Nakkaş bir süsleme sanatıdır.
Nakkaş şu kimselere denilir:
Müzehhibler. Tezhib yapan nakkaşlar
Musavvirler: Tasvir eden, suret yapan manasındadır
Şebihnüvisler: Portre yapan nakkaşlar
Tarrah: Bahçe resmi yapan nakkaşlar
Renkzenler: Nakışlara renk veren, renk atan nakkaşlar
Cetvelkeşler: Özellikle tezhiplerdeki cetvelleri çeken nakkaşlar
Dıvarnakkaşları: Kalemişi denilen ve duvarlara yapılan nakışları bu nakkaşlar yapar
Yani minyatürden tutun da, kitap, duvar, portre, çiçek ressamlığına kadar pekçok dal ki, birbirleriyle iç içedirler. Osmanlıda redirectehl-i hiref teşkilatına bağlı saray nakkaşları veya serbest olarak çalışan çarşı ressamları bulunurdu. Bu nakkaşlar nakışhanelerde kolektif olarak çalışırlardı. Mesela, cetveli biri çeker, altını veya boyayı başkası çeker, kimisi zerefşan atar... Çeşitli devirlerin ekolleri vardır. (Mesela Şahkulu, İran tesirini türk sanatına sokan bir nakkaştır.) Sernakkaş ismi verilen usta bir nakkaş, nakışhanenin başında bulunur. Nakışhanelerde usta-kalfa-çırak hiyerarşisi vardır ve bu metodla çıraklar ustalığa kadar yetişirdi. Yani buralar, hem bir okul, hem sanat evi hizmeti görürdü. Bu manada güzel sanatlar akedemisi görevi sayılabilir. Bugün kütüphanedeki nefis-orta nevinden yazma eserlerdeki süslemeler, müzeyyen mushaflar, camilerin tavanlarındaki kalemişleri, dolap ve kapı kapaklarındaki çiçek motifleri, yine çiçek albümü veya çiçeknameler -ki botanikte kullanılabilecek derecede natüral uslupla yapılmış çiçeklerdir.- hep nakkaşların eserleridirNakkaş bir sanat türü olup osmanlıya kadar dayanmaktadır.
Kitap resimleri yapmak Yunanlılar ve Romalılar zamanından beri bilinmekteyse de en çok görüldüğü ve rağbet gördüğü devir Ortaçağdır. Kitap resimleri ya kitabın konusuna göre yapılmakta veya yapılan resme göre kitap yazılmaktaydı. Çok eski tarihlerden kalma bu kitaplar çok kıymetlidir. Bir kitapta bulunan resimler bazen aynı nakkaşın eseri olduğu gibi, birden fazla nakkaşın eseri de olabilirdi. Resimler yapıldıkları devrin ve milletin kültür yapısının öğrenilmesinde çok faydalı olduğu gibi, tarih ilmine de yardımcı olur.
Nakkaşlık doğuda İranlılar tarafından ilerletilmiş ve Acem sanatkarları tarafından pek çok eser yapılmıştır.
Türklerde nakkaşlık, eskiden beri bilinen bir sanat kolu olup, kökü dokuzuncu yüzyıla kadar iner. Bu yüzyıldan kalma eserlerde Türklerin bu alanda çok ileri gittikleri görülür.
Osmanlı Devrinde görülen kitap resimlerinde (minyatürlerde) daha çok manzara, mimari (kale, saray, ev gibi) cansız varlıklar ve tabiat manzaraları nakşedilmiştir. Bunlar da, ordu ile beraber savaşa katılan nakkaşlar tarafından, ordunun geçtiği, konakladığı ve savaştığı yerler olarak resmedilmiştir.
Nakkaşlar, eserlerini sadece kitaplara yapmakla kalmayıp, sarayların, konakların ve bazı evlerin çeşitli yerlerine resmetmişlerdir. İlk örneklerini Topkapı Sarayının bazı bölümlerinde ve duvarlarda gördüğümüz bu tip duvar resimleri, daha sonra evlere, konaklara da yapılmıştır. İstanbul’da yaygın olan duvar resimleri bazı Anadolu şehirlerinde de görülür. Bunlarda, genellikle İstanbul hasretinin dile geldiği İstanbul manzaraları vardır ve çoğu, İstanbul’dan giden nakkaşlar tarafından yapılmıştır. Fatih ile Kanuni devri arasında nakkaşlıkta bir gelişme oldu.
Nakkaşlar, Kanuni devrinde en güzel eserlerini verdiler. İran nakkaşlarından Şah Kulu Nakkaş, bu devirde İstanbul’a getirtilerek sarayda müstakil bir nakışhane kurdu. Bu nakışhanede yeni eserler yapıldığı gibi nakkaşlar da yetiştiriliyordu. Osmanlının yetiştirdiği; Sinan Bey, Baba Nakkaş, Kara Memi, Nakkaş Osman, Matrakçı Nasuh, Seyyid Lokman, Levni gibi nakkaşlar eserleriyle kendilerinden bahsettirirler.
Osmanlı devrinde nakkaşlar da, diğer sanatkarlar gibi esnaf teşkilatına bağlı idiler.
Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte fotoğrafçılıktaki ve baskı şekillerindeki gelişme sebebiyle değerini kaybeden nakkaşlık günümüzde çok az sanatçı tarafından yapılabilmektedir.
Nakkaş şu kimselere denilir:
Müzehhibler. Tezhib yapan nakkaşlar
Musavvirler: Tasvir eden, suret yapan manasındadır
Şebihnüvisler: Portre yapan nakkaşlar
Tarrah: Bahçe resmi yapan nakkaşlar
Renkzenler: Nakışlara renk veren, renk atan nakkaşlar
Cetvelkeşler: Özellikle tezhiplerdeki cetvelleri çeken nakkaşlar
Dıvarnakkaşları: Kalemişi denilen ve duvarlara yapılan nakışları bu nakkaşlar yapar
Yani minyatürden tutun da, kitap, duvar, portre, çiçek ressamlığına kadar pekçok dal ki, birbirleriyle iç içedirler. Osmanlıda redirectehl-i hiref teşkilatına bağlı saray nakkaşları veya serbest olarak çalışan çarşı ressamları bulunurdu. Bu nakkaşlar nakışhanelerde kolektif olarak çalışırlardı. Mesela, cetveli biri çeker, altını veya boyayı başkası çeker, kimisi zerefşan atar... Çeşitli devirlerin ekolleri vardır. (Mesela Şahkulu, İran tesirini türk sanatına sokan bir nakkaştır.) Sernakkaş ismi verilen usta bir nakkaş, nakışhanenin başında bulunur. Nakışhanelerde usta-kalfa-çırak hiyerarşisi vardır ve bu metodla çıraklar ustalığa kadar yetişirdi. Yani buralar, hem bir okul, hem sanat evi hizmeti görürdü. Bu manada güzel sanatlar akedemisi görevi sayılabilir. Bugün kütüphanedeki nefis-orta nevinden yazma eserlerdeki süslemeler, müzeyyen mushaflar, camilerin tavanlarındaki kalemişleri, dolap ve kapı kapaklarındaki çiçek motifleri, yine çiçek albümü veya çiçeknameler -ki botanikte kullanılabilecek derecede natüral uslupla yapılmış çiçeklerdir.- hep nakkaşların eserleridirNakkaş bir sanat türü olup osmanlıya kadar dayanmaktadır.
Nakkaşlık Nedir
Bir meslek ismi olup renkli resim ve tezyinat yapan sanatkara verilen ad. Ressamlara, minyatürcülere, genellikle duvar resmi yapan ustalara, süsleme sanatkarlarına bu ad verilir. Nakkaş, daha çok kitap resimleri yapan sanatkara sıfat olmuştur. Nakkaş: İpek, ibrişim, renkli tire ve yünlü elişi gibi işlere denildiği için bu işleri yapan sanatkarlara da nakkaş denilirdi.Kitap resimleri yapmak Yunanlılar ve Romalılar zamanından beri bilinmekteyse de en çok görüldüğü ve rağbet gördüğü devir Ortaçağdır. Kitap resimleri ya kitabın konusuna göre yapılmakta veya yapılan resme göre kitap yazılmaktaydı. Çok eski tarihlerden kalma bu kitaplar çok kıymetlidir. Bir kitapta bulunan resimler bazen aynı nakkaşın eseri olduğu gibi, birden fazla nakkaşın eseri de olabilirdi. Resimler yapıldıkları devrin ve milletin kültür yapısının öğrenilmesinde çok faydalı olduğu gibi, tarih ilmine de yardımcı olur.
Nakkaşlık doğuda İranlılar tarafından ilerletilmiş ve Acem sanatkarları tarafından pek çok eser yapılmıştır.
Türklerde nakkaşlık, eskiden beri bilinen bir sanat kolu olup, kökü dokuzuncu yüzyıla kadar iner. Bu yüzyıldan kalma eserlerde Türklerin bu alanda çok ileri gittikleri görülür.
Osmanlı Devrinde görülen kitap resimlerinde (minyatürlerde) daha çok manzara, mimari (kale, saray, ev gibi) cansız varlıklar ve tabiat manzaraları nakşedilmiştir. Bunlar da, ordu ile beraber savaşa katılan nakkaşlar tarafından, ordunun geçtiği, konakladığı ve savaştığı yerler olarak resmedilmiştir.
Nakkaşlar, eserlerini sadece kitaplara yapmakla kalmayıp, sarayların, konakların ve bazı evlerin çeşitli yerlerine resmetmişlerdir. İlk örneklerini Topkapı Sarayının bazı bölümlerinde ve duvarlarda gördüğümüz bu tip duvar resimleri, daha sonra evlere, konaklara da yapılmıştır. İstanbul’da yaygın olan duvar resimleri bazı Anadolu şehirlerinde de görülür. Bunlarda, genellikle İstanbul hasretinin dile geldiği İstanbul manzaraları vardır ve çoğu, İstanbul’dan giden nakkaşlar tarafından yapılmıştır. Fatih ile Kanuni devri arasında nakkaşlıkta bir gelişme oldu.
Nakkaşlar, Kanuni devrinde en güzel eserlerini verdiler. İran nakkaşlarından Şah Kulu Nakkaş, bu devirde İstanbul’a getirtilerek sarayda müstakil bir nakışhane kurdu. Bu nakışhanede yeni eserler yapıldığı gibi nakkaşlar da yetiştiriliyordu. Osmanlının yetiştirdiği; Sinan Bey, Baba Nakkaş, Kara Memi, Nakkaş Osman, Matrakçı Nasuh, Seyyid Lokman, Levni gibi nakkaşlar eserleriyle kendilerinden bahsettirirler.
Osmanlı devrinde nakkaşlar da, diğer sanatkarlar gibi esnaf teşkilatına bağlı idiler.
Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte fotoğrafçılıktaki ve baskı şekillerindeki gelişme sebebiyle değerini kaybeden nakkaşlık günümüzde çok az sanatçı tarafından yapılabilmektedir.