Okültizm - Ars Magna (Büyük Sanat)
Alşimideki en yüksek anlayışa Ars Magna (Büyük Sanat) denir. Avrupa'da, bu anlayışın daha çok 15. yüzyıl ve daha sonraki araştırmacılarda geliştiği görülür. Bunun tanımını A. Savoret şöyle yapıyor:
Gerçek simya, geleneksel simya, hayatın kanunlarının insanda ve doğada tanınmasıdır ve Âdem'in düşüşünden (insanın maddeye gömülüşü) itibaren dünya üzerinde hayli karışıklığa uğramış bu hayatın, yitirmiş olduğu saflığını, ihtişamını ve ilk imtiyazlarını yeniden kazanabilmesini sağlayacak olan sürecin yeniden kurulmasıdır. Bu, insanda kurtuluş ve yenilenme; doğada saflaşma ve tekâmül; mineral âleminde de en mükemmel, en süptil kısmın, cevherin elde edilmesi ve transmutasyondur.
Alşiminin amacı, doğadaki varlıklara ait bir düşüşün, bir seviye kaybedişin, bir zaafın ortaya çıkarılmasıdır. En yüksek Büyük Eser (Mistik Eser, Mutlak'ın Yolu, Phoenix'in Eseri) insanın ilk onuruna, başlangıçtaki vakarına ulaşmasıdır. Filozof taşı, inisiyeye fiziksel ve manevî aydınlanmayı, tam mutluluğu, evren üzerinde sınırsız etkiyi, ilk sebeple birleşmeyi sağlıyordu. Filozof taşını bulmak Mutlak'ı bulmak anlamına, tüm varlıkların gerçek varoluş sebebini bulmak, mükemmel Bilgi'ye sahip olmak anlamına geliyordu. Ruhsal ve fiziksel tecrübeler, bu aşkın simyada birbirine sıkıca bağlı olarak yürütülüyordu. A.M. Schmidt şöyle yazıyor:
Bu alşimi, uygulayıcılarına, iyi düzenlenmiş bir ruhsal pratikler bütünü yaptırmaktadır. Halbuki bu esnada, onlar, sıkıca kapatılmış kristal kürede, Felsefî Yumurta'da compost'un; yani kendisinden, âdeta rahim içindeki cenin misali, felsefe taşının doğacağı gizli karışımı izlemektedirler ve derece derece gelişen temizlenme, arınma tecrübelerinden geçmek zorundadırlar. Şunu da itiraf etmektedirler ki, Büyük Eser"i, maddenin yenilenmesini mükemmelen gerçekleştirebilmeleri için önce kendi varlıklarının yenilenmesini sağlamaları lâzımdır. Nasıl ki, o kapalı kapılarında madde ölüyor ve yeniden dinliyorsa, aynı şekilde, mistik ölüme uğramış olan canlarının da vecd hâlinde yükselmesini dilerler.
Böylelikle, inisiye, Fizik Eseri de, kozmosun yenilenmesini de gerçekleştirebilecek duruma geliyordu. İnsan psişesinin gizinde gerçekleştirilen transmutasyon, yani astral bedenin kirlerinden, paslarından arındırılma ameliyesi, maddî âleme de yansıtılmalıydı. Kaos'un İlâhî Ateş ile canlandırılışındaki Yaratılışın ilk maddesine benzer olan, en mükemmel canlandırılmış madde kabul edilen filozof taşı etkisini tüm varlık gruplarında, hayvan âleminde, bitki âleminde ve mineral âleminde de gösteriyordu. Alşimist, kendi bilgisince varlıkların oluşumunu yöneten kanunları tanıdığından ötürü, bedenleri yeniden meydana getirebileceğini söylüyordu.
Alşimistler "Doğanın başlangıçta yapmış olduğunu, aynı usulleri izleyerek biz de yapabiliriz." diyorlardı. İnisiye esrarengiz bir mayayı, yani filozof taşım da bulmaya uğraşıyordu. Bu taş, sadece bedenlerin giderek bozulmasını önlemekle kalmayacak, ayrıca bozuk madenleri (geri seviyeli, alşimistlere göre "hasta" madenler) alfana dönüştürecek, hasta insanlara sağlıklarını yeniden verecek, tüm eksik varlıkları yemleyecek, varlıkların yüksek hâle doğru hızlı tekâmüllerini sağlayacaktı. Alşimist, âlemi manen dirilten ve yenileyen gerçek bir "yüksek insan" olmaktaydı.
"Alşimi nedir?" sorusuna başlıca beş değişik görünümü kapsayan bir cevap verilebilir:
1- Gizli bir doktrindir, Hermetik felsefedir.
2- Maddenin yapısı üzerine, "bilimsel" olarak nitelendirilebilecek teorilerdir.
3- Başlıca amaçları madenlerin transmutasyonu ve evrensel tıp olan uygulamalı bir sanattır.
4- Mistik bir yoldur.
5- Ars Magna (Büyük Sanat) ya da mistisizmin, dinî yönelişlerin, teozofinin ve deneysel yöntemlerin bu dikkate değer birleşimi, yukarıdaki görünümlerin sentezinden doğar.
Simya ile uğraşan insanlar, realitelerine göre, bu konuya pek çok açılardan yaklaşmışlardır. Bazıları madenlerin altına ya da gümüşe dönüşmesiyle uğraşmışlardır. Altına dönüşmeye krizope, gümüşe dönüşme işlemine de arjirope derler. Diğerleri işin sadece tıbbî kısmıyla meşgul olmuşlardır. Bazıları sadece uygulamacı, bir kısmı da sadece teorisyen olarak kalmışlar ve ana kaidelerle bağdaşmayan doktrinlerini benzetmeler ve sembollerin örtüsü altına gizlemeye çalışmışlardır. Bazıları, özellikle bir mistik olarak yaşamışlardır. Ama Arş Magna'nın (Büyük Sanat) üstatları, bu sanatın önemli olan her yönünü geliştirmiş kişilerdir.
Alşimideki en yüksek anlayışa Ars Magna (Büyük Sanat) denir. Avrupa'da, bu anlayışın daha çok 15. yüzyıl ve daha sonraki araştırmacılarda geliştiği görülür. Bunun tanımını A. Savoret şöyle yapıyor:
Gerçek simya, geleneksel simya, hayatın kanunlarının insanda ve doğada tanınmasıdır ve Âdem'in düşüşünden (insanın maddeye gömülüşü) itibaren dünya üzerinde hayli karışıklığa uğramış bu hayatın, yitirmiş olduğu saflığını, ihtişamını ve ilk imtiyazlarını yeniden kazanabilmesini sağlayacak olan sürecin yeniden kurulmasıdır. Bu, insanda kurtuluş ve yenilenme; doğada saflaşma ve tekâmül; mineral âleminde de en mükemmel, en süptil kısmın, cevherin elde edilmesi ve transmutasyondur.
Alşiminin amacı, doğadaki varlıklara ait bir düşüşün, bir seviye kaybedişin, bir zaafın ortaya çıkarılmasıdır. En yüksek Büyük Eser (Mistik Eser, Mutlak'ın Yolu, Phoenix'in Eseri) insanın ilk onuruna, başlangıçtaki vakarına ulaşmasıdır. Filozof taşı, inisiyeye fiziksel ve manevî aydınlanmayı, tam mutluluğu, evren üzerinde sınırsız etkiyi, ilk sebeple birleşmeyi sağlıyordu. Filozof taşını bulmak Mutlak'ı bulmak anlamına, tüm varlıkların gerçek varoluş sebebini bulmak, mükemmel Bilgi'ye sahip olmak anlamına geliyordu. Ruhsal ve fiziksel tecrübeler, bu aşkın simyada birbirine sıkıca bağlı olarak yürütülüyordu. A.M. Schmidt şöyle yazıyor:
Bu alşimi, uygulayıcılarına, iyi düzenlenmiş bir ruhsal pratikler bütünü yaptırmaktadır. Halbuki bu esnada, onlar, sıkıca kapatılmış kristal kürede, Felsefî Yumurta'da compost'un; yani kendisinden, âdeta rahim içindeki cenin misali, felsefe taşının doğacağı gizli karışımı izlemektedirler ve derece derece gelişen temizlenme, arınma tecrübelerinden geçmek zorundadırlar. Şunu da itiraf etmektedirler ki, Büyük Eser"i, maddenin yenilenmesini mükemmelen gerçekleştirebilmeleri için önce kendi varlıklarının yenilenmesini sağlamaları lâzımdır. Nasıl ki, o kapalı kapılarında madde ölüyor ve yeniden dinliyorsa, aynı şekilde, mistik ölüme uğramış olan canlarının da vecd hâlinde yükselmesini dilerler.
Böylelikle, inisiye, Fizik Eseri de, kozmosun yenilenmesini de gerçekleştirebilecek duruma geliyordu. İnsan psişesinin gizinde gerçekleştirilen transmutasyon, yani astral bedenin kirlerinden, paslarından arındırılma ameliyesi, maddî âleme de yansıtılmalıydı. Kaos'un İlâhî Ateş ile canlandırılışındaki Yaratılışın ilk maddesine benzer olan, en mükemmel canlandırılmış madde kabul edilen filozof taşı etkisini tüm varlık gruplarında, hayvan âleminde, bitki âleminde ve mineral âleminde de gösteriyordu. Alşimist, kendi bilgisince varlıkların oluşumunu yöneten kanunları tanıdığından ötürü, bedenleri yeniden meydana getirebileceğini söylüyordu.
Alşimistler "Doğanın başlangıçta yapmış olduğunu, aynı usulleri izleyerek biz de yapabiliriz." diyorlardı. İnisiye esrarengiz bir mayayı, yani filozof taşım da bulmaya uğraşıyordu. Bu taş, sadece bedenlerin giderek bozulmasını önlemekle kalmayacak, ayrıca bozuk madenleri (geri seviyeli, alşimistlere göre "hasta" madenler) alfana dönüştürecek, hasta insanlara sağlıklarını yeniden verecek, tüm eksik varlıkları yemleyecek, varlıkların yüksek hâle doğru hızlı tekâmüllerini sağlayacaktı. Alşimist, âlemi manen dirilten ve yenileyen gerçek bir "yüksek insan" olmaktaydı.
"Alşimi nedir?" sorusuna başlıca beş değişik görünümü kapsayan bir cevap verilebilir:
1- Gizli bir doktrindir, Hermetik felsefedir.
2- Maddenin yapısı üzerine, "bilimsel" olarak nitelendirilebilecek teorilerdir.
3- Başlıca amaçları madenlerin transmutasyonu ve evrensel tıp olan uygulamalı bir sanattır.
4- Mistik bir yoldur.
5- Ars Magna (Büyük Sanat) ya da mistisizmin, dinî yönelişlerin, teozofinin ve deneysel yöntemlerin bu dikkate değer birleşimi, yukarıdaki görünümlerin sentezinden doğar.
Simya ile uğraşan insanlar, realitelerine göre, bu konuya pek çok açılardan yaklaşmışlardır. Bazıları madenlerin altına ya da gümüşe dönüşmesiyle uğraşmışlardır. Altına dönüşmeye krizope, gümüşe dönüşme işlemine de arjirope derler. Diğerleri işin sadece tıbbî kısmıyla meşgul olmuşlardır. Bazıları sadece uygulamacı, bir kısmı da sadece teorisyen olarak kalmışlar ve ana kaidelerle bağdaşmayan doktrinlerini benzetmeler ve sembollerin örtüsü altına gizlemeye çalışmışlardır. Bazıları, özellikle bir mistik olarak yaşamışlardır. Ama Arş Magna'nın (Büyük Sanat) üstatları, bu sanatın önemli olan her yönünü geliştirmiş kişilerdir.