Eski bir ani defteri geçiyor elime... Çocukken yazmışım. Çok paranız olsa ne yaparsınız? Tüm saf çocukluk duygularımla yanıtlamışım. Bir oda dolusu çikolata alırım diye... Zaman 1995... Yıllar geçti ve yine bir çocuğun anı defterinde aynı soru. Cevap: bilgisayar oyun cdleri ev araba... diye gidiyor. Tüm hayali oda dolusu çikolata isteyen bir çocuğa göre ne kadar da fazla şeyler istenmiş... Bizim hayallerimiz mi küçüktü yoksa hayaller mi genisledi? Neden hiç birimiz ev almayı akıl etmemiştik ki? Ev bizim zamanımızda yok muydu yoksa? Neydi ki hayal denilen kavram? Ülkede bu kadar lüks başını alıp gitmediği için mi mütevazi hayaller kuruyorduk? Yoksa hayal denilen şey tümüyle yalan miydi? Gözün gördüğünü istemek miydi hayal, hiç ulaşılamayacak olanı istemek miydi? Ufak hayallerimiz vardı bizim... Yatlar, katlar, lüks evler istemedik... Müthiş insanlar bizim mahalleye uğramazdı. Hepimiz 3 aşağı 5 yukarı aynı insanlardık. Zengin ağa dizileriyle değil, sıcak aile ilişkisi dizilerle büyüdük... Özenmedik üst komşunun kızının bebeğine, paylaştık olanı... Özenmediğimiz için mi istemedik yoksa koca havuzlu bir villa? Hayallerimiz küçük kaldı ama özenmeden yaşadık hayatı... Göz görmeyince istemedi belki de düş öyle büyük şeyleri. Göz görünce büyüyor hayaller ve tatlı bir hayal olmaktan çıkıp kocaman bir hırsa dönüşüyor bütün hayat... En büyük hayali kocaman bir oda dolusu çikolata olan tüm insanlara gelsin bu yazı benden...