Uzun süre olmuştur memleketinden çok uzaklara gideli... Ya da zaten memleketinden uzaklarda merhaba demiştir hayata... Bağı vardır bostanı, çayır çimeni vardır... Evi vardır, traktörü vardır, vesaire... Ya da babadan kalma küçük bir toprak parçası... Uzun süredir gitmemiş, gidememiş memelekete, düzeni başka bir kentin mazbut bir mahallesinde kurulu. Bir gün fırsat bulmuş ve memlekete doğru yol almış. Dünya gözüyle bir göreyim, bir daha ya nasip diyerek, yolu bitirmiş... Toprağının yanına vardığında, o da ne; karşısında bir beton yığını! Hayırdır inşallah, yanlış mı geldim acaba diye kendi kendine söylenmiş. Şaşkınlığını atamadan, oracıkta bir kız çocuğu görmüş. Kızım bakarmısın, burası kimin diye sormuş. Kız bizim diyerek babasını işaret etmiş. Babam orada amca eğer onu arıyorsanız, demiş. Hayretler içinde durumu anlayabilmek için orada duran adamın yanına varmış. -Selam, şey ben buranın toprak sahibiyim, bu binayı siz mi yaptınız? demiş. Adam pis pis sırıtarak: -Evet ben yaptım, demiş. Bizim ki şaşkınlık içinde: Peki kimden izin aldınız? - İzin almama gerek yoktu ki, demiş adam böbürlenerek. -Yaa, demiş bizim ki. - Boş buldum ve sahiplendim, demiş adam. - Hem sen bunları neden soruyorsun ki? - Ben buranın sahibiyim, demiş bizim ki. - Adam kahkaha atmış. - Buranın sahibi yıllar önce ölmüş, senin nereden oluyor, demiş. -Ben ölen kişinin oğluyum ve burası babamdan bana miras... - Adam öylece kala kalmış. Ama çabuk toparlanarak, pişkinlikle - Ee ama sende malına sahip çıksaydın, bu zamana kadar neredeydin? Bizim ki sakinliğini korumaya çalışarak: - Ya arkadaş özür dileyeceğine bir de azarlıyorsun çocuk gibi. Adam, sessizce oradan uzaklaştı... Bizim ki, hemen oranın muhtarını bularak, durumu anlatır. Ve köyün ileri gelenleri durumu çözer... Kıssadan hisse... Benim burada anlatmak istediğim şu. Bir yerlerden bir şekilde ev araba, arazi, para vesaire kalmış olabilir. Bu kalan malların kullanım hakkı otamatikman kalan kişiye aittir. Kişi ister atar ister satar, ister pay eder, ister öylece bırakır hiç bir şey yapmaz. Ya da bağışlar, vesaire... Yok toprak boştu kimse bir şey ekmiyor du, yok kimse sahip çıkmıyordu, ben oraya ev yapayım, depo yapayım vesaire, benim olsun. Ne ala memeleket. Kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz. Sanki adam sefere çıkmış ve ganimet toplamış... Ya arkadaş adama sormazlarmı bu durumun hesabını... O zaman herkes boş gördüğü yerleri kendine mal etsin... (Bir arkadaşın babasından kalan bir vardı, buna benzer bir durumla karşılaşmış. Bende biraz hayal gücüyle süslemek ve paylaşmak istedim) (Yakında kapınızı birileri çalıp, bu ev benim boşaltın evi derse, şaşırmayın!)