Rengarenk Minderler..
Gözlerim yerde düşünüyorum. Annem öyle ateşler içinde önümde yatıyor. Aklıma nereden geldiyse, annemin diktiği minder’ler geldi.
Öylesine zenginiz ki… Anadolu zengin… Büyüklerimizin bakışı zengin… ürettikleri zengin.
Örnek “Minder”
Ne zaman annemin gelinlik hediyesi “Zenith Dikiş makinesında” tak tuka tak tuka bir şeyler dikerken görsem; hep bildiğim eskileri bir şeylere çeviriyordur.
Bakmışsın; eski çarşaf, diğer çarşafa “yama” olmuştur. Bakmışsın Babamın iç donunun bir tarafı yamanmıştır. Ya da gömleği. Bahçede çalıştığı tüm gömleklerinde ve pantolon dizlerinde yaması vardır. Kolay değil elbet Fındık yetiştirmek; dizin üzerinde eğilir, bahçe de ocakların içini temnizlersin.
Gübre çuvalları yıkanmış, çadır olmak için kesilip biçilmiştir. Ya dut dökmek için, ya yün yatak altına serilmek için, ya ot taşımak için ebat ebat koca “çarşaf-branda” haline dönüşeceklerdir.
Üşenmez!
Bütün eski bildiklerim; Ya kilim yapılmak üzere şerit haline getirilmiştir. Ya minder yapılmak üzere şekilden şekle gelmiştir.
Ağabeyimlerin, babamın, benim, yeğenlerimin eskileri…
“kızım cenazem olursa, millet ayakta kalmasın, bu minderleri verin altlarına otursunlar” der hep. Üşenmez kınalı eller tek tek sayar 1, 2, 3…15, 16…20, 25, 26…
Sonra itina ile yerleştirilir evin çatı katındaki odaya…
Renk, renk, çeşit, çeşit, boy, boy… Hiç yeni yoktur içlerinde…Ne marka’sı vardır, ne etiketi.
Tek etiket “Kınalı Ellerin dokunuşu”
Yünün aksine içi de çaput doludur minderlerin. Bilmem ki hiç eski kıyafet atılsın, yakılsın.
Ve… düğünlerde, cenazelerde, mevlitlerde, bu minderler görevini fazlasıyla yerine getirir.
Anadolu zengin…biz fakirleştik.
Bilmediğim bir şey daha var; Bizim kadar kıyafetleri hiç olmadı büyüklerimizin.
Bizim kıyafetler; onlarda olsa sanırım onların hiç boş vakti kalmaz…ne kınalı ellerin, ne zenith dikiş makinesinin…
Bildiğim bir şey varsa; biz çok şey kaybettik…
Gözlerim yerde düşünüyorum. Annem öyle ateşler içinde önümde yatıyor. Aklıma nereden geldiyse, annemin diktiği minder’ler geldi.
Öylesine zenginiz ki… Anadolu zengin… Büyüklerimizin bakışı zengin… ürettikleri zengin.
Örnek “Minder”
Ne zaman annemin gelinlik hediyesi “Zenith Dikiş makinesında” tak tuka tak tuka bir şeyler dikerken görsem; hep bildiğim eskileri bir şeylere çeviriyordur.
Bakmışsın; eski çarşaf, diğer çarşafa “yama” olmuştur. Bakmışsın Babamın iç donunun bir tarafı yamanmıştır. Ya da gömleği. Bahçede çalıştığı tüm gömleklerinde ve pantolon dizlerinde yaması vardır. Kolay değil elbet Fındık yetiştirmek; dizin üzerinde eğilir, bahçe de ocakların içini temnizlersin.
Gübre çuvalları yıkanmış, çadır olmak için kesilip biçilmiştir. Ya dut dökmek için, ya yün yatak altına serilmek için, ya ot taşımak için ebat ebat koca “çarşaf-branda” haline dönüşeceklerdir.
Üşenmez!
Bütün eski bildiklerim; Ya kilim yapılmak üzere şerit haline getirilmiştir. Ya minder yapılmak üzere şekilden şekle gelmiştir.
Ağabeyimlerin, babamın, benim, yeğenlerimin eskileri…
“kızım cenazem olursa, millet ayakta kalmasın, bu minderleri verin altlarına otursunlar” der hep. Üşenmez kınalı eller tek tek sayar 1, 2, 3…15, 16…20, 25, 26…
Sonra itina ile yerleştirilir evin çatı katındaki odaya…
Renk, renk, çeşit, çeşit, boy, boy… Hiç yeni yoktur içlerinde…Ne marka’sı vardır, ne etiketi.
Tek etiket “Kınalı Ellerin dokunuşu”
Yünün aksine içi de çaput doludur minderlerin. Bilmem ki hiç eski kıyafet atılsın, yakılsın.
Ve… düğünlerde, cenazelerde, mevlitlerde, bu minderler görevini fazlasıyla yerine getirir.
Anadolu zengin…biz fakirleştik.
Bilmediğim bir şey daha var; Bizim kadar kıyafetleri hiç olmadı büyüklerimizin.
Bizim kıyafetler; onlarda olsa sanırım onların hiç boş vakti kalmaz…ne kınalı ellerin, ne zenith dikiş makinesinin…
Bildiğim bir şey varsa; biz çok şey kaybettik…