımcı fikirleri şunlar olabilir: "Alışkanlık küçük yaşta başlar." "Kitap alışkanlığı edinebilmek için çocuğun yaşına, zevkine, durumuna uygun kitaplar seçilmelidir." "Kitap okuma alışkanlığı zorla kazandırılamaz." "Okuma alışkanlığı kazanmanın diğer aile fertleriyle de ilgisi vardır"... gibi. Bu yardımcı fikirleri çoğaltmamız mümkündür. Ama hepsinin görevi, ana fikrin daha iyi anlaşılması, anlatılması, karşımızdaki insanın ikna edilmesine hizmettir.


TÜRK EDEBİYATINDA MENSUR ESERLER


Türkçenin bilinen ilk yazılı örnekleri olan Göktürk Yazıtları, mensur (düzyazı halinde) yazılmıştır. Uygur lehçesiyle de mensur eserler yazıldığını biliyoruz. Uygurlardan sonra 13. yüzyıla kadar mensur yazılmış Türkçe eser ya yoktur, ya da henüz ilim dünyasınca bilinmemektedir.

Türkçede nesir, dört döneme ayrılarak incelenebilir:
1. Klasik Nesir:

13. yüzyıldan başlayarak 19. yüzyıl ortalarına kadar gelen nesirdir. Klasik nesir iki koldan yürümüştür: Biri, halk hikâyelerinin, cenk kitaplarının, Battal Gazi destanlarının, Ahmediye, Muhammediye gibi dinî eserlerin, tarih kitaplarının yazıldığı sade nesir; diğeri ise, edebiyat eserlerinin yazıldığı sanatlı nesirdir. Sinan Paşa'nın Tazarru'-nâme'si, 15. yüzyılda yazılmıştır ve bu türün ilk önemli eseri sayılmaktadır. Mektuplar, hamse'ler (beş hikâyeden oluşan kitaplar), seyahatnâmeler vs. sanatlı nesirle yazılmış mensur eserlerdir. Sanatlı nesre inşâ, inşâ yazana münşî, inşâ'ların yer aldığı kitaplara münşeât denilmektedir.

2. Tanzimat Nesri:

1839'da başlayan Tanzimat, aslında bir siyasî harekettir. Ancak edebiyata da etki etmiştir. Tanzimat'la birlikte Batı'dan alınan ve edebiyatımızda da örnekleri verilen yeni türler, genellikle mensur türlerdir. Bunlar makale, fıkra, roman, hikâye, tiyatro, deneme vs.dir. Dolayısıyla yeni bir anlatım şekli, farklı özellikleri olan bir nesir şekli gelişti. Kısaca özetlemek gerekirse, bu dönem nesrinin özellikleri şunlardır: Dil, biraz daha sadedir. Cümleler kısa, açık ve anlaşılır özelliktedir. Esas olan fikri, düşünceyi vermek, okuyucuya birşeyler öğretmektir. Onun için üslûpta esas; sade, yalın ve doğrudan olmasıdır. Seci denilen ve klasik nesrimizde sıkça kullanılan iç kafiye terkedilmiştir.

3. Servet-i Fünûn Nesri:

1895-1901 yılları arasında yayımlanan Servet-i Fünûn dergisi çevresinde bir araya gelen edebiyatçılar, yeni edebî zevk ve tercihlerle yola koyuldular. Nesirde, birbirine benzeyen, ortak özellikleri olan bir tarz benimsediler. Bu tarzın başlıca özelliği; Tanzimatçılara göre daha ağır, süslü ve sanatlı bir dil kullanmalarıdır.

4. Yeni Nesir:

1911'de Selanik'te çıkan Genç Kalemler dergisiyle başlayan, Türkçede tasviyecilik, sadeleşme, özleşme ve arılaşma gibi uygulamalarla bugüne kadar gelen nesirdir.
 
Geri
Top