İnşiraha ulaşmayı hangi gönül diler
Gören göz, işitilen söz, ruhun didarında saklanan öz vaktini bekler
Ehliyet sahibi olmak yetmez, kemali yet için nefsi temayülünü terbiyey-i aşk gerek
Şikâyet etmek kefaletine itibar etmez, vecdin hak için olmadıkça aşk haline gerekmez
Ey Rabbim derken, kalbini gözet
Nasıl bir lisandan bahsediyorsun, niyetinin hoyratlığını nizam et
Nefsin hür oldukça, zafiyetlerin ruhunu boğdukça, sevdaya değil, sefilliğe itimat et
Yükünün ağırlığından, tercihlerinin bağnazlığından tez vakitte imtina et, aşktır hakikat
Kulağına gelen ney’in sesi ne söyler
Ruhunun evveliyatını, ahirin için dünya hayatının ahını hikâye eder
Ne kadar debdebelik varsa tefekkür etmeni tavsiye eder, sessizliğin aklından eser
Tevdi edilen emanetler adına, ihmalkârlığını edebi diliyle öğütler, kalbine dikkat et der
Bilmem ki takat-i derman kimdendir
Nefes-i can aşkın elindendir, firkatine ram olmadığın sevda hangi günedir
Bahtın kazası takdir değimlidir, tercihlerin adına düştüğün yanlışlar nasıl telafi edilir
Af ve mağfiret yaradan Rabbinin vaadi değil midir, korku ve haşyet bilinmeyen cehalettir
Sana senden daha yakın olan kimdir
Rızkının sahibi bizzat Cenabı Hak değil midir, peki, öyleyse tekebbür niyedir
Akan zaman nasıl bir hesabın ramıyla coşup gitmektedir, akletmeyen cana şimdi ne denir
Hangi bahane nefsini kurtarmak için yetecektir, cazibesini kaybetmiş nefes değerli midir
Gönül kapın açılsın, aşka abat olsun
Umutların hiçbir zaman kurumasın, kalbinin latifliğinde yeis palazlanmasın
Her vakit hak ve hakikat dostları gönül kapını çalsın, serin uykundan aşk ile uyandırsın
Ne kadar ukdelerin varsa, vecdin sevdasıyla sineni bıraksın, bir emel kalbini oyalamasın
Ruhunu yoran, kalbini burkan acın kalmasın
Akıl ve izanın istikametin için vuslatını aralasın, unuttuğun mefkûren anlamlaşsın
Seni var eden, her zerrene dirlik bahşeden ne kadar hamiyetli gönül varsa hiç usanmasın
Vahdetin yolunu açsın, idrakin aşkın firkatine kansın, aşk-ı dünya hal-i vecdine adansın
Mustafa CİLASUN
Gören göz, işitilen söz, ruhun didarında saklanan öz vaktini bekler
Ehliyet sahibi olmak yetmez, kemali yet için nefsi temayülünü terbiyey-i aşk gerek
Şikâyet etmek kefaletine itibar etmez, vecdin hak için olmadıkça aşk haline gerekmez
Ey Rabbim derken, kalbini gözet
Nasıl bir lisandan bahsediyorsun, niyetinin hoyratlığını nizam et
Nefsin hür oldukça, zafiyetlerin ruhunu boğdukça, sevdaya değil, sefilliğe itimat et
Yükünün ağırlığından, tercihlerinin bağnazlığından tez vakitte imtina et, aşktır hakikat
Kulağına gelen ney’in sesi ne söyler
Ruhunun evveliyatını, ahirin için dünya hayatının ahını hikâye eder
Ne kadar debdebelik varsa tefekkür etmeni tavsiye eder, sessizliğin aklından eser
Tevdi edilen emanetler adına, ihmalkârlığını edebi diliyle öğütler, kalbine dikkat et der
Bilmem ki takat-i derman kimdendir
Nefes-i can aşkın elindendir, firkatine ram olmadığın sevda hangi günedir
Bahtın kazası takdir değimlidir, tercihlerin adına düştüğün yanlışlar nasıl telafi edilir
Af ve mağfiret yaradan Rabbinin vaadi değil midir, korku ve haşyet bilinmeyen cehalettir
Sana senden daha yakın olan kimdir
Rızkının sahibi bizzat Cenabı Hak değil midir, peki, öyleyse tekebbür niyedir
Akan zaman nasıl bir hesabın ramıyla coşup gitmektedir, akletmeyen cana şimdi ne denir
Hangi bahane nefsini kurtarmak için yetecektir, cazibesini kaybetmiş nefes değerli midir
Gönül kapın açılsın, aşka abat olsun
Umutların hiçbir zaman kurumasın, kalbinin latifliğinde yeis palazlanmasın
Her vakit hak ve hakikat dostları gönül kapını çalsın, serin uykundan aşk ile uyandırsın
Ne kadar ukdelerin varsa, vecdin sevdasıyla sineni bıraksın, bir emel kalbini oyalamasın
Ruhunu yoran, kalbini burkan acın kalmasın
Akıl ve izanın istikametin için vuslatını aralasın, unuttuğun mefkûren anlamlaşsın
Seni var eden, her zerrene dirlik bahşeden ne kadar hamiyetli gönül varsa hiç usanmasın
Vahdetin yolunu açsın, idrakin aşkın firkatine kansın, aşk-ı dünya hal-i vecdine adansın
Mustafa CİLASUN