Moda Dünyasını Baştan Yaratan Kadınlar
AUDREY HEPBURN
Givenchye olan bağımlılığım, Amerikalı kadınların psikiyatristlerine olan bağımlılığından farksız! demişti Audrey Hepburn. İlk kez 1954 yapımı Sabrina filmi için Hupert de Givenchyle birlikte çalışan yıldız, tasarımcının ilham kelebeği olmasının yanı sıra, döneminin moda ikonu haline geldi.
Funny Face, Paris When It Sizzles ve Breakfast at Tiffanys filmleriyle moda gezegeni üzerindeki çekim gücünü daha da arttırdı. Kadınlar, filmlerdeki Hepburne olduğu kadar, günlük hayatta balıkçı yaka kazaklar, kapri pantolonlar ve babetlerle sade bir stil yaratan Hepburne de hayranlık besliyorlar.
KATE MOSS
Moda fabrikası her yıl yüzlerce model üretiyor ve nadiren de olsa bazı modeller "yeni Kate Moss" adı altında lanse ediliyor. Halbuki modelliğin ötesinde bir mertebede yer alan Kate Moss'un bir varisi olmadığı apaçık ortada. Henüz 14 yaşındayken keşfedilen Moss, 90'ların Twiggy'si oldu. Grunge estetiğiyle şekillenen bu dönemde "heroin chic" adlı aşırı zayıf imajın simgelerindendi. Yıllar, Moss'un lehine işledi ve ünlü model tesirinden hiçbir şey kaybetmedi.
90'lardan bu yana stiliyle sayısız trendin altına imzasını attı. Çabalamadan şık görünmenin kuralları hep ondan öğrenildi. Müzik festivallerinde jean şort ve plastik yağmur botuyla, Londra sokaklarında skinny jean ve babetle, partilerde vintage elbiselerle cool görünmenin mümkün olduğunu moda ahalisine dikte eden o oldu. Bugün Kate Moss ismi bir marka haline geldi. Süpermodel, Topshop ve Longchamp gibi farklı markalar için koleksiyonlar hazırlayarak kendi tarzını yakalamaya çalışanlara "a la Kate Moss" parçalar yaratıyor.
COCO CHANEL
Coco Chanel, modanın gelmiş geçmiş en devrimci şahsiyeti. Onun devrimciliğinin emareleri, hem döneminin en aykırı tasarım fikirlerini üretmesinde hem de bu fikirlerin yıllar boyu geçerliliğini korumasında gözlemlenebilir. En büyük başarısı, kendi ihtiyaçlarından yola çıkarak kadınların gereksinimlerini keşfetmesi oldu. 1900'lerin başında kadınların kuş tüyleri, tüller ve kuru çiçeklerden yapılma abartılı şapkalar taktıklarını fark ettiğinde, onlara süs-püsten arınmış şapkalar yaratarak tasarımcılığa adım attı.
Şapka tasarlayarak başlayan serüveninde ona eşlik eden büyülü kelimeden asla vazgeçmedi: "Sadelik". 1916'ya kadar sadece iç çamaşırlarında kullanılan jarseyi dış giyime uyarladığında da, tüvit etek-ceket takımlar yarattığında da bu kelimeye sıkı sıkıya bağlı kaldı. "Moda, şevkle ve makul bir şekilde ele alınmalı. Bir elbise ne bir trajedi, ne de bir yağlı boya tablodur. Kısa ömürlü ve albenili bir kreasyondur; ebedi bir sanat eseri değil" diyecek kadar realist bir kadındı o. Günümüz modası modernizasyonunu bu realist kadına borçlu.
MIUCCIA PRADA
Miuccia Prada, günümüz modasının gideceği yönü en iyi tayin eden moda tasarımcılarından. Prada ve Miu Miu için hazırladığı koleksiyonlarla daima modanın trend belirliyicilerinden olmayı başarıyor. 1985'te "sıradan" bir naylon çantaya üçgen Prada logosunu ekleyerek "it-bag" fenomenini başlatanlar arasında yer aldığından bu yana, pek çok trendin fitilini ateşleyen o oldu. "Modada bir şeyi gerçekleştirdiğin anda, yeni bir şeyi düşünmeye başlaman gerekiyor. Belki de bu biraz çılgınca. Artık her gün değişimi düşünüyorum" diyen Prada, değişim yaratma mütehassısı.
MARLENE DIETRICH
Ernest Hemingway'in "Sesiyle bile kırabilir kalbinizi. Ve sonra tek bir sözcükle iyileştirebilir yaralarınızı" dediği güçlü bir personaydı Marlene Dietrich. Beyazperdenin gizemli ve görkemli ikonu, androjen bir kimliğe bürünmesine rağmen sinema tarihinin seksapeli en yüksek yıldızlarından oldu.
Kabarelerde sahne aldığında silindir şapka takarak maskülen görünmekten imtina etmedi. Pantolon-ceket takımlar, imajının bir parçasıydı. 1932 yılında "The Sign of The Cross" filminin prömiyerine, kavalyeleri Maurice Chevalier ve Gary Cooper gibi smokin takım giyerek katıldığında büyük bir skandala sebep oldu. İmajı için giyindiğini her zaman vurguladı ve şöyle dedi: "Kendim, toplum, moda veya erkekler için giyinmiyorum."
JANE BIRKIN
Hermes'in en çok arzulanan çanta modeline isim anneliği yapmış olmak, Jane Birkin'in moda üzerindeki tesirini kanıtlıyor aslında. İngiliz aktris ve oyuncu, 60'lar ve 70'lerde bohem ve "tomboy stiliyle modaya ilham periliği yaptı. Bambi gibi incecik ve kırılgan görüntüsünü tamamlayan minicik elbiselerle de, jean pantolonlarla da aynı oranda özgün oldu. Kadınlar, efor sarf etmeden şık görünmek konusunda halen ondan çok şey öğreniyorlar.
PATTI SMITH
Patti Smith, kaleme aldığı "Çoluk Çocuk" adlı kitabında, modayla ilişkisini şöyle tarif eder: "Giyinme meselesine yaklaşımım, Yeni Akım Fransız filminde rol alan bir figüranınkine benziyordu. Birkaç farklı görünümüm vardı. Mesela Dehşet Yolcuları'ndaki Yves Montand gibi kayık yaka çizgili bluz giyer ve boynuma kırmızı fular takardım. Ayrıca yeşil tayt ve kırmızı bale pabuçlarıyla Left Bank Beat görünümüm vardı. Ya da Audrey Hepburn'ün Şahane Macera'daki halini kendime uyarlardım; uzun siyah bir süveter, siyah tayt, beyaz çorap ve siyah Capezio ayakkabılar.
Hangi senaryo olursa olsun, hazırlanmak için ihtiyacım olan süre, genellikle 10 dakikaydı". Müzisyenliğinin ötesinde bir ozan olan Smith, modaya karşı da entelektüel bir yaklaşım geliştirdi. Beş parasız gezdiği yıllarda da, ünlü olduğunda da moda, onun için önem teşkil etti. Androjen stili ve rock'n'roll tavrı, halen modaya etki etmeye devam ediyor.
VIVIENNE WESTWOOD
İngiliz modasının büyükannesi, sıra dışı fikirleri ve anarşist ruhuyla 70'lerden bu yana modaya radikallik pompalıyor. Londra'da punk akımının gelişmesinde başrol oynayan Westwood'un, önceleri öğretmenlik yaptığına inanmak güç. 1965'te Malcolm McLaren'le tanışmalarının ardından ikili, açtıkları butiklerle dönemin anarşist gençliğine hitap eden kıyafet ve aksesuarlar sattılar.
Westwood, 1981'de "Pirates" adlı koleksiyonunu podyuma yolladığı andan itibaren modanın konformizmine karşı duracağını göstermiş oldu. Başkaldırıyı seven tasarımcı, koleksiyonlarına daima kostüm tarihçesinden öğeler ekliyor ve bunları beklenmedik şekillerde yapıyor. Geleneksel İngiliz kumaşları tartan ve Harris tüvidi, 19. yüzyıl giyim kodunun parçaları krinolin ve korse, Westwood'un kreasyonlarını egzantrikleştirme görevini üstlenen öğelerden sadece bazıları. Moda arenasının Westwood'a özgü kışkırtıcılığa her zaman ihtiyacı var.
PHOEBE PHILO
Birkaç sezondur Celine markasının modada yarattığı gözle görülür etkiyi, 2001 -2006 yılları arasında Chloe markası gerçekleştirmişti. Her iki olayın ortak noktası, bu markaların tasarımcılığını üstlenen Phoebe Philo adlı mucize. Önce, "babydoll" elbiseler, bebe yakalı bluzlar, kloş eteklerle kadınlara "girlie" estetiği aşıladı Philo. Ardından kariyerinin zirvesindeyken Chloe'den ayrıldı.
Mazareti günümüzün kariyer kadınlarından beklenmeyecek ölçüde naifti. Philo, çocuğuyla daha çok vakit geçirmek istemişti. Neyse ki, moda dünyasıyla ayrılığı çok uzun sürmedi. Geri dönüşüyle birlikte bu kez Celine, modanın spot ışıklarını üzerine çekti. Philo'nun "girlie" kadınları, yerlerini gerçek kadınlara bıraktılar.
JEANNE LANVIN
20'li ve 30'lu yıllarda modanın modernleşme süreci hız kazanmışken Jeanne Lanvin, geleneksel ve romantik moda anlayışıyla varoldu. Lanvin markasının gelenekçi yaklaşımı, logosunda da kendini gösterdi. Jeanne Lanvin'in kızına elbise giydirirken resmedildiği logo, halen markanın resmi logosu olarak kullanılıyor. Jeanne Lanvin'in en büyük ilham kaynaklarından olan kızı, tasarımcının anneler ve kızları için koleksiyonlar hazırlamasında etkili oldu.
Göğüs bölümü vücuda oturan, etekleri kloş şekilde tasarlanan "robes de style", Lanvin'in modaya kazandırdığı en mühim icatlarındandı. Markasına, parfümden iç çamaşırına, dekorasyon objesinden erkek kıyafetine kadar pek çok farklı parçayı dahil etmesi, yaratıcılığının yanında kıvrak zekalı bir iş kadını olduğunu da ispatladı.
ANNIE LEIBOVITZ
Annie Leibovitz çektiği yüzlerce portre ve moda fotoğrafıyla, modanın görsel lisanını zenginleştiren bir bir fotoğrafçı. 70li yıllarda Rolling Stones dergisi için her deklançöre basışı, onu müthiş bir üne kavuşturdu. Ölümünden saatler önce John Lennonu çırılçıplak bir şekilde Yoko Onoya sarılmışken fotoğraflayarak ismini kült statüsüne taşıdı.
Dergi için çalıştığı 10 yıl süresince tam 142 kapak çekti. 1982de Vanity Fair Dergisi ekbine katıldı ve doygun renklerdeki sürrealist fotoğraflarıyla bu dergiyi de ihya etmeye başladı. 1991de hamile Demi Mooreu çırılçıplak kapağa taşıması, Leibovitz ismini bir fenomene dönüştürdü.
MADELEINE VIONNET
Madeleine Vionnet, Belle Epoque döneminin korse ve bir sürü gereksiz detayla kadın vücudunu cendereye sokan elbiselerini reddeden bir tasarımcı oldu. Verev kesim tekniğinin duaeni kabul edilen Vionnet'nin moda anlayışı, varolan kurallara başkaldırıp kadın vücudunu özgürleştirmekten yanaydı. Bunun için de, elbiselerin kesimleriyle işinin ehli bir şekilde deneyler yapmaktan hiçbir zaman kaçınmadı.
Çizim yapmayan Vionnet, tahta bir oyuncak bebek kullanarak elbise modellerine karar verirdi. Vücudun bir parçasıymış izlenimi veren akışkan elbiselerde, verev kesimler ve drapelelerle mucizeler yaratmayı da bu sayede başardı. Bir ressamdan ziyade heykeltıraşım. Renklerden çok formlara duyarlıyım diyerek moda tarihindeki ayrıcalıklı yerini aldı.