Pelteksiz Etkin Konuşma
Konuşma, boğazdan dışarıya doğru olan hava (nefes) akımının ve/veya ses dalgalarının ağız, dil, burun, dişler, dudaklar ve damaklarla yönlendirilerek çıkarılan anlamlı seslerdir. Bazı kişiler, bazı sesleri çıkaramazlar. Biz buna "konuşmada ses eksikliği" demekteyiz.
Çok da sağlıklı olmayan istatistiklere (her şeyde olduğu gibi bu konuda da yetersiziz)göre 18 yaş altında %12, 18 yaş üstünde de %1 oranında konuşma bozukluğundan dertli insanımız var. Şüphesiz ki bunların bir kısmı fiziksel engeli nedeniyle etkili konuşma yapamamaktadırlar. Eskiden kocakarılar r'yi söyleyemeyenlerin dil altındaki perdeyi jiletle keserek kısmen başarılı olabilmekteydiler (ağız, vücudun en fazla mikrop barındıran organlarındandır. Eğer kesiğe mikrop kaptırılırsa etkili konuşayım derken dili kaybetmek riski vardır. Bu yüzden kocakarıya değil bir hekime gidin). 18 yaş altı ile 18 yaş üstü arasında çok büyük fark olması, konuşma bozukluğu olanların önemli bölümünün fiziksel engeli olmadığını göstermektedir. Konuşma bozukluklarının ne kadarının ses eksikliği olduğunu ise bilememekteyiz.
Bazı insanların neden ses kayıpları vardır? Bu soruyu araştıranlar zeka geriliğini baş sıraya oturtmuşlardır. Bizim gördüklerimiz içinde ise zeka geriliği son sıradadır. Bu yüzden zeka geriliği temel sebep olamaz.
Bize göre: Ses eksikliklerinin çok büyük bir bölümü dikkat eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Bilim adamları insanları dikkatleri bakımından üç kategoriye ayırmışlardır. Bir bölümü gördüğünü unutmaz, bir bölümü duyduğunu unutmazken bir bölümü de dokunduğunu unutmamaktadır. Yani insanların dikkatleri çoğunlukla tek yönlüdür. Konuşmayı öğrenirken önce duyduğumuzu belleğimizde tutarız, sonra da nasıl söylendiğini ağız yapılarına ve yüzlerde meydana gelen mimiklere dikkat ederek kendimiz de tekrarlarız. Konuşmayı öğrenebilmek için iki yönlü dikkat gerekmektedir. Çok fazla yinelendiğinden her iki yönden de çoğunluğumuz gerekeni alır. Ancak bazı kişiler, bazı seslerdeki ayrıntıyı kaçırdıklarından başta “r” sesi olmak üzere bazı sesleri çıkaramaz duruma gelirler. Yıllar itibarı ile bu, onlarda alışkanlık haline gelir. Bu yüzden de çözüm aranacaksa dikkat eksikliği ön plana alınarak aranmalıdır.
Sesleri belirleyen ağız ve dil yapısıdır. Ağız içi ve dil hareketleri sınırlı olduğu için sesler arasında ağzın ve dilin konumlanmaları arasında benzerlikler vardır. Bir sesten diğer sese geçiş küçük değişiklikle sağlanmaktadır. Ses eksikliğini giderme yönteminde bu özellik esas alınırsa dikkat eksikliği ortadan kaldırılabilinir. Eksik olan ses, onun ağız ve dil biçimine en yakın ağız ve dil biçimine sahip seslerden elde edilir. Ağız ve dil konumlanmaları arasındaki fark giderilerek eksik sese ulaşma amaçlanır. Bu yöntem dünyada konuşulan her dil için geçerlidir.
Örnek olarak "C" ve "Ç" seslerini alalım. Uzmanlar, "(C) ünsüzü (D) ve (J) ünsüzlerinin kaynaşmasıyla, (Ç) ünsüzü (T) ve (Ş) ünsüzlerinin kaynaşmasıyla ortaya çıkar" demektedirler. Hiç kimsenin "C" veya "Ç" profesörü olmak istediğini sanmıyoruz. İnsanlar C, Ç'yi söylesinler yeter. Bu iki sese çıkakları bakımından en yakın sesler "J" ve "Ş"dir. C veya Ç veya her ikisini de çıkaramayanlar eğer Ş sesini çıkarabiliyorlarsa işleri çok kolaydır. Yapmaları gereken tek şey “şşşşşşşş” sesini çıkarırken ağız yapısını bozmadan ve duraklama yapmadan dilin ön kısmını üst damağa değdirerek veya bastırarak hava akışını kesip sürekliliği sona erdirmektir. Çünkü Ş sesi sürekli, C ve Ç sesleri süreksizdir. Sürekli Ş sesini çıkarırken dilin ön kısmını üst damağa değdirip sürekliliği ortadan kaldırmak, C sesinin çıkmasını sağlar. Dilin ucunu aynı noktaya bastırmak ve diyaframı ani sıkıştırmak ise süreksiz Ç sesinin çıkmasına yol açar.C sesinde dilin arkasında biriken nefes basıncı belli belirsizdir. Ç sesinde ise dilin arkasındaki nefes basıncı oldukça belirgindir. C ile Ç arasındaki fark da sadece budur. Yoksa ki çıkakları aynıdır. Dikkat edilirse Ç sesi çıkarılırken diyaframın ani sıkıştırıldığı ve böylece anlık basınç artışı elde edildiği görülür.
Kenan Aydın
Konuşma, boğazdan dışarıya doğru olan hava (nefes) akımının ve/veya ses dalgalarının ağız, dil, burun, dişler, dudaklar ve damaklarla yönlendirilerek çıkarılan anlamlı seslerdir. Bazı kişiler, bazı sesleri çıkaramazlar. Biz buna "konuşmada ses eksikliği" demekteyiz.
Çok da sağlıklı olmayan istatistiklere (her şeyde olduğu gibi bu konuda da yetersiziz)göre 18 yaş altında %12, 18 yaş üstünde de %1 oranında konuşma bozukluğundan dertli insanımız var. Şüphesiz ki bunların bir kısmı fiziksel engeli nedeniyle etkili konuşma yapamamaktadırlar. Eskiden kocakarılar r'yi söyleyemeyenlerin dil altındaki perdeyi jiletle keserek kısmen başarılı olabilmekteydiler (ağız, vücudun en fazla mikrop barındıran organlarındandır. Eğer kesiğe mikrop kaptırılırsa etkili konuşayım derken dili kaybetmek riski vardır. Bu yüzden kocakarıya değil bir hekime gidin). 18 yaş altı ile 18 yaş üstü arasında çok büyük fark olması, konuşma bozukluğu olanların önemli bölümünün fiziksel engeli olmadığını göstermektedir. Konuşma bozukluklarının ne kadarının ses eksikliği olduğunu ise bilememekteyiz.
Bazı insanların neden ses kayıpları vardır? Bu soruyu araştıranlar zeka geriliğini baş sıraya oturtmuşlardır. Bizim gördüklerimiz içinde ise zeka geriliği son sıradadır. Bu yüzden zeka geriliği temel sebep olamaz.
Bize göre: Ses eksikliklerinin çok büyük bir bölümü dikkat eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Bilim adamları insanları dikkatleri bakımından üç kategoriye ayırmışlardır. Bir bölümü gördüğünü unutmaz, bir bölümü duyduğunu unutmazken bir bölümü de dokunduğunu unutmamaktadır. Yani insanların dikkatleri çoğunlukla tek yönlüdür. Konuşmayı öğrenirken önce duyduğumuzu belleğimizde tutarız, sonra da nasıl söylendiğini ağız yapılarına ve yüzlerde meydana gelen mimiklere dikkat ederek kendimiz de tekrarlarız. Konuşmayı öğrenebilmek için iki yönlü dikkat gerekmektedir. Çok fazla yinelendiğinden her iki yönden de çoğunluğumuz gerekeni alır. Ancak bazı kişiler, bazı seslerdeki ayrıntıyı kaçırdıklarından başta “r” sesi olmak üzere bazı sesleri çıkaramaz duruma gelirler. Yıllar itibarı ile bu, onlarda alışkanlık haline gelir. Bu yüzden de çözüm aranacaksa dikkat eksikliği ön plana alınarak aranmalıdır.
Sesleri belirleyen ağız ve dil yapısıdır. Ağız içi ve dil hareketleri sınırlı olduğu için sesler arasında ağzın ve dilin konumlanmaları arasında benzerlikler vardır. Bir sesten diğer sese geçiş küçük değişiklikle sağlanmaktadır. Ses eksikliğini giderme yönteminde bu özellik esas alınırsa dikkat eksikliği ortadan kaldırılabilinir. Eksik olan ses, onun ağız ve dil biçimine en yakın ağız ve dil biçimine sahip seslerden elde edilir. Ağız ve dil konumlanmaları arasındaki fark giderilerek eksik sese ulaşma amaçlanır. Bu yöntem dünyada konuşulan her dil için geçerlidir.
Örnek olarak "C" ve "Ç" seslerini alalım. Uzmanlar, "(C) ünsüzü (D) ve (J) ünsüzlerinin kaynaşmasıyla, (Ç) ünsüzü (T) ve (Ş) ünsüzlerinin kaynaşmasıyla ortaya çıkar" demektedirler. Hiç kimsenin "C" veya "Ç" profesörü olmak istediğini sanmıyoruz. İnsanlar C, Ç'yi söylesinler yeter. Bu iki sese çıkakları bakımından en yakın sesler "J" ve "Ş"dir. C veya Ç veya her ikisini de çıkaramayanlar eğer Ş sesini çıkarabiliyorlarsa işleri çok kolaydır. Yapmaları gereken tek şey “şşşşşşşş” sesini çıkarırken ağız yapısını bozmadan ve duraklama yapmadan dilin ön kısmını üst damağa değdirerek veya bastırarak hava akışını kesip sürekliliği sona erdirmektir. Çünkü Ş sesi sürekli, C ve Ç sesleri süreksizdir. Sürekli Ş sesini çıkarırken dilin ön kısmını üst damağa değdirip sürekliliği ortadan kaldırmak, C sesinin çıkmasını sağlar. Dilin ucunu aynı noktaya bastırmak ve diyaframı ani sıkıştırmak ise süreksiz Ç sesinin çıkmasına yol açar.C sesinde dilin arkasında biriken nefes basıncı belli belirsizdir. Ç sesinde ise dilin arkasındaki nefes basıncı oldukça belirgindir. C ile Ç arasındaki fark da sadece budur. Yoksa ki çıkakları aynıdır. Dikkat edilirse Ç sesi çıkarılırken diyaframın ani sıkıştırıldığı ve böylece anlık basınç artışı elde edildiği görülür.
Kenan Aydın