ORTA ÇAĞ'DA EĞİTİM
Orta Çağ’da Doğu’da ve Batı’daki eğitimin temel özelliklerine özetle değinmek uygun olacaktır. Orta Çağ’daki eğitimde amaçlar, ilke ve yöntemler, {konular bakımının Doğuda (özellikle Orta Doğu) İslamiyet’in, Batı’da da Hıristiyanlığın büyük etkileri görülür^ Her iki uygarlık çevresinde dinsel ağırlıklı bir eğitim egemendir. Çünkü bu çağın belirleyici sosyal değeri dindir. İdeal insan VinanaAnisan’’ dır. Bu tür insanın yetiştirilmesi için çalışılmıştır. Eğitimi dinsel ilkelerle birlikte ele alan ve bu ilkeleri esas alan birçok eğitimci-düşünür yetişmiştir. Her iki inanç sistemi açısından temel bilgi Tanrı bilgisidir. Tüm gerçekler, insan için gerekli davranış ve yaşamla ilgili bilgiler dinsel kitap ve sözlerde saklıdır. Bu nedenle öğüde, söze, ezbere dayalı bir öğretim yöntemi yaygın olarak kullanılmıştır. Yaşantı ve beceriden, uygulamadan çok kitabı ve din ulularının, âlimlerin düşüncelerini, önerilerini esas alan bir eğitim geçerliydi. Din adanılan aynı zamanda öğretmen, dini kurumlar da okul görevi görüyordu. Her tür eğitimi bu kişi ve kurumlar yürütmüştür. Felsefede, bilimde ve eğitimde “skolâstik”, “dogmatik” bir yaklaşım ve yöntem uygulanıyordu. Eğitimde çok katı ve cezalandırmaya, hatta (dayak cennetten çıkmadır misali) şiddete dayalı bir yöntem geçerliydi. Orta Çağ’da kilise okullanna “schoia” deniliyordu. Dolayısıyla bir okula (ekole), bir sabit düşünceye, üstada göre yapılan eğitime zamanla “skolâstik” düşünce ve yöntem denmiştir ki, bu da eleştiri ve şüpheye kapalı, dogmatik bir düşünce tarzıydı.
Durkheim’a göre bu kilise-okul ilişkisi zamanla çok kökleşmiş ve sonuçta Batı’da çok uzun süren bir kilise-okul zıtlığına ve çatışmasına yol açmıştır (Durkheim, 1983: 156).
Batı’da dinsel temelli bir eğitimi Hıristiyanlıkla birlikte ele alıp yorumlayan, ideal bir Hıristiyan birey ve toplum modeli oluşturmaya çalışmış birçok Hıristiyan düşünür vardır: St. Thomas, St. Augustinus gibi.
Doğu İslam dünyasında da aynı şekilde Arap, Türk, İranlı olmak üzere, birçok İslam düşünürü eğitimle ilgili görüşler ortaya koymuşlardır. Örneğin bunlardan Fârâbî, (870-950) “El Medinetü’l-Fazıla” (Erdemli insanlardan oluşan kent) adlı eserinde ideal bir toplum modeli çizmiştir. Bu kentin (devlet) insanları, yöneticileri eğitim yoluyla dinsel (İslami) temellere dayalı erdemlerle donatılacaklar ve böylece mutlu, huzurlu bir toplum ortaya çıkacaktır (Fârâbî, 1956).
Gene ünlü Türk bilginlerinden (özellikle tıp bilimi) îbn Sina (980-1037) da fazilet ve ahlak esaslan üzerinde çok durmuş, sağlıklı bir beden ve ruh yapısı konusunda değerli bilgiler
vermiştir. Onun verdiği bilgiler ve eserleri Doğu’da ve Batı’da uzun süre başvurulan en önemli bilgiler, eserler olarak kabul görmüştür. (Akyüz, 1982).
İslam düşünürlerinden Gazali de (1058-1111) Türkçeye “Ey Oğul Bil Ki” adıyla tercüme edilen eserinde dini ve ahlaki öğütler vererek,, erdemli ve İslam'ın özüne uygun bir yaşamın özelliklerine yer vermiştir. Gazali’nin eğitim konusundaki genel düşünceleri” İhya- ül-Ulûm” adlı kitabında bulunmaktadır (Kanad, 1948: 212).
Bu arada Türklerin 9. ve 10. yüzyıllardan itibaren İslamiyet’i kabul etmeleriyle birlikte Türk sosyal, kültürel hayatında dolayısıyla eğitim kurumunun gerek teorik, gerekse pratik yapısında köklü değişiklikler olmuştur. İslam’ın temel ilkeleri, yaşama biçimi bireysel ve toplumsal yaşamı çok etkilemiştir.
İslam ülkelerinde orta ve yükseköğretim kurumlan halinde medreseler ilk kez 11. yüzyıldan itibaren kurulmaya başlamışlardır. İlk 'medrese Nişabur’da 1040 yılında kurulmuştur. Bunu 1067 yılında Bağdat’ta Nizam-ül Mülk’ün kurduğu medrese (Nizamiye Medresesi) izlemiştir, örneğin OsmanlIlarda kurulan ilk medrese de Orhan Bey zamanında 1332 yılında İznik’te kurulmuş olan medresedir. Bunlar daha sonra Anadolu ve Orta Boğu’daki önemli kentlere yayılmışlardır.
9. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar eğitim ve bilim alanında İslam ülkeleri Batı ülkelerine göre oldukça ileri durumdaydı, felsefe ve bilim bu ülkelerde ışıldıyordu (İslam Rönesansı).
Batı’da da Üniversiteler 12. ve 13. yüzyıllarda kiliselere bağlı olarak kurulmuşlardır, örneğin Bologna, Paris üniversiteleri (12.yüzyılda. Cambridge. Oxfnrri üniversiteleri ise 13. yüzyılda kurulmuşlardır. Bunlarda tıp, felsefe, doğa bilimleri, teoloji, hukukla ilgili bölüm ve fakülteler vardı.
Aydın KAYA
İzmir-2012
orta çağda eğitim anlayışı ne şekilde ifade edilebilir
ortaçağ filozoflarının eğitim anlayışları ve eğitim hakkındaki görüşleri nelerdir
eğitim biliminde ortaç.ağ
ortaçağ döneminde eğitim ayrıntılı açıklamalar
ortaçağ toplumlarında eğitim
orta çağ toplumlarında eğitimin gelişmesi
ortaçağda eğitim incelemesi
eğitimin tarihsel gelişimi
eğitim orta çağda nasıl ortaya çıktı
ortaçağ filozofları, ortaçağda eğitim
Orta Çağ’da Doğu’da ve Batı’daki eğitimin temel özelliklerine özetle değinmek uygun olacaktır. Orta Çağ’daki eğitimde amaçlar, ilke ve yöntemler, {konular bakımının Doğuda (özellikle Orta Doğu) İslamiyet’in, Batı’da da Hıristiyanlığın büyük etkileri görülür^ Her iki uygarlık çevresinde dinsel ağırlıklı bir eğitim egemendir. Çünkü bu çağın belirleyici sosyal değeri dindir. İdeal insan VinanaAnisan’’ dır. Bu tür insanın yetiştirilmesi için çalışılmıştır. Eğitimi dinsel ilkelerle birlikte ele alan ve bu ilkeleri esas alan birçok eğitimci-düşünür yetişmiştir. Her iki inanç sistemi açısından temel bilgi Tanrı bilgisidir. Tüm gerçekler, insan için gerekli davranış ve yaşamla ilgili bilgiler dinsel kitap ve sözlerde saklıdır. Bu nedenle öğüde, söze, ezbere dayalı bir öğretim yöntemi yaygın olarak kullanılmıştır. Yaşantı ve beceriden, uygulamadan çok kitabı ve din ulularının, âlimlerin düşüncelerini, önerilerini esas alan bir eğitim geçerliydi. Din adanılan aynı zamanda öğretmen, dini kurumlar da okul görevi görüyordu. Her tür eğitimi bu kişi ve kurumlar yürütmüştür. Felsefede, bilimde ve eğitimde “skolâstik”, “dogmatik” bir yaklaşım ve yöntem uygulanıyordu. Eğitimde çok katı ve cezalandırmaya, hatta (dayak cennetten çıkmadır misali) şiddete dayalı bir yöntem geçerliydi. Orta Çağ’da kilise okullanna “schoia” deniliyordu. Dolayısıyla bir okula (ekole), bir sabit düşünceye, üstada göre yapılan eğitime zamanla “skolâstik” düşünce ve yöntem denmiştir ki, bu da eleştiri ve şüpheye kapalı, dogmatik bir düşünce tarzıydı.
Durkheim’a göre bu kilise-okul ilişkisi zamanla çok kökleşmiş ve sonuçta Batı’da çok uzun süren bir kilise-okul zıtlığına ve çatışmasına yol açmıştır (Durkheim, 1983: 156).
Batı’da dinsel temelli bir eğitimi Hıristiyanlıkla birlikte ele alıp yorumlayan, ideal bir Hıristiyan birey ve toplum modeli oluşturmaya çalışmış birçok Hıristiyan düşünür vardır: St. Thomas, St. Augustinus gibi.
Doğu İslam dünyasında da aynı şekilde Arap, Türk, İranlı olmak üzere, birçok İslam düşünürü eğitimle ilgili görüşler ortaya koymuşlardır. Örneğin bunlardan Fârâbî, (870-950) “El Medinetü’l-Fazıla” (Erdemli insanlardan oluşan kent) adlı eserinde ideal bir toplum modeli çizmiştir. Bu kentin (devlet) insanları, yöneticileri eğitim yoluyla dinsel (İslami) temellere dayalı erdemlerle donatılacaklar ve böylece mutlu, huzurlu bir toplum ortaya çıkacaktır (Fârâbî, 1956).
Gene ünlü Türk bilginlerinden (özellikle tıp bilimi) îbn Sina (980-1037) da fazilet ve ahlak esaslan üzerinde çok durmuş, sağlıklı bir beden ve ruh yapısı konusunda değerli bilgiler
vermiştir. Onun verdiği bilgiler ve eserleri Doğu’da ve Batı’da uzun süre başvurulan en önemli bilgiler, eserler olarak kabul görmüştür. (Akyüz, 1982).
İslam düşünürlerinden Gazali de (1058-1111) Türkçeye “Ey Oğul Bil Ki” adıyla tercüme edilen eserinde dini ve ahlaki öğütler vererek,, erdemli ve İslam'ın özüne uygun bir yaşamın özelliklerine yer vermiştir. Gazali’nin eğitim konusundaki genel düşünceleri” İhya- ül-Ulûm” adlı kitabında bulunmaktadır (Kanad, 1948: 212).
Bu arada Türklerin 9. ve 10. yüzyıllardan itibaren İslamiyet’i kabul etmeleriyle birlikte Türk sosyal, kültürel hayatında dolayısıyla eğitim kurumunun gerek teorik, gerekse pratik yapısında köklü değişiklikler olmuştur. İslam’ın temel ilkeleri, yaşama biçimi bireysel ve toplumsal yaşamı çok etkilemiştir.
İslam ülkelerinde orta ve yükseköğretim kurumlan halinde medreseler ilk kez 11. yüzyıldan itibaren kurulmaya başlamışlardır. İlk 'medrese Nişabur’da 1040 yılında kurulmuştur. Bunu 1067 yılında Bağdat’ta Nizam-ül Mülk’ün kurduğu medrese (Nizamiye Medresesi) izlemiştir, örneğin OsmanlIlarda kurulan ilk medrese de Orhan Bey zamanında 1332 yılında İznik’te kurulmuş olan medresedir. Bunlar daha sonra Anadolu ve Orta Boğu’daki önemli kentlere yayılmışlardır.
9. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar eğitim ve bilim alanında İslam ülkeleri Batı ülkelerine göre oldukça ileri durumdaydı, felsefe ve bilim bu ülkelerde ışıldıyordu (İslam Rönesansı).
Batı’da da Üniversiteler 12. ve 13. yüzyıllarda kiliselere bağlı olarak kurulmuşlardır, örneğin Bologna, Paris üniversiteleri (12.yüzyılda. Cambridge. Oxfnrri üniversiteleri ise 13. yüzyılda kurulmuşlardır. Bunlarda tıp, felsefe, doğa bilimleri, teoloji, hukukla ilgili bölüm ve fakülteler vardı.
Aydın KAYA
İzmir-2012
orta çağda eğitim anlayışı ne şekilde ifade edilebilir
ortaçağ filozoflarının eğitim anlayışları ve eğitim hakkındaki görüşleri nelerdir
eğitim biliminde ortaç.ağ
ortaçağ döneminde eğitim ayrıntılı açıklamalar
ortaçağ toplumlarında eğitim
orta çağ toplumlarında eğitimin gelişmesi
ortaçağda eğitim incelemesi
eğitimin tarihsel gelişimi
eğitim orta çağda nasıl ortaya çıktı
ortaçağ filozofları, ortaçağda eğitim