Okulların açılıp havaların soğumaya başlamasıyla beraber çocuklarda görülen üst solunum yolları enfeksiyonları artar. Bu hastalıkları sırasıyla tanıyalım, nasıl korunabiliriz, ne gibi önlemler alabiliriz bir göz atalım...
NEZLE
Nezle ve buna bağlı burun tıkanıklığı, çocuklarda en sık gördüğümüz belirtilerdendir. Burun havanın vücuda giriş kapısıdır, burada hava ısıtılır, tozlarından arındırılır ve nemlendirilerek akciğerin sevdiği hale getirilir. Havanın burun içinden rahat geçebilmesi için üç koşul vardır. Birincisi burun yapısının düzgün, burun etlerinin normal büyüklükte olması gerekir. İkincisi, burun mukozası denilen, burnu döşeyen tabakanın sağlıklı, üçüncüsü de burun salgılarının akışkan olması gerekir. Burun mukozasından eğer rhinovirus ailesinden bir virüs girerse o zaman nezle oluruz. Burun akar, tıkanır hapşırıklar artar, hafif ateş ve halsizlik hissedilir. Basit önlemlerle atlatılabilecek bu durumda, korktuğumuz, çocukta komplikasyon gelişmesidir. Nezle iyi tedavi edilmediği zaman orta kulak iltihabına, sinüzite veya bronşite yol açabilir. Halbuki yapılacak şey basittir. Burun açıcı ilaçlar şurup veya damla olarak 2-3 gün kullanılmalıdır. Antibiyotiğe hemen başlanmamalı, ateş düşürücü ağrı kesici ilaçlar kullanılmalıdır.
ORTA KULAK İLTİHAPLARI
Orta kulak iltihapları çocukluk çağında en sık görülen hastalıklardandır. İlerde kalıcı işitme kayıplarına neden olabilirler. Orta kulak iltihapları doğumdan sonra ne kadar çabuk ortaya çıkarsa o kadar tehlikeli seyrederler.
En çok ekim ve nisan aylarında görülürler, bu aylar viral üst solunum yolları enfeksiyonlarının sık görüldüğü aylardır. Viral hastalık sırasında gelişen orta kulaktaki iltihabi olaylar orta kulakta sıvı birikmesine ve mukozalarda ödeme neden olur. Östaki borusu denilen, genizden orta kulağa giden borunun da ödem nedeniyle tıkanması, orta kulak iltihaplarını kolaylaştırır. Bebeklerde iltihabı kolaylaştıran geniz eti, östaki borusunun yatay seyretmesi ve bebeklerin sırt üstü biberonla beslenmesi gibi olumsuz başka faktörler de vardır. Orta kulak iltihapları en çok Hemofilus İnfuenza ve Streptokokus Pnömonia denilen mikroplarla oluşur. Daha az olarak da Stafilokokus Aureus, Brahmanella Kataralis gibi mikroplar işin içine karışılar ki; bu mikropların çoğu günümüzde penisilin grubu antibiyotiklere direnç kazanmışlardır. Bu nedenle tedavide yeni geliştirilen antibiyotikler seçilmektedir.
Ağrı şiddetli ve zonklayıcı tarzdadır ve çocuk, fısıltıları, o taraf kulağından duymakta güçlük çeker. Ateş 38-38,5 civarındadır. Kulak zarının kızarık olması veya bombe olması tanıyı koydurur. Ancak unutulmaması gereken bir nokta, her kulak ağrısının, kulak iltihabından kaynaklanmadığıdır. Bazen dış kulak yolundaki bir sivilce, sıkışmış kulak kiri, çürük bir diş veya boğazdaki bademcik iltihabının yansıyan ağrısı da orta kulak iltihabını taklit edebilir.
TEDAVİ EDİLMEZSE KRONİKLEŞİR
Tedavisinde çeşitli yaklaşımlar vardır. Bazıları hemen parasentez denilen kulak çizmeyi tercih ederlerken bazıları önce antibiyotik verip ileri derecedeki orta kulak iltihaplarında kulak zarını çizmektedirler. Gelişmiş ülkelerde % 80 hastanın kendiliğinden hiçbir komplikasyon olmaksızın düzeldiğini öne sürerek, antibiyotik bile vermeyen doktorlar vardır. Biz Türkiye?de antibiyotikle tedavi edilmesi gerektiğine inananlardanız. Antibiyotiği de daha önce yapılmış hangi mikropların en çok görülüp, hangi antibiyotiklerin en etkili olduğunu gösteren bilimsel araştırmaları göz önünde tutarak seçmekteyiz. Antibiyotik verilmediğinde hastalık kronikleşmekte, daha uzun süre çocuğu rahatsız etmektedir.
Orta kulak iltihapları iyi tedavi edilmezlerse de kronikleşir ve işitme kaybı gibi kalıcı arazlar bırakırlar. Bazen de iltihap, komşu dokulara yayılarak iç kulak iltihabı, yüz felci ve beyin zarı iltihapları gibi çok daha ciddi hastalıklara yol açabilir. Orta kulak iltihabından sonra, mikroplar ortadan kalksa bile, orta kulak boşluğunda sıvı birikintisi kalacaktır ve bazen bu sıvı hiç bir tedaviye cevap vermeyecektir. Götürdüğünüz doktor da ?Artık tüp takılması gerekiyor? diyecektir. Yoksa, okulda öğretmeni çocuğunuzda fark ettiği anlama ve dikkat sorunlarıyla karşınıza gelecektir.
Seröz Otit, Efüzyonlu Otit veya zamk kulak gibi çeşitli adlar takılan bu hastalıkta başlıca belirti, sinsi gelişen işitme kaybıdır. Bazen de çok kısa, bir veya iki saniye süren ağrılardan bahseder bu çocuklar. Kulak zarına bakıldığında zar çökmüş ve amber rengini almıştır. Bazen hava sıvı seviyesi de görülebilir. Bu hastalığın tedavisi başlangıçta beklemektir. Çoğu kendiliğinden iyileşir. İyileşmeyenlerde uzun süre antibiyotik tedavisi düşünülebilir. Antibiyotiğe rağmen düzelme olmazsa, östaki borusunun görevini yapacak kulak tüpü zara yerleştirilerek, orta kulağın havalanması sağlanır. Orta kulaktaki sıvı dağılır, zar çökmesi ortadan kalkar. Bu tüp kendi kendine 3-8 ay arasında kulak tarafından atılır ve çıkar.
Her şey normale dönmüştür. Bu durum çoğu kez kalıcı olur ve hastalık tekrar etmez. Ama bazen hastalık tekrar eder ve yeniden tüp takmak gerekebilir. Defalarca tüp takılıp düzelmeyen ve kulak zarı orta kulaktaki kemikçiklere yapışan hastalar da az da olsa vardır. Bu durumda işitme kaybı kalıcı olur.
SİNÜZİT
Çocuklarda en sık görülen hastalıklardan biri de sinüzittir. Sinüzitlerde de en çok rastlanan mikroplar, orta kulak iltihaplarında görülen hemofilus influenza ve streptokkous pnömonia cinsi mikroplardır. Burun tıkanıklığı ve iltihaplı akıntının yanında, yüz kemiklerinde şiddetli ağrılar başlar. Ağrı, baş öne doğru eğilince artmaktadır. Göz yaşarması, göz etrafında şişlik, 38 i geçmeyen ateş, yüze basma ile ağrının artması sinüzitin diğer belirtileri arasındadır. Muayenede bütün burun mukozasının şiş ve ileri derecede kızarık olduğu görülür. Tedavi, antibiyotikler ve burun açıcı ilaçlarla yapılır. Tedavi süresi 10 günden az olmamalıdır. İyi tedavi edilmemiş sinüzitler komplikasyon yaratabilir. İltihap göz ve beyin zarına yayılabilir. Ancak bu komplikasyonlar çok sık görülmez.
ANJİN
Çocuğunuz okuldan ateşler içinde ve boğaz ağrısıyla gelir, tükürüğünü bile yutamaz durumdaysa; ağzını açtırıp, içine baktığınızda, kocaman, üzeri beyaz noktalarla kaplı, iki kırmızı bademcikle karşılaşırsınız. Çocuğunuz anjin olmuştur. Bazı çocuklar en azından bir kez boğaz ağrısı ve ateşle yatağa düşer ve 3 gün okula gidemezler. Bazıları ise her ay bir kez anjin olurlar. Anjin, ateşli boğaz ağrısı, bademciklerin şişip üstlerinin beyaz iltihap odaklarıyla kaplanması durumudur. Çocukluğunda bu hastalığı geçirmemiş kimse hemen hemen yok gibidir.
Bademcikler, lenf dokuları olup, boğazın girişinde, iki tarafa yerleşmiş küçük organlardır. Görevleri vücudun bağışıklık sisteminin oluşmasına yardımcı olmaktır. Boğaz yoluyla gelen mikroplar bademcik üzerinde tutularak, onlara karşı antikor denilen bağışıklık proteinleri oluşturulur. Bu görev, vücudun bağışıklık sistemi kurulana, yani 5-6 yaşına kadar devam eder. Anjinler çok çeşitli mikroplarla oluşmakla beraber daha çok beta hemolitik streptokoklarla oluşur. Beta hemolitik streptokokların romatizma ile ilişkisi bilindiğinden, bu hastalıktan korkulmaktadır. Çocuğunuzun anjini, birçok sıradan mikropla oluşabileceği gibi, bazen de enfeksiyoz mononükleoz gibi, özel mikroplarla da oluşabilir. Öpücük hastalığı da denilen bu hastalık daha çok büyük çocuklarda görülür. Bu hastalıktaki bazı özellikler arasında boyunda çok sayıda lenf bezi şişmesi, yüksek ateş, genel durum bozukluğu ve bademcikler üzerinde kötü kokulu tabaka oluşumu sayılabilir. Epstein Barr virüsünün yaptığı bu hastalıkta, karaciğer büyüyebilir ve deri döküntüleri olabilir. Bu hastalığın teşhisini koymak çok kolaydır. Laboratuarda yapılan bir MNI test birkaç saat içinde tanıyı koydurur. Tedavisinde bazı penisilin türü antiyotikler dışında, bir antibiyotik, bazen de kortizon kullanmak gerekebilir.
Anjinlerden, neden oldukları akut eklem romatizması ve buna bağlı kalp kapakcığı sorunları nedeniyle korkulmaktadır. Ancak ilaç sorunu olmayan ülkelerde bu komplikasyon hemen hemen tamamen ortadan kalkmıştır. Anjinin diğer bir özelliği abseye yol açmasıdır. Abseleşirse boşaltılması gerekmektedir. Sık tekrarlayan anjinler kronik hale gelebilir.
Üç yıl üst üste 3 kez anjin, 2 yıl üst üste 5 anjin, bir yılda 7 den fazla anjin kronikleşme gösterir. Bademciklerin görüntüsü ve rengi de kronikleştiğinin habercisi olmaktadır. Bademcikler kronik hastalıklı hale gelirlerse ameliyatla alınmaktadırlar.
FARENJİT
?Ya çocuğum farenjit olursa?? Aynı sınıfta okuyan Feride?nin farenjit olduğunu arkadaşınız olan annesinden duydunuz... Farenjit bulaşmaz mı? Bulaşırsa ne olur?
Farenjit bulaşıcıdır. Farenjit hafif ateşle başlar, burun tıkanıklığının yanında burun arkasına akıntı, boğaz mukozasında yer yer kızarıklıklar ve iltihaplı salgılar görülür. Kulak zarı da kızarmış olarak görülebilir. Boyunda ele lenf bezleri gelir. Kendiliğinden 4-5 gün içinde geçen farenjit, genellikle viral bir hastalık olduğundan antibiyotik kullanılması şart değildir, ama ateş 2 günden fazla sürerse o zaman antibiyotik verilebilir. Tedavisinde burun açıcı ilaçlar ve sprey şeklinde antibiyotikler kullanılır. Bazen farenjit aşağı inip bronşite de neden olur.
LARENJİT
Larenjit her yaşta görülebilen iltihabi bir hastalıktır. Virüsler de mikroplar da gırtlağı ve ses tellerini iltihaplandırabilir. Ses kısılır ateş pek yükselmez. Farenjitin bronşite dönmesinde ara geçiş olabilir. Bazen şiddetlenip, çocukları ciddi solunum zorluğuna sokabilir. Sorumlular yine yukarıda adı geçen virüs ve mikroplardır genellikle. Tedavi ise antibiyotik ve solunum zorluğuna bağlı olarak da kortizondur. Solunumun tamamen tıkanıp soluk borusuna delik açma olayından bahis bile açmayalım. Çünkü bu bir annenin yaşayabileceği en sıkıntılı anlardan biridir. Ama trakeotomi denilen bu girişim gerçekten de hayat kurtarıcı bir girişimdir.
Bunun dışında okulların açılması havaların soğumaya başlamasıyla birlikte çocukların yakalanması olası daha birçok hastalık vardır. Sık görülmemekle beraber çocuklarda boyun abseleri, sellülitler, soğuğa bağlı yüz felçleri, lenf bezi iltihapları gibi çeşitli hastalıklar görülebilir.
ELİF SUNGUR TAŞCIOĞLU
NEZLE
Nezle ve buna bağlı burun tıkanıklığı, çocuklarda en sık gördüğümüz belirtilerdendir. Burun havanın vücuda giriş kapısıdır, burada hava ısıtılır, tozlarından arındırılır ve nemlendirilerek akciğerin sevdiği hale getirilir. Havanın burun içinden rahat geçebilmesi için üç koşul vardır. Birincisi burun yapısının düzgün, burun etlerinin normal büyüklükte olması gerekir. İkincisi, burun mukozası denilen, burnu döşeyen tabakanın sağlıklı, üçüncüsü de burun salgılarının akışkan olması gerekir. Burun mukozasından eğer rhinovirus ailesinden bir virüs girerse o zaman nezle oluruz. Burun akar, tıkanır hapşırıklar artar, hafif ateş ve halsizlik hissedilir. Basit önlemlerle atlatılabilecek bu durumda, korktuğumuz, çocukta komplikasyon gelişmesidir. Nezle iyi tedavi edilmediği zaman orta kulak iltihabına, sinüzite veya bronşite yol açabilir. Halbuki yapılacak şey basittir. Burun açıcı ilaçlar şurup veya damla olarak 2-3 gün kullanılmalıdır. Antibiyotiğe hemen başlanmamalı, ateş düşürücü ağrı kesici ilaçlar kullanılmalıdır.
ORTA KULAK İLTİHAPLARI
Orta kulak iltihapları çocukluk çağında en sık görülen hastalıklardandır. İlerde kalıcı işitme kayıplarına neden olabilirler. Orta kulak iltihapları doğumdan sonra ne kadar çabuk ortaya çıkarsa o kadar tehlikeli seyrederler.
En çok ekim ve nisan aylarında görülürler, bu aylar viral üst solunum yolları enfeksiyonlarının sık görüldüğü aylardır. Viral hastalık sırasında gelişen orta kulaktaki iltihabi olaylar orta kulakta sıvı birikmesine ve mukozalarda ödeme neden olur. Östaki borusu denilen, genizden orta kulağa giden borunun da ödem nedeniyle tıkanması, orta kulak iltihaplarını kolaylaştırır. Bebeklerde iltihabı kolaylaştıran geniz eti, östaki borusunun yatay seyretmesi ve bebeklerin sırt üstü biberonla beslenmesi gibi olumsuz başka faktörler de vardır. Orta kulak iltihapları en çok Hemofilus İnfuenza ve Streptokokus Pnömonia denilen mikroplarla oluşur. Daha az olarak da Stafilokokus Aureus, Brahmanella Kataralis gibi mikroplar işin içine karışılar ki; bu mikropların çoğu günümüzde penisilin grubu antibiyotiklere direnç kazanmışlardır. Bu nedenle tedavide yeni geliştirilen antibiyotikler seçilmektedir.
Ağrı şiddetli ve zonklayıcı tarzdadır ve çocuk, fısıltıları, o taraf kulağından duymakta güçlük çeker. Ateş 38-38,5 civarındadır. Kulak zarının kızarık olması veya bombe olması tanıyı koydurur. Ancak unutulmaması gereken bir nokta, her kulak ağrısının, kulak iltihabından kaynaklanmadığıdır. Bazen dış kulak yolundaki bir sivilce, sıkışmış kulak kiri, çürük bir diş veya boğazdaki bademcik iltihabının yansıyan ağrısı da orta kulak iltihabını taklit edebilir.
TEDAVİ EDİLMEZSE KRONİKLEŞİR
Tedavisinde çeşitli yaklaşımlar vardır. Bazıları hemen parasentez denilen kulak çizmeyi tercih ederlerken bazıları önce antibiyotik verip ileri derecedeki orta kulak iltihaplarında kulak zarını çizmektedirler. Gelişmiş ülkelerde % 80 hastanın kendiliğinden hiçbir komplikasyon olmaksızın düzeldiğini öne sürerek, antibiyotik bile vermeyen doktorlar vardır. Biz Türkiye?de antibiyotikle tedavi edilmesi gerektiğine inananlardanız. Antibiyotiği de daha önce yapılmış hangi mikropların en çok görülüp, hangi antibiyotiklerin en etkili olduğunu gösteren bilimsel araştırmaları göz önünde tutarak seçmekteyiz. Antibiyotik verilmediğinde hastalık kronikleşmekte, daha uzun süre çocuğu rahatsız etmektedir.
Orta kulak iltihapları iyi tedavi edilmezlerse de kronikleşir ve işitme kaybı gibi kalıcı arazlar bırakırlar. Bazen de iltihap, komşu dokulara yayılarak iç kulak iltihabı, yüz felci ve beyin zarı iltihapları gibi çok daha ciddi hastalıklara yol açabilir. Orta kulak iltihabından sonra, mikroplar ortadan kalksa bile, orta kulak boşluğunda sıvı birikintisi kalacaktır ve bazen bu sıvı hiç bir tedaviye cevap vermeyecektir. Götürdüğünüz doktor da ?Artık tüp takılması gerekiyor? diyecektir. Yoksa, okulda öğretmeni çocuğunuzda fark ettiği anlama ve dikkat sorunlarıyla karşınıza gelecektir.
Seröz Otit, Efüzyonlu Otit veya zamk kulak gibi çeşitli adlar takılan bu hastalıkta başlıca belirti, sinsi gelişen işitme kaybıdır. Bazen de çok kısa, bir veya iki saniye süren ağrılardan bahseder bu çocuklar. Kulak zarına bakıldığında zar çökmüş ve amber rengini almıştır. Bazen hava sıvı seviyesi de görülebilir. Bu hastalığın tedavisi başlangıçta beklemektir. Çoğu kendiliğinden iyileşir. İyileşmeyenlerde uzun süre antibiyotik tedavisi düşünülebilir. Antibiyotiğe rağmen düzelme olmazsa, östaki borusunun görevini yapacak kulak tüpü zara yerleştirilerek, orta kulağın havalanması sağlanır. Orta kulaktaki sıvı dağılır, zar çökmesi ortadan kalkar. Bu tüp kendi kendine 3-8 ay arasında kulak tarafından atılır ve çıkar.
Her şey normale dönmüştür. Bu durum çoğu kez kalıcı olur ve hastalık tekrar etmez. Ama bazen hastalık tekrar eder ve yeniden tüp takmak gerekebilir. Defalarca tüp takılıp düzelmeyen ve kulak zarı orta kulaktaki kemikçiklere yapışan hastalar da az da olsa vardır. Bu durumda işitme kaybı kalıcı olur.
SİNÜZİT
Çocuklarda en sık görülen hastalıklardan biri de sinüzittir. Sinüzitlerde de en çok rastlanan mikroplar, orta kulak iltihaplarında görülen hemofilus influenza ve streptokkous pnömonia cinsi mikroplardır. Burun tıkanıklığı ve iltihaplı akıntının yanında, yüz kemiklerinde şiddetli ağrılar başlar. Ağrı, baş öne doğru eğilince artmaktadır. Göz yaşarması, göz etrafında şişlik, 38 i geçmeyen ateş, yüze basma ile ağrının artması sinüzitin diğer belirtileri arasındadır. Muayenede bütün burun mukozasının şiş ve ileri derecede kızarık olduğu görülür. Tedavi, antibiyotikler ve burun açıcı ilaçlarla yapılır. Tedavi süresi 10 günden az olmamalıdır. İyi tedavi edilmemiş sinüzitler komplikasyon yaratabilir. İltihap göz ve beyin zarına yayılabilir. Ancak bu komplikasyonlar çok sık görülmez.
ANJİN
Çocuğunuz okuldan ateşler içinde ve boğaz ağrısıyla gelir, tükürüğünü bile yutamaz durumdaysa; ağzını açtırıp, içine baktığınızda, kocaman, üzeri beyaz noktalarla kaplı, iki kırmızı bademcikle karşılaşırsınız. Çocuğunuz anjin olmuştur. Bazı çocuklar en azından bir kez boğaz ağrısı ve ateşle yatağa düşer ve 3 gün okula gidemezler. Bazıları ise her ay bir kez anjin olurlar. Anjin, ateşli boğaz ağrısı, bademciklerin şişip üstlerinin beyaz iltihap odaklarıyla kaplanması durumudur. Çocukluğunda bu hastalığı geçirmemiş kimse hemen hemen yok gibidir.
Bademcikler, lenf dokuları olup, boğazın girişinde, iki tarafa yerleşmiş küçük organlardır. Görevleri vücudun bağışıklık sisteminin oluşmasına yardımcı olmaktır. Boğaz yoluyla gelen mikroplar bademcik üzerinde tutularak, onlara karşı antikor denilen bağışıklık proteinleri oluşturulur. Bu görev, vücudun bağışıklık sistemi kurulana, yani 5-6 yaşına kadar devam eder. Anjinler çok çeşitli mikroplarla oluşmakla beraber daha çok beta hemolitik streptokoklarla oluşur. Beta hemolitik streptokokların romatizma ile ilişkisi bilindiğinden, bu hastalıktan korkulmaktadır. Çocuğunuzun anjini, birçok sıradan mikropla oluşabileceği gibi, bazen de enfeksiyoz mononükleoz gibi, özel mikroplarla da oluşabilir. Öpücük hastalığı da denilen bu hastalık daha çok büyük çocuklarda görülür. Bu hastalıktaki bazı özellikler arasında boyunda çok sayıda lenf bezi şişmesi, yüksek ateş, genel durum bozukluğu ve bademcikler üzerinde kötü kokulu tabaka oluşumu sayılabilir. Epstein Barr virüsünün yaptığı bu hastalıkta, karaciğer büyüyebilir ve deri döküntüleri olabilir. Bu hastalığın teşhisini koymak çok kolaydır. Laboratuarda yapılan bir MNI test birkaç saat içinde tanıyı koydurur. Tedavisinde bazı penisilin türü antiyotikler dışında, bir antibiyotik, bazen de kortizon kullanmak gerekebilir.
Anjinlerden, neden oldukları akut eklem romatizması ve buna bağlı kalp kapakcığı sorunları nedeniyle korkulmaktadır. Ancak ilaç sorunu olmayan ülkelerde bu komplikasyon hemen hemen tamamen ortadan kalkmıştır. Anjinin diğer bir özelliği abseye yol açmasıdır. Abseleşirse boşaltılması gerekmektedir. Sık tekrarlayan anjinler kronik hale gelebilir.
Üç yıl üst üste 3 kez anjin, 2 yıl üst üste 5 anjin, bir yılda 7 den fazla anjin kronikleşme gösterir. Bademciklerin görüntüsü ve rengi de kronikleştiğinin habercisi olmaktadır. Bademcikler kronik hastalıklı hale gelirlerse ameliyatla alınmaktadırlar.
FARENJİT
?Ya çocuğum farenjit olursa?? Aynı sınıfta okuyan Feride?nin farenjit olduğunu arkadaşınız olan annesinden duydunuz... Farenjit bulaşmaz mı? Bulaşırsa ne olur?
Farenjit bulaşıcıdır. Farenjit hafif ateşle başlar, burun tıkanıklığının yanında burun arkasına akıntı, boğaz mukozasında yer yer kızarıklıklar ve iltihaplı salgılar görülür. Kulak zarı da kızarmış olarak görülebilir. Boyunda ele lenf bezleri gelir. Kendiliğinden 4-5 gün içinde geçen farenjit, genellikle viral bir hastalık olduğundan antibiyotik kullanılması şart değildir, ama ateş 2 günden fazla sürerse o zaman antibiyotik verilebilir. Tedavisinde burun açıcı ilaçlar ve sprey şeklinde antibiyotikler kullanılır. Bazen farenjit aşağı inip bronşite de neden olur.
LARENJİT
Larenjit her yaşta görülebilen iltihabi bir hastalıktır. Virüsler de mikroplar da gırtlağı ve ses tellerini iltihaplandırabilir. Ses kısılır ateş pek yükselmez. Farenjitin bronşite dönmesinde ara geçiş olabilir. Bazen şiddetlenip, çocukları ciddi solunum zorluğuna sokabilir. Sorumlular yine yukarıda adı geçen virüs ve mikroplardır genellikle. Tedavi ise antibiyotik ve solunum zorluğuna bağlı olarak da kortizondur. Solunumun tamamen tıkanıp soluk borusuna delik açma olayından bahis bile açmayalım. Çünkü bu bir annenin yaşayabileceği en sıkıntılı anlardan biridir. Ama trakeotomi denilen bu girişim gerçekten de hayat kurtarıcı bir girişimdir.
Bunun dışında okulların açılması havaların soğumaya başlamasıyla birlikte çocukların yakalanması olası daha birçok hastalık vardır. Sık görülmemekle beraber çocuklarda boyun abseleri, sellülitler, soğuğa bağlı yüz felçleri, lenf bezi iltihapları gibi çeşitli hastalıklar görülebilir.
ELİF SUNGUR TAŞCIOĞLU