Formsante’nin nisan sayısında yer alan bu haber, sizi daldığınız pembe düşlerden uyandırabilir, çünkü fazla gerçekçi! Şairler buna "romantizm", "kalp çarpıntısı", "kaderin cilvesi" diyorlar ama bilimadamlarına göre çekicilik ve beraberinde aşk, aslında tamamen biyolojik bir vaka!
Karşı masada oturan beş adamdan sadece ortadakini çekici bulmamızın nedeni ne? Ya da neden bazılarına sadece arkadaş gözüyle bakıyoruz? Fiziksel özellikler, tavırlar, sosyal statü, geçmiş deneyimlerimiz ve sezgilerimiz elbette rol oynuyor aşık olurken. "Ona aşığım çünkü..." cümlesinin herkese göre bir devamı vardır. Ama bütün bunların altında yatan neden, bilimadamlarına göre tamamen nörolojik ve kimyasal bir süreç...
Bilimadamları, sağlıklı çocuklar meydana getirebilecek genlere sahip olan karşı cinse aşık olduğumuzu söylüyor. Yani bize en cazip gelen, aslında en kaliteli üremenin gerçekleşeceği partner oluyor. Onu üst bilinç ve alt bilinç yardımıyla, görünüşüne bakarak ve kokusu yardımıyla seçiyoruz. Ancak bu biyolojik çekim gerçekleştikten sonra devreye duygusal ve sosyal faktörler giriyor.
ÇÖPÇATAN HORMONLAR
Uzmanlara göre aşkımız üç aşamada hormonlarla besleniyor! İlk aşama cinsellik hormonları östrojen ve testosteron tarafından yönetilen seks arzusu. İkinci aşama çekim duygusu ki biz bunu kimi zaman romantizm kimi zaman da kara sevda olarak adlandırıyoruz... Bu durum nörokimyasal olarak bir obsesif bozukluğa benzetiliyor. Aşkın son evresi birleşme. Bu aşamada baskın hale gelen iki hormon vasopresin ile oksitosin birleşmeyi kamçılıyor.
ASLINDA SAĞLIKLI ÜREMENİN PEŞİNDEYİZ
Karşı cinste aradığımız fiziksel özelliklerin altında yatan gerçek nedenin en sağlıklı, en zeki ve en verimli üreme potansiyelini gerçekleştirmek olduğunun farkında bile değiliz. Kısacası, ondan bir çocuk sahibi olmak isteyeceğimiz kişilere aşık oluyoruz. Bunda aslında bizden çok, bizi yöneten genlerin etkisi var. Çünkü önemli olan genetik bilginin bir sonraki jenerasyona aktarılması.
Araştırmalar erkeklerin ince belli ve geniş kalçalı -kum saati figürü- kadınlarla birlikte olmayı tercih ettiğini ortaya koyuyor. Çünkü bu vücut tipi başarılı doğum yapabilme potansiyelini simgeliyor. Kadınlar ise belirgin vücut hatları olan, iri kemikli ve geniş omuzlu erkekleri çekici buluyorlar çünkü bu görünüm erkek cinsellik hormonu testosteronun vücutta sağlıklı seviyede salgılandığının işareti.
Bunun dışında kimi çekici bulduğumuz, yumurtlama zamanı olan adet dönemlerine göre de değişebilir. Yine yapılan araştırmalar gösteriyor ki kadınlar yumurtlamanın yaklaştığı dönemlerde daha maskülen özellikli erkekleri çekici bulurken, diğer dönemlerde güven ve stabiliteyi çağrıştıran bebek suratlı erkekleri tercih ediyor.
KOKU TESTİ
Vücudumuzdaki "feromon" adı verilen ve her insanın doğal kokusunu belirleyen kimyasal madde, çöpçatanlık görevini yerine getiriyor. Koku araştırmaları, bağışıklık sistemi bizimkinin zıddı olan insanlara aşık olduğumuzu ortaya koyuyor. Amaç gen çeşitliliğini artırarak daha çok hastalık potansiyeline karşı bağışıklık kazanmak.
Kadınlar genellikle babaları gibi kokan erkekleri çekici buluyorlar. Güvenilir biyolojik örnekten yola çıkarak soyu devam ettirme içgüdüsü olarak açıklanabilir bu durum belki de...
ÇİFTLERİN BİRBİRİNE BENZEMESİ NORMAL
Bazı çiftlerin birbirine ne kadar benzediğine dikkat ettiniz mi? Çok sayıda araştırma şunu gösteriyor ki görünüş olarak kendimize benzeyen insanları daha çekici buluyoruz. Yetiştiğimiz ailede bize benzeyen yüzlere alışıyoruz ve tanıdık olan çoğu zaman cazip geliyor. Daha ilginci, aşık çiftler organlarında bile ortak özellikleri paylaşmaya meyilli oluyorlar. Akciğer kapasiteleri, kulak boyları hatta metabolizma hızları bile birbirine yakın!
Tüm bunları bilmek mi daha iyi bilmemek mi tartışılır. Ama bir gerçek var ki o da Leyla uğruna çöllere düşen Mecnun ile, Şirin uğruna dağları delen Ferhat’ın dillere destan aşklarının aslında nörokimyasal birer reaksiyon olduğu!
Ne kadar çekicisiniz
1. Aşkı tek kelimeyle anlatmak isteseniz bu hangisi olurdu?
a. Yoğunluk. b. Sonsuzluk. c. Huzur.
2. Aşkınızın ateşini günlük hayatın monotonluğuna kurban vermemek için ne yapmayı tercih ederdiniz?
a. Küçük kaçamak tatiller ayarlayarak sevgilinize sürpriz yapardınız.
b. Mümkün olduğunca görünüşünüze dikkat eder, pozitif olmaya çalışırdınız.
c. Bu konuda görevin erkeklere düştüğünü düşünür, fazla bir şey yapmaya gerek duymazdınız.
3. Hayallerinizin erkeğiyle bir gece geçirecek olsanız;
a. Onunla salsa yapmaya giderdiniz. Size göre dans aşktır.
b. Loş ışık, hoş bir müzik ve piyano-bar.
c. Göz göze, el ele çimlerin üzerinde şarap eşliğinde otururdunuz.
4. Erkeğinizi kendinize bağlamak için en güçlü silahınız:
a. Vücudunuz ve onu kullanarak yaptığınız danslar.
b. Bakışlarınız, kesinlikle büyüleyici.
c. Gülüşünüz, karşı konması imkánsız.
5. Erkek arkadaşınızla ilk tatiliniz. Yanınıza yatakta giymek için ne alırdınız?
a. Havva’nın kıyafetini!
b. Boxer külot ve atlet.
c. Fazla kilolarınızı gizleyecek bol ama şık bir gecelik.
6. Vapurda giderken, size ısrarla bakan oldukça yakışıklı bir adam var;
a. Bacak bacak üstüne atar, arkanıza yaslanır ve bakışlarınızı kaçırmazdınız.
b. Tatlı bir gülümseme ve kaçamak bakışlarla karşılık verirdiniz.
c. Saçınızda bir gariplik olmadığını anlamak için lavaboya giderdiniz.
7. Lise yıllarını hatırlayacak olursanız...
a. Okulun en popüler kızıydınız ve erkekler hep peşinizdeydi.
b. 3 yıl boyunca aynı kişiyle flört ettiniz.
c. Sizin önceliğiniz hep kitaplarda oldu.
8. Bu filmlerden birisi tekrar çekiliyor ve sizi başrole düşünüyorlar; hangisini seçerdiniz?
a. Temel İçgüdü’de Sharon’ın rolü.
b. Notting Hill’de Julia Roberts’ın rolü.
c. Titanic’te Kate Winslet’in rolü.
9. Paranız aşağıdakilerden sadece birisini almaya yetiyor. Seçiminiz:
a. Yüksek topuklu kırmızı stiletto’lar.
b. Sevdiğiniz modacının imzasını taşıyan ipek bluz.
c. Son model dijital fotoğraf makinesi.
10. Hayalinizdeki evi tarif ederseniz...
a. Deniz kıyısında, kayaların üzerinde ve camları yere kadar.
b. Şehrin ışıkları içine dolan bir çatı katı.
c. Bahçesi çiçeklerle dolu bir kır evi.
DEĞERLENDİRME
A’lar çoğunluktaysa: Marilyn Monroe dünyaya tekrar gelmiş! Seksi olmak ve erkekleri bir mıknatıs gibi çekmek için sadece içinizden geçtiği gibi davranmanız yetiyor. Yüksek topuklu ayakkabılar dolabınızın, kırmızı ruj ise makyaj çantanızın vazgeçilmezi. Cazibenizi kullanmayı ve bunun erkekler üzerindeki etkisini görmeyi çok seviyorsunuz. Kendinize olan güveniniz oldukça fazla. Vücudunuzu iyi tanıyor ve onu kullanmayı iyi biliyorsunuz.
B’ler çoğunluktaysa: Her zaman ölçülüsünüz! Seksapelinizi ölçülü bir şekilde kullanmayı seviyor, her zaman kadınlığınızı ön plana çıkarmak istemiyorsunuz. Farklı durumlara göre farklı davranıyorsunuz. Sizi bir arkadaşınızın doğum günü partisinde tanıyanlar "son derece çekici" diye tanımlayabilirken, iş arkadaşlarınız "zarif", lise arkadaşlarınız ise "sade" diyor sizin için. Erkekleri etkilemeyi seviyor ancak ölçülü davranmaktan da asla vazgeçmiyorsunuz.
C’ler çoğunluktaysa: Doğal ve sade... Her zaman doğal ve sadesiniz. Her zaman içinizden geldiği gibi davranmayı seviyorsunuz. Çoğu zaman lastik ayakkabıları yüksek topuklulara tercih ediyorsunuz. Fazla makyaj yapmayı gereksiz buluyor, çoğunlukla etekle değil pantolonla geziyorsunuz. Erkeklere karşı en güçlü silahınız tatlı gülümsemeniz ve içten gelen tavırlarınız. Ancak çoğu zaman ilk adımı onların atmasını bekliyorsunuz.
Karşı masada oturan beş adamdan sadece ortadakini çekici bulmamızın nedeni ne? Ya da neden bazılarına sadece arkadaş gözüyle bakıyoruz? Fiziksel özellikler, tavırlar, sosyal statü, geçmiş deneyimlerimiz ve sezgilerimiz elbette rol oynuyor aşık olurken. "Ona aşığım çünkü..." cümlesinin herkese göre bir devamı vardır. Ama bütün bunların altında yatan neden, bilimadamlarına göre tamamen nörolojik ve kimyasal bir süreç...
Bilimadamları, sağlıklı çocuklar meydana getirebilecek genlere sahip olan karşı cinse aşık olduğumuzu söylüyor. Yani bize en cazip gelen, aslında en kaliteli üremenin gerçekleşeceği partner oluyor. Onu üst bilinç ve alt bilinç yardımıyla, görünüşüne bakarak ve kokusu yardımıyla seçiyoruz. Ancak bu biyolojik çekim gerçekleştikten sonra devreye duygusal ve sosyal faktörler giriyor.
ÇÖPÇATAN HORMONLAR
Uzmanlara göre aşkımız üç aşamada hormonlarla besleniyor! İlk aşama cinsellik hormonları östrojen ve testosteron tarafından yönetilen seks arzusu. İkinci aşama çekim duygusu ki biz bunu kimi zaman romantizm kimi zaman da kara sevda olarak adlandırıyoruz... Bu durum nörokimyasal olarak bir obsesif bozukluğa benzetiliyor. Aşkın son evresi birleşme. Bu aşamada baskın hale gelen iki hormon vasopresin ile oksitosin birleşmeyi kamçılıyor.
ASLINDA SAĞLIKLI ÜREMENİN PEŞİNDEYİZ
Karşı cinste aradığımız fiziksel özelliklerin altında yatan gerçek nedenin en sağlıklı, en zeki ve en verimli üreme potansiyelini gerçekleştirmek olduğunun farkında bile değiliz. Kısacası, ondan bir çocuk sahibi olmak isteyeceğimiz kişilere aşık oluyoruz. Bunda aslında bizden çok, bizi yöneten genlerin etkisi var. Çünkü önemli olan genetik bilginin bir sonraki jenerasyona aktarılması.
Araştırmalar erkeklerin ince belli ve geniş kalçalı -kum saati figürü- kadınlarla birlikte olmayı tercih ettiğini ortaya koyuyor. Çünkü bu vücut tipi başarılı doğum yapabilme potansiyelini simgeliyor. Kadınlar ise belirgin vücut hatları olan, iri kemikli ve geniş omuzlu erkekleri çekici buluyorlar çünkü bu görünüm erkek cinsellik hormonu testosteronun vücutta sağlıklı seviyede salgılandığının işareti.
Bunun dışında kimi çekici bulduğumuz, yumurtlama zamanı olan adet dönemlerine göre de değişebilir. Yine yapılan araştırmalar gösteriyor ki kadınlar yumurtlamanın yaklaştığı dönemlerde daha maskülen özellikli erkekleri çekici bulurken, diğer dönemlerde güven ve stabiliteyi çağrıştıran bebek suratlı erkekleri tercih ediyor.
KOKU TESTİ
Vücudumuzdaki "feromon" adı verilen ve her insanın doğal kokusunu belirleyen kimyasal madde, çöpçatanlık görevini yerine getiriyor. Koku araştırmaları, bağışıklık sistemi bizimkinin zıddı olan insanlara aşık olduğumuzu ortaya koyuyor. Amaç gen çeşitliliğini artırarak daha çok hastalık potansiyeline karşı bağışıklık kazanmak.
Kadınlar genellikle babaları gibi kokan erkekleri çekici buluyorlar. Güvenilir biyolojik örnekten yola çıkarak soyu devam ettirme içgüdüsü olarak açıklanabilir bu durum belki de...
ÇİFTLERİN BİRBİRİNE BENZEMESİ NORMAL
Bazı çiftlerin birbirine ne kadar benzediğine dikkat ettiniz mi? Çok sayıda araştırma şunu gösteriyor ki görünüş olarak kendimize benzeyen insanları daha çekici buluyoruz. Yetiştiğimiz ailede bize benzeyen yüzlere alışıyoruz ve tanıdık olan çoğu zaman cazip geliyor. Daha ilginci, aşık çiftler organlarında bile ortak özellikleri paylaşmaya meyilli oluyorlar. Akciğer kapasiteleri, kulak boyları hatta metabolizma hızları bile birbirine yakın!
Tüm bunları bilmek mi daha iyi bilmemek mi tartışılır. Ama bir gerçek var ki o da Leyla uğruna çöllere düşen Mecnun ile, Şirin uğruna dağları delen Ferhat’ın dillere destan aşklarının aslında nörokimyasal birer reaksiyon olduğu!
Ne kadar çekicisiniz
1. Aşkı tek kelimeyle anlatmak isteseniz bu hangisi olurdu?
a. Yoğunluk. b. Sonsuzluk. c. Huzur.
2. Aşkınızın ateşini günlük hayatın monotonluğuna kurban vermemek için ne yapmayı tercih ederdiniz?
a. Küçük kaçamak tatiller ayarlayarak sevgilinize sürpriz yapardınız.
b. Mümkün olduğunca görünüşünüze dikkat eder, pozitif olmaya çalışırdınız.
c. Bu konuda görevin erkeklere düştüğünü düşünür, fazla bir şey yapmaya gerek duymazdınız.
3. Hayallerinizin erkeğiyle bir gece geçirecek olsanız;
a. Onunla salsa yapmaya giderdiniz. Size göre dans aşktır.
b. Loş ışık, hoş bir müzik ve piyano-bar.
c. Göz göze, el ele çimlerin üzerinde şarap eşliğinde otururdunuz.
4. Erkeğinizi kendinize bağlamak için en güçlü silahınız:
a. Vücudunuz ve onu kullanarak yaptığınız danslar.
b. Bakışlarınız, kesinlikle büyüleyici.
c. Gülüşünüz, karşı konması imkánsız.
5. Erkek arkadaşınızla ilk tatiliniz. Yanınıza yatakta giymek için ne alırdınız?
a. Havva’nın kıyafetini!
b. Boxer külot ve atlet.
c. Fazla kilolarınızı gizleyecek bol ama şık bir gecelik.
6. Vapurda giderken, size ısrarla bakan oldukça yakışıklı bir adam var;
a. Bacak bacak üstüne atar, arkanıza yaslanır ve bakışlarınızı kaçırmazdınız.
b. Tatlı bir gülümseme ve kaçamak bakışlarla karşılık verirdiniz.
c. Saçınızda bir gariplik olmadığını anlamak için lavaboya giderdiniz.
7. Lise yıllarını hatırlayacak olursanız...
a. Okulun en popüler kızıydınız ve erkekler hep peşinizdeydi.
b. 3 yıl boyunca aynı kişiyle flört ettiniz.
c. Sizin önceliğiniz hep kitaplarda oldu.
8. Bu filmlerden birisi tekrar çekiliyor ve sizi başrole düşünüyorlar; hangisini seçerdiniz?
a. Temel İçgüdü’de Sharon’ın rolü.
b. Notting Hill’de Julia Roberts’ın rolü.
c. Titanic’te Kate Winslet’in rolü.
9. Paranız aşağıdakilerden sadece birisini almaya yetiyor. Seçiminiz:
a. Yüksek topuklu kırmızı stiletto’lar.
b. Sevdiğiniz modacının imzasını taşıyan ipek bluz.
c. Son model dijital fotoğraf makinesi.
10. Hayalinizdeki evi tarif ederseniz...
a. Deniz kıyısında, kayaların üzerinde ve camları yere kadar.
b. Şehrin ışıkları içine dolan bir çatı katı.
c. Bahçesi çiçeklerle dolu bir kır evi.
DEĞERLENDİRME
A’lar çoğunluktaysa: Marilyn Monroe dünyaya tekrar gelmiş! Seksi olmak ve erkekleri bir mıknatıs gibi çekmek için sadece içinizden geçtiği gibi davranmanız yetiyor. Yüksek topuklu ayakkabılar dolabınızın, kırmızı ruj ise makyaj çantanızın vazgeçilmezi. Cazibenizi kullanmayı ve bunun erkekler üzerindeki etkisini görmeyi çok seviyorsunuz. Kendinize olan güveniniz oldukça fazla. Vücudunuzu iyi tanıyor ve onu kullanmayı iyi biliyorsunuz.
B’ler çoğunluktaysa: Her zaman ölçülüsünüz! Seksapelinizi ölçülü bir şekilde kullanmayı seviyor, her zaman kadınlığınızı ön plana çıkarmak istemiyorsunuz. Farklı durumlara göre farklı davranıyorsunuz. Sizi bir arkadaşınızın doğum günü partisinde tanıyanlar "son derece çekici" diye tanımlayabilirken, iş arkadaşlarınız "zarif", lise arkadaşlarınız ise "sade" diyor sizin için. Erkekleri etkilemeyi seviyor ancak ölçülü davranmaktan da asla vazgeçmiyorsunuz.
C’ler çoğunluktaysa: Doğal ve sade... Her zaman doğal ve sadesiniz. Her zaman içinizden geldiği gibi davranmayı seviyorsunuz. Çoğu zaman lastik ayakkabıları yüksek topuklulara tercih ediyorsunuz. Fazla makyaj yapmayı gereksiz buluyor, çoğunlukla etekle değil pantolonla geziyorsunuz. Erkeklere karşı en güçlü silahınız tatlı gülümsemeniz ve içten gelen tavırlarınız. Ancak çoğu zaman ilk adımı onların atmasını bekliyorsunuz.