yusuf bozan
Üyecik
PLATONYA / Düşler Adası
Sığındığım düşler adasında gördüm Güneş' i, Ay' la sarmaş dolaş. Meğer ne çok seviyorlarmış birbirlerini. Işığım sensin diyordu Ay. Başını Güneş' in göğsüne yaslamış, Güneş' in kalbinin tınılarını dinliyor ve bitmesin diyordu bu an. Masumlukla, sevecenlikle ve duyguyla uykuya daldıkları an; topladım yıldızları bir bir, örttüm üzerlerine. Ayrıldım oradan.
Uyanmıştım. Tatlı bir tebessüm yerleşmişti yüzüme o sabah. İmkânsız bir şeydi gördüğüm düş. Ay, Güneş' le sarmaş dolaş gezebilir miydi hiç? Hem sonra n’olurdu Dünya' nın düzeni? Mevsimler küs olmazlar mıydı o zaman? Hangi baharda tomurcuklanırdı çiçekler ya da çiçekler için bir mevsim olur muydu acaba? Yağmur mu yağardı en çok? Belki de en çok kar? Ya! Sahi o zaman Dünya' yı sarmaz mıydı kardan adamlar?
Düş işte benimki. Dikeni severim düşlerde, gülü güzel diye. Dikenin acısındaki tadı keşfederim. Haa bir de, uzun kumsalları vardır sığındığım düşler adasının. Her gece kumsalda, yıldızlar ve yakamozlarla kurarım çilingir sofrasını. Ortada ateş yakarız önce, sonra yığılırız etrafına. Hiç şaşmaz, sohbetin en koyu yerinde çıkar ortaya her zamanki deniz kaplumbağası. Gitarını da hiç yanından ayırmaz kerata. Bir görseniz hınzır mı hınzır bir şey. Eski 45’ liklerden çalar bize deniz kaplumbağası. O çalar, biz söyleriz. O çalar biz hüznü yeniden keşfederiz dudaklarımızdan akan her tınıda. Yıldızlar, yakamozlar, ben ve hınzır kaplumbağa Dünya' nın en şen, kardeşten de ileri yarenleriyiz.
Gecenin ilerleyen saatlerinde; yıldızlar, yakamozlar ve hınzır deniz kaplumbağası bir olup, ısrarla bir şiir oku derler bana. Yaşayarak yazdıklarımdan ve natamam dizelerimden birkaç satır okur, gözlerimin buğusuyla uyanırım her sabah.
“Kayıtsız Zamanlardan Kalma Bir Düş Hatırası”
Yusuf Bozan
Sığındığım düşler adasında gördüm Güneş' i, Ay' la sarmaş dolaş. Meğer ne çok seviyorlarmış birbirlerini. Işığım sensin diyordu Ay. Başını Güneş' in göğsüne yaslamış, Güneş' in kalbinin tınılarını dinliyor ve bitmesin diyordu bu an. Masumlukla, sevecenlikle ve duyguyla uykuya daldıkları an; topladım yıldızları bir bir, örttüm üzerlerine. Ayrıldım oradan.
Uyanmıştım. Tatlı bir tebessüm yerleşmişti yüzüme o sabah. İmkânsız bir şeydi gördüğüm düş. Ay, Güneş' le sarmaş dolaş gezebilir miydi hiç? Hem sonra n’olurdu Dünya' nın düzeni? Mevsimler küs olmazlar mıydı o zaman? Hangi baharda tomurcuklanırdı çiçekler ya da çiçekler için bir mevsim olur muydu acaba? Yağmur mu yağardı en çok? Belki de en çok kar? Ya! Sahi o zaman Dünya' yı sarmaz mıydı kardan adamlar?
Düş işte benimki. Dikeni severim düşlerde, gülü güzel diye. Dikenin acısındaki tadı keşfederim. Haa bir de, uzun kumsalları vardır sığındığım düşler adasının. Her gece kumsalda, yıldızlar ve yakamozlarla kurarım çilingir sofrasını. Ortada ateş yakarız önce, sonra yığılırız etrafına. Hiç şaşmaz, sohbetin en koyu yerinde çıkar ortaya her zamanki deniz kaplumbağası. Gitarını da hiç yanından ayırmaz kerata. Bir görseniz hınzır mı hınzır bir şey. Eski 45’ liklerden çalar bize deniz kaplumbağası. O çalar, biz söyleriz. O çalar biz hüznü yeniden keşfederiz dudaklarımızdan akan her tınıda. Yıldızlar, yakamozlar, ben ve hınzır kaplumbağa Dünya' nın en şen, kardeşten de ileri yarenleriyiz.
Gecenin ilerleyen saatlerinde; yıldızlar, yakamozlar ve hınzır deniz kaplumbağası bir olup, ısrarla bir şiir oku derler bana. Yaşayarak yazdıklarımdan ve natamam dizelerimden birkaç satır okur, gözlerimin buğusuyla uyanırım her sabah.
“Kayıtsız Zamanlardan Kalma Bir Düş Hatırası”
Yusuf Bozan