• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyeti'ne kadar gelişen olaylar

  • Konuyu açan Konuyu açan Suskun
  • Açılış tarihi Açılış tarihi

Suskun

V.I.P
V.I.P
OSMANLI iMPARATORLUĞU (1299-1923)

İmparatorluğu, Oğuzlar'ın sağ kolu olan Günhan Kolu'nun Kayı Boyu'na mensuptu. Osman Bey, Uç'taki Oğuz beylerinin tümünün ittifakıyla başa geçti ve Ahiler'in en itibarlı reislerinden Şeyh Edebali'nin kızıyla evlenerek Ahiler'in de nüfuzundan yararlandı.

Anadolu'daki TÜRK beyliklerini birleştirerek kısa sürede TÜRK birliğini kurmayı başaran Osmanlılar, önce Rumeli'ye geçtiler. Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Bey, beş bin kişilik bir orduyla İstanbul'un kuzeyindeki kıyı bölgesini ele geçirmek üzere 1353'te Trakya'ya, Şehzade Süleyman Paşa'nın da Gelibolu Yarımadası'ndan Avrupa'ya ayak basması TÜRK tarihinin önemli olaylarındandı.

Osmanlılar, o tarihten itibaren Rumeli'de hızla ilerlediler. Orhan Gazi'nin ölümünden sonra padişah olan I. Sultan Murad Han, Balkanlar'ın gerçek fatihi oldu. Osmanlı orduları, 1350'lerden itibaren Trakya ve Bulgaristan üzerinden batıya doğru ilerlemeye başladılar. 1362'de Edirne fethedildi ve başkent, Bursa'dan oraya taşındı.


Osmanlı İmparatorluğu'nun En Geniş Sınırları

1363'te Filibe ve Zağra alındı, Meriç vadisine hakim olundu. Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u fethederek (1453) Bizans'ın varlığına son vermesi ise Ortaçağ'ı bitirip Yeniçağ'ı başlattı.

Batıda Sırplar, Bulgarlar, Macarlar, Venedikliler, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, İspanyollar, Papalık, İngiltere, Polonya, zaman zaman Fransa ve Rusya; doğuda ve güneydoğuda Akkoyunlular, Timurlular, Memlükler, Sefeviler ve Karamanoğulları devletleriyle mücadele eden Osmanlılar, varlığını 20. yüzyıla kadar sürdürecek olan üç kıtaya yayılmış bir cihan imparatorluğu kurdular.

Yavuz Sultan Selim Mısır'ı fethederek Hilafet'in Osmanlılar'a geçmesini sağladı. Kanuni Sultan Süleyman zamanında sınırları kuzeyde Kırım'dan güneyde Yemen'e ve Sudan'a; doğuda İran içlerine ve Hazar Denizi'ne; kuzeybatıda Viyana'ya ve güneybatıda İspanya'ya kadar uzanan Osmanlı İmparatorluğu gelişmiş bir devlet örgütüne, güçlü bir orduya ve maliyeye sahipti.

Osmanlı İmparatorluğu 16. yüzyıldan itibaren Avrupa'ya karşı ekonomik ve askeri üstünlüğünü kaybetmeye başladı. 19. yüzyılda ise milliyetçilik hareketleri ve Rusya ile bazı Avrupa devletlerinin kışkırtmalarıyla Osmanlı topraklarında ayaklanmalar birbirini izledi.


Piri Reis Haritası, 1500'ler. Piri Reis denizciler için Beşik Koyu’na ve Çanakkale Boğazı’ndan geçişe ait ilk ayrıntılı açıklamaları vermiştir.

İmparatorluktan kopan Hıristiyanlar bağımsız devletler oluşturdu. Osmanlılar'ın 19. yüzyıl boyunca süren reform çabaları da çöküş sürecini durduramadı. II. Abdülhamid dönemine rastlayan I. Meşrutiyet'in (1876) ilk kez TÜRKİYE'ye batılı anlamda bir anayasa kazandırması da işe yaramadı.

Zaten "Jön TÜRKLERr" denilen aydınlar tarafından hazırlanarak II. Abdülhamid'e zorla kabul ettirilen bu anayasa ile Osmanlı Devleti'nde başlayan meşruti yönetim, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nı bahane eden padişahın Meclis'i kapatmasıyla sona erecekti.

Jön TÜRKLER'in muhalefet hareketi olarak gelişen İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Meşrutiyet'i tekrar ilan ettirmesi (1908), 31 Mart isyanını bastırarak iktidarı ele geçirmesi, imparatorluğu yeni sorunlarla ve maceralarla karşı karşıya bıraktı.

İtalyanlarla yapılan Trablusgarp Savaşı (1911-1912) ve hemen ardından patlak veren Balkan Savaşı'nın (1912-1913) kaybedilmesi, iktidardaki İttihat ve Terakki'nin tek parti diktatörlüğüne yol açtı.

Bir oldu bittiye getirilerek Almanlar'ın yanında girilen Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) ise imparatorluğun sonunu getirdi. Savaştan sonra imzalanan Mondros Mütarekesi'nin ardından Rusya, İngiltere ve Yunanistan, Osmanlı topraklarını işgale başladı.
 
Osmanlı Devleti

Vikipedi, özgür ansiklopedi​



Osmanlı Devleti (Osmanlıca: دولت عالیه عثمانیه, Devlet-i Âliyye-i Osmaniyye) , ya da Avrupa'nın tanımladığı şekliyle Osmanlı İmparatorluğu 1299 senesinde şimdiki Türkiye Cumhuriyeti'nin Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde, Anadolu Selçuklu Devleti zamanında Osman Gazi tarafından Osmanoğulları Beyliği olarak kurulmuştur.
En geniş zamanında devlet, üç kıtaya yayılmış, İstanbul ile sınırlı bir şehir devletine dönüşmüş olan Bizans İmparatorluğu'nu yıkmış, bazı tarihçilere göre bu Yeni Çağ'ı başlatan olay olmuştur. Devletin kurucusu ve Osmanlı Hanedanının atası olan Osman Gazi, Oğuzların Kayı boyundandır. Osmanlı Devleti, Asya Türk Kültürü, İslam Kültürünün birleşimiyle zengin bir kültür oluşturmuştur. Hakimiyeti altında bulunan topraklarda yaşayan halklar zaman zaman, toplu ya da yerel ayaklanmalar ile Osmanlı iktidarına karşı çıkmışlardır. Genel olarak din, dil, ırk ayrımından uzak durduğu için yüzyıllarca birçok devleti ve milleti hakimiyeti altında tutmayı başarmıştır. Osmanlı Devleti, Eski Türk örf ve adetlerinin ve İslam Kültürünün yükümlülüklerinin doğrultusunda bir yönetim şekli belirlemiştir.

Tarihi
• Osmanlı Devleti belirli tarihsel dönemlere ayrılarak incelenir. Dönemler, Osmanlı Devleti'nin yönetim yapısına ve dünya siyasetindeki yerine göre belirlenmiştir. Toprak büyüklüğünü temel alan ayrıştırmalardan daha detaylı bir bakış açısına izin vermektedir.



Osmanlı Devleti Beylik Dönemi
Anadolu Selçuklu hükümdarı, Kayı boyu'nu Ankara'nın yakınlarındaki Karacadağ yöresine yerleştirdi. Anadolu Selçuklu Devleti'nin Kayılar'a verdiği bu toprak 1.000 kilometrekareden ibarettir. Kayılar, batıya yönelerek Bizans'ın Söğüt ve domaniç bölgelerini, Ertuğrul Gazi ile aldılar.
13. yüzyıl'da Anadolu, giderek artan ölçülerle Moğol egemenliğine girmeye başladı. 14. yüzyıl başlarında Anadolu'nun batı kısımlarında pek çok Türkmen beyliği ortaya çıktı. Bu beyliklerin en küçüğü, Eskişehir-Sakarya-Söğüt dolaylarındaki Osmanlı Beyliği idi. Osmanlı Beyliği, artık iyice zayıflamış olan Bizans İmparatorluğu ile karadan sınıra sahip tek Türkmen beyliği idi. Osmanlı Beyliği'nin kurulduğu Eskişehir-Sakarya- Söğüt dolayları Anadolu'da biçim bakımından İlhanlılar'a bağlı olsa da, Moğol İlhanlı etkisinin uzanamayacağı kadar batıda yer alan bir bölgeydi. Bu yüzden Osmanlı Beyliği'nin toprakları, Moğol baskısından kaçan Oğuz aşiretleri, Anadolu Selçuklu asker, memur ve bilim adamı için bir sığınak yeri işlevini görüyordu. Osmanlı devletinin yanında bir çok boy da orada idi bunlara : uç beylikleri denir. Osmanlı devleti daha sonradan büyüyerek Avrupa yakasına geçti buradan Bizansı alarak Avrupaya yayıldı.

Osmanlı Devleti Kuruluş Dönemi
Osman Bey yerel adıyla Otman Bey; Karacahisar,Bilecik,Yarhisar ve Mudurnu'yu almıştır. Beyliğe adını veren Osman Bey'dir. Osman Bey, Çobanoğulları Beyliği'nin vâsalı olarak akınlarda bulunurken, bu beyliğin Bizans'la anlaşması üzerine, bölgede Bizans üzerine akınlarda bulunanlar, etkinliklerini bu kez Osman Bey'in bayrağı altında sürdürdüler. Bu durum yavaş yavaş Osman Bey'i bağımsızlığa iten bir etken oldu.
Osmanlı Beyliği'nin genişlemesi, Marmara bölgesindeki büyük Bizans kentlerinden Bursa'nın 1326'da Osmanlı Beyliği'nin eline geçmesiyle sürdü. Bursa'nın alınışını göremeden o yıl ölen Osman Bey'in yerine geçen oğlu Orhan Bey zamanında da Osmanlı Beyliği'nin gelişmesi hızlandı.Para bastırarak Osmanlı beyliğini, Osmanlı Devleti haline getirdi. Bursa'nın ardından Marmara bölgesinin öteki büyük Bizans kentleri, İznik ve İzmit de Osmanlılar'ın eline geçti. Osmanlı ilerlemesini durdurmak isteyen ve başında Bizans İmparatoru III. Andronikos'un bulunduğu bir Bizans ordusu Pelekanon(Maltepe) denilen yerde bozguna uğratıldı (1329). Osman Bey döneminde, Osmanlı beyliği yalnız Bizans topraklarında genişlemişti.
Orhan Bey döneminde ise komşu Türkmen beyliklerinin topraklarında da genişlemeye başladı. Böylece Osmanlılar hem Karesi Beyliği'nin donanmasına, hem Rumeli'ye geçiş için önemli bir takım noktalara, hem de Rumeli topraklarını iyi tanıyan Karesi komutanlarına sahip oldular. Osmanlılar Rumeli'ye Bizans İmparatorluğu'nda Palaiologoslar ile Kantakuzenoslar arasındaki taht kavgalarından yararlanarak, 1354'te ayak bastılar. Osmanlılar'ın Balkanlar'da ele geçirdikleri ilk üs Gelibolu Yarımadası'nda Çimpe Kalesi oldu. Orhan Bey'in yerine oğlu I. Murat (1362 - 1389) geçti. Osman Bey ölünce yerine Orhan Bey geçti. Bizans o sıralarda iç karışıklıklar içindeydi. Kantakuzen, Orhan Bey'den, Çimpe Kalesi karşılığında yardım istedi. Orhan Bey, Bizans Tekfurlarını (vali) bozguna uğrattı ve Çimpe'yi Rumeli'ye geçişte üs olarak kullandı. İznik ele geçince Orhan gazi tuğrasının olduğu ilk osmanlı parasını bastırtarak, tarihteki ilk padişah oldu. Donanma ilk kez Orhan Bey zamanında kuruldu ve Osmanlı Beyliği, Osmanlı Devleti haline geldi. Yine Orhan Gazi zamanında, 6 yıl süren kuşatmanın ardından Bursa alınarak başkent yapıldı.
I. Murat-Hüdavendigar Balkan fetihlerini hızla sürdürdü. 1363'te Edirne yakınlarında Sazlıdere denilen yerde, Osmanlı ilerlemesini durdurmak isteyen bir Bizans - Bulgar ordusu yenilgiye uğratıldı ve bu zaferin ardından Edirne Osmanlılar'ın eline geçti. Kısa bir süre sonra, Edirne'yi geri almak isteyen Macar - Sırp - Bulgar - Eflâk - Bosna birleşik ordusu Edirne yakınlarında, Sırpsındığı Savaşı'nda ağır bir yenilgiye uğratıldı (1364). Osmanlılar kısa süre içinde Bulgaristan'ı, Yunanistan'ı ve Sırbistan'ı ele geçirmeyi başardılar. 14.yy. sonlarında Osmanlı sınırı Tuna'ya ve Belgrad'a dayanmış bulunuyordu. Balkan devletlerinin ve onları destekleyen Avrupa devletlerinin Osmanlı ilerlemesini durdurma çabaları, I. Kosova Savaşı (1389), Niğbolu (1396), Varna (1444), II. Kosova Savaşı (1448) savaşları ile kırıldı. İstanbul'un Osmanlılar'ın eline geçmesinden önce Belgrad ve dolayları, Arnavutluk, bazı liman şehirleri dışında Balkanlar büyük ölçüde Osmanlı egemenliğine girmiş bulunuyordu. Bu döneminde Germiyanoğlu Süleyman Şah'ın kızı ile I.Murat'ın oğlu Şehzâde Bayezit'in evlenmeleri, Kütahya, Tavşanlı, Emet, Simav ve Gediz dolaylarının çeyiz olarak Osmanlılar'a geçmesine neden oldu. Yine 1.Murat döneminde Osmanlı Beyliği, Hamitoğulları Beyliği'nden Akşehir, Yalvaç, Beyşehir, Karaağaç ve Seydişehir'i 1374'te 80000 altın karşılığı satın alarak Anadolu'daki bu genişleme, kendilerini Anadolu Selçukluları'nın vârisi sayan Karamanoğulları Beyliği ile sınırdaş yaptı ve bu durum Osmanlı - Karaman mücadelesinin başlamasına neden oldu. I. Murat'ın oğlu Yıldırım Bayezit (I. Bayezit) (1389 - 1402) tahta geçer.
Yıldırım Bayezit döneminde,Anadolu Türk birliği yeniden sağlandı. Ancak Osmanlı'nın bu kadar güçlenmesi, o sırada bir Çin seferi hazırlığında olan Timuru korkuttu. Batısında böylesine güçlü bir devlet bırakmak istemeyen Timur, Karakoyunlu ve Celayirli hükümdarının Osmanlı'ya sığnmasını bahane ederek Osmanlı'ya savaş açtı ve Ankara'ya kadar geldi. O sırada İstanbul'u kuşatmakta olan bayezid kuşatmayı kaldırdı ve Çubuk Ovası'nda Timur'un ordusu ile karşılaştı. Yapılan Ankara Meydan Savaşı'nda bayezid kendisine bağlı Türk boylarının ona ihanet etmesinin de etkisiyle çok ağır bir yenilgi aldı. Timur,devleti Bayezid'in oğulları İsa, Musa, Mehmet ve Süleyman çelebiler arsında paylaştırdı ve Anaolu beylerini eski topraklarına kavuşturdu.
• "Fetret Devri" adı verilen bu dönemde Mehmet Çelebi kardeşlerini yenerek 1413 yılında tahta çıktı. Çelebi Mehmet, anadolu türk birliğini bir ölçüde yeniden sağladı ve devleti eski gücüne kavuşturdu.Bu dönemde Venediklilerle yapılan ilk deniz savaşı, başarısızlıkla sonuçlandı.1421'de yerine oğlu Sultan II. Murat padişah oldu.



Osmanlı Devleti Yükselme Dönemi

Osmanlı Devleti'nin büyümesi(1299-1683)
II. Mehmet, 1453'te kuşattığı İstanbul'u 29 Mayıs 1453'te zaptetti ve artık bir imparatorluk durumuna gelen devletine başkent yaptı. Ardından, Bizans tahtı üzerinde hak iddia edebilecek hânedanlara karşı harekete geçti. Mora Despotluğu (1460), Trabzon Rum İmpratorluğu (1461) ve Palailogoslar ile akrabalığı bulunan Galtulusi ailesinin ortadan kaldırdı. Sırbistan, Bosna ve Hersek'i ilhâk etti (1459). Balkanlar'da genişleme Osmanlı Devleti'ni Tuna üzerinde Macaristan'la; Arnavutluk, Yunanistan kıyıları ve Ege Denizi'nde Venedik'le karşı karşıya getirdi. Uzun bir savaş (1463 - 1478) sonunda Venedik, İşkodra, Akçahisar kentleriyle Limni ve Eğriboz adalarını Osmanlılar'a bırakmayı ve elde ettiği ticaret serbestliği karşılığında her yıl 10.000 altın ödemeyi kabul etti. Bu savaş sürerken II. Mehmet, Karamanoğulları Beyliği'ni ortadan kaldırdı (1468); Karamanoğulları'nı koruyan ve Venedik'le bir antlaşma yapan Akkoyunlu hükümdârı Uzun Hasan'ı Otlukbeli'nde ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu zaferle Osmanlı Devleti Fırat'ın batısındaki Anadolu topraklarına yerleşti; Gedik Ahmet Paşa'nın Toroslar'ı ve Akdeniz kıyılarını zaptetmesiyle de Mısır Memlûkları ile sınırdaş oldu. Gedik Ahmet Paşa'nın 1475'te kuzey Karadeniz'e yaptığı sefer, Ceneviz kolonileri Kefe ve Sudak'ın fethi ve Kırım Hanlığı'nın Osmanlı himayesine girmesiyle sonuçlandı. Böylece Osmanlı Devleti bir iç deniz durumuna gelen Karadeniz üzerinde siyâsi ve iktisâdi tam bir egemenlik kurdu. II. Mehmet'in güney İtalya'nın fethiyle görevlendirdiği Gedik Ahmet Paşa, denizaşırı bir seferle Napoli Krallığı'nın elinde bulunan Otranto'yu aldı ve İtalya içlerinde harekâta başladı. Ama II.Mehmet'in 49 yaşındaki ölümü (1481) bu seferin yarım kalmasına neden oldu.


İstanbul'un Fethi
II. Bayezit (1481 - 1512), taht kavgasına girişen kardeşi Cem'i yeniçerilere dayanan İshak ve Gedik Ahmet paşaların desteğiyle yendi; Cem, Rodos Şövalyeleri'ne sığınmak zorunda kaldı. 1484'teki Boğdan seferi ile kuzey ticaretinin zengin limanları Kili ve Akkerman Osmanlı Devleti'ne katıldı. Cem'i ve Karamanoğulları'nın kalıntılarını destekleyen Memlûklar'la savaş (1485 - 1491) ise genellikle Osmanlılar'ın yenilgisiyle sonuçlandı. Venedik'le savaş (1499 - 1503), imparatorluğa Modon, Koron, Navarin, İnebahtı limanlarını kazandırdı.
Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail'in Anadolu'daki müritlerine karşı şiddetli bir mücadeleye girişti. Şah İsmail'e karşı Çaldıran'da kazandığı zaferden (1514) sonra Tebriz'e kadar ilerledi. Bundan sonra I. Selim, Memlükler'a karşı harekete geçti. Ateşli silahlardaki üstünlüğü sayesinde kazandığı Mercidâbık (1516) ve Ridâniye (1517) savaşları, Osmanlı Devleti'ne Suriye, Filistin ve Mısır'ı kazandırdı. Hicaz, Osmanlı egemenliğine girdi. Böylece Osmanlı Devleti, Hint Okyanusu'na açılma olanağına kavuştu ve İslâm dünyasının önderliğine tartışmasız biçimde ele geçirdi. Bu arada I. Selim, halife ünvânı aldı ve bu unvan kendisinden sonra gelen Osmanlı padişahları tarafından da kullanıldı.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde devlet en güçlü ve şaşalı dönemini yaşamıştır.46 yıllık hükümdarlığında devlet doğal sınırlarına ulaşmış ve tam anlamıyla günümüzde süper güç tabir edilen konuma ulaşmıştır.Öyle ki dönemin en güçlü ülkelerinden Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile yapılan bir antlaşmada Osmanlı Vezir-i azamı ile Avuturya-Macaristan İmparatorluğu hükümdarı denk kabul edilmiştir.Yani Osmanlı nın 2.adamı ancak diğer ülkeleri muhattap alacak seviyededir.


Osmanlı Devleti Duraklama Dönemi
Osmanlı'da duraklama dönemi Sokollu Mehmet Paşa'nın ölmesiyle başlamıştır.Deneyimsiz kişilerin tahta geçmesi ile merkezi yönetimin bozulması sonucu, devlet yönetiminde otoritenin sarsılması, halkın devlete olan güveninin azalmasına ve iç isyanların çıkmasına neden olmuştur. Özellikle yeniçeriler artık padişaha karşı gelmekteydi.Yeniçerilerdeki 'Ocak,devlet içindir.' anlayışı yerine 'Devlet,ocak içindir.' anlayışı gelişmiştir.
Avusturya ve İran seferleri sonucu oluşan ekonomik sıkıntılar, tımar sisteminin bozulması ve nüfus artışının yarattığı sosyal hayattaki sıkıntılar ve çağın gerisinde kalınması ile eğitim alanındaki bozulmalar sonucu devlet duraklama dönemine girmiştir.Coğrafi keşiflerle ticaret yollarının önem kaybetmesi,sık padişah değişmeleriyle çok verilen cülus bahşisi ve yeniçerilerin artmasıyla verilen ulufe miktarının da artması Osmanlı ekonomisini yıpratmıştır.
Celali ayaklanmaları, Osmanlı toprak düzenini büyük ölçüde değiştirmiş, ağır vergiler yüzünden ya da “Büyük Kaçgun” sırasında yerlerinden olan çiftçilerin toprakları mültezimlerin ya da yerel yöneticilerin eline geçmiştir. Vergiler yüzünden borca giren köylüler, işledikleri toprakları sonunda tefecilere kaptırdılar. Osmanlı toprak düzeninin belkemiği olan tımar sistemi bozuldu. Büyük nüfus hareketleri ortaya çıktı ve kentlere büyük göçler oldu. Tarımsal üretim geriledi ve kıtlık tarım ürünleri fiyatlarının yükselmesine yol açtı. On binlerce insan yaşamını yitirdi ve pek çok yerleşim yeri yıkıma uğradı.Osmanlıda eğitim(ilmiye)nin bozulması da Osmanlıyı geriletmiştir.Avrupadaki gelişmeleri (Reform,Rönesans) Osmanlı'nın takip etmemesi Osmanlı için bir dez avantaj olmuştur.


Osmanlı Devleti Gerileme Dönemi
Osmanlı Devleti Gerileme Dönemi, Osmanlı tarihinde Karlofça Antlaşması’ndan (1699) başlayarak, Yaş Antlaşmasına kadar (1792) geçen süreye denir.
Bu dönemde Karlofça ve İstanbul Antlaşması’yla kaybedilen yerleri geri almak ve mevcut toprakları korumak amacıyla batıda Avusturya ve Venedik, kuzeyde Rusya ve doğuda İran ile savaşlar yapılmıştır.
Bu yüzyılda Avrupa’dan geri kalındığı Pasarofça Antlaşması’ndan itibaren kabul edilmiş ve yapılan ıslahatlarda Avrupa örnek alınmıştır.
26 Ocak 1699 tarihinde Avusturya imzalanan Karlofça Antlaşması, Osmanlı-Kutsal ittifak Savaşları'nı bitirmiştir. Karlofça Antlaşması, Osmanlı Devleti'nin toprak kaybettiği ilk antlaşmadır. Bu tarihten sonra Osmanlı Devleti'nin gerileme dönemi başlamıştır. Papa tarafından Osmanlı Devleti'ne karşı Avusturya, Lehistan, Rusya, Malta ve Venediklilerden oluşan bir ittifak ile uzun süren savaşlar sonunda yorgun düşen Osmanlı Devleti, Banat ve Temeşvar hariç, bütün Macaristan ve Erdel Beyliği Avusturya'ya, Ukrayna ve Podolya Lehistan'a, Mora ve Dalmaçya kıyıları Venediklilere bırakmıştır.
• Karlofça Antlaşması
• Lale Devri
• 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı
• Küçük Kaynarca Antlaşması
• Nizam-ı Cedid
Dağılma (1792 - 1922)


DAGILMA DÖNEMİ

Sultanahmet Meydanı'nda halk yürüyüşü
Bu dönem 1792 Yaş Antlaşması ile başlayıp 1922 de Osmanlı Devleti'nin yıkılışına kadar devam eden dönemdir. Osmanlı Devleti Avrupalı devletlerin kendi aralarındaki çıkar çatışmalarından yararlanıp denge politikası izleyerek varlığını korumaya çalışmıştır.
Osmanlı Avrupa'da çıkan isyanlar ve uzun süren Rus savaşları ile iyice yıpranmış ve devlet yönetiminde ıslahata yönelik çalışmalar yapılmış isede pek başarılı olunamamıştır.Aynı zamanda Osmanlı'nın ilk dönemlerde gelen basarılı padişahları gibi padişahlar bu dönemde olmamakta ve dönem padişahları cahil olmaktadır.Bunun yanısıra hristiyan kız alımları ve hristiyan devlet adamı atamalarıda Dagılma Döneminin baslamasında büyük rol oynamıstır.
• Ayastefanos Antlaşması
• Berlin Antlaşması
• Sırp İsyanı(1804)
• 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı ve Bükreş Antlaşması
• Yunan İsyanı
• 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı ve Edirne Antlaşması
• Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın İsyanı
• Tanzimat Fermanı(1839)
• Kırım Savaşı(1853-1856)
• 93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı)
• Trablusgarp Savaşı (1911-1912)
• Balkan Savaşları (1912-1913)
• I. Dünya Savaşı (1914-1918)
• Çanakkale Savaşları (1915-1916)
• Saltanatın Kaldırılması (1922)


Saltanat Makamı

Osmanlı padişahları

Osmanlı hanedanınıdan 36 padişah toplam 624 sene hüküm sürmüştür. İlk önce Bey diye adlandırılan padişahlar, 1383'den itibaren Sultan, 1517 tarihinden sonra da Sultan unvanına ek olarak Halife unvanını da taşımaya başlamışlardır.
Osmanlı padişahları tahta çıktıklarında yayımladıkları bir tür genelge olan Adaletnâme; kanunlara uyulması ve herhangi bir haksızlığa hiç kimsenin uğratılmaması konuları hakkında kaleme alınırdı.



Divan-bakanlar kurulu

Üyeleri

Sadrazamadişahtan sonraki en yetkili devlet adamıdır.Padişahın mührünü taşırdı.Bugünkü başbakandır.
Veziradrazamdan sonraki en yetkili kişidir.Sadrazamın verdiği görevleri yapardı. Kazasker.Anadolu ve Rumeli'de olmak üzere iki ayrı kazasker bulunurdu.Adalet işlerine bakarlardı .kadı ve müderrislerin atamasını ya da görevden alma işini yapardı.Bugünkü yargı görevini yaparlardı. Defterdar:Anadolu ve Rumeli'de iki ayrı defterdar vardı.Rumeli'deki baş defterdardı.Maliye işlerini yapardı.Bugünkü Maliye bakanlığı görevini yürütürdü. Nişancı:Tapu,kadastro,fethedilen yerleri gelirlerine göre deftere kaydetmek işlerini yürütürdü. Şeyhülislamevlet'te iken verilen kararların İslam'a uygun olup olmadığına karar verir,bu karara fetva denirdi. Kaptan-ı Deryaonanma ve denizcilikle ilgili işlerden sorumludur.İstanbul'dayken Divan toplan- tılara katılırdı. Divan-ı Hümayun 2.Mahmut dönemi'de kaldırılarak yerine nazırlıklar(bakanlıklar)kuruldu.


Yerel Yönetimler
Osmanlı eyaletlere ayrılmıştı.Bu eyaletlerin başına da birer vali atanırdı. Bu valiler askeri,siyasi her türlü imkana sahiptirler. Eyaletlerin içinde yer alan yerel yönetimlerde vardır. Kazaları beylerbeyleri, Sancakbeyliklerini ise sancakbeyi yönetirdi.


Osmanlı Devlet Teşkilatı
Fatih, Osmanlı Devleti’ne düzenli ve sürekli bir yapı kazandırmak için önemli düzenlemeler yaptı. Yönetim, maliye ve hukuk alanında koyduğu kuralları içeren Fatih Kanunnamesi, sonraki dönemde de yürürlükte kaldı. Bu kanunname, tahta çıkan padişaha devletin geleceği için kardeşlerini öldürme hakkı veriyordu. Fatih’in Osmanlı devlet düzenine ilişkin temel ilkelerin pek çoğu, Tanzimat dönemine kadar geçerliliğini korudu.

Devlet Nişanları
• Tuğra
• Bayraklar
• Nişan
• Faik


Din
Osmanlı İmparatorluğu'nda İslamiyet baskın din olmakla birlikte, İslam inancında "semavi dinler" olarak kabul edilen Musevilik ve Hıristiyanlık dinlerinin mensupları, millet sistemi sayesinde o dönemde batı ülkelerinde azınlık dinlerine gösterilen hoşgörünün üzerinde bir rahatlık içinde yaşamayı sürdürdüler. Hristiyanlığın Ortodoks ve Gregoryen kiliseleri millet sistemi içinde meşru bir şekilde örgütlenmiş durumdaydı. Bu inançlara mensup kişiler, kendi dini kurallarına göre yargılanırdı.
Buna karşılık millet sistemine dahil olmayan dinlerin, devlet içinde meşru bir varlığı bulunmuyordu.


Halifelik Hilafet
Hilafet veya Halifelik, İslami siyasi ve hukuki yönetim makamına ve yönetime verilen isimdir. Halife ise Hilafet makamındaki kişiye denir. İslamiyet Peygamberi Muhammed'in ölümünden sonra makam bir süre daha bir yönetim biçimi olarak varlığını sürdürmüş olsa da zamanla daha çok İslami bir toplumu veya İslam Devleti'ni vurgulamak için kullanılan bir terim olmuştur.
Halifelik daha çok müslümanların Sünnî kanadının temsilcisi olarak kabul görmüştür. Şiî kanadı büyük ölçüde Sünnî hilafet yönetimi altında yaşasa da Halife'yi kabul etmemişlerdir. Halifeliği Şiî'likteki ya da Alevilik'teki İmamet'ten farklı kabul etmek gerekir. İmamet teokratik bir özellik taşımasına rağmen, Halifelik teokratik bir özellik taşımamıştır. Halifeler yetkilerini saltanat dahi olsa Ümmet'in biat'ı ile devralmışlar, yönetim işlerini de büyük ölçüde danışmaya dayalı olarak yürütmüşlerdir. Bu anlamıyla teokratik olmaktan öte dünyevîdir.
Halife, ilk zamanlarda İslam toplumunda ilerigelenlerin seçimiyle başa geldiği halde, Emevi ailesine geçmesinin ardından saltanat şeklini almıştır. Abbasi Hanedanı'ndan gelen halifelerin 10. yüzyılda zayıflamasına kadar devlet başkanı görevini yürüten halife, bu dönemde siyasi gücün yerel hükümdarların eline geçmesinin ardından sadece ruhani önder veya İslami toplulukların onursal lideri haline gelmiştir. Abbasiler döneminde Bağdat'ta yaşayan halife, Moğolların 1258 yılında Bağdat'ı yağmalamaları sonucunda Mısır'a Memluk himayesine kaçmış, 16. yüzyılın başında Yavuz Sultan Selim'in Memluklar'a son vermesiyle birlikte İstanbul'a taşınmıştır. Daha sonra Osmanlı Hanedanı'na geçen halifelik, 3 Mart 1924 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kaldırılmıştır.


Osmanlı'da misyonerlik
1820 yılında başlayan ve Kurtuluş Savaşı'na sonuna kadar süren zaman içerisinde Osmanlı Devleti'nde misyonerlik faaliyetleri çok hızlı bir şekilde gelişmiştir. Misyonerlik faaliyetlerini bu denli başarılı olmasında şüphesiz Osmanlı Devleti'nin Islahat Fermanı ile verdiği ayrıcalıklar, kapitülasyon anlaşmaları ile verilen ayrıcalıklar ve Osmanlı Devleti'nin bölgelerine ilgi göstermemesi etkili olmuştur. Başlangıçta kendilerine Anadolu'da hedef bulamayan misyonerler daha sonra Ermenilere odaklanıp çalışmalarında başarılı olmuşlardır. Açtıkları okullardan mezun olanların başarılı olmaları bu okulların etkilerini artırmıştır. Hatta zamanla Müslüman Türkler dahi çocuklarını bu okullara göndermişlerdir.
Misyonerlerin genel hedef kitleleri, İslamiyet'in yaygın olduğu bölgeler olmuştur. Bu çalışma Osmanlı Devleti ile sınırlı kalmayıp Afrika Kıtası, Arap Yarımadası, İran ve Orta Asya halklarına yönelik bir çalışmadır.


Osmanlı'da Dilencilik
Osmanlı tarihinin her döneminde yardımı hak eden yoksullarla, yardım hak etmeyen kesimler arasında bir ayırım yapılmış olduğu söylenebilir. Özellikle dilenciler konusunda böyle bir ayırıma sıklıkla rastlanabiliyor. Çalışamayacak durumdaki dilencilerin mesleklerini Cer kağıdı verilir ve tayin edilmiş olan başbuğun sorumluluğu altında icra etmelerine göz yumulurken, çalışabilecek durumda olduğu halde dilenciliği tercih ettiği düşünülen kimseler yakalanıp kürek ve kalebentlik gibi çeşitli cezalara çaptırılmıştır.


Ordu Osmanlı Askeri Teşkilatı
Osmanlı ordu teşkilatı Anadolu Selçukluları, İlhanlılar ve Memluklular devletlerinin askeri teşkilat yapılarından belirli ölçülerde yararlanılarak kurulmuştur.
Osmanlı Devleti Ordusu'nun Başkomutanlık görevini Hakanlar yapmışlardır.
Yaya ve atlılardan oluşturulan ordunun atsız kısmı "yaya”, süvarileri ise "müsellem” şeklinde adlandırılmıştı. Kapıkulu Ocakları'nın kuruluşuna kadar savaşlarda fiili olarak hizmet gördüler.
Osmanlı Devleti'nin temeli atılırken süvari olan beylik kuvvetlerinin yerine vezir Alâaddin Paşa ile Kadı Cendereli Kara Halil'in tavsiyeleriyle Türk gençlerinden oluşan ayrı ayrı biner kişilik yaya ve müsellem isimleriyle muvazzaf ade ve süvari kuvveti kuruldu.


Kara Ordusu Osmanlı Ordusu
Yaya ve müsellemlerin temelini attığı ordu teşkilatı zamanla kuvvet ve sınıflara ayrılmıştır. Osmanlı ordusu başlıca 4 ana kuvvetten oluşmaktadır. Bunlar; Kapıkulu Ocağı, Eyalet Askerleri, Akıncılardır.
Kapıkulu Ocağı, Osmanlı Devleti'nin sürekli ordusunu oluşturan ve doğrudan padişaha bağlı olan yaya, atlı ve teknik sınıftan asker ocaklarına verilen addır. Kapıkulu ocaklarının kurulmasından önceki dönemde Osmanlı Devleti'nin askeri gücünü yayalar ve müsellemler oluşturuyordu.


Donanma
Osmanlı Devleti'nin denizcilikle ilgilenmeye başlaması İzmit ve Gemlik taraflarının, daha sonra da Karesi ilinin alınması ile başlamaktadır. Karesi Beyliği gemilerinden faydalanılarak, Rumeli'ye geçen Osmanlı, 1390 yılında Gelibolu'da önemli bir tersane yapmıştır.
Saruhan, Aydın ve Menteşe beylikleri gibi denizde kıyısı olan beylikler, Osmanlı Devleti'nin idaresine girince, onların tersanelerinden de istifade edilmişti.
Bu yıllarda Türk Denizciliği'nin ilk ismi Çaka Bey İzmir'de donanmasını kurmuş, daha sonra ise kızını Kılıçarslan ile evlendirmiştir.
Ayrıca daha sonralardan donanmamıza kadırga isimli gemiler girdi. Kadırga hem küreği hem de yelkeni olan gemidir.

Hava Kuvvetleri
Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa tarafından temelleri atılan Osmanlı Hava Kuvvetleri, 1911 yılında Fen Kıtaları Müstahkem Genel Müfettişliği 2. Şubesi bünyesinde Havacılık Komisyonu adıyla faaliyete geçirilmiştir.
Havacılık Komisyonu'nun temellerini Fransa’dan satın alınan biri 25 Beygirlik, biri de 50 Beygirlik iki uçak oluşturmuştur.

Ekonomik yapı Osmanlı İktisâdi Yapısı
Son Padişah'a kadar bütün Osmanlı paraların üzerinde Kostantiniye ibaresi kullanılmıştır. Kurtuluş Savaşında Yunanlıların bunu Yunan Kralı Konstantini kastederek kullanmaları üzerine kullanılmaktan vazgeçilmiştir

Osmanlı topraklarındaki şu anki devletler
Osmanlı Devleti'nin sahip olduğu topraklar üzerinde şuan toplam 64 ülke vardır. Ayrıca Osmanlı 8 ülkeyi Hilafeten kendisine bağlamıştır. Yine Osmanlı Ordusu çeşitli zamanlarda 14 değişik ülkede bulunmuştur.
 
Geri
Top