• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Pakistan

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
PAKİSTAN


BAYRAĞI

29kWL.webp


HARİTASI

gPMQs.webp

Resmi İsmi:
Pakistan İslam Cumhuriyeti

İngilizce İsmi: Pakistan

Kendi Dilindeki İsmi: Islamic Republic of Pakistan

Başkenti: İslamabad

Nüfus: 163,588,000

Yüzölçümü: 796,100 km2

Para Birimi: 1 Pakistan rupisi = 100 paysa

Dili: Urduca, Pencapça

Dini: Sünni İslam​



Târihi

Pakistan, resmî adıyla Pakistan İslam Cumhuriyeti. Güney Asya'da bir ülkedir. Umman Denizi'ne 1046 km kıyısı vardır. Batısında Afganistan ve İran, kuzeyinde Çin, doğusunda Hindistan vardır. Nüfus bakımından dünyada 6.'dır.

1947'de İngiliz sömürgesindeki Hindistan'dan, yaşanan kanlı bir mücadele sonrası ayrılarak 14 Ağustos 1947'de kurulmuştur. Daha sonrasında yine bir bölünme yaşayıp, batısı bugünkü Pakistan doğusu da Bangladeş olmuştur.

Pakistan'da Pencap, Sind, Kuzeybatı Sınır Eyaleti ve Belucistan olmak üzere 4 eyalet vardır. Federal başkent İslamabad'dır.

Etimoloji

"Pakistan" Urdu dilinde ve Fars dilinde "Pak ülke" anlamına gelmektedir. İlk olarak "PAKSTAN" sözcüğü Choudhary Rahmat Ali tarafından 1934 yılında telafuz edilmiştir ve İngiltere'nin eski Hindistan sömürgesinin 5 eski eyaletinin harflerinden türetilmiştir. Söz konusu eyaletler bugün Pakistan'ı meydana getirmektedir.

P- Pencap
A- Afganya (ülkenin Kuzeybatı bölgesi)
K- Keşmir
S- Sind
TAN - BelucisTAN => PAKSTAN => PAKİSTAN

Coğrafya

Pakistan'ın kuzeydoğusunda Çin Halk Cumhuriyeti, kuzeybatısında ve batısında Afganistan, doğusunda Hindistan ve güneybatısında İran yer almaktadır. Ülkenin yüzölçümü 796.095 kilometrekaredir. En yüksek noktası, 8.611 metre ile dünyanın ikinci en yüksek zirvesi olan Himalayalar'daki K-2 Godwin Austen Zirvesi'dir.

Pakistan, Güney Asya, Orta Asya ve Orta Doğu bölgelerinin kültürel, sosyal ve tarihi etkisi altında, değişik dil, mezhep ve etnik gruplara mensup 160 milyon civarında nüfusa sahiptir. Toplam nüfusun %96,68'i Müslümandır. Müslüman nüfusun %20'sini Şiiler, geriye kalanını Sünniler oluşturmaktadır. Nüfusun %3,32'sini ise Hıristiyan, Hindu, Sih ve Budistler oluşturmaktadır. Gayrimüslim azınlıklar içinde en büyük grubu %1,55 ile Hıristiyanlar teşkil etmektedir. Pencap Eyaleti'nde Pencabiler, Sind Eyaleti'nde Sindler, Kuzey Batı Sınır Eyaleti'nde Pathanlar, Belucistan Eyaleti'nde Beluciler ağırlıklı olarak yerel nüfusu oluşturmaktadır. Pakistan İran'dan sonra, dünyanın ikinci büyük Şii ülkesidir.

Ana madde: Pakistan tarihi

Müslümanlığın Güney Asya'da kitlesel yayılışı 11. yüzyılda Gazneliler Devleti'nin kurulması ile başlamıştır. 1000-1026 yıllarında Pencap'a yaptığı akınlarla İslamiyeti Alt-kıtaya sokan Gazneli Mahmud döneminde, özellikle Sufi düşüncesine bağlı İslam bilginleri bölgede İslamiyetin yayılmasında etkili olmuşlardır. Alt-kıtadaki Babür İmparatorluğu ’nun kurucusu Babür Şah, 1526'da Delhi yakınlarında Penipat'da Delhi Sultanlığı’nın son yöneticisi İbrahim Lodi'yi yenerek Delhi Sultanlığına son vermiştir. 17. yüzyıldan itibaren İngilizler bölgeye öncelikle Doğu Hindistan Şirketi (East Indian Company) aracılığıyla girmeye başlamışlardır. Şirket, ilk fabrikasını 1612 yılında açmıştır. 1858-1859 yıllarında ilk bağımsızlık savaşı olarak da tanımlanan geniş çaplı bir ayaklanma, şirketin yönetimindeki toprakların İngiliz Krallığı yönetimine geçmesi ile sonuçlanmıştır. 1858 yılında İngiltere Parlamentosu Hindistan'ın İngiliz Krallığı yönetimine alındığına dair bir kanunu kabul etmiştir.

Sir Seyyid Ahmed Han, Ağa Han Hint Yıldızı gibi liderlerin öncülüğünde Hint Müslümanları 1906 yılında "Tüm Hindistan Müslüman Ligi" (All Indian Muslim League) Partisini kurmuşlardır.Bu parti ve Sir Seyyid Ahmed Han başta İngilizler tarafından desteklenerek kendisine Hint Yıldızı ünvanı verilmiştir.

Müslüman Ligi'nin Muhammed Ali Cinnah'ın başkanlığındaki 23 Mart 1940 tarihli oturumunda Hindistan'ın Müslümanlar ve Gayrimüslimler arasında bölünmesi kararı alınmıştır. 23 Mart halen, Pakistan'da, "Pakistan Günü" olarak kutlanmaktadır.

14 Ağustos 1947 yılında Muhammed Ali Cinnah, Pakistan Genel Valisi olmuş ve Pakistan bağımsızlığını kazanmıştır. Bilahare, milyonlarca Müslüman, Hindu ve Sih'in mübadelesi başlamış, toplam 12 milyon civarında kişi sınırın iki tarafında yer değiştirmiştir.

1971'e kadar Pakistan bugünkü Pakistan (Batı Pakistan) ve Bangladeş (Doğu Pakistan) topraklarından oluşmaktaydı. Hindistan ve İngiltere'nin de etkisiyle 1971 yılındaki iç savaştan sonra Doğu Pakistan Bangladeş adında bağımsızlığını ilan etti. Bu savaştan sonra Pakistan ile Bangladeş'in arası düzelmedi.

Ülkede 1999 yılında gerçekleşen askeri darbe ile Pervez Müşerref tüm yetkileri kendisinde toplamıştır. 2008 Ocakta genel seçimlere gidilmesi kararı alınmıştır. Sürgünde bulunan eski başbakan Benazir Butto 2007 Ekimde ülkesine dönmüş ve döndüğünde düzenlenen saldırıdan yara almadan kurtulurken 140 civarında kişi ölmüştür. Bundan sonra karışıklıklar devam ederken olağanüstü hal ilan edilmiş ancak 1 ay sonra kaldırılmıştır. Bu süreçte sürgünde bulunan muhaleefet lideri Navaz Şerif de ülkesine dönmüştür. Aralık 2007 Pakistan için çok kötü bir dönem olmuş ve Benazir Butto öldürülmüştür. Butto'nun ölümünden sonra yaşanan şiddet olaylarında onlarca kişi ölmüş, milyonlarca dolarlık maddi hasar meydana gelmiştir. Bunun üzerine seçimler Şubat 2008'e ertelenmiştir. Ertelenen seçimler 18 Şubat 2008'de yapılmış ve devlet başkanı Müşerref'in partisi yenilgiye uğrarken Buttoların partisi birinci, Navaz Şerif'in partisi ise ikinci olmuştur. Buna rağmen Müşerref önce devlet başkanlığı görevini sürdüreceğini açıklamakla beraber, sonra ordunun desteğini kaybederek 18 Ağustos 2008'de devlet başkanlığı görevinden istifa etmiştir. Amerika Birleşik Devletleri'nin diplomatik baskısıyla Pakistan dindar kesime savaş açmıştır. Pakistan'da dindar köyleri Amerikan insansız uçakları ve Pakistan hava kuvvetleri bombalamıştır. Eskiden radikal islamın merkezi olan medreseler bombalanarak, aşiretler bölgesi kısmen konrtol altına alınmıştır.

Demografi

Pakistan'ın nüfusu 2010'da 170 milyon olarak tahmin ediliyor.Bu nüfus Pakistan'ı dünyanın en büyük 6. devleti yapmakta ve Pakistan nüfus bakımından Brezilya 'nın gerisinde, Rusya'nın önündedir. Pakistan'ın 1951'de 34 milyon nüfus vardı. Pakistan'ın nüfus artış 2010 yılında %1.6 olarak kaydedilmiştir.Güney Pakistan'da nüfusun çoğu İndus Nehri çevresinde yaşar.Nüfus büyüklüğne göre Karaçi Pakistan'ın en büyük kentidir.Ülkenin kuzeyinde nüfus daha çok Lahor, Faysalabad, Rawalpindi, İslamabad, Gujranwala, Gujrat, Jhelum, Sargodha ve Sheikhupura kentlerinin oluşturduğu yay şeklindeki bir alanda yaşar.Pakistan nüfusunun yaklaşık %20 si yoksulluk sınır altında yaşamaktadır. 2006 yılı itibariyle ortalama yaşam süresi kadınlarda 63 , erkeklerde 62 yıl olarak tespit edilmiştir.Sağlık giderleri GSYİH'nın %2'dir (2006). Pakistan 60'dan fazla dilin konuşulduğu bir devlettir. İngilizce resmi dil olup, resmi iş, devlet ve hukuk sözleşmelerinde kullanılır.Urduca ise ulusal dildir. Pencap dili Pencap eyaletinin resmi dilidir ve ayrıca Saraiki dili Pencap eyaletinde büyük oranda konuşulur. Peştuca ise Khyber Pakhtunkhwa eyaletinin, Sindi dili ise Sind ve Beluçistan eyaletlerinin resmi dilidir. Pakistan dünyada müslümanların çoğunlukta olduğu ikinci devlettir ve ayrıca ikinci en büyük Şii nüfusuna sahiptir.

İslam 173.000.000 (%97) (ağırlıkllı Sunni, %5-20 Şii,ve %2,3 Ahmedi ).
Hinduizm 3.200.000 (%1,6)
Hıristiyan 3.800,000 (%1,6)
Sih 20.000 (%0,001)

Eğitim

Pakistan anayasasına göre ücretsiz eğitim sağlamak devletin sorumluluğundadır. Bağımsız olduğunda Pakistan'da sadece bir üniversite vardı. Pencap Üniversitesi 1882'de Lahor'da kurulmuştur. Pakistanda şu anda 71'i devlet, 59'u özel olmak üzere 130'dan fazla üniversite bulunmaktadır. Pakistan'da 730 teknik ve meslekî kurum bulunmaktadır.Erkek mesleki kurumlarına girmek için minimum nitelik 8. sınıfı tamamlamış olmaktır. 2004 yılı itibariyle Pakistan'da yetişkin nüfusun %46,6 'sı okuryazardır. Okuryazarlık erkeklerde %60,6 iken kadınlarda %31,5'tir. Aşiret bölgelerindeki kadınlarda okuma yazma oran cinsiyet farklılığı nedeniyle %3'tür. Pakistan hükümeti 1996'da cehaletin ortadan kalkması ve bütün çocukların okuryazar olması için ülke çapında bir girişim başlattı.

Pakistan’ın bölgeleri

Sub_Pakistan.png

Pakistan'ın yönetim birimleri


(1) Beluçistan
(2) Kuzeybatı Sınır Eyaleti
(3) Pencap
(4) Sind Eyaleti
(5) İslamabad
(6) Aşiretler Bölgesi
(7) Keşmir
(8) Kuzey Toprakları
 
Pakistan Tarihi



Pakistan, tarihi geçmişi M.Ö. 3 bin yılına kadar uzanan bir ülkedir. Buradaki Büyük İndüs Vadisi Uygarlığı, Moenjodaro ve Harappa’daki kalıntılarda bulunan eski eserlerde kendini göstermiştir. Bu tarih, Mısır’da Nil nehri ve Mezopotamya’da Fırat nehri çevresinde gelişen uygarlıklarla aynı döneme rastlamaktadır. Şimdiki Pakistan’ın kuzeyinde bulunan Moenjodaro uygarlığı parlak döneminde çok gelişmiş yaya yolları, tarım ve ticarete dayalı yaşam tarzı ve kültürü ile hala gizemini korumaktadır.


Aryan Dönemi

M.Ö. 1700 yıllarında bu çok gelişmiş İndus uygarlığı aniden yok oldu. Bu dönem Aryan’ların Sibirya’dan gelerek Ural’lara ulaştıkları dönemdir. Aryan’lar daha sonra, İndus vadisine yerleşerek kendi kültürlerini getirmişlerdir. Ari ırk, Hinduizm’i geleneksel Brahman inançlarından çıkartmış ve Sanskrit dilinin atası sayılan pakrthi dilini kullanmıştır.


Roma Dönemi

M.Ö. 600 yıllarında Budizm’in doğuşuyla hemen hemen aynı dönemde bugünkü Pakistan toprakları Romalı Büyük İskender tarafından işgal edildi. Kısa süren bu işgal Büyük İskenderin burada ölümüyle sona erdi.


Budist Dönem

Hemen arkasından kurulan Maurya imparatorluğu, Kral Ashoka dönemi ile dünyadaki ilk Budist krallık olarak tarihe geçti. Bu dönemde özellikle Peşaver vadisinde Budizm çok yayıldı.


Gandhara Dönemi

M.S. 1. yüzyılda Afganistan’dan gelen Kushanlar, Aral Gölü’nden Hindistan’ın Ganj platosuna; Belucistan’dan Tibet’in Pamir yaylalarına kadar uzanan geniş bir uygarlık kurdular. Bu bölge, günümüzde İpek Yolu olarak bilinen ve Roma’yı Pekin’e bağlayan ticaret yolunun başlangıcı olmuştur. Bu dönemde Yunan - Roma ve Hint sanat tarzı doğarak Gandhara kültürünü oluşturmuştur. Budizm ise Gandhara sanatının gelişmesiyle Orta Asya’daki Karakurum dağlarından Çin ve Tibet’e kadar etkisini sürdürmüştür. Gandhara uygarlığının doğduğu bu topraklar sadece ticari bir merkez değil, aynı zamanda bir eğitim ve dinî ziyaret merkeziydi. Burası Budistler için de kutsal sayılan bir yerdi.

M.S. 5. yüzyılda Roma uygarlığının karanlık döneme girmesiyle Beyaz Hunlar bölgeye gelmiş, halkı kılıçtan geçirmiş ve Gandhara kültürünü onarılamaz bir şekilde yok etmişlerdir.


İslamın Gelişi

M.S. 7. yüzyılda Arapların İran’ı işgal etmesinden sonra Muhammed İbni Kasım önderliğindeki kuvvetler, Sind bölgesine kadar gelerek İslam dinini yaymaya başlamış ve yavaş yavaş Hindu’ların etkisini silmişlerdir. 10. yüzyılda Gazneli Sultan Mahmut, kuzeydeki dağlık bölgeyi ele geçirerek Çinlilerin egemenliğini ortadan kaldırmıştır.


Moğol Dönemi

Timurlenk’in Pakistan’ı işgali ile Moğol dönemi başlamıştır. Tatar - Moğol kuvvetleri burada değişime uğramış pagan ve animist inançlarından ayrılarak müslümanlığı kabul etmişlerdir. Hindistan’da gelişen Moğol sanatı bu sıralarda kültür ve edebiyatı, muhteşem binaları, camileri, kaleleri, sarayları ve bahçeleri ile en parlak dönemini yaşamaktaydı. Bu kültürel yapı, Ekber Şah’ın oğlu Cihangir, ve onun büyük oğlu Alemgîr (Aurangzeb) zamanında en parlak dönemine ulaşmıştır. Daha sonra taht kavgaları nedeniyle imparatorluk sarsıntıya uğramış, Sih’lerin Pencap’ta ve İngiliz’lerin Bengal’de güçlenmeleriyle Moğol dönemi son bulmuştur. Sih’ler 1840 yılında Keşmir’den Ladakh’a, Gilgit’ten Peşaver’e kadar geniş bir bölgeye hakim oldular.


İngiliz Dönemi

İngiliz’lerin bölgeye ilk gelişleri ise 17. yy. başlarında Ekber Şah dönemine rastlar. İngiliz Krallığının bölgeye bir elçi göndermesinden sonra kurulan ünlü "British East India Company" zamanla gücünü arttırarak gelecek imparatorluğun temellerini atmıştır. 18. yy. ortalarında Moğolların güçlerini kaybetmeleri nedeniyle ticari çıkarlarını korumak gerekçesiyle İngilizler bölgede kuvvet bulundurmaya başladılar. 1757 yılında ilk kez karşı karşıya gelen İngiliz’ler ve Moğol’lar arasındaki ilk çatışmalar İngiliz’lerin üstünlüğüyle sona ermiş, bu olaydan sonra İngiliz’ler hemen her bölgede genişleyerek ilerlemiş, 1849’da Sihleri yenerek Keşmir, Baltistan, Gilgit ve Pencab’ın kuzeyindeki bölgeleri ele geçirmişlerdir. 1843’te ise Sind eyaleti tamamen İngiliz’lere geçmiştir.

İpek Yolu isimli Avrupa - Asya ticaret yolu Osmanlı İmparatorluğu’nun etkisi ile kesintiye uğramıştı. Deniz yolu ise Portekizli denizci Vasco da Gama’nın Ümit Burnu’nu bulmasıyla açıldı. İngiliz’lerin bu deniz yolu ile bölgeye gelmesiyle eski Moğol kültür ve uygarlığı bırakılarak İngiliz koloni tipi yönetim, kültür ve sanatı ön plana çıktı. Halkın ortak kullanımı için adalet sarayları, polis karakolları, askeri bölgeler, kiliseler ve katedraller yapılmaya başlandı. Bu yapılar, The Mall denilen ve şehrin merkezini oluşturan bölgelerde toplanmaktaydı. Moğol ve Viktoryan tarzındaki bu yapılar, halkın kendi yaptığı binaların mimarilerinde yansımasını bulurken kilise ve katedrallerde, Norman ve Gotik akımın hakim olduğu görülür. Bu dönemde Hıristiyanlık, misyonerliğin de etkisiyle halk arasında yerleşmeye başlamıştır.

İngilizler, otoyol ve demiryolu ağının tamamlanması işine büyük önem verdiler. Dakka’dan Kalküta’ya, Madras, Cochin, Bombay ve Karaçi gibi kıyı şehirlerinden Darjeeling, Keşmir, Belucistan ve Kuzey Batı eyaletlerinin dağlık bölgelerine kadar uzanan geniş bir demiryolu ağı oluşturdular. Bölgeyi doğrudan sömürdükleri hiç kuşkusuz olan İngilizlerin belki de bıraktıkları en iyi miras bu ulaşım ağıdır. Günümüzde bile hem Hindistan’ın hem de Pakistan’ın bu ulaşım ağına çok şey borçlu oldukları kesindir.


Devletin gelişimi

Müslüman’lar, İngiliz döneminde İngiliz’lerin ‘böl ve yönet’ politikası uygulamalarına kurban gitmiş ve hep kayırılan azınlık statüsünde bulunmayı tercih etmişlerdir. Sir Syed Ahmed Khan, kurduğu “Aligarh Birliği” ile ilk İslami hareketi başlatan kişidir. Hindistan’da Kongre Partisinin bağımsızlık mücadelesi verdiği günlerde “İslam Birliği” partinin önemli bir kesimini oluşturmuştur. Müslümanlar, Kongre Partisinin bir Hindu politik hareketi haline gelmesiyle, İngiliz demokratik sisteminin sağladığı hakların da katkısıyla kendi din, kültür ve yaşam tarzlarını korumak amacıyla Hindistan’dan bağlarını kopartmışlardır.

1930’da ayrı bir İslam devleti kurulması fikrini ilk kez ortaya atan Muhammed İkbal’den sonra, Pakistan ismini ilk kez Chovdury Rahmet Ali kullanmıştır. ‘Pak’ kelimesinin temiz, saf; ‘istan’ kelimesinin ise memleket, ülke anl¤¤¤¤¤ geldiği bilinmekle birlikte, bu kelimenin, ülkedeki eyaletlerin baş harflerinin birleşmesinden oluştuğu da söylenmektedir.


Hindistan’dan Ayrılma Dönemi

İslam Birliği’nin politik istekleri İngiliz hükümetinin önüne, çözülmesi imkansız bir sorun olarak çıkmıştır. İngiliz’ler bu sorunun çözümü için Müslüman çoğunluğun bulunduğu yerlerde özerk İslami eyaletlerin kurulması fikrini ileri sürmüşlerse de, bu öneri, hem Müslüman hem de Hindu liderler tarafından reddedilmiştir. Muhammed Ali Cinnah ise ayrı bir devlet kurma isteğinden başka hiç bir öneriyi kabul etmeyen uzlaşmaz tutumuyla bu sorunu çözülemez duruma getirmiştir.

Tek çözümün iki ayrı devlete bölünmek olduğuna karar verilmesiyle birlikte sınırların çizilmesi problemi gündeme gelmiştir. Uzun süren tartışmalardan sonra birçok bölgede anlaşma sağlanmış, ancak Pencap bölgesinin sınırları her zaman tartışmalı olarak kalmıştır. Çünkü bu bölgede Müslüman çoğunluğun yaşadığı Lahore ile Sih’lerin kutsal şehri olan Amritsar’ın birbirine çok yakın bulunması ve hangi şehrin kimin tarafında kalacağının tartışılması gerekmiştir. Sonuçta sınırın bu iki şehrin arasından geçirilmesiyle milyonlarca Müslüman Batı’ya doğru göçe başlamış, bugünkü Pakistan sınırlarında yaşayan milyonlarca Hindu ve Sih ise Doğuya, Hindistan’a doğru harekete geçmiştir. Bu kitlesel göç, her iki tarafın da karşılıklı çatışmalarına, kitle katliamlarına ve linçlere sebep olmuş ayrıca çizilmiş olan sınırlar bugüne kadar tartışmalı olarak kalmış ve günümüzde bile hala devam eden çeşitli çatışmalara yol açmaktadır.

Bu sorunların en olumsuz örneği Keşmir’in durumudur. Bağımsızlık mücadelesi sırasında Keşmir Mihracesi Hari Singh her iki ülkeye de yaklaşmamış ve Keşmirin sınırları “tartışmalı” olarak bırakılmıştır. Mihracenin daha sonra Hindistan ile birleşme anlaşması imzalamasını Pakistan kabul etmemiş ve bölgenin kuzeyini işgal etmiştir. Her iki tarafın da çoğunluğun müslümanlarda olduğunu kabul etmesine rağmen Pakistan ve Hindistan arasında sonu gelmeyen sınır çatışmaları yaşanmıştır.

1990’larda Keşmir’deki Müslüman çoğunluğu destekleyen Pakistan ve bölgede sıkıyönetim ilan eden Hindistan bir zamanlar bir barış ülkesi olan Keşmir’de iç savaş düzeyine varan huzursuzluklar yaşanmasına sebep olmuştur. Bu arada bazı batılı turistler de çatışmalarda hayatını kaybetmiş, böylece Keşmir turistlerin gezi listesinden tamamen çıkmıştır. 2000 yılından itibaren Pakistan ile ilişkileri iyileştirmeye başlayan Hindistan’ın bu sorunu tamamen ortadan kaldıracak barış çabaları içine girdiğini görüyoruz. Bu çabalar arasında Şrinagar ile Muzaffeabad arasında otoyolun açılması, bu otoyolda ulaşımın güvenle yapılması, bölgede turizmin geliştirilmesi gibi öneriler yer almıştır. Bu konudaki görüşmeler hala sürdürülmektedir.


Bengaldeş Sorunu

Pakistan’ın uzun süre karşı karşıya kaldığı önemli bir başka sorun ise ülkenin birbirinden ayrı iki bölge üzerinde kurulmuş olan Batı Pakistan ve Doğu Pakistan adlı iki toprak parçasına sahip olmasıdır. 1947 yılında bağımsızlığın kazanılmasından sonra Pakistan, birbirinden 2.000 km. uzaklıkta olan bu iki bölgeye ayrılmıştı. Bugünkü Pakistan’ı oluşturan Batı Pakistan’ın, günümüzdeki Bengaldeş üzerinde kontrol kurmuş olması karşılaşılan önemli sorunlardan biri olmuştur. Bu iki bölgeyi birbirine bağlayan tek ortak yan ise her ikisinin de Müslüman olması idi. 1970 yılında yapılan seçimlerden Doğu Pakistan’da yerel lider, Mujibur Rahman, Batı Pakistan’da Zulfikar Ali Bhutto kazançlı çıktı. Daha sonra meydana gelen anayasa tartışmaları sonucunda Mujibur Rahman, tutuklanarak hapse atıldı. Bu olayın protesto edilmesi sırasında meydana gelen çatışmalarda Pakistan ordusu katliamlara girişti, kaçan yüzbinlerce Bengaldeş’li mülteci Hindistan’a sığınmak zorunda kaldı. Daha sonra ilan edilen savaşta Pakistan ordusu yenik düşünce Doğu Pakistan, Pakistan’dan ayrıldı ve Bengaldeş ülkesi kuruldu.


Demokrasi Denemeleri

Batı Pakistan’da Zülfikar Ali Bhutto 1977’ye kadar hükümette kalmıştı. Bu tarihte yapılan seçimleri kazanmış gibi görünen gene Bhuttoydu. Ancak General Ziya ül Hak, bir askeri darbe yaparak seçimlere hile karıştırdığı ve muhaliflerinin öldürülmesinde rol oynadığı gerekçeleriyle Bhotto’yu iktidardan indirmiştir. Yapılan mahkemeler sonunda Zulfikar Ali Bhutto suçlu bulunarak tüm dünya kamuoyunun karşı çıkmasına rağmen 1979 tarihinde idam edilmiştir.

1988 yılına kadar yönetimde kalan General Ziya-ül Hak ülkede sıkıyönetim uygulamıştır. Ancak Hindistan ile ilişkilerin en ılımlı olduğu dönem de bu yıllardır. Bu dönemde ülkede dini kurallara dayalı bir yönetim biçimi izlendi ve ülkede zaten güçlü olan tarikatlar, din okulları ve islami cemaatler iyice güçlendi.

Ziya-ül Hakk‘ın kaza mı yoksa suikast mi olduğu hala tartışılan ölümünden sonra Zülfikar Ali Bhutto’nun kızı Benazir Bhutto, seçimleri açık farkla kazanmış ve ilk kez bir Müslüman ülkede bir kadın, başbakan olmuştur. Benazir Bhutto’nun iktidarı da bir çok yolsuzluğa adı karıştığından dolayı sadece 8 ay sürmüştür. Kişisel ihtirası nedeniyle büyük bir popülariteyle atıldığı siyasette kendi öz kardeşini bile mafya aracılığıyla öldürtmekten geri kalmamış olan Benazir Butto, eşi Asıf Zerdari’nin ihalelerde % 10 komisyon alması nedeniyle “yüzde oncu Asıf” diye anılmaya başlanmıştır. Daha sonra 1997 yılında seçimlerden büyük bir zaferle çıkan ve Cemaati İslamiye adlı bir dini cemaatin de desteklediği Navaz Şerif başkanlığında yeni bir hükümet kurulmuştur.

1998 yılında Hindistan birkaç nükleer deneme yapınca Pakistan da hazırda beklettiği nükleer gücünü harekete geçirmiş ve Belucistanın güneybatısındaki tesislerde nükleer silah yapma kapasitesinin bulunduğunu ve bunlardan 5 adedinin başarıyla denendiğini bildirmiştir. Uluslararası tepkiler ve baskılara rağmen nükleer denemelerini sürdüren Pakistan’a uluslararası yaptırımlar uygulanmaya başlanmıştır.

1999 yılında enkaz halinde olan ekonomik durumu bahane eden General Pervez Müşerref, yönetime el koyarak Navaz Şerif’i iktidardan uzaklaştırdı. Müşerref, Hindistan ile ilişkilerini iyileştirme çabasıyla iki ülke arasında tırmanan nükleer yarışı durdurmaya ve Keşmir sorununu çözmeye yönelik olumlu adımlar attı.

2001 yılında Pervez Müşerref’in kendi kendisini başkan ilan etmesi, 11 Eylül olayları ve Amerikanın Afganistan’da Usame bin Ladin’i bulma ve Taliban yönetimini sona erdirme olayları üstüste geldi. Bu dönemde akkılıca bir siyaset uygulayan Perviz Müşerref ülke üzerindeki uluslararası yaptırımları kaldırttı, Hindistan ile sorunlarını büyük oranda çözümledi, buna karşılık dünya devletleri Pakistan’ın nükleer denemelerini görmezden geldiler ama Afganistan harekatında da Pakistan’dan büyük lojistik destek aldılar. muserref

Pervez Müşerref’in bizdeki batılılaşmaya benzer birkaç adım atması ülkede büyük bir tepki oluşturmuştur. Buna rağmen geri adım atmayan yönetim dediğini yaptırmıştır. Örneğin, islami grupların büyük bir çoğunluğu oluşturduğu Pakistan, hafta tatilini Cuma gününden Pazar gününe almayı başarabilmiş bir ülkedir.
 
Geri
Top