Peki nedir bu özgüven? Nasıl oluşur? Nasıl eksilir veya nasıl artar?
Özgüven; kendimiz ve yeteneklerimiz hakkında pozitif ve gerçekçi bir anlayışa sahip olduğumuz anlamına gelmektedir. Kendimize yönelik geliştirdiğimiz iyi duygular/düşünceler sonucu, kendimizi iyi hissetmemiz demektir. Diğer bir deyişle kendimiz olmaktan memnun olmamız ve bunun getirisi olarak da kendimiz ve çevremizle barışık olmamız demektir. En kısa haliyle ise; sevebilir, sevilebilir, başarabilir olma duygusu ve inancıdır diyebiliriz. Özgüven, kişinin hayatıyla ilgili aldığı kararları gerçekleştirebilmesi için kişiye cesaret veren bir güçtür. Bu güç sayesinde kişinin kendine yönelik olumlu yargıları artar, olayları ve kendini kontrol edebileceğine inanır, kendini sever ve olduğu gibi kabul eder, yeterli olduğunu düşünür ve değerini bilir, kendisiyle barışık olur, başarısızlıklarını kabul eder ve kendisini tanır...
Özgüvenin ana bileşeni olan güven duygusunun temeli, daha anne karnındayken başlar. Bebek doğduğu zaman kendini savunmasız ve şaşkın hisseder. Daha sonra annesine verildiğinde, annesinin göğsüne gelip, kalp atış sesini duyduğunda kendini tekrardan güvende hisseder. Bu andan sonra anne bebek için en güvenilir şey olmaktadır. Hem açlığını karşılar, hem ona sınırsız sevgi verir. Ayrıca bebeklerin belli bir döneme kadar görme mesafeleri çok kısadır. Anne bebeği emzirirken, bebeğin görebildiği tek şey annesinin gözleridir. Oradan aldığı sıcak ve sevgi dolu bakış, yumuşak ses tonuyla bebeğiyle konuşma, bebek için özgüven oluşumunun temelidir denebilir. Çocuk gelişiminin ilk halkasını özgüven oluşturur. Bu halkanın kaliteliliği, diğer halkaların da sağlamlılığını sağlar. Eğer ilk halka zayıf ise, kırılmaya başlar ve karşımıza anne-baba bağımlılığı, yetersizlik, suçluluk duyguları ve kendiyle barışık olmama gibi özelliklerin gözlemlendiği özgüven eksikliği çıkar.
Yapılan araştırmalarda özellikle aşırı koruyucu annelerin/ebeveynlerin çocuklarında özgüven eksikliğine rastlanmaktadır.
Aşırı koruyucu ebeveynlerin özellikleri;
- Çocuklarına bağımsız hareket etme olanağı sunmazlar
- Çocuklarını olumsuz yönleriyle görürler
- Çevreyi tehdit olarak algılarlar
- Kendilerine ve çocuklarına güvenleri yoktur
- Çok endişelidirler
Genellikle bu ailelerin endişe düzeyleri çok yüksek olur. “ Düşerse, üşürse, dökerse, yapamazsa, üzülürse…” gibi sonu gelmeyen endişeleri sonucunda, yaşları büyümüş olsa dahi çocuklarına yemek yediren, onları giydiren, lisede bile okula götüren, onu “tüm kötülüklerden” koruyan bir halde bulurlar kendilerini. Bu durum hem çocukları hem de kendileri için nefes alamayacakları bir kaosa dönüşür. Tüm bunların bir anda çekilmesi durumunda ise çocuk/yetişkin sudan çıkmış balığa döner. Hiçbir şeyin üstesinden gelemeyen, pasif ve bağımsız bir birey olur. Sosyal olarak içe çekilir, yaratıcılığını kullanamaz. Hal böyle olunca anne/ebeveyn tekrardan çocuğu bütünüyle sarmalar, çocuk yine pasif ve yetersizleşir ve bu döngü de böyle gider...
Özgüven yalnızca okul/iş yaşamında değil, sosyal yaşamda da çok önemlidir. Araştırmacılara göre birbirini tamamlayan iki özgüvenden bahsedilebilir;
İç Özgüven: Kendimizden memnun ve yaptıklarımız/yapamadıklarımızla barışık olduğumuza dair inanç ve duygularımız.
Dış Özgüven: Dışarıya bu hislerle ilgili verdiğimiz görüntü.
İç özgüven ve dış özgüvenin özelliklerini de kısaca yazabiliriz.
İç Özgüven: Kendini sevme, kendini tanıma, kendine açık hedefler koyma, pozitif düşünme, başarısızlıklarından ders çıkartma.
Dış Özgüven: İletişim, kendini ifade etme, duygularını kontrol etme.
Peki özgüven eksikliği nasıl gelişir?
Özgüven eksikliğinin temelinde yatan aşağılık, umutsuzluk gibi duygular, genellikle evde, okulda veya işte yaşadığımız olumsuz yaşam deneyimleri sonucunda ortaya çıkar. Özgüveni yetersiz kişiler yaşadıkları bu olumsuz yaşam deneyimleri sebebiyle kendilerine güvenmedikleri için sorumluluk almaktan çekinirler, yapamayacaklarını düşündükleri için kendilerine verilen görevlerden çeşitli bahanelerle kaçmaya çalışırlar, eğer yapmak zorunda kalırlarsa da bu süreci çok kaygılı ve gergin yaşarlar.
Özgüven eksikliğindeki en önemli şeylerden biri de hatalı düşünce yapısıdır. Bunlara örnek verecek olursak; “ Olmuşken en iyisi olsun; Yenilmek ölmekten beterdir; Ben kötüyüm/başarısızım/yetersizim; Her şey kusursuz olmalı; Oldu bir kere artık düzelmez vs…” Görüldüğü gibi özgüven eksikliği, yaşadıklarımızdan ötürü kendimize ilişkin algımızdaki olumsuz döngüden kaynaklanmaktadır. Çocukken yerleşen özgüven eksikliği, ileriki zamanlarda yine kendimiz tarafından dışarıya yansıtılıyor. Neyi hissedersek dışarıya bunu ayna gibi yansıtırız. Kendimizde hissettiğimiz bu eksikliği yansıtınca, karşıdan bu anlaşılıyor ve bu döngü bu şekilde devam ediyor.
Özgüven eksikliğinin sinyalleri:
- Kişi kendi başına bir karar alamaz, aile/arkadaşlarına sorar ve onay ihtiyacı hisseder.
- Hata yapmaktan korktuğu için, hiçbir şey yapmamayı tercih eder.
- içe kapanık, sessizdir ve iletişimden kaçınır.
- Öz bakım ile ilgili sorumluluklarında zorluk çeker.
- Endişeli yapısı ve yoğun endişelerinden ötürü korku sorunları vardır.
- Bireysel kimliği ve otonomisi sağlıklı gelişemediği için; hakkını koruyamaz ve kendini savunamaz.
- Ebeveynlerinden hem çocukluk hem de yetişkinlik döneminde çekinir, korkar.
- Davranışları tutuktur, durumlara orantısız tepkiler verebilir.
- Sıklıkla eleştiriye uğrar
Yetişkinler için özgüveni arttırma yolları:
- Kendiniz hakkında olumlu düşünün. İleriye yönelik olumsuz falcılıktan kaçının.
- Hedeflerinizi gerçekçi olan beklentiler üzerinden koyun. Onlara ulaştıkça gitgide hedeflerinizi arttırın. Kolay hedefleri küçümsemeyin, basitliğe önem verin.
- Bir şey başarınca üstünü örtmeyin, kendinizle gurur duyun ve kendinizi ödüllendirin. Bunun bir tesadüf/şans olmadığından emin olun!
- Kötü bir şey olduğunda yalnızca duygularınızla çıkarım yapmak yerine, yaşanan duruma bütünüyle bakmaya çalışın.
- Zayıf taraflarınız yerine güçlü taraflarınızı tanıyın ve bu alanlara ağırlık verin.
- Fikirlerinizi savunun, duygu ve düşüncelerinizi net bir şekilde ifade edin.
- Haklarınıza sahip çıkın, “hayır” demeyi öğrenin.
- Deneyimlerinizden ders çıkarın, aynı hatayı tekrar edip özgüveninizi zedelemeyin.
- Cesaretli olun, öğrenmeye devam edin.
- Başarısızlığı ve değişimi hoş karşılayın.
- İç konuşma yapın. Bu sayede olumsuz varsayımlarınızla başa çıkabilirsiniz.
- Kendinizi herkesten ve her şeyden bağımsız olarak değerlendirin. Tabii ki başkalarının fikirlerini dinleyin, ama davranışlarınıza tamamen onların yön vermesini engelleyin.
Aileler için çocuklarında sağlıklı bir özgüven oluşturma yolları:
- Çocuğunuza güvenmeyi öğrenin ve bunu ona her fırsatta fiziksel ve sözel olarak sergileyin.
- Çocuğunuzun başarı/başarısızlığını başkalarıyla değil, kendi içinde, dünden bugüne değerlendirin.
- Başarısızlıkları için kişiliğini suçlamayın; yapılan iş ile kişiyi ayırın.
- Öz bakım sorumluluklarını mutlaka aşılayın. Sizin için de çocuk için de zor olsa da ertelemeyin.
- Onun başarabileceğinden emin olduğunuz durumlar yaratın, çıtayı yavaş yavaş yükseltin.
- Yenilenen başarısızlıklarla yüzleşmesini engelleyin, isteği yoksa zorlamayın, kendi istediği başka bir şey yapsın.
İletişimde empatiye dikkat edin. “yapamayacak ne var?” sorusu onları motive etmektense, kendilerini başarısız hissetmelerine sebep olur.( “Yapılamayacak bir şey yok ve ben yapamıyorum!”)
Sevginizin başarı ya da başarısızlıklarına bağlı olmadığını söyleyin ve hissettirin.
Unutmayın ki özgüvenli olmak kendini beğenmişlik ya da kibirlilik değildir. Sadece olduğu gibi kabul edilmiş olmanın verdiği rahatlık ve güvenlik hissidir. Başarısı ile şımaran ya da kibirli davranan çocuğun özgüveni yok ya da düşük demektir.
Çocuğunuzun zayıf alanlarını görmezden gelmeyin ama eleştirmeyin. Sağlıklı bir özgüven gelişimi için en önemli şeylerden biri kişinin eksiklerini ve kusurlarını kabul etmesidir.
Çocuğunuzun kendisine has yeteneklerini ortaya çıkartmasına olanak sağlayın. Yaptıkları ve ilgilendikleri şeylere (size saçma gelse dahi) saygı gösterin ve destekleyin. Biraz önce de dediğim gibi, sizin ideallerinizi gerçekleştirmelerini beklemeyin.
Evinizde herkesin başarı ve başarısızlıklarını paylaştığınız, herkesin birbirine güveneceği bir ortam oluşturun.
Ona sorumluluk verin. Bu sayede çocuk kendini yararlı ve önemli hisseder.
Küçük bile olsa yaptığı güzel bir davranışı, o esnada hemen övün.
]Birlikte vakit geliştirin. Bu vaktin kaliteli olmasına özen gösterin. Zamanın önemi yok. Yarım saat kaliteli ilgi de çocuklar için yeterli olmaktadır.
Onların özgüvenlerini sağlayacak cümleler kurun; “Çok teşekkür ederim, bu aklıma hiç gelmemişti, yardımların çok işime yaradı, fikrini çok beğendim, vs..”
Sağlıklı özgüven geliştirmiş ve özgüveni düşük bireylerin yaşamış oldukları çocukluk deneyimleri araştırmalar sonucunda bu şekilde farklılıklar göstermiştir. Sonuç olarak özgüven gelişiminde çocukluk çağında yaşanan deneyimlerin önemini tekrardan gözden geçirmeli ve daha dikkatli davranmalıyız...
SAĞLIKLI ÖZGÜVEN
- Başarılarından dolayı takdir edilmiş.
- İletişim kurulmuş, dinlenmiş.
- Saygı ve değer görmüş.
- Yapabilecekleri beklentiler güdülmüş.
- Güvenilir arkadaşları olmuş.
SAĞLIKSIZ ÖZGÜVEN
- Olumsuz eleştiri almış.
- Azarlanmış, dayak yemiş.
- Stabil arkadaş ilişkileri kuramamış.