Kur'ân-ı Kerim'de, "Onlar, ufak tefek kusurları dışında, günahların büyüklerinden ve fuhşiyattan kaçınırlar." (Necm, 53/32) mealindeki ayet-i kerime gibi küçük-büyük günah ayırımına, "kebîre" ile "lemem" farkına işaret eden beyanlar mevcuttur.
Lemem; kebîrenin alanı veya tarifi dışında kalan, ısrarlı ve devamlı olmadan yapılan küçük günahlardır; hakkında mutlak bir cezâ (hadd) bulunmayan ve işleyenin Cehennem ateşi ile tehdit edilmesine sebep olmayan seyyielerdir. Ne var ki, bu türlü masiyetler hakkında mutlak bir cezanın ya da Cehennem ateşi gibi tehdit edici bazı unsurların olmaması insanı aldatmamalıdır. Çünkü, küçük görüp önemsememek, işleye işleye alışarak bütünüyle gaflete dalmak ve masiyette ısrarlı olmak gibi sebeplerle en küçük isyan çukurları bile öldürücü uçurumlara dönüşebilir.
Ezcümle; bir insanı hafife alma ve kaş göz işaretleri yaparak onunla alay etme zâhiren küçük bir günah sayılır. Şayet, insan bir yanlışlıkla böyle bir hataya düşer ama hemen kabahatini anlayıp istiğfar ederse, bu masiyet "lemem" olarak kalır; fakat, günahta ısrar eder ve onu bir huy haline getirirse, artık o seyyie bir kebire halini alır. Nitekim, Kur'an-ı Kerim'de "Veyl olsun her hümeze ve lümeze'ye!.." (Hümeze, 104/1) denmekte; insanları arkadan çekiştiren, küçük düşüren, kaş göz hareketleriyle onlarla eğlenen kimseler kınanmaktadır. "Veyl", hem "yazıklar olsun" manasına gelmektedir, hem de Cehennem'in en derin deresinin ismidir. Dolayısıyla, mü'minleri ayıplayan ve el, kaş, göz işaretleriyle onları alaya alan kimselerin, bu günahta ısrar edip etmemelerine ve tevbe kurnasında arınıp arınmamalarına göre, "yazıklar olsun" itabından Cehennem azabına kadar uzanan bir çizgide muhtelif cezalara çarptırılmaları söz konusudur. Bu itibarla, masiyetin küçüklüğüne büyüklüğüne bakarak değil, kendisine karşı gelinen Zât'ın azamet ve kibriyâsına nazaran günahlardan sakınmak lazımdır. "Üzerinde ısrar edildiği takdirde hiçbir günah küçük sayılamayacağı gibi, istiğfar ile başı ezilen bir günah da asla kebîre olarak kalamaz." fehvasınca, esas büyük günahlar, üzerinde ısrar edilen küçük isyanlardır. Çünkü insan, bir günahın küfre götürücü ve öldürücü olduğunu bilirse, bir anlık gafletle o cürmü işlese bile, aklı başına gelir gelmez hemen tevbe kurnalarına koşar, gözyaşları içinde istiğfar eder ve masiyet kirlerinden temizlenir. Fakat, "lemem" addettiği günahları önemsemezse, "bir tane, bir tane daha.. ve son defa..." derken, adeta kapana kısılır ve bir daha da masiyetten yakasını kurtaramaz.
Lemem; kebîrenin alanı veya tarifi dışında kalan, ısrarlı ve devamlı olmadan yapılan küçük günahlardır; hakkında mutlak bir cezâ (hadd) bulunmayan ve işleyenin Cehennem ateşi ile tehdit edilmesine sebep olmayan seyyielerdir. Ne var ki, bu türlü masiyetler hakkında mutlak bir cezanın ya da Cehennem ateşi gibi tehdit edici bazı unsurların olmaması insanı aldatmamalıdır. Çünkü, küçük görüp önemsememek, işleye işleye alışarak bütünüyle gaflete dalmak ve masiyette ısrarlı olmak gibi sebeplerle en küçük isyan çukurları bile öldürücü uçurumlara dönüşebilir.
Ezcümle; bir insanı hafife alma ve kaş göz işaretleri yaparak onunla alay etme zâhiren küçük bir günah sayılır. Şayet, insan bir yanlışlıkla böyle bir hataya düşer ama hemen kabahatini anlayıp istiğfar ederse, bu masiyet "lemem" olarak kalır; fakat, günahta ısrar eder ve onu bir huy haline getirirse, artık o seyyie bir kebire halini alır. Nitekim, Kur'an-ı Kerim'de "Veyl olsun her hümeze ve lümeze'ye!.." (Hümeze, 104/1) denmekte; insanları arkadan çekiştiren, küçük düşüren, kaş göz hareketleriyle onlarla eğlenen kimseler kınanmaktadır. "Veyl", hem "yazıklar olsun" manasına gelmektedir, hem de Cehennem'in en derin deresinin ismidir. Dolayısıyla, mü'minleri ayıplayan ve el, kaş, göz işaretleriyle onları alaya alan kimselerin, bu günahta ısrar edip etmemelerine ve tevbe kurnasında arınıp arınmamalarına göre, "yazıklar olsun" itabından Cehennem azabına kadar uzanan bir çizgide muhtelif cezalara çarptırılmaları söz konusudur. Bu itibarla, masiyetin küçüklüğüne büyüklüğüne bakarak değil, kendisine karşı gelinen Zât'ın azamet ve kibriyâsına nazaran günahlardan sakınmak lazımdır. "Üzerinde ısrar edildiği takdirde hiçbir günah küçük sayılamayacağı gibi, istiğfar ile başı ezilen bir günah da asla kebîre olarak kalamaz." fehvasınca, esas büyük günahlar, üzerinde ısrar edilen küçük isyanlardır. Çünkü insan, bir günahın küfre götürücü ve öldürücü olduğunu bilirse, bir anlık gafletle o cürmü işlese bile, aklı başına gelir gelmez hemen tevbe kurnalarına koşar, gözyaşları içinde istiğfar eder ve masiyet kirlerinden temizlenir. Fakat, "lemem" addettiği günahları önemsemezse, "bir tane, bir tane daha.. ve son defa..." derken, adeta kapana kısılır ve bir daha da masiyetten yakasını kurtaramaz.