Sesli Belgelerden Kemal Atatürk
Dr. İsmet Görgülü
ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 11, Cilt IV, Mart 1988
Bazı anılar, ya sadece sohbetlerde kullanıldı, kaleme alınmadı, ya da hafızalarda kalarak sahibiyle beraber mezara gömüldü.
Kaleme alınmıyanlardan Mustafa Kemal’le ilgili sesli belgelerden bazı anılar tesbit ettim.
Anılara geçmeden önce, tesbitleri üzerine açıklama yapmak istiyorum:
Kara Harp Akademisi birinci öğretim üyeliğim döneminde Kr. Hrp. Ak. K. (1982-1984) Tuğg. Sayın Yılmaz Tezkan’dan; “Radyo evlerinden, komutan ve gazilerin seslerinin derlenmesi” emrini aldık. Konu, yetişecek kurmay subayların karakter eğitimi yönünden önemli idi. Kısa sürede; Ankara, İstanbul ve İzmir radyo evleri ile temasa geçerek; emri yerine getirdik. Bu çalışmamız sırasında radyo evleri ses arşivlerinin (Diskotek) ayrı olduğunu, birisinde olanın diğerinde olmadığını öğrendik. Ve neticede Türkiye’de ilk defa komutan ve gazilerin harp hatıralarını ihtiva eden ses kayıtlarını bir merkezde toplamış olduk. Bunlar şu anda 37 adet kaset band halinde Kara Harp Akademisi kitaplığındadır.
Türk çocuğu, büyük emeklerle bu sesleri kaydeden T.R.T. elemanlarını daima şükranla anacaktır.
I. TÜMGENERAL CEMİL CONK’ ANLATIYOR:
“Conk Bayırı’nda 2 gün yanyana savaşmış ve kendisiyle hiç tanışmamış olduğum Mustafa Kemal’i, 9 Ağustos gecesi Anafartalar Grubu Komutanlığına tayininden ve emri altına girdikten sonra tanıdım. 9 Ağustos taarruzundan önce 9 Ağustos gecesi Anafartalar Grubu Komutanlığına Mustafa Kemal getirilmişti. Bundan sonra bu değişikliği kıtalara bildiren 9 Ağustos’ta yapılması emrolunan taarruzun evvelki komutanı Fevzi Beyin2 emir ve terkibine göre yapılacağı bildiriliyordu. Onun bu emri taarruza az zaman kaldığı için bulduğu en pratik hal tarzı idi. Bu küçük misal M. Kemal’in çok sade görüş sahibi bir komutan olduğunun misalidir.”
Milli Mücadeleyi Mustafa Kemal’den Başkası Kazanamazdı:
“.... İşte onun hayran olduğum cephelerinden birisi de, 10 Ağustos sabahı süngü takmış iki Alayla, bir kurşun atmadan, İngilizler’e hücum ve onları yapışmış oldukları Conkbayır’ı tepesinin yamaçlarından aşağıya atışı; destanı cesaret, maharet ve fedakârlık örneğinin, örnek bir şahaseridir. Emri altında bulunduğum müddet zarfında Mustafa Kemal’i ciddî, vakur, temkinli kendinden emin, itibar ve tolerans sahibi çok değerli bir komutan olarak tanıdım. Anafartalar zaferini, daha doğrusu Çanakkale zaferinin kesin neticesine tesiri şüphesiz olan, 10 Ağustos süngü hücumunu3 Mustafa Kemal’den başka hiç kimse yaptıramadı ve yaptıramazdı. Millî Mücadelemizi de Mustafa Kemal’den başka hiç kimse başaramaz ve büyük zaferi kazanamazdı.”
Dipnot; 1 Tümg. Cemil Conk (1983-1963) Çanakkale Muharebelerine başlangıçta Güney Cephesinde, Seddülbahir bölgesinde alay komutanı olarak katıldı. 1915 Ağustosu başından itibaren Kuzey Grubunda Conkbayın’nda Yarbay rütbesi ile Tümen Komutanı olarak (8 ve 4 ncü Tüm.) çarpıştı. Mustafa Kemal’in emrinde 4 ncü Tüm. K. idi. Soyadını Conkbayırı muharebelerinden almıştır. Eserleri arasında “Çanakkale Conkbayırı Savaşları” adlı kitabı mevcuttur.
2 Albay Fevzi (Mareşal Fevzi Çakmak değildir.) Saros Grup Komutanı iken 7 Ağustos 1915’te Anafartalar Grup K. lığına atandı. Aynı gün saat 14.00’de Anafartalar bölgesine geldi. 8 Ağustos’ta Anafartalar Taarruzunun yapılması emrini aldı. Ancak bu taarruzu yapacak olan tümenler (7 ve 12 nci) Saros bölgesinden Anafartalar’a henüz intikal halinde idiler. Birliklerin 8 Ağustos sabahına ancak intikallerini tamamlıyabileceklerini, dinlendirmeden taarruza sokulmalarının uygun olmayacağını, ileri sürdü. Taarruzun 9 Ağustos’ta yapılmasını teklif etti. Bunun üzerine 8 Ağustos’ta görevinden alındı ve yerine, gece saat 21.45’de Alb. Mustafa Kemal atandı.
3 IO Ağustos süngü hücumunu, bilindiği gibi, kaynaklarımız; Alb. Mustafa Kemal’in kırbacını havaya kaldırıp aniden indirmesiyle başlattığını ifade ederler. Hatta Atatürk; Uluğ İğdemir tarafından yayınlanan “Atatürk’ün Anafartalar Muharebelerine Ait Hatıraları” TTK. 1943 s. 66’da; kırbacı ile hücumu başlattığını anlatmaktadır. Yakın dönemde yayınlanan bir TV. programında ise; o muharebede emir subaylığı yapmış olan Sami isimli bir gazi tarafından; Atatürk’ün kırbacı ile değil bir erin portatif küreği ile hücumu başlattığı anlatılmıştır. Anlatan, olayı yakınen gördüğünü, sabah alacakaranlığında kırbacın hücuma kalkacak erler tarafından görülmiyeceği için Atatürk’ün bir erin küreğini kaldırıp aniden indirmesiyle hücumu başlattığını ifade etmiştir.
2. ALBAY ŞEFİK AKER4 ANLATIYOR:
Atatürk’ün Astlarının Yetki ve Sorumluluklarına Saygısı:
“... Atatürk öyle bir komutan idi ki, basarı için mesuliyeti kabullenen ve şahsî teşebbüs temayüllerini taşıyan maiyet arkadaşlarının heveslerini kırıcı veya selâhiyetlerini kısıcı değil, bilâkis olanca müsamahakârlığı ile teşvikçisi idi. Bir olayı arz edeyim.
Bir gün Fırka (Tümen) İstihkâm Bölük Komutanı geldi. Bana dedi ki, “Fırka K. lığının emri ile siperlerinizi mazgallıyacağız, siperlerinizi kalas ve toprakla örteceğiz, bize yardımcı erler veriniz” dedi. Ben, bu iş zararlıdır, istemem dedim. O, bu iş Kolordu K. lığından gelen emrin5 gereği için yapılacaktır. Ben şimdi ne diyeceğim dedi. Ben; bu hattın müdafaa ve muhafazasından mesul benim, benden bunu istesinler, askerlerimi kendi elimle hapsedemem. Benim için bu cevabı verdi dersin dedim. O döndü gitti. Fırka Kurmay Başkanı İzzettin Çalışlar ile beraber bu cevabımı Mustafa Kemal’e arz ederler. Başka bir komutan olsa idi, bu sadıkane cevabımdan emrimi çevirdi diye içerliyerek, emrini icra ettirmeye ısrar ederdi.
Atatürk ise; “O, mesuliyetinin farkındadır, bırakınız” cevabını vermekle maiyetinin selâhiyetine ve mesuliyetine hürmet etmiş oldu. Hakikat şu idiki, zamanın ağır silâhları karşısında bu mahsuru sezmiştik. Nitekim burada tahminen bir ay sonra, İngiliz’lerin 6 Ağustos hücumlarında, Kanlı Sırtta, başka Fırkaya mensup bir alayın düşmanın ağır obüs ateşleri altında parçalanmış kalaslar ve topraklarla tıkanmış mazgallardan, tek bir tüfek atışı yapmaksızın uğradığı felâketin ve siper kaybının sebebi, o fırka siperlerinin kamilen örtülmüş ve mazgallanmış olmasındandır. Diğer taraftan aynı şiddetli obüs ateşlerinden bizim 19. Fırkamıza düşmanın tam üç defa yaptığı hücumların, çok ağır hezimete uğramasının sebebi de, bütün siperlerimizin; mahzuruna binaen; örtülmemiş olmasındandır. İşte Atatürk’ün semereler yaratan yüksek komutanlık vasıflarından bu, tarihi bir misaldir.”
Dipnot; 4 Alb. Şefik Aker (1877-1964), Çanakkale kara muharebelerinin üçüncü gününde (27 Nisan) alayı ile beraber (27 nci A.) 19 ncu Tüm. K. Yb. Mustafa Kemal’in emrine verildi. 8 Ağustos’a kadar, yaklaşık 3,5 ay birlikte çalıştılar. Mustafa Kemal, Anafartalar Gr. K. olunca, 19 ncu Tüm. K. oldu.
5 Emri veren 3 ncü Kor. K. Yanyalı Esat Paşadır.
3. AKINCI SÜVARİ MÜFREZE KOMUTANI ASTEĞMEN ABDURRAHMAN ÖZGEN6 ANLATIYOR:
“... Bir gün yine baskından dönüşümde kar yağıyordu, aylardan marttı, Eskişehir’e gittim yaralarımı sardırdım, Mustafa Kemal Paşa da oraya gelmiş, bir masa atmışlar. Oturmuşlar, burada kimi bekliyorlar bilmiyorum. Bir kalabalık toplanmış orada, bir köylüye gidip sordum ve bu kalabalık nedir dedim. Mustafa Kemal geldi dediler, atımdan indim, selâm verdim, hoşgeldiniz kumandanım dedim. Yüzüme şöyle sert sert baktı, tam bir asker bakışla, “Nereden geliyorsun” dedi. Efendim dedim, Eskişehir’den geliyorum, yaralıydım yaralarımı sardırdım, emir aldım tekrar cepheye dönüyorum, elimde gizli bir zarf var, dedim. “Peki, ne zamandan beri askersin” dedi. Doğduğumdan beri askerim dedim. Paşa hafif gözünün altında baktı; “Peki hangi alaydansın?” dedi.
Ben Akıncı Süvari Alayındanım dedim. “Peki ama senin hakkında şikâyet var” dedi. Hayrola kumandanım dedim7 Paşa sağa döndü, sola döndü Salih Bozok’a döndü; “Bak” dedi “Bunun gibi vatanperverler oldukça benim hiç gözüm arkada kalmaz” dedi. “Hiç maaş almadın mı” dedi, almadım dedim. Çıkardı cebinden 10 lirayı bana verdi, zaten 20 lira parası vardı, Paşam dedim siz de benim gibi maaş almıyorsunuz, sizde de zaten para yok dedim. Ben bunu almış gibi kabul ettim, varolun, sağolun, Allah başımızdan eksik etmesin sizi dedim. Alamıyacağım dedim. Kızdı ve al dedi. Peki paşam dedim alırım, ancak imzalarım dedim. İmzalanır deyince gözleri yaşardı, o bir gurur iftihar sevinci yaşlarıydı. Elinde kurşun kalem vardı, dolma kalem değildi, onunla “Biricik Hatırası Mustafa Kemal” diye yazdım. Bu para halen elimde, mevcuttur, hatıra olarak saklıyorum, inşallah bunu televizyonda göstereceğim, vatandaşlar da görsünler. O zaman bana dedi ki; “Mümkün olduğu kadar fazla cephane ve fazla silâh elde etmeye bakın. Gene şimdi emir vereceğim, 14 ncü Süvari Fırkasının cephanesini ve malzemesini nereden bulursan alacaksın ve kendin götüreceksin” dedi. Emredersin paşam dedim ve elini öptüm ayrıldım...”
Dipnot; 6 Yedek Subay olarak İstiklâl Harbine katılan Abdurrahman Özgen; İzmir’in Yunanlılar tarafından işgaline tanık olmuş; Yunanlıların yaptıkları mezalimi görmüş; Manisa, Alaşehir, Aydın, Nazilli bölgelerinde, Kuva-yı Milliye içinde Yunanlılarla çarpışmış; Anzavur’un tenkiline katılmış; Fahrettin Altay’ın Süvari Kolordusu ile millî mücadeleye başladığı yer olan İzmir’e girme şerefine erişmiş kahraman bir gazimiz. Başından geçenleri 40 dk.süre ile anlatmaktadır. Rahmetli olduysa ruhu şad olsun.
4. TÜMGENERAL İSMAİL HAKKI TEKÇE ANLATIYOR:
MUHAFIZ ALAYI’NIN KURULUŞU:
“Şimdi ben huzurlarınızda bu defalık, maiyetlerine giriş tarihinden başlayan bir hatıramla yetineceğim:
3 ncü Kafkas Tümeninden seçilip Ankara’ya geldiğim 16 Nisan 1920 tarihinde şimdiki İş Bankası Genel Müdürlüğünün bulunduğu yerde kendilerine katıldım. Kendimi takdim ettim. Merhum Halit Paşa’nın mektubunu okuduktan sonra merhum Salih Bozok’a o zamanki Heyet-i Temsiliye karargâhı olan ziraat mektebinde üst katta bir oda hazırlamalarını emrederek refakat zabitliği vazifesine başladım. Bu temiz samimî sözlerle çelik iradeli gözlerin altında sevindim. 23 Nisan 1920 Cuma günü B. M. Meclisi açıldı. B.M.M. Başkanı olan Mustafa Kemal Paşa geceli gündüzlü çalışıyor, millet ve memleketin mukadderatına el koymuş olan Meclisin vazifesinde muvaffak olacağım, yobazları ikna ediyordu.
— Şimdi sizlere Muhafız Alayı’nın nasıl kurulduğunu anlatacağım : Temmuz 1920 tarihinde Kuva-yı Seyyare Komutanı Çerkez Ethem silâhlı seçme maiyet ve avanesiyle cepheden Ankara’ya, Mustafa Kemal Paşa ile görüşmek üzere geliyor. Bu tarihte Mustafa Kemal Paşa Ankara istasyonundaki kalem-i mahsus binasında ikamet etmekte. Çerkez Ethem binanın üst katında Mustafa Kemal Paşa’ya mülâki oldu. Silâhlı maiyeti sokak kapısından salon kapısına kadar her merdiven basamağında birer kişi olmak üzere 20’den fazla efrat, yer almıştı. Bizim karargâhımızda ise nöbet tutacak bir tek askerimiz yoktu. Ethem maiyeti ile ayrılıp gittikten sonra biz maiyet arkadaşlar, Paşanın huzuruna çıktık. O zaman Ankara Valisi ve Komutanı olan Nuri Bey (Nuri Conker)e; Kuva-yı Seyyare ile aramızda itimatsızlık olduğunu, merdiven basamaklarında Ethem’in maiyetinin yer aldığını ve hiç olmazsa bir muhafız olarak bir takım teşkil etmek üzere müsaadelerini istirham ederken, Mustafa Kemal Paşa ne görüştüğümüzü bana sordu. Ben izahat vermek istemedim. Kendileri anlamak istediklerinde ısrar ettiler, ifademi aynen tekrar ettim. Ben senin işine karışmam diyerek, ben müsadeyi aldım.
18 Temmuz 1920 tarihinde muhafız takımını teşkil ettim. Eskişehir’e trenle yaptığımız seyahatlerde muhafızlardan memnun olduğunu ve bunu bir bölük yapmaklığımı emrettiler.
Kısa bir zamanda emirlerini yerine getirdim. 27 Aralık 1920’de İmalât-ı Harbiyenin batısındaki düzlükte at koşusu devam ederken, Şark Cephesi Komutanı General Kazım Karabekir’den, Kars’ın alındığına dair şifre geldi. Mustafa Kemal Paşa memnun oldu ve “Karabekir Paşanın bu muvaffakiyeti bizim bundan sonra yapacağımız hareketlerde büyük destek olacaktır” dediler. Ve bana da Koşudan sonra bölüğümü toplamaklığımı ve Ankara’da yeniden teşkil edilmekte olan Jandarma Tb. nun Komutanı Kemal Bey’i de çağırmamı emrettiler.
Ankara istasyonundan şehre giden yolun doğusunda Jandarma Taburu batısındaki bataklık kısımdan da bizim Muhafız Bölüğü taarruz vazifesi almıştı.
Biz hedefimize ulaştığımızda J. Tb. henüz incesu bataklığında kalmıştı. Akköprü yoluna vardığımız zaman, Paşa otomobili ile geldi ve beni çağırarak, bölüğün hareketinden talim ve terbiyesinden çok memnun olduğunu, tabur yap diye emir verdiler. Hazırladığım kadroya göre tabur teşkilâtına geçtim. Öğle yemeği esnasında mevcudumuzun 750’yi bulduğunu bildirdiğim zaman “Ethem Ankara’ya gelip Meclis azalarını ayaklarından B.M.M. önünde asacağını meclisteki adamlarına bildirmiş, şimdi gelsin görelim” diyerek memnuniyetini ishar ettiler.
Nihayet Garp Cephesinden Ethem’in isyan ettiği, Kütahya’daki birliklerimize baskın verdiği ve Yunanlı’lar ile birlikte taarruza geçtikleri raporları geliyordu. Nihayet neticede 1 nci İnönü Zaferi kazanılmıştı. Ethem kuvvetleri dağılmış, kendisi Yunanlılara sığınmaya mecbur edilmişti.
Garp Cephesinde ciddî muharebe safhaları başladı.
Taburumla II nci İnönü, Sakarya birinci kısım ve Kütahya ve Eskişehir muharebelerine iştirak ettim. 2 nci Sakarya muharebesi başlamadan evvel taburumu Ankara’ya celpettiler.
— 2 nci Sakarya muharebesi başlamadan evvel, cephe üzerinde atla dolaşırken üzengiden ayağı kayıp attan yere düşüyor. Köprücük kemiği zedeleniyor. Ankara’ya tedavi için geldiler, doktorlar yatağında bir hafta kalmasını tasvip ettikleri halde, “Beni Başkomutan tayin ettiler, bir hafta değil 1 gün kalamam, 2-3 gün içinde düşmanın Sakarya Cephemize taarruzu muhakkaktır ve bana sen hemen taburunla Sincan köyüne hareket et sana bir şifre versinler düşman harekâtında muvaffak olursa Mihalıççık ormanlarında 1 nci Grup K. nı Kazım Beyin (Özalp) emrine girerek gerilla yapacaksın, aksi takdirde seni sol kanada göndereceğim” dedi. Sincan köyünde aldığım 2 nci emirle trenle Polatlı’ya gittim. Taburumla Sakarya muharebelerine katıldım.”
5. ORGENERAL FAHRİ ÖZDİLEK8 ANLATIYOR:
Mustafa Kemal’in Sakarya’da Attan Düşerek Yaralanması:
“.... Hizmetlerimiz cephede devam ederken alay komutanına tümen karargâhından kapalı bir yazı geldi. Alay komutanı bize sadece bunu söyledi: Çok büyük adamlar alay konma bölgesine geleceklermiş, birkaç güne kadar. Onlara at hazırlayacağız. Biz, bölükler de büyük kumandanlar binsinler diye en güzel atları hazırladık. Alay komutanı da kendi atını en büyük kişiye ayırdı, binek olarak. Bu hazırlığımız birkaç gün devam etti. Günlerden birgün otomobillerle M. Kemal Paşa, İsmet Bey9, Mareşal Fevzi Çakmak10, Şükrü Naili Bey 11, Ali Hikmet Bey 12 ve bunların kumanda ettikleri kıtaların Kh.larında kurmay subaylar ve onların emir subayları geldiler. Atlara bindiler, yakında bir tepeye çıktılar. Kıtalarımız çekilirse Sakarya nehrinin hangi deresini önüne alarak muharebeyi hangi arazi kesiminde daha iyi yapabilir diye. Onlar araziyi kıymetlendirmeye çalışıyorlar. Askerî çalışma evvelâ karargâhta, haritada olur, sonra harita araziye tatbik edilir. Onlar da bunu yapıyorlardı.
Haritayı yaydılar, cihetine koydular. Ben koruyucu (muhafız) bölük komutanı, bir takımımla bulunuyorum. Alayımızın kumandanı emir subayı, alayımızın doktoru da ayrıca bulunuyor. Ötekiler de atlarıyla falan gelmişlerdi. Haritayı cihetine koydular ve araziyi tetkik ettiler. Bir aralık M. Kemal Paşa sol gerisine şöyle bakarken şu sivri T. yi bulun haritada dedi. Haritaya bakanlar Mangal Dağı dediler. Çok mühim orası dedi, oraya gidelim. Orası kilit noktasıdır orayı bir görelim dedi. Gerekirse mevzinin sol kanadını oraya dayamak için falan. Oraya gidelim isteği üzerine herkes haritaları toplamaya çalıştı. Biz de atlarımıza bindik. M. Kemal Paşa da alay komutanımızın ayırdığı atın yanına gitti, sol ayağını üzengiye soktu, hayvanın dizginlerini toplayıp yelesinden bir tutam tutmadan üzerindeki elbiseden “hışşt” sesi çıktı, hayvan ürktü, bir adım sağa fırlayabildi. Atatürk’ün ayağı üzengide takılı kaldı. Hayvan sağa gidince Atatürk sola doğru yıkıldı, kaburgasının üzerine yere düştü. Yumruk kadar bir taşa çarpan kaburgasıyla Atatürk baygınlık geçirdi. Hemen indik. Benim seyisim Yozgatlı Ahmet, Alay Kh.ından kunduracı Ahmet yanına koştuk. Göğsünü açtım, matarayla su serptik falan. Bu sırada doktorumuz yetişti. O sıhhiye erlerine beşik yaptırarak Atatürk’ü 400 m. ilerde alay komutanının karargâhı, yeni muhtar odasına13 götürdüler. Atatürk’ü sedire uzattılar.
Rahmetli Mareşal 14, Atatürk’ün baş tarafında bir iskemlede oturdu, ayak ucundaki boşlukta da sedire İnönü oturdu. Biz de içerdeyiz. Bizim alay doktoru sıhhiye erlerinin yardımı ile Atatürk’ün fanilasını kaldırdı. Epeyce yokladıktan sonra kırık yok dedi. Ezik var, çatlak olabilir ama, daha çok ezik olabilir. Paşamızın Mangal Dağına gitmesi uygun değil, dinlenmesine ihtiyaç var. Biz bu haberi işitinceye kadar Atatürk’e birşey oldu diye üzülmüştük. Bu haber bizi ferahlattı. Atatürk biraz sonra iyice kendine geldi, otomobiline bindi. Polatlı yoluyla Ankara’ya döndüler”15
Dipnot; 8 Org. Fahri Özdilek (1908 - ) İstiklâl Harbine genç bir subay olarak katıldı. Cumhuriyet döneminde Ordu. K. lığına kadar yükseldi. 27 Mayıs 1960’dan sonra Başbakan Yardımcılığı, MBK. Üyeliği, MSB. lığı, daha sonra Tabii Senatör olarak görev yaptı. Halen millet vekilidir.
9 İsmet İnönü; o tarihte Batı Cephesi Komutanı Mirliva İsmet Paşa
10 O tarihte 1 nci Ferik (Orgeneral) ve Genelkurmay Başkanı idi.
11 Korg. Şükrü Naili Gökberk. Albay rütbesi ile 15 nci Tüm. K. idi.
12 Korg. Ali Hikmet Ayerdem. Albay rütbesi ile Millî Müdafaa Vekâleti müsteşarı idi.
13 Olay İnlerkatrancı köyünün 400 m. güneyinde geçmiştir.
14 Mareşal Fevzi Çakmak
15 O dönemde Batı Cephesi Kurmay Başkanı olan Org. Asım Gündüz, anılarında bu olayı kısaca anlatır ve tanık olduğunu da ifade eder. Bakınız “Garp Cephesi Kurmay Başkanı Asım Gündüz Hatıralarım.” Kervan Yayınları İst. 1973 s. 58-59
6. ORGENERAL FAHRETTİN ALTAY16 ANLATIYOR:
Atatürk’ün Büyük Taarruzda Komutayı Bizzat Ele Almasının Nedeni:
“... Bazı kimselerin, bu savaşın idaresini cephe komutanına bırakmıyarak kendisinin ele almasının sebebini anlamakta müşkülât çektiklerini söyledikleri işitilmiştir. Bu sebep açıktır. Atatürk’ün kesin sonuç almak istediği bu savaşta, kendisini yanı başında görecek askerlerimizin manevî kudretinin çok artacağını hesapladığı gibi, % i ihtimalle savaşı kazanamama halinde, yüksek bir vicdan icabı, mesuliyeti kendilerinde bulundurmak istemeleridir.”
Çalıştılar, kazanamadılar, feda oldular
“İstiklâl mücadelelerinin başladığı senelerde bazı ecnebiler bana demişlerdi ki; Mustafa Kemal’in arkasına düşmekte ne fayda görüyorsunuz. İttihat ve Terakki erkânı, arkadaşlarını düşman eline bırakıp kaçtılar. Bu adamın da sonunda böyle yapmayacağını ne biliyorsunuz? Dediler. Cevap vermedim, gülümsemekle yetindim. Ankara’ya gidip Mustafa Kemal’le görüştüğüm zaman, Mustafa Kemal’e sordum. Bu işte muvaffak olamadığınız zaman ne yapmak istiyorsunuz, cevap olarak dedi ki; “Muvaffak olacağıma eminim fakat uzak bir ihtimalle muvaffak olamazsam çekile çekile sağ kalanlarla vatanın son noktasına kadar savaşarak canlarımızı veririz. Milletimizden sağ kalanlarından birisi çıkar da mezarımızın başına “Çalıştılar, Kazanamadılar, Feda Oldular diye bir taş dikerse, işte, bizim mükâfatımız bu olur.” Bu sözleri dinlerken gözlerim yaşardı. Kendisi bu soruyu ne sebeple sorduğumu sordu. Sorularını cevapsız bıraktığımı anlattım. O “Gafiller” diyerek acı bir tebessüm etti”.
Dipnot; 16 Org. Fahrettin Altay (1880-1974), Balkan Harbine Aşiret Süvari Tug. K., 1 nci Dünya Harbine Tüm. ve Kor. K., İstiklâl Harbine 5 nci Süvari Kor. K. olarak katıldı. On sene (1934-1944) 1 nci Or. K. lığı yaptı. 1945’de emekli oldu. 1946’da Burdur Milletvekili olarak Meclise girdi.
7. ORGENERAL ASIM GÜNDÜZ17 ANLATIYOR:
30 Ağustos Zaferi Üzerine Meclisin Gece Toplantıya Çağrılarak Subayların Anında Ödüllendirilmesi:
“30 Ağustos günü biz Karahisar’da idik ve harekâtı bizzat idare ediyorduk. Atatürk, rahmetli 1 nci Ordu K.na, Nurettin Paşa’nın yanına gitmişti. Mareşali da 18 Kuzeye 2 nci Orduya göndermişti. Bizzat bu Komutanlara yardım için. Biz bütün harekâtı idare ediyorduk. 30 Ağustos günü öğleye doğru gelen raporlardan düşmanın tamamıyla ihate19 edildiğini öğrenince, sabah olunca otomobilimizle derhal o istikamete hareket ettik. İsmet Paşa ile beraber. Çal köyüne varınca, köyde hiç kimseye rastlayamadık. Baktık bir köylü tepeden iniyor. “Dayı ne var ne yok?” diye sorduk “Bitti, şu tepeye çıkın da görün” dedi. Tepeye çıktığımızda ne görelim. Bütün Eğer’deki kolordu ve diğerleri kamilen kuzeyden, 1 nci ordu güneyden, 2 ordu ile sarılmış ve tamamen düşman topyekün elimize esir düşmüştü. Bu işler bittikten sonra evvelâ bir köyde toplandık, akşama doğru Dumlu köyüne geldik.
Bu köyde fakir bir ailenin evinin damının üstüne Atatürk’ün çadırını kurdurduk. Bu damın önüne de Mareşalin, İsmet Paşanın ve diğer karargâh arkadaşlarımın çadırlarını kurdurduk. Geceyi orada geçirdik. O gece birçok esirler getirmişlerdi, onlar da bizim çadırlarımızın önünde geceyi geçirdiler. Ben gelen raporlardan bazı mühimlerini Atatürk’e götürdüğüm zaman Atatürk vaziyetten çok memnun görünüyordu. Bana dedi ki “Başta kendin olmak üzere Miralay Sami Bey20, Miralay İzzettin Bey21, Miralay Osman Bey’in22 Livalığını (Tümgeneralliğini), Fevzi Paşanın Mareşalliğini, İsmet Paşanın Korgeneralliğini yazınız” dedi. Biz de bu esas üzerine inhalarını yazdık. Yaveri Salih Bey bu inhaları Ankara’ya Büyük Millet Meclisine arz edilmek üzere götürdü. Telefonla meclise bildirdi. Meclis gece toplanarak inhaları kabul etti ve gece yarısı 12.00 ye doğru çıkıp geldi23. Biz Tümgeneral olduk. Bizim yıldız koymakla rütbelerimiz takıldı, fakat Mareşale çiçek yapmak gerekiyordu. Bir kağıt üzerine çiçek yaptık, Mareşal İzmir’e kadar öyle gitti.”
BİR TÜRK ANASI
“Dumlu’da (Dumlupınar’da) Atatürk’e bir rapor arzetmek üzere dama çıkarken o damın sahibesi kadın bana dedi ki “Oğlum Paşaya mı gidiyorsun” Eteğine sarılmış iki adet yumurta çıkardı. “Düşman hiç bir şey bırakmadı şu iki yumurtacığım kaldı, bunları paşaya götürün paşa bunları yesin”. Atatürk’e götürüp verdiğim zaman gözleri yaşardı. “Bunları pişirtirin yiyeceğim” dedi emir neferine.
Dipnot;17 Org. Asım Gündüz (1880-1970); Birinci Dünya Harbine Suriye Filistin cephesinde Kor. ve Or. Kur. Bşk. ve Tüm. K., İstiklâl Harbine Batı Cephesi Kur. Bşk. olarak katıldı. Cumhuriyet Döneminde Kor. K. lığı ve 14 sene (1929-1940) Gnkur. 2 nci Bşk.hğı yaptı. 1945’de emekli oldu. Kütahya Milletvekili olarak Meclise katıldı.
18 Mareşal Fevzi Çakmak
19 Kuşatıldığını.
20 Korg. Kemalettin Sami Gökçen (1884-1934). Çolak Kemal olarak tanınır. Kahramanlığı ile ün yapmıştır. Muharebe sahasında aldığı yaraların sayısı —çokluğu nedeniyle tartışmalıdır.
21 Org. İzzettin Çalışlar (1882-1951). Atatürk’ün 19 ncu Tüm. de, Anafartalar Grubunda ve 2 nci Ordu’da Kur. Bşk. idi.
22 Tümg. Osman Nuri Koptagel (1874 - 1942)
23 Başkomutanın terfiler hakkındaki emirleri ile terfi eden Kor. ve Tüm. K. larının listesi “Türk İ.H. II nci Cilt Batı Cephesi 6 ncı Kıs. III ncü Kitap, Büyük Taarruzda Takip Harekâtı, Gnkur. Harp Tarihi Bşk. Yayını— 1969” adlı eserin s. 251-253’nde mevcuttur.
[ALINTI]
Dr. İsmet Görgülü
ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 11, Cilt IV, Mart 1988
Bazı anılar, ya sadece sohbetlerde kullanıldı, kaleme alınmadı, ya da hafızalarda kalarak sahibiyle beraber mezara gömüldü.
Kaleme alınmıyanlardan Mustafa Kemal’le ilgili sesli belgelerden bazı anılar tesbit ettim.
Anılara geçmeden önce, tesbitleri üzerine açıklama yapmak istiyorum:
Kara Harp Akademisi birinci öğretim üyeliğim döneminde Kr. Hrp. Ak. K. (1982-1984) Tuğg. Sayın Yılmaz Tezkan’dan; “Radyo evlerinden, komutan ve gazilerin seslerinin derlenmesi” emrini aldık. Konu, yetişecek kurmay subayların karakter eğitimi yönünden önemli idi. Kısa sürede; Ankara, İstanbul ve İzmir radyo evleri ile temasa geçerek; emri yerine getirdik. Bu çalışmamız sırasında radyo evleri ses arşivlerinin (Diskotek) ayrı olduğunu, birisinde olanın diğerinde olmadığını öğrendik. Ve neticede Türkiye’de ilk defa komutan ve gazilerin harp hatıralarını ihtiva eden ses kayıtlarını bir merkezde toplamış olduk. Bunlar şu anda 37 adet kaset band halinde Kara Harp Akademisi kitaplığındadır.
Türk çocuğu, büyük emeklerle bu sesleri kaydeden T.R.T. elemanlarını daima şükranla anacaktır.
I. TÜMGENERAL CEMİL CONK’ ANLATIYOR:
“Conk Bayırı’nda 2 gün yanyana savaşmış ve kendisiyle hiç tanışmamış olduğum Mustafa Kemal’i, 9 Ağustos gecesi Anafartalar Grubu Komutanlığına tayininden ve emri altına girdikten sonra tanıdım. 9 Ağustos taarruzundan önce 9 Ağustos gecesi Anafartalar Grubu Komutanlığına Mustafa Kemal getirilmişti. Bundan sonra bu değişikliği kıtalara bildiren 9 Ağustos’ta yapılması emrolunan taarruzun evvelki komutanı Fevzi Beyin2 emir ve terkibine göre yapılacağı bildiriliyordu. Onun bu emri taarruza az zaman kaldığı için bulduğu en pratik hal tarzı idi. Bu küçük misal M. Kemal’in çok sade görüş sahibi bir komutan olduğunun misalidir.”
Milli Mücadeleyi Mustafa Kemal’den Başkası Kazanamazdı:
“.... İşte onun hayran olduğum cephelerinden birisi de, 10 Ağustos sabahı süngü takmış iki Alayla, bir kurşun atmadan, İngilizler’e hücum ve onları yapışmış oldukları Conkbayır’ı tepesinin yamaçlarından aşağıya atışı; destanı cesaret, maharet ve fedakârlık örneğinin, örnek bir şahaseridir. Emri altında bulunduğum müddet zarfında Mustafa Kemal’i ciddî, vakur, temkinli kendinden emin, itibar ve tolerans sahibi çok değerli bir komutan olarak tanıdım. Anafartalar zaferini, daha doğrusu Çanakkale zaferinin kesin neticesine tesiri şüphesiz olan, 10 Ağustos süngü hücumunu3 Mustafa Kemal’den başka hiç kimse yaptıramadı ve yaptıramazdı. Millî Mücadelemizi de Mustafa Kemal’den başka hiç kimse başaramaz ve büyük zaferi kazanamazdı.”
Dipnot; 1 Tümg. Cemil Conk (1983-1963) Çanakkale Muharebelerine başlangıçta Güney Cephesinde, Seddülbahir bölgesinde alay komutanı olarak katıldı. 1915 Ağustosu başından itibaren Kuzey Grubunda Conkbayın’nda Yarbay rütbesi ile Tümen Komutanı olarak (8 ve 4 ncü Tüm.) çarpıştı. Mustafa Kemal’in emrinde 4 ncü Tüm. K. idi. Soyadını Conkbayırı muharebelerinden almıştır. Eserleri arasında “Çanakkale Conkbayırı Savaşları” adlı kitabı mevcuttur.
2 Albay Fevzi (Mareşal Fevzi Çakmak değildir.) Saros Grup Komutanı iken 7 Ağustos 1915’te Anafartalar Grup K. lığına atandı. Aynı gün saat 14.00’de Anafartalar bölgesine geldi. 8 Ağustos’ta Anafartalar Taarruzunun yapılması emrini aldı. Ancak bu taarruzu yapacak olan tümenler (7 ve 12 nci) Saros bölgesinden Anafartalar’a henüz intikal halinde idiler. Birliklerin 8 Ağustos sabahına ancak intikallerini tamamlıyabileceklerini, dinlendirmeden taarruza sokulmalarının uygun olmayacağını, ileri sürdü. Taarruzun 9 Ağustos’ta yapılmasını teklif etti. Bunun üzerine 8 Ağustos’ta görevinden alındı ve yerine, gece saat 21.45’de Alb. Mustafa Kemal atandı.
3 IO Ağustos süngü hücumunu, bilindiği gibi, kaynaklarımız; Alb. Mustafa Kemal’in kırbacını havaya kaldırıp aniden indirmesiyle başlattığını ifade ederler. Hatta Atatürk; Uluğ İğdemir tarafından yayınlanan “Atatürk’ün Anafartalar Muharebelerine Ait Hatıraları” TTK. 1943 s. 66’da; kırbacı ile hücumu başlattığını anlatmaktadır. Yakın dönemde yayınlanan bir TV. programında ise; o muharebede emir subaylığı yapmış olan Sami isimli bir gazi tarafından; Atatürk’ün kırbacı ile değil bir erin portatif küreği ile hücumu başlattığı anlatılmıştır. Anlatan, olayı yakınen gördüğünü, sabah alacakaranlığında kırbacın hücuma kalkacak erler tarafından görülmiyeceği için Atatürk’ün bir erin küreğini kaldırıp aniden indirmesiyle hücumu başlattığını ifade etmiştir.
2. ALBAY ŞEFİK AKER4 ANLATIYOR:
Atatürk’ün Astlarının Yetki ve Sorumluluklarına Saygısı:
“... Atatürk öyle bir komutan idi ki, basarı için mesuliyeti kabullenen ve şahsî teşebbüs temayüllerini taşıyan maiyet arkadaşlarının heveslerini kırıcı veya selâhiyetlerini kısıcı değil, bilâkis olanca müsamahakârlığı ile teşvikçisi idi. Bir olayı arz edeyim.
Bir gün Fırka (Tümen) İstihkâm Bölük Komutanı geldi. Bana dedi ki, “Fırka K. lığının emri ile siperlerinizi mazgallıyacağız, siperlerinizi kalas ve toprakla örteceğiz, bize yardımcı erler veriniz” dedi. Ben, bu iş zararlıdır, istemem dedim. O, bu iş Kolordu K. lığından gelen emrin5 gereği için yapılacaktır. Ben şimdi ne diyeceğim dedi. Ben; bu hattın müdafaa ve muhafazasından mesul benim, benden bunu istesinler, askerlerimi kendi elimle hapsedemem. Benim için bu cevabı verdi dersin dedim. O döndü gitti. Fırka Kurmay Başkanı İzzettin Çalışlar ile beraber bu cevabımı Mustafa Kemal’e arz ederler. Başka bir komutan olsa idi, bu sadıkane cevabımdan emrimi çevirdi diye içerliyerek, emrini icra ettirmeye ısrar ederdi.
Atatürk ise; “O, mesuliyetinin farkındadır, bırakınız” cevabını vermekle maiyetinin selâhiyetine ve mesuliyetine hürmet etmiş oldu. Hakikat şu idiki, zamanın ağır silâhları karşısında bu mahsuru sezmiştik. Nitekim burada tahminen bir ay sonra, İngiliz’lerin 6 Ağustos hücumlarında, Kanlı Sırtta, başka Fırkaya mensup bir alayın düşmanın ağır obüs ateşleri altında parçalanmış kalaslar ve topraklarla tıkanmış mazgallardan, tek bir tüfek atışı yapmaksızın uğradığı felâketin ve siper kaybının sebebi, o fırka siperlerinin kamilen örtülmüş ve mazgallanmış olmasındandır. Diğer taraftan aynı şiddetli obüs ateşlerinden bizim 19. Fırkamıza düşmanın tam üç defa yaptığı hücumların, çok ağır hezimete uğramasının sebebi de, bütün siperlerimizin; mahzuruna binaen; örtülmemiş olmasındandır. İşte Atatürk’ün semereler yaratan yüksek komutanlık vasıflarından bu, tarihi bir misaldir.”
Dipnot; 4 Alb. Şefik Aker (1877-1964), Çanakkale kara muharebelerinin üçüncü gününde (27 Nisan) alayı ile beraber (27 nci A.) 19 ncu Tüm. K. Yb. Mustafa Kemal’in emrine verildi. 8 Ağustos’a kadar, yaklaşık 3,5 ay birlikte çalıştılar. Mustafa Kemal, Anafartalar Gr. K. olunca, 19 ncu Tüm. K. oldu.
5 Emri veren 3 ncü Kor. K. Yanyalı Esat Paşadır.
3. AKINCI SÜVARİ MÜFREZE KOMUTANI ASTEĞMEN ABDURRAHMAN ÖZGEN6 ANLATIYOR:
“... Bir gün yine baskından dönüşümde kar yağıyordu, aylardan marttı, Eskişehir’e gittim yaralarımı sardırdım, Mustafa Kemal Paşa da oraya gelmiş, bir masa atmışlar. Oturmuşlar, burada kimi bekliyorlar bilmiyorum. Bir kalabalık toplanmış orada, bir köylüye gidip sordum ve bu kalabalık nedir dedim. Mustafa Kemal geldi dediler, atımdan indim, selâm verdim, hoşgeldiniz kumandanım dedim. Yüzüme şöyle sert sert baktı, tam bir asker bakışla, “Nereden geliyorsun” dedi. Efendim dedim, Eskişehir’den geliyorum, yaralıydım yaralarımı sardırdım, emir aldım tekrar cepheye dönüyorum, elimde gizli bir zarf var, dedim. “Peki, ne zamandan beri askersin” dedi. Doğduğumdan beri askerim dedim. Paşa hafif gözünün altında baktı; “Peki hangi alaydansın?” dedi.
Ben Akıncı Süvari Alayındanım dedim. “Peki ama senin hakkında şikâyet var” dedi. Hayrola kumandanım dedim7 Paşa sağa döndü, sola döndü Salih Bozok’a döndü; “Bak” dedi “Bunun gibi vatanperverler oldukça benim hiç gözüm arkada kalmaz” dedi. “Hiç maaş almadın mı” dedi, almadım dedim. Çıkardı cebinden 10 lirayı bana verdi, zaten 20 lira parası vardı, Paşam dedim siz de benim gibi maaş almıyorsunuz, sizde de zaten para yok dedim. Ben bunu almış gibi kabul ettim, varolun, sağolun, Allah başımızdan eksik etmesin sizi dedim. Alamıyacağım dedim. Kızdı ve al dedi. Peki paşam dedim alırım, ancak imzalarım dedim. İmzalanır deyince gözleri yaşardı, o bir gurur iftihar sevinci yaşlarıydı. Elinde kurşun kalem vardı, dolma kalem değildi, onunla “Biricik Hatırası Mustafa Kemal” diye yazdım. Bu para halen elimde, mevcuttur, hatıra olarak saklıyorum, inşallah bunu televizyonda göstereceğim, vatandaşlar da görsünler. O zaman bana dedi ki; “Mümkün olduğu kadar fazla cephane ve fazla silâh elde etmeye bakın. Gene şimdi emir vereceğim, 14 ncü Süvari Fırkasının cephanesini ve malzemesini nereden bulursan alacaksın ve kendin götüreceksin” dedi. Emredersin paşam dedim ve elini öptüm ayrıldım...”
Dipnot; 6 Yedek Subay olarak İstiklâl Harbine katılan Abdurrahman Özgen; İzmir’in Yunanlılar tarafından işgaline tanık olmuş; Yunanlıların yaptıkları mezalimi görmüş; Manisa, Alaşehir, Aydın, Nazilli bölgelerinde, Kuva-yı Milliye içinde Yunanlılarla çarpışmış; Anzavur’un tenkiline katılmış; Fahrettin Altay’ın Süvari Kolordusu ile millî mücadeleye başladığı yer olan İzmir’e girme şerefine erişmiş kahraman bir gazimiz. Başından geçenleri 40 dk.süre ile anlatmaktadır. Rahmetli olduysa ruhu şad olsun.
4. TÜMGENERAL İSMAİL HAKKI TEKÇE ANLATIYOR:
MUHAFIZ ALAYI’NIN KURULUŞU:
“Şimdi ben huzurlarınızda bu defalık, maiyetlerine giriş tarihinden başlayan bir hatıramla yetineceğim:
3 ncü Kafkas Tümeninden seçilip Ankara’ya geldiğim 16 Nisan 1920 tarihinde şimdiki İş Bankası Genel Müdürlüğünün bulunduğu yerde kendilerine katıldım. Kendimi takdim ettim. Merhum Halit Paşa’nın mektubunu okuduktan sonra merhum Salih Bozok’a o zamanki Heyet-i Temsiliye karargâhı olan ziraat mektebinde üst katta bir oda hazırlamalarını emrederek refakat zabitliği vazifesine başladım. Bu temiz samimî sözlerle çelik iradeli gözlerin altında sevindim. 23 Nisan 1920 Cuma günü B. M. Meclisi açıldı. B.M.M. Başkanı olan Mustafa Kemal Paşa geceli gündüzlü çalışıyor, millet ve memleketin mukadderatına el koymuş olan Meclisin vazifesinde muvaffak olacağım, yobazları ikna ediyordu.
— Şimdi sizlere Muhafız Alayı’nın nasıl kurulduğunu anlatacağım : Temmuz 1920 tarihinde Kuva-yı Seyyare Komutanı Çerkez Ethem silâhlı seçme maiyet ve avanesiyle cepheden Ankara’ya, Mustafa Kemal Paşa ile görüşmek üzere geliyor. Bu tarihte Mustafa Kemal Paşa Ankara istasyonundaki kalem-i mahsus binasında ikamet etmekte. Çerkez Ethem binanın üst katında Mustafa Kemal Paşa’ya mülâki oldu. Silâhlı maiyeti sokak kapısından salon kapısına kadar her merdiven basamağında birer kişi olmak üzere 20’den fazla efrat, yer almıştı. Bizim karargâhımızda ise nöbet tutacak bir tek askerimiz yoktu. Ethem maiyeti ile ayrılıp gittikten sonra biz maiyet arkadaşlar, Paşanın huzuruna çıktık. O zaman Ankara Valisi ve Komutanı olan Nuri Bey (Nuri Conker)e; Kuva-yı Seyyare ile aramızda itimatsızlık olduğunu, merdiven basamaklarında Ethem’in maiyetinin yer aldığını ve hiç olmazsa bir muhafız olarak bir takım teşkil etmek üzere müsaadelerini istirham ederken, Mustafa Kemal Paşa ne görüştüğümüzü bana sordu. Ben izahat vermek istemedim. Kendileri anlamak istediklerinde ısrar ettiler, ifademi aynen tekrar ettim. Ben senin işine karışmam diyerek, ben müsadeyi aldım.
18 Temmuz 1920 tarihinde muhafız takımını teşkil ettim. Eskişehir’e trenle yaptığımız seyahatlerde muhafızlardan memnun olduğunu ve bunu bir bölük yapmaklığımı emrettiler.
Kısa bir zamanda emirlerini yerine getirdim. 27 Aralık 1920’de İmalât-ı Harbiyenin batısındaki düzlükte at koşusu devam ederken, Şark Cephesi Komutanı General Kazım Karabekir’den, Kars’ın alındığına dair şifre geldi. Mustafa Kemal Paşa memnun oldu ve “Karabekir Paşanın bu muvaffakiyeti bizim bundan sonra yapacağımız hareketlerde büyük destek olacaktır” dediler. Ve bana da Koşudan sonra bölüğümü toplamaklığımı ve Ankara’da yeniden teşkil edilmekte olan Jandarma Tb. nun Komutanı Kemal Bey’i de çağırmamı emrettiler.
Ankara istasyonundan şehre giden yolun doğusunda Jandarma Taburu batısındaki bataklık kısımdan da bizim Muhafız Bölüğü taarruz vazifesi almıştı.
Biz hedefimize ulaştığımızda J. Tb. henüz incesu bataklığında kalmıştı. Akköprü yoluna vardığımız zaman, Paşa otomobili ile geldi ve beni çağırarak, bölüğün hareketinden talim ve terbiyesinden çok memnun olduğunu, tabur yap diye emir verdiler. Hazırladığım kadroya göre tabur teşkilâtına geçtim. Öğle yemeği esnasında mevcudumuzun 750’yi bulduğunu bildirdiğim zaman “Ethem Ankara’ya gelip Meclis azalarını ayaklarından B.M.M. önünde asacağını meclisteki adamlarına bildirmiş, şimdi gelsin görelim” diyerek memnuniyetini ishar ettiler.
Nihayet Garp Cephesinden Ethem’in isyan ettiği, Kütahya’daki birliklerimize baskın verdiği ve Yunanlı’lar ile birlikte taarruza geçtikleri raporları geliyordu. Nihayet neticede 1 nci İnönü Zaferi kazanılmıştı. Ethem kuvvetleri dağılmış, kendisi Yunanlılara sığınmaya mecbur edilmişti.
Garp Cephesinde ciddî muharebe safhaları başladı.
Taburumla II nci İnönü, Sakarya birinci kısım ve Kütahya ve Eskişehir muharebelerine iştirak ettim. 2 nci Sakarya muharebesi başlamadan evvel taburumu Ankara’ya celpettiler.
— 2 nci Sakarya muharebesi başlamadan evvel, cephe üzerinde atla dolaşırken üzengiden ayağı kayıp attan yere düşüyor. Köprücük kemiği zedeleniyor. Ankara’ya tedavi için geldiler, doktorlar yatağında bir hafta kalmasını tasvip ettikleri halde, “Beni Başkomutan tayin ettiler, bir hafta değil 1 gün kalamam, 2-3 gün içinde düşmanın Sakarya Cephemize taarruzu muhakkaktır ve bana sen hemen taburunla Sincan köyüne hareket et sana bir şifre versinler düşman harekâtında muvaffak olursa Mihalıççık ormanlarında 1 nci Grup K. nı Kazım Beyin (Özalp) emrine girerek gerilla yapacaksın, aksi takdirde seni sol kanada göndereceğim” dedi. Sincan köyünde aldığım 2 nci emirle trenle Polatlı’ya gittim. Taburumla Sakarya muharebelerine katıldım.”
5. ORGENERAL FAHRİ ÖZDİLEK8 ANLATIYOR:
Mustafa Kemal’in Sakarya’da Attan Düşerek Yaralanması:
“.... Hizmetlerimiz cephede devam ederken alay komutanına tümen karargâhından kapalı bir yazı geldi. Alay komutanı bize sadece bunu söyledi: Çok büyük adamlar alay konma bölgesine geleceklermiş, birkaç güne kadar. Onlara at hazırlayacağız. Biz, bölükler de büyük kumandanlar binsinler diye en güzel atları hazırladık. Alay komutanı da kendi atını en büyük kişiye ayırdı, binek olarak. Bu hazırlığımız birkaç gün devam etti. Günlerden birgün otomobillerle M. Kemal Paşa, İsmet Bey9, Mareşal Fevzi Çakmak10, Şükrü Naili Bey 11, Ali Hikmet Bey 12 ve bunların kumanda ettikleri kıtaların Kh.larında kurmay subaylar ve onların emir subayları geldiler. Atlara bindiler, yakında bir tepeye çıktılar. Kıtalarımız çekilirse Sakarya nehrinin hangi deresini önüne alarak muharebeyi hangi arazi kesiminde daha iyi yapabilir diye. Onlar araziyi kıymetlendirmeye çalışıyorlar. Askerî çalışma evvelâ karargâhta, haritada olur, sonra harita araziye tatbik edilir. Onlar da bunu yapıyorlardı.
Haritayı yaydılar, cihetine koydular. Ben koruyucu (muhafız) bölük komutanı, bir takımımla bulunuyorum. Alayımızın kumandanı emir subayı, alayımızın doktoru da ayrıca bulunuyor. Ötekiler de atlarıyla falan gelmişlerdi. Haritayı cihetine koydular ve araziyi tetkik ettiler. Bir aralık M. Kemal Paşa sol gerisine şöyle bakarken şu sivri T. yi bulun haritada dedi. Haritaya bakanlar Mangal Dağı dediler. Çok mühim orası dedi, oraya gidelim. Orası kilit noktasıdır orayı bir görelim dedi. Gerekirse mevzinin sol kanadını oraya dayamak için falan. Oraya gidelim isteği üzerine herkes haritaları toplamaya çalıştı. Biz de atlarımıza bindik. M. Kemal Paşa da alay komutanımızın ayırdığı atın yanına gitti, sol ayağını üzengiye soktu, hayvanın dizginlerini toplayıp yelesinden bir tutam tutmadan üzerindeki elbiseden “hışşt” sesi çıktı, hayvan ürktü, bir adım sağa fırlayabildi. Atatürk’ün ayağı üzengide takılı kaldı. Hayvan sağa gidince Atatürk sola doğru yıkıldı, kaburgasının üzerine yere düştü. Yumruk kadar bir taşa çarpan kaburgasıyla Atatürk baygınlık geçirdi. Hemen indik. Benim seyisim Yozgatlı Ahmet, Alay Kh.ından kunduracı Ahmet yanına koştuk. Göğsünü açtım, matarayla su serptik falan. Bu sırada doktorumuz yetişti. O sıhhiye erlerine beşik yaptırarak Atatürk’ü 400 m. ilerde alay komutanının karargâhı, yeni muhtar odasına13 götürdüler. Atatürk’ü sedire uzattılar.
Rahmetli Mareşal 14, Atatürk’ün baş tarafında bir iskemlede oturdu, ayak ucundaki boşlukta da sedire İnönü oturdu. Biz de içerdeyiz. Bizim alay doktoru sıhhiye erlerinin yardımı ile Atatürk’ün fanilasını kaldırdı. Epeyce yokladıktan sonra kırık yok dedi. Ezik var, çatlak olabilir ama, daha çok ezik olabilir. Paşamızın Mangal Dağına gitmesi uygun değil, dinlenmesine ihtiyaç var. Biz bu haberi işitinceye kadar Atatürk’e birşey oldu diye üzülmüştük. Bu haber bizi ferahlattı. Atatürk biraz sonra iyice kendine geldi, otomobiline bindi. Polatlı yoluyla Ankara’ya döndüler”15
Dipnot; 8 Org. Fahri Özdilek (1908 - ) İstiklâl Harbine genç bir subay olarak katıldı. Cumhuriyet döneminde Ordu. K. lığına kadar yükseldi. 27 Mayıs 1960’dan sonra Başbakan Yardımcılığı, MBK. Üyeliği, MSB. lığı, daha sonra Tabii Senatör olarak görev yaptı. Halen millet vekilidir.
9 İsmet İnönü; o tarihte Batı Cephesi Komutanı Mirliva İsmet Paşa
10 O tarihte 1 nci Ferik (Orgeneral) ve Genelkurmay Başkanı idi.
11 Korg. Şükrü Naili Gökberk. Albay rütbesi ile 15 nci Tüm. K. idi.
12 Korg. Ali Hikmet Ayerdem. Albay rütbesi ile Millî Müdafaa Vekâleti müsteşarı idi.
13 Olay İnlerkatrancı köyünün 400 m. güneyinde geçmiştir.
14 Mareşal Fevzi Çakmak
15 O dönemde Batı Cephesi Kurmay Başkanı olan Org. Asım Gündüz, anılarında bu olayı kısaca anlatır ve tanık olduğunu da ifade eder. Bakınız “Garp Cephesi Kurmay Başkanı Asım Gündüz Hatıralarım.” Kervan Yayınları İst. 1973 s. 58-59
6. ORGENERAL FAHRETTİN ALTAY16 ANLATIYOR:
Atatürk’ün Büyük Taarruzda Komutayı Bizzat Ele Almasının Nedeni:
“... Bazı kimselerin, bu savaşın idaresini cephe komutanına bırakmıyarak kendisinin ele almasının sebebini anlamakta müşkülât çektiklerini söyledikleri işitilmiştir. Bu sebep açıktır. Atatürk’ün kesin sonuç almak istediği bu savaşta, kendisini yanı başında görecek askerlerimizin manevî kudretinin çok artacağını hesapladığı gibi, % i ihtimalle savaşı kazanamama halinde, yüksek bir vicdan icabı, mesuliyeti kendilerinde bulundurmak istemeleridir.”
Çalıştılar, kazanamadılar, feda oldular
“İstiklâl mücadelelerinin başladığı senelerde bazı ecnebiler bana demişlerdi ki; Mustafa Kemal’in arkasına düşmekte ne fayda görüyorsunuz. İttihat ve Terakki erkânı, arkadaşlarını düşman eline bırakıp kaçtılar. Bu adamın da sonunda böyle yapmayacağını ne biliyorsunuz? Dediler. Cevap vermedim, gülümsemekle yetindim. Ankara’ya gidip Mustafa Kemal’le görüştüğüm zaman, Mustafa Kemal’e sordum. Bu işte muvaffak olamadığınız zaman ne yapmak istiyorsunuz, cevap olarak dedi ki; “Muvaffak olacağıma eminim fakat uzak bir ihtimalle muvaffak olamazsam çekile çekile sağ kalanlarla vatanın son noktasına kadar savaşarak canlarımızı veririz. Milletimizden sağ kalanlarından birisi çıkar da mezarımızın başına “Çalıştılar, Kazanamadılar, Feda Oldular diye bir taş dikerse, işte, bizim mükâfatımız bu olur.” Bu sözleri dinlerken gözlerim yaşardı. Kendisi bu soruyu ne sebeple sorduğumu sordu. Sorularını cevapsız bıraktığımı anlattım. O “Gafiller” diyerek acı bir tebessüm etti”.
Dipnot; 16 Org. Fahrettin Altay (1880-1974), Balkan Harbine Aşiret Süvari Tug. K., 1 nci Dünya Harbine Tüm. ve Kor. K., İstiklâl Harbine 5 nci Süvari Kor. K. olarak katıldı. On sene (1934-1944) 1 nci Or. K. lığı yaptı. 1945’de emekli oldu. 1946’da Burdur Milletvekili olarak Meclise girdi.
7. ORGENERAL ASIM GÜNDÜZ17 ANLATIYOR:
30 Ağustos Zaferi Üzerine Meclisin Gece Toplantıya Çağrılarak Subayların Anında Ödüllendirilmesi:
“30 Ağustos günü biz Karahisar’da idik ve harekâtı bizzat idare ediyorduk. Atatürk, rahmetli 1 nci Ordu K.na, Nurettin Paşa’nın yanına gitmişti. Mareşali da 18 Kuzeye 2 nci Orduya göndermişti. Bizzat bu Komutanlara yardım için. Biz bütün harekâtı idare ediyorduk. 30 Ağustos günü öğleye doğru gelen raporlardan düşmanın tamamıyla ihate19 edildiğini öğrenince, sabah olunca otomobilimizle derhal o istikamete hareket ettik. İsmet Paşa ile beraber. Çal köyüne varınca, köyde hiç kimseye rastlayamadık. Baktık bir köylü tepeden iniyor. “Dayı ne var ne yok?” diye sorduk “Bitti, şu tepeye çıkın da görün” dedi. Tepeye çıktığımızda ne görelim. Bütün Eğer’deki kolordu ve diğerleri kamilen kuzeyden, 1 nci ordu güneyden, 2 ordu ile sarılmış ve tamamen düşman topyekün elimize esir düşmüştü. Bu işler bittikten sonra evvelâ bir köyde toplandık, akşama doğru Dumlu köyüne geldik.
Bu köyde fakir bir ailenin evinin damının üstüne Atatürk’ün çadırını kurdurduk. Bu damın önüne de Mareşalin, İsmet Paşanın ve diğer karargâh arkadaşlarımın çadırlarını kurdurduk. Geceyi orada geçirdik. O gece birçok esirler getirmişlerdi, onlar da bizim çadırlarımızın önünde geceyi geçirdiler. Ben gelen raporlardan bazı mühimlerini Atatürk’e götürdüğüm zaman Atatürk vaziyetten çok memnun görünüyordu. Bana dedi ki “Başta kendin olmak üzere Miralay Sami Bey20, Miralay İzzettin Bey21, Miralay Osman Bey’in22 Livalığını (Tümgeneralliğini), Fevzi Paşanın Mareşalliğini, İsmet Paşanın Korgeneralliğini yazınız” dedi. Biz de bu esas üzerine inhalarını yazdık. Yaveri Salih Bey bu inhaları Ankara’ya Büyük Millet Meclisine arz edilmek üzere götürdü. Telefonla meclise bildirdi. Meclis gece toplanarak inhaları kabul etti ve gece yarısı 12.00 ye doğru çıkıp geldi23. Biz Tümgeneral olduk. Bizim yıldız koymakla rütbelerimiz takıldı, fakat Mareşale çiçek yapmak gerekiyordu. Bir kağıt üzerine çiçek yaptık, Mareşal İzmir’e kadar öyle gitti.”
BİR TÜRK ANASI
“Dumlu’da (Dumlupınar’da) Atatürk’e bir rapor arzetmek üzere dama çıkarken o damın sahibesi kadın bana dedi ki “Oğlum Paşaya mı gidiyorsun” Eteğine sarılmış iki adet yumurta çıkardı. “Düşman hiç bir şey bırakmadı şu iki yumurtacığım kaldı, bunları paşaya götürün paşa bunları yesin”. Atatürk’e götürüp verdiğim zaman gözleri yaşardı. “Bunları pişirtirin yiyeceğim” dedi emir neferine.
Dipnot;17 Org. Asım Gündüz (1880-1970); Birinci Dünya Harbine Suriye Filistin cephesinde Kor. ve Or. Kur. Bşk. ve Tüm. K., İstiklâl Harbine Batı Cephesi Kur. Bşk. olarak katıldı. Cumhuriyet Döneminde Kor. K. lığı ve 14 sene (1929-1940) Gnkur. 2 nci Bşk.hğı yaptı. 1945’de emekli oldu. Kütahya Milletvekili olarak Meclise katıldı.
18 Mareşal Fevzi Çakmak
19 Kuşatıldığını.
20 Korg. Kemalettin Sami Gökçen (1884-1934). Çolak Kemal olarak tanınır. Kahramanlığı ile ün yapmıştır. Muharebe sahasında aldığı yaraların sayısı —çokluğu nedeniyle tartışmalıdır.
21 Org. İzzettin Çalışlar (1882-1951). Atatürk’ün 19 ncu Tüm. de, Anafartalar Grubunda ve 2 nci Ordu’da Kur. Bşk. idi.
22 Tümg. Osman Nuri Koptagel (1874 - 1942)
23 Başkomutanın terfiler hakkındaki emirleri ile terfi eden Kor. ve Tüm. K. larının listesi “Türk İ.H. II nci Cilt Batı Cephesi 6 ncı Kıs. III ncü Kitap, Büyük Taarruzda Takip Harekâtı, Gnkur. Harp Tarihi Bşk. Yayını— 1969” adlı eserin s. 251-253’nde mevcuttur.
[ALINTI]