Bir minik çocuk, annesi nakış işlerken, dizlerinin dibinde oturup onu seyretmeyi çok severdi. Bir keresinde,
...aşağıdan annesine doğru bakıp sordu: "Anneciğim,ne yapıyorsun?"
Annesi şefkatle cevap verdi: "Nakış işliyorum yavrum. Bu kasnağa gerili kumaşın üzerine
güzel desenler işlemeye çalışıyorum."
"Ama yaptığın şey, hiç öyle güzel görünmüyor; tersine karman-çorman,karmakarışık."
Gerçekten de, çocuğun oturduğu yerden bakınca annesinin elindeki kasnağın altındaki ip izleri birbirine giriyor, üstünden görünen sanatlı işlemelerden eser görünmüyordu.
Çocuğun bu sözlerine annesi gülümseyerek şöyle cevap verdi: "Oğlum, sen git biraz oyna, nakışımı bitirdiğimde, seni dizime oturturum, o zaman ona benim yanımdan bakar ve anlarsın."
Çocuk oyun oynarken, annesinin parlak renkli ipliklerin yanında o kapkara iplikleri neden kullandığını merak etmekten kendisini alamadı.
Birkaç dakika sonra annesinin sesini duydu: "Gel oğlum, dizlerime otur da birlikte bakalım nakışa." Annesi gibi kasnağa üst taraftan bakan çocuk, şaşkınlıktan ve hayranlıktan ne diyeceğini bilemedi. Kasnağın üzerinde harikulade bir çiçek resminin nakşedildiğini gördü. Peki ama bu büyük farklılığın nedeni neydi? Alttan bakınca karmakarışık, üstten bakınca harika nakışlar....
Annesi onun bu merakını şunları söyleyerek giderdi: "Yavrum,alttan bakıldığında nakış karışık ve anlaşılamaz görünüyordu; çünkü sen nakışa üst tarafında önceden çizili bir plan olduğunu göremiyordun. Bu bir dizayndı. Benim yaptığım bu planı takip etmekti. Şimdi benim tarafımdan baktığında ne yaptığımı görebiliyorsun."
Çocuk yıllar geçip büyüdüğünde ve başına iyi-kötü,güzel-çirkin türlü hadiseler geldiğinde hep bunu hatırladı. Hayatının bir nakış gibi ilahi bir el tarafından işlendiğini; kendisine karışık,anlamsız ve kötü gibi görünen olayların aslında ilahi bir planın nakışları olduğunu; ortaya çıkacak bütünün harikulade bir resim teşkil edeceğini hissederek hiç şikayet etmedi...
...aşağıdan annesine doğru bakıp sordu: "Anneciğim,ne yapıyorsun?"
Annesi şefkatle cevap verdi: "Nakış işliyorum yavrum. Bu kasnağa gerili kumaşın üzerine
güzel desenler işlemeye çalışıyorum."
"Ama yaptığın şey, hiç öyle güzel görünmüyor; tersine karman-çorman,karmakarışık."
Gerçekten de, çocuğun oturduğu yerden bakınca annesinin elindeki kasnağın altındaki ip izleri birbirine giriyor, üstünden görünen sanatlı işlemelerden eser görünmüyordu.
Çocuğun bu sözlerine annesi gülümseyerek şöyle cevap verdi: "Oğlum, sen git biraz oyna, nakışımı bitirdiğimde, seni dizime oturturum, o zaman ona benim yanımdan bakar ve anlarsın."
Çocuk oyun oynarken, annesinin parlak renkli ipliklerin yanında o kapkara iplikleri neden kullandığını merak etmekten kendisini alamadı.
Birkaç dakika sonra annesinin sesini duydu: "Gel oğlum, dizlerime otur da birlikte bakalım nakışa." Annesi gibi kasnağa üst taraftan bakan çocuk, şaşkınlıktan ve hayranlıktan ne diyeceğini bilemedi. Kasnağın üzerinde harikulade bir çiçek resminin nakşedildiğini gördü. Peki ama bu büyük farklılığın nedeni neydi? Alttan bakınca karmakarışık, üstten bakınca harika nakışlar....
Annesi onun bu merakını şunları söyleyerek giderdi: "Yavrum,alttan bakıldığında nakış karışık ve anlaşılamaz görünüyordu; çünkü sen nakışa üst tarafında önceden çizili bir plan olduğunu göremiyordun. Bu bir dizayndı. Benim yaptığım bu planı takip etmekti. Şimdi benim tarafımdan baktığında ne yaptığımı görebiliyorsun."
Çocuk yıllar geçip büyüdüğünde ve başına iyi-kötü,güzel-çirkin türlü hadiseler geldiğinde hep bunu hatırladı. Hayatının bir nakış gibi ilahi bir el tarafından işlendiğini; kendisine karışık,anlamsız ve kötü gibi görünen olayların aslında ilahi bir planın nakışları olduğunu; ortaya çıkacak bütünün harikulade bir resim teşkil edeceğini hissederek hiç şikayet etmedi...