Mükellef - Vergi borçlusu - Vergi yükümlüsü
Kelime anlamı itibariyle bir edimi yerine getirmek zorunda bulunan kişiyi ifade eden mükellef, vergi hukuku açısından vergiyi ödemek durumunda olan kişidir. Vergi Usul Kanununun 8’nci maddesinde mükellef tanımı; “Vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettübeden gerçek veya tüzel kişidir.” şeklinde yapılmıştır.
Vergi kanunlarında vergi mükellefinin kim olduğu açık olarak belirtilmektedir. Vergi mükellefi dışındaki kişilerden vergi istenilmesi ve alınması kural olarak mümkün değildir.
Gelir vergisinin mükellefi yasada belirtilen gelirleri elde eden gerçek kişiler, kurumlar vergisinin mükellefi kazancı elde eden tüzel kişiler ve katma değer vergisinin mükellefi de, söz konusu yasada belirtilen işlemleri yapanlardır. Damga vergisinde vergiye tabi kağıtları imzalayan kişiler, emlak vergisinde bina ve araziye malik olanlar veya malik gibi tasarruf edenler mükellef olarak ifade edilmektedir.
Mükellefiyet kanunla belirlenmiş olduğundan özel mukaveleler ile mükellefiyet tesis edilemeyeceği gibi, mükellefiyet başkalarına da devredilemez. Vergi kanunlarıyla kabul edilen durumlar dışında mükellefiyete ilişkin özel mukaveleler vergi dairesini bağlamaz (VUK Md.8). Esasen Borçlar Kanununa göre özel mukaveleler ancak hukuk kaidelerine aykırı bulunmadıkça geçerli sayılabileceğinden genel hukuk kurallarına göre de bu tür sözleşmeler geçersiz addedilmektedir. Örneğin vergi dairesine karşı borçlu olan bir gelir vergisi mükellefinin alacaklı olduğu kişi ile yapmış olduğu yazılı mukaveleyle, vergi borcunun ödenmesini anılan kişiye yüklemesi vergi idaresi bakımından hüküm ifade etmez ve mükellefin vergi dairesine olan yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.
Verginin zamanında ödenmemesinden doğrudan vergi mükellefi sorumlu olup, gerekli cezaya da mükellef muhatap tutulur.
Mükellef gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilir. Bir verginin mükellefi hem gerçek ve hem de tüzel kişi olabileceği gibi bazı vergilerin mükellefi sadece gerçek veya tüzel kişiler olabilmektedir. Örneğin katma değer vergisi mükellefi gerçek kişiler olabileceği gibi tüzel kişiler de olabilir. Yine emlak vergisinin mükellefi gerçek veya tüzel kişi olabilir. Kurumlar vergisinin mükellefi kural olarak tüzel kişilerdir. Keza gelir vergisi mükelleflerini de kural olarak gerçek kişiler teşkil etmektedir. Mükellefin kim olduğunun tespitinde vergiye tabi işlemin gerçekleştirilmesinde muhatap alınan kişinin kim olduğu önem kazanmaktadır. Vergiye tabi işlemi gerçekleştiren kişi, kendisine vergi borcu düşen kişi olarak mükellefi, yani verginin borçlusunu ifade etmektedir. Örneğin gelir vergisinde verginin mükellefini geliri elde eden gerçek kişiler oluşturmaktadır.
Tanımlamaya göre mükellef, kendisine düşen vergi borcunu vergi alacaklısına ödemekle yükümlü olan kişidir. Buna uygun olarak literatürde mükellef yerine vergi borçlusu yada vergi yükümlüsü deyimleri de kullanılmaktadır. Ancak mükellefin vergi borcunu ödeme yanında, beyanname verme, defter tutma, bildirimde bulunma gibi bir takım şeklî ödevleri de bulunmaktadır. Dolayısıyla bir kimsenin vergi borçlusu olmadan yerine getirmek zorunda bulunduğu şeklî bir takım ödevler de bulunmaktadır. Örneğin zarar eden bir kişinin beyanname verme zorunluluğu ya da bildirimde bulunma zorunluluğu gibi...Bu nedenle mükellef tabiri kanuni bir terim olmanın yanında daha geniş bir kavramı da ifade etmektedir. Dolayısıyla vergi borçlusu deyimi yerine mükellef ya da vergi yükümlüsü tabirini kullanmak daha doğru bir yaklaşım olmaktadır.
Diğer yandan vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasak edilmiş olması mükellefiyeti ortadan kaldırmamakta, bu nedenle de örneğin tefecilik işi ile uğraşan bir kişi vergi mükellefi olabilmektedir. Bununla birlikte elde edilen kazancın vergi kanunlarında vergiye tabi tutulmuş olması gerekir. Örneğin kişinin kumar oynamak suretiyle elde ettiği gelir, gelir vergisi konusuna girmez. Ancak devamlı olarak kumar oynatan kişi ya da kurumun bu faaliyetinden elde etmiş olduğu kazanç ticari kazanç kavramı içine girdiğinden vergiye tabi bulunmaktadır.
Kelime anlamı itibariyle bir edimi yerine getirmek zorunda bulunan kişiyi ifade eden mükellef, vergi hukuku açısından vergiyi ödemek durumunda olan kişidir. Vergi Usul Kanununun 8’nci maddesinde mükellef tanımı; “Vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettübeden gerçek veya tüzel kişidir.” şeklinde yapılmıştır.
Vergi kanunlarında vergi mükellefinin kim olduğu açık olarak belirtilmektedir. Vergi mükellefi dışındaki kişilerden vergi istenilmesi ve alınması kural olarak mümkün değildir.
Gelir vergisinin mükellefi yasada belirtilen gelirleri elde eden gerçek kişiler, kurumlar vergisinin mükellefi kazancı elde eden tüzel kişiler ve katma değer vergisinin mükellefi de, söz konusu yasada belirtilen işlemleri yapanlardır. Damga vergisinde vergiye tabi kağıtları imzalayan kişiler, emlak vergisinde bina ve araziye malik olanlar veya malik gibi tasarruf edenler mükellef olarak ifade edilmektedir.
Mükellefiyet kanunla belirlenmiş olduğundan özel mukaveleler ile mükellefiyet tesis edilemeyeceği gibi, mükellefiyet başkalarına da devredilemez. Vergi kanunlarıyla kabul edilen durumlar dışında mükellefiyete ilişkin özel mukaveleler vergi dairesini bağlamaz (VUK Md.8). Esasen Borçlar Kanununa göre özel mukaveleler ancak hukuk kaidelerine aykırı bulunmadıkça geçerli sayılabileceğinden genel hukuk kurallarına göre de bu tür sözleşmeler geçersiz addedilmektedir. Örneğin vergi dairesine karşı borçlu olan bir gelir vergisi mükellefinin alacaklı olduğu kişi ile yapmış olduğu yazılı mukaveleyle, vergi borcunun ödenmesini anılan kişiye yüklemesi vergi idaresi bakımından hüküm ifade etmez ve mükellefin vergi dairesine olan yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.
Verginin zamanında ödenmemesinden doğrudan vergi mükellefi sorumlu olup, gerekli cezaya da mükellef muhatap tutulur.
Mükellef gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilir. Bir verginin mükellefi hem gerçek ve hem de tüzel kişi olabileceği gibi bazı vergilerin mükellefi sadece gerçek veya tüzel kişiler olabilmektedir. Örneğin katma değer vergisi mükellefi gerçek kişiler olabileceği gibi tüzel kişiler de olabilir. Yine emlak vergisinin mükellefi gerçek veya tüzel kişi olabilir. Kurumlar vergisinin mükellefi kural olarak tüzel kişilerdir. Keza gelir vergisi mükelleflerini de kural olarak gerçek kişiler teşkil etmektedir. Mükellefin kim olduğunun tespitinde vergiye tabi işlemin gerçekleştirilmesinde muhatap alınan kişinin kim olduğu önem kazanmaktadır. Vergiye tabi işlemi gerçekleştiren kişi, kendisine vergi borcu düşen kişi olarak mükellefi, yani verginin borçlusunu ifade etmektedir. Örneğin gelir vergisinde verginin mükellefini geliri elde eden gerçek kişiler oluşturmaktadır.
Tanımlamaya göre mükellef, kendisine düşen vergi borcunu vergi alacaklısına ödemekle yükümlü olan kişidir. Buna uygun olarak literatürde mükellef yerine vergi borçlusu yada vergi yükümlüsü deyimleri de kullanılmaktadır. Ancak mükellefin vergi borcunu ödeme yanında, beyanname verme, defter tutma, bildirimde bulunma gibi bir takım şeklî ödevleri de bulunmaktadır. Dolayısıyla bir kimsenin vergi borçlusu olmadan yerine getirmek zorunda bulunduğu şeklî bir takım ödevler de bulunmaktadır. Örneğin zarar eden bir kişinin beyanname verme zorunluluğu ya da bildirimde bulunma zorunluluğu gibi...Bu nedenle mükellef tabiri kanuni bir terim olmanın yanında daha geniş bir kavramı da ifade etmektedir. Dolayısıyla vergi borçlusu deyimi yerine mükellef ya da vergi yükümlüsü tabirini kullanmak daha doğru bir yaklaşım olmaktadır.
Diğer yandan vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasak edilmiş olması mükellefiyeti ortadan kaldırmamakta, bu nedenle de örneğin tefecilik işi ile uğraşan bir kişi vergi mükellefi olabilmektedir. Bununla birlikte elde edilen kazancın vergi kanunlarında vergiye tabi tutulmuş olması gerekir. Örneğin kişinin kumar oynamak suretiyle elde ettiği gelir, gelir vergisi konusuna girmez. Ancak devamlı olarak kumar oynatan kişi ya da kurumun bu faaliyetinden elde etmiş olduğu kazanç ticari kazanç kavramı içine girdiğinden vergiye tabi bulunmaktadır.