Başta psikologlar, ekonomistler ve biyologlar olmak üzere, pek çok farklı disiplinden bilim insanı mutluluğun belirleyicilerinin ne olduğu konusunda çalışmalar yapmaktalar. Bununla ilgili olarak, özellikle ABD ve Avustralya gibi gelişmiş ülkelerde, ilgili projelere milyon dolarlık fonlar ayrılıyor ve destekler veriliyor.
Mutlulukla ilgili araştırmalarda, “Mutluluk genetik midir?” ya da “Genetik faktörler mutluluk üzerinde ne kadar etkilidir?” soruları cevabı aranan sorulardandır.
Öncelikle, doğrudan yukarıdaki sorulara cevap verelim, sonra da konunun ayrıntılarına değinelim. Birinci soruya cevap “Mutluluk genetikle yüksek düzeyde ilişkilidir”. İkinci soruya cevap ise “Genetik faktörler, mutluluk üzerinde % 40-50 oranında etkilidir”.
Mutluluk ve genetik ilişkisini ortaya koyan araştırmalar, daha çok ikizler üzerinden yürütülüyor. Genetik faktörlerin bu kadar yüksek olması, aslında araştırmacılar açısından biraz hayal kırıklığı yaratmış durumdadır. Çünkü günümüzde bilimde gelinen nokta itibariyle, genetiği değiştirme ya da genetiğe müdahale etme konusunda yolun çok başındayız. Yani insanların mutluluk düzeyini artırma yolunda, genetik olarak sahip oldukları özelliklerde herhangi bir değişiklik yapmamız söz konusu değil.
Yapılan araştırmalar, insanların genetik olarak bir denge noktasının (set point) olduğunu ortaya koymuştur. Yani hepimizin doğuştan bir mutluluk noktası olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumun avantaj ve dezavantajları var.
Eğer mutluluk düzeyiniz, denge noktanız, doğuştan yüksekse şanslısınız demektir ve mutlu olmak için çok çabalamanıza gerek kalmayacaktır.
Bu tür insanlar, “sebepsiz mutlu” ya da “doğal mutlu” olarak ifade edilmektedir. Gerçek bir avantaja sahip olan bu kişiler, genellikle mutlu olma eğilimindedirler. D
olayısıyla da her şartta mutlu olma ihtimalleri diğer insanlara göre daha yüksektir. Hayata 1-0 önde başlamışlardır da diyebiliriz.
Şunu da belirtmemiz gerekir ki bu insanların da mutsuz olması söz konusudur. Çünkü mutluluğu etkileyen tek unsur genetik değildir.
Denge noktasının dezavantajı ise mutluluk düzeyi doğuştan düşük olan, mutsuz olmaya ya da depresif olmaya eğilimli insanların bundan olumsuz etkilenmesidir. Şöyle ki, eğer mutluluk düzeyiniz, denge noktanız, düşük ise mutlu olmak için diğer insanlardan daha çok çabalamak zorundasınızdır. Zamanında kendisini sürekli kötü hisseden, doktor doktor, psikolog psikolog gezen bir danışanıma uygulaması için bazı önerilerde bulunduğumda, “İyi ama çevremde birçok psikolojik durumu iyi olan arkadaşlarım var ve bu söyledikleriniz hiçbirini yapma ihtiyacı duymuyorlar. Ben de onlar gibi hiç çabalamadan, bir şey yapmadan mutlu olmak istiyorum” demişti. Sanırım cevap “denge noktası”nda.
Denge noktasının ilginç tarafı şu ki, başınıza sizi mutlu ya da mutsuz eden olaylar geldiğinde bir süre üzülürsünüz ya da sevinirsiniz. Ancak bu üzüntü ya da mutluluk genellikle süreklilik arz etmez. Bir süre sonra, bu olumlu ya da olumsuz olaya uyum gösterir ve eski denge noktanıza geri dönersiniz. Bu duruma “hedonik adaptasyon” adı verilmektedir.
Söz konusu uyum gösterme süreci, yaşanan olayın ve kişilerin özelliklerine göre değişmekle birlikte, ortalama üç ay olarak belirtilmektedir.
Herhangi bir kaza sonucu bazı organlarını kaybeden insanlar ya da piyangodan büyük ikramiye kazanan insanlar üzerinde yapılan araştırmalarda da bu insanların başlangıçta çok üzülmelerine ya da sevinmelerine rağmen bir süre sonra eski mutluluk düzeyine döndükleri görülmüştür.
Aslında, bu hedonik adaptasyon konusunu kendi hayatımızda da sıklıkla yaşarız ama çoğu zaman farkında değilizdir.
Düşünün, sahip olmayı çok istediğiniz evi, arabayı, telefonu aldığınızda ya da üniversite sınavını kazandığınızda ne kadar sevinmiştiniz, değil mi? Bir süre sonra ne oldu, her şey büyüsünü yitirdi mi?
Hayır, sadece yükselen mutluluk düzeyiniz eski noktasına geri geldi. Tabii ki, bu durumun tersi de söz konusu.
Bir yakınımızı kaybettiğimizde yaşadığımız üzüntünün şiddeti sürekli olsaydı “Ölenle ölünmüyor, hayat devam ediyor” diyebilir miydik?
Genetikle ilgili sıklıkla sorulan sorulardan birisi de herhangi bir mutluluk geninin olup olmadığı ile ilgilidir. 5-HTTLPR adlı bir genin varlığından ve mutlulukla olan ilişkisinden bahsedilmektedir. Söz konusu genin pozitif ve negatif duyguların yaşanmasında etkili olan serotonin hormonunu üretilmesinde etkili olduğu yönünde araştırma bulguları söz konusudur.
Dr. Tayfun Doğan
Psikolojik Danışman