MUHASEBENİN TARİHİ
Muhasebenin Tarihsel Gelişimi: Muhasebede Batı uygulamaları Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde ülkeye girmeye başlamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında sermaye yetersizliği nedeniyle özel sektörün yok denecek derecede az olması, ekonominin devlet eliyle yürütülmesi sonucunu doğurmuştur. Dolayısıyla modern muhasebe uygulamalarına ilk olarak KİT'ler öncülük etmişlerdir. Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemizdeki muhasebe uygulamaları Batı'daki uygulamalarından kopya edilmiştir.
1850 - 1925 Dönemi: Cumhuriyetin ilk dönemlerinde, Osmanlının son dönemlerinden kalan miras vardır. Ülkedeki mevcut Ticaret kanunu, Fransız ticaret kanununun uyarlamasıdır. O nedenle bu yıllarda ülke muhasebe uygulamalarında Fransız etkisi görülür. Ülkemizde muhasebenin belli bir nizama bağlanması 1850 tarihli "Kanunname-i Ticaret" ile başlar. 1807 tarihli Fransız Ticaret Kanununun tercümesi olan bu metin tüccarların tutmakla yükümlü bulundukları defterler hakkında hükümler getirmiştir. Batı memleketlerinde olduğu gibi muhasebe konuları ülkemizde uzun süre Ticaret Muhasebesi veya Genel Muhasebe çerçevesinde kalmıştır.
1926 - 1938 Dönemi: Bu süre içerisinde yürürlüğe giren 865 sayılı Türk Ticaret Kanununun Alman Ticaret Kanunundan alınmış olduğu için anonim şirketler bunların hesapları ile bilançolarını ilgilendiren açıklamalar Alman literatüründen yararlanmak suretiyle gelişmiştir. 1926 yılında yürürlüğe giren Ticaret Kanununda şirket hesaplarının tutuluş şekli ile karın hesaplanması üzerinde durulmuş ayrıca hesap dönemleriyle sınırlı olarak envanter çalışmaları, bilanço ve kar zarar tablolarının düzenlenmesi gibi hususlarda belli esaslar getirilmiştir.
1939 - 1947 Dönemi: İktisadi devlet teşekküllerinin faaliyetlerini düzenlemek üzere 1938 yılında yürürlüğr girmiş bulunan 3460 sayılı kanunun aynı zamanda İşletme Bütçesi tatbikatına yol açmış Başbakanlık Umumi Murakabe heyeti ise, ülkemizde iktisadi karakter taşıyan inceleme usullerinin önderliği yapılmış, devletçe yapılan fiyat kontrol uygulamaları işletmeleri maliyet muhasebesi konularına itmiştir.
1948 - 1960 Dönemi: 1960 dan itibaren ülkede Anglo-Sakson muhasebesinin etkileri başlamıştır. Bu yıllarda ülkede bir tekdüzen muhasebe sistemi oluşturulması çabası başlamıştır. Bu amaçla çeşitli komisyonlara görevler verilmiş, ortaya çeşitli rapor ve çalışmalar çıkmıştır. Ancak bu çalışmalarda esas olarak KİT'lerin bir muhasebe sistemine sahip olması amaçlanmıştır. Bu çalışmalardan YDK tarafından yürütülen ve DPT tarafından geliştirilen çalışma bu günkü uygulamaların temelini oluşturmaktadır. Özellikle hazırlıklar tamamlanıp 1950 yılında yürürlüğe giren gelir vergisi reformuna ilişkin mevzuat eskisine kıyasla çok geniş bir mükellef zümresini muhasebe konularıyla yakından ilgilenme durumunda bırakmıştır. Bu arada vergi tekniği ve muhasebe uygulamaları açısından belli prensipler getiren 5422 sayılı Vergi Usul Kanunu ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu kayıt nizamı bakımından teşebbüsleri yeni bir düzen içerisine sokmuştur.
Günümüzdeki Durum: 1960 yılından sonra ülkemizde başlayan planlı kalkınma dönemi ile birlikte gerek kamu sektöründe gerekse özel sektörde faaliyette bulunan işletmelerden özellikle plan hedeflerine uygun yatırım harcamalarına girişenleri yeni muhasebe tekniklerini de izlemek zorunda kalmışlardır. 2.03.1964 tarihinde kabul edilerek yürürlüğe giren 440 sayılı kanunun geçici 1. maddesine göre uygun olarak kurulması öngörülen İktisadi Devlet Teşekküllerini yeniden düzenleme komisyonu muhasebe usullerinin ıslahı ve tekdüzeni için esaslar tespit etmeye komisyonun mali işler ve muhasebe grubu tarafından başlanmıştır.
1992 yılında Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılan Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği günümüz Türk muhasebe uygulamalarının çerçevesini çizmektedir.
Ülkemizde 26.12.1992 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren Muhasebe Sistemi gün geçtikçe önemini artırmaktadır. SPK ülkemizde halka açık şirketlerin 2005'ten itibaren UFR Standartlarına uygun mali tablolar düzenlemesi yönünde karar almıştır.