• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

neptunyum

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
Neptünyum'dan Enerji Üretilebilr mi?

Neptünyum konusunda, konunun bilimsel yanı incelenmeden toplumu yanıltabilecek ve fikir karışıklığına yol açabilecek bir takım iddialara şahit olmaktayız. Özellikle ülkemizin içinde bulunduğu zor ekonomik şartlar doğal kaynaklarımıza yönelişi arttırmakta ve bu kaynakların ne şekilde değerlendirilebileceği konusunda değişik çözüm önerileri gündemi işgal etmektedir. Maalesef bu önerilerin bazıları, Neptünyum örneğinde olduğu gibi, makul çözümler olmaktan bir hayli uzaktır.

Diğer yandan bir metanın ekonomik girdi sağlayabilecek nitelikte olabilmesi için öncelikle bu metanın ülkemizde mevcut olması ve ayrıca bu metanın, ülke ve dünya pazarındaki belirli bir talep düzeyine sahip olması gerekmektedir. Bu bilgi notunda Neptünyum ile ilgili gerçekler anlatılmaya çalışılmaktadır.

1) Tarihçesi

93 atom numaralı Neptünyum transuranyum ailesi olarak bilinen elementlerden birisi olup yapay olarak elde edilebilen radyoaktif bir elementtir ve hatta Neptünyum sentetik olarak ilk üretilen transuranyum elementidir. Neptünyumun 239 kütle numaralı izotopu, 1940 yılında Edwin M. McMillan ve P. H. Abelson tarafından Berkeley Laboratuarında Uranyumun siklotrondan üretilen nötronlarla bombardıman edilmesiyle elde edilmiştir.

2) Doğada var mıdır?


Uzun bir süre Neptünyum'un doğada bulunmadığına inanılmış, fakat son yapılan araştırmalarda,nötronların neden olduğu transmutasyon (dönüşüm) reaksiyonları nedeniyle, uranyum madenlerinde eser miktarda oluştuğu anlaşılmıştır. Ancak, bunun herhangi bir maden değeri olmadığından, dünyada Neptünyum madenciliği diye bir olgu da bulunmamaktadır.

3) Nasıl üretilebilir?

Neptünyumu yüksek miktarlarda elde edebilmenin tek yolu nükleer reaktörlerde veya hızlandırıcılarda Uranyumun nötronlarla bombardımanıdır. Bunun sonucunda oluşan Neptünyum, bombardıman edilen veya reaktörlerde yakıt olarak kullanılan Uranyumun yeniden işlenmesi ile elde edilebilir [1] ve bu yöntem de ileri düzeyde nükleer teknolojinin var olmasını gerektirmektedir.

Ülkemizde iki adet araştırma reaktörünün (Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezideki TR-2 Araştırma Reaktörü ve İstanbul Teknik Üniversitesindeki İTÜ-TRIGA Araştırma Reaktörü) dışında nükleer reaktör mevcut değildir. Bu araştırma reaktörlerinin kullanılmış yakıtlarında çok az miktarlarda Neptünyum olmakla birlikte, bu Neptünyumu elde etmek için söz konusu kullanılmış yakıtların yeniden işlenmesi gerekir ve bizde bu teknoloji mevcut değildir.

Kaldı ki, büyük miktarlarda yapay yoldan elde edilecek Neptünyumu talep edecek ve ülkemizi de borç yükünden kurtaracak bir alıcı dünyada mevcut değildir.

4) Enerji kaynağı mıdır?

Neptünyumun enerji üretiminde kullanılan bir yakıtmış gibi nitelendirilmesi de doğru değildir. Bunu teknik olarak açıklamak mecburiyeti vardır. Nükleer reaktörlerde enerji üretimi ağır elementlerin (Uranyum, Plütonyum) izotoplarının nötronlarla bölünme (fisyon) reaksiyonlarına girmesine dayanmaktadır. Bu reaksiyon sonucunda daha hafif elementler (fisyon ürünleri) ve bir miktar enerji (»200 MeV/fisyon) ortaya çıkmaktadır. Enerji üretiminde kullanılan günümüz nükleer reaktörlerinde bu reaksiyon kontrollü ve devamlı bir şekilde gerçekleştirilmektedir.

Neptünyum da ağır bir element olmakla ve bazı izotopları fisyon reaksiyonu yapabilmekle birlikte, enerji üretiminde kullanılabilecek şekilde devamlı ve kontrollü bölünme reaksiyonları ancak çok özel konfigürasyonlarda gerçekleştirilebilmesi mümkündür. Bu yöndeki araştırmalar enerji üretiminden ziyade, daha çok nükleer silahsızlanma çalışmaları çerçevesinde sürdürülmektedir. Dünyadaki değişik laboratuarlarda Neptünyumun hangi şartlarda devamlı ve kontrollü bölünme reaksiyonların gerçekleşebileceği yönünde araştırmalar sürdürülmektedir. 2002 yılı Ekim ayındaki uluslararası medyada "Los Alamos (ABD) Laboratuarlarında deney koşullarında Neptünyumun kullanılarak kontrollü bir kritikliğe ulaşıldığı" yönünde haberler yer almıştır. Bu olasılık dikkate alınarak, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi çalışmaları kapsamında, Neptünyum da Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından güvence denetimi anlaşmaları kapsamında Uranyum ve Plütonyum gibi izlenmektedir (hangi tesiste ne kadar üretildi, ne kadarı hangi amaçla kullanıldı v.b.).

Sonuç olarak Neptünyumun günümüzde bir enerji kaynağı olarak kullanılması diye bir durum söz konusu değildir. Bu şekilde çalışan bir nükleer reaktör mevcut değildir.

5) Ülkemizde ve dünyada var mıdır?

Neptünyumun nasıl elde edilebileceği ve doğada mevcudiyeti ve ülkemizin nükleer teknoloji alanındaki kabiliyeti dikkate alındığında ülkemizde Neptünyum madenciliği diye bir olgu olmadığı; MTA tarafından tespit edilen Uranyum madenlerinde (bu madenler MTA verilerine göre yaklaşık 9 bin ton Uranyum içermektedir) çok az miktarlarda Neptünyum bulunabileceği; nükleer teknoloji kullanılarak Neptünyum elde edilmesinin de ülkemizin nükleer teknoloji altyapısı itibariyle mümkün olmadığı; ve bu teknolojiye sahip olunsa dahi ülkemizin sahip olduğu Uranyum'un tamamının Neptünyum'a dönüştürülmesi durumunda bile kayda değer bir ekonomik gelir elde edilemeyeceği anlaşılır.

Nükleer teknoloji alanında ileri seviyedeki ülkeler daha çok araştırma amaçlı (nötron detektörleri gibi) kullanım için Neptünyumu yapay olarak üretmektedirler.
 
Son zamanlarda internette mail yoluyla dolaşan ve bazı gazetelere “bomba” olarak düşen bir konu var: Neptunyum.

Bu haberlere göre oldukça değerli olan Neptunyum, ülkemizde çok bulunan bir elementtir ve enerji üretiminde çok düşük maliyet ile kullanılabilmektedir. Aynı haberde, Türkiye’nin Neptunyum rezervi 127 bin ton ve değeri 9 trilyon dolar olarak belirtilmektedir. İnternette yayılan bu haber ile insanlara bu “servetin” kullanılmadığı, gözardı edildiği veya çeşitli güçlerce kullanımının engellendiği ifade edilmekte, hatta Amerika’nın Irak’a müdahalesinden sonra ikinci hedefinin Türkiye’de varolduğu iddia edilen Neptunyum rezervleri olduğu anlatılmaktadır. Gönderilen e-postalar ile insanlar, bu “servetin” varlığına sahip çıkmaya, bilinçlenmeye davet ediliyor. Ancak bu haberde rezervin nerede bulunduğuna, haberin kaynağının ne olduğuna dair hiçbir bilgi yok.

Kısa bir süre içinde ise MTA (Maden Tetkik ve Arama), TAEK (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu) gibi bilimsel kurumlar tarafından olaya açıklık getiriliyor ve ardından konu hakkında çeşitli gazete ve bilimsel kurumların İnternet sayfalarında konunun anlatıldığı gibi olmadığı, doğruyu yansıtmadığı açıklanıyor.

Araştırmaların sonucunda Türkiye’de Neptunyum elementinin veya maddesinin varlığına dair bir bulgu olmadığına dahası dünyanın hiçbir yerinde Neptunyum’u doğal olarak üreten bir maden yatağı bulunmadığına değinilerek. Neptunyum’un doğal bir maden olmadığı Uranyum’un işlenmesi sonucu ortaya çıkan bir madde olduğu ifade edilmektedir. Türkiye'deki 9 bin tonluk Uranyum rezervi bulunduğu ve bunu işleyip Neptunyum'u teknolojik olarak elde ettiğimizi varsaydığımız takdirde dahi, maliyetinin bahsedildiği gibi ucuz olmadığı ve üretim maliyetlerinin çok üzerinde olacağı belirtilmekte ve eklenmektedir: “Bu elementi en ucuz üretme yöntemi Uranyum'dan atom bombası üretimi sürecinde Plütonyum'a çevirme işlemlerinde veya nükleer güç üreten santrallerde bir yan ürün olarak elde edilmesidir. Başka bir deyişle, ileri teknoloji isteyen bir süreçtir. Dünya'da Neptunyum ihtiyacı çok kısıtlı olup, sadece nötron dedektörü yapımında kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu elementin Dünya'da üretimi çok sınırlı ve azdır."

Bireysel olarak "ah bir sayısal loto, milli piyango çıksa da zengin olsam" düşüncesi görülüyor ki toplumun geneline de sıçramış durumda. Her iki-üç senede bir Türkiye'de trilyon dolar eden madenler ortaya çıkmakta ama biz nedense bunları hiç görememekteyiz. Çok fazla hayalci ve kolaya kaçan bir toplum olmaya başladığımızı veya öyle olmamız için gayret sarfedildiğini düşünmeye başlıyor insan. Oturup çalışmaktan, çalışarak ülkeyi kalkındırmaktansa bir hazine bulsak da "yırtsak", borçları ödesek, herkesin geliri 20.000 - 30.000 dolarları bulsa ne güzel olur değil mi? Hadi böyle bir kaynağın olduğunu varsayalım; toplum olarak bu düşünce yapısı devam ettiği takdirde kazanılanlar da çok kısa sürede tüketilecektir.

Bu tür spekülatif haberlerin geçmişte olduğu gibi gelecekte de devam etmesi olasıdır. Bu tip haberlerin insanları etkilediği ve heyecanlandırdığı bir gerçek. Ancak bunların bilimsel olarak ele alınıp değerlendirildikten sonra ciddiye alınması beraberinde getireceği hayal kırıklıklarını da engelleyecektir.

-alıntı-
 
Geri
Top