Pupsy
Pupsy aileye geldiğinde küçücük bir yavru köpekmiş. Annesi ve babası onu büyütürken, evde yaşamayı öğretmek için çok emek ve zaman harcamışlar. Aile bireyleri, Pupsy eve gelinceye kadar hiç köpek yavrusu beslememiş olduklarından, pek deneyimli de değilmişler. Ama sonunda Pupsy insanların, özellikle annesinin her dediğini anlar olmuş. Yani insanlarla evde yaşamaya alışmış. Pupsy yaşça büyümüş ama, türü küçük olduğu için kendi pek büyümemiş. Kafasını kaldırıp annesine ve babasına baktığında, gözüne dev gibi görünüyormuşlar.
Bir gün annesi Pupsy’i evde yalnız bırakıp dışarı çıkmak zorunda kalmış. Hiç yapmazmış bunu. Pupsy, evde kemirmedik sandalye bacağı bırakmamış. Aklınca annesine öfkeleniyor, onu cezalandırıyormuş. Annesi döndüğünde ona çok kızmış. Bir daha yaramazlık yaparsa onu başkasına vereceğini söylemiş. Onları çok sevdiği için Pupsy bir daha bu tür yaramazlıklar yapmamış.
Anne ve babası bir akşam Pupsy’i evde yanlız bırakıp gitmişler. Pupsy yaramazlık yapmadan onları beklemiş. Biraz sonra merdivende ayak sesleri duymuş. Annesi ve Babası kapıyı açmışlar ve ellerinde kocaman bir kutu ile içeriye girmişler. Kutudan köpek sesleri geliyormuş. Bunlar küçük köpekmişler. Kendi aralarında nereye geldiklerini soruyormuşlar birbirlerine.
Pupsy bu konuşmaları duyunca, hemen yatak odasına kaçmış ve yatağın altına saklanmış. Annesinin “yaramazlık yapıyor” diye bu yavruları getirmiş olabileceğini düşünmüş. Ya kendisini başkalarına verirse diye çok korkmuş. Çünkü annesini çok seviyormuş. Ondan hiç ayrılmak istemiyormuş. Kapıdaki aralıktan annesinin yavrularla ilgilenişini izlemiş. Annesinin onları ne kadar çok sevdiğini görünce üzülmüş.
- Şimdi annem beni, benim onu sevdiğim kadar çok sevemeyecek. Çünkü o sevgisini bu beş yavruya paylaştıracak. Benim payıma eskisinden daha az sevgi düşecek.
diye düşünürken gözlerinden bir damla yaş akmış. O gün annesinin ve babasının telaşlı konuşmaları, banyo yaparken yavruların çıkarttığı çığlıklar, Pupsy’nin düşüncelerini doğrular gibi olmuş. Zavallı Pupsy yatağın altında, ön ayaklarını başına dayıyarak uyuklamış durmuş.
İlerliyen günlerde, annesi yavruların ev yaşantısına alışmaları için onlarla ilgileniyor, Pupsy’e eskisi kadar ilgi göstermiyormuş. Pupsy her sabah odanın penceresine yakın duran koltuğun kolundan, bahçede oynayan çocuklara bakıp, onların oyunlarını seyrediyormuş.
Gelen yavrular çok küçükmüş. Daha bir aylık bile değilmişler. Büyüyünce Pupsy’den iri olacakları belli oluyormuş. Ama, şimdilik çok küçük olduklarından, yürürken bile dengelerini zorla sağlıyorlar, bazen yürüyemeyip yuvarlanıyormuşlar. Pupsy devrildiklerinde bebeklere bakıp sinsice gülüyormuş.
Çoğu zaman annesi Pupsy’i açık pencerenin önündeki koltuğa yerleştiriyor, bahçeyi seyretmesine izin veriyormuş. Bir gün Pupsy, bahçede oynayan çocukları seyrederken, halıda koşuşturan bebeklerin konuşmalarına kulak misarifi olmuş :
- Hey, kardeşim biz niye koltuğa çıkmıyoruz?
- Ben demin denedim. Olmadı. Çok yüksek.
- Belki birkaç kez deneyince olur.
- Hayır olmuyor, yardımsız çıkamayız.
Bebeklerin bu konuşması Pupsy’nin aklına çok güzel bir oyun getirmiş. Pencereden dışarıya bakmayı bırakıp, hemen koltuğun oturulacak yerine dönmüş ve bebeklere seslenmiş :
- İsterseniz size yardım ederim.
- Koltuğa çıkmamız için mi?
- Hayır, isterseniz pencere yanına kadar görürürüm.
- İyi olur, çok merak ediyoruz. Dışarıdan sesler geliyor da.
- Evet çocuklar bahçede oynuyorlar.
- O zaman bize yardım etsene.
Pupsy yere, halıya inmiş. Önce en küçük yavruyu boynundan yakalamış. Sonra beraberce zıplamışlar. Bir hamdede koltuğun üzerine çıkmışlar. Yavrucak koltuğun koluna uzanmış ama başaramamış. Koltuktan aşağıya bakmış. Çok yüksekmiş, inmesi söz konusu bile olamazmış. Tam bu sırada Pupsy koltuğun koluna çıkmış yavruya seslenmiş :
- Buraya zıplayabilirsin her halde. Bir denesene.
Pupsy biliyormuş ki, bebek koltuğun koluna çıkabilirse hızını ayarlayamayarak dengesi bozulacak pencereden aşağıya uçup gidecekmiş. Yavrucak, denemiş ama başarılı olamamış.
- Pupsy beni oraya çıkarsana.
- Olur.
Pupsy yine bebeği boynundan tutmuş ve bir sıçrayışta koltuğun koluna çıkmışlar. Bebek koltuğun kolunda bir iki adım atmış. Hem çok yüksek, hem de düzgün olmadığı için korkup ayaklarını büküp, koltuğun koluna yapışmış. Bu sırada Pupsy pencereye çıkmış, kafasını uzatarak dışarıya bakıyormuş. Bebek dikkatle onu izliyormuş. Pupsy :
- Gel sen de benim gibi yap.
- Korkuyorum çok yüksek.
- Korkacak birşey yok. Bak bana, bir şey olmuyor.
- Hayır, ben yapamayacağım.
- İstersen seni boynundan tutarım.
- Çok iyisin Pupsy.
Pupsy bebeği boynundan yakalamış. Beraberce pencere kenarına yaklaşmışlar. Bebek pencereden aşağıya şöyle bir bakmış. Panik içinde :
- Pupsy korkuyorum beni çek.
diye bağırmaya başlamış. Pupsy konuşmadan bebeği biraz daha sarkıtmış. Bebek şimdi iyice pencerenin dışındaymış. Pupsy birden dişlerini açıvermiş. Bebek hızla yere doğru düşmeye başlamış. Yere hızla çarpan bebekten tok bir ses çıkmış, “küt” diye…
Pupsy tam mutluluktan uçmak üzere iken beklenmedik bir olay olmuş. Bahçede oynayan çocuklar sesi duyunca bağırmaya başlamışlar.
- Koşun köpek pencereden düştü.
- Hayır düşmedi. Ben gördüm. Pupsy pencereye kadar ağzında taşıdı sonra bıraktı yavruyu.
Sesleri duyan annesi bebeğin yanına gitmiş. Hareketsiz yatan bebeği kucağına alıp evine dönmüş. Hemen yavruyu yatağına yatırmış. Odaya girip pencereyi kapatmış. Diğer yavruları toplamış ve odadan çıkartmış. Pupsy, ceza olarak, odada kapalı kalmış.
Akşam babası gelince annesi ile konuşmuşlar. Pupsy kapalı kaldığı yerden seslerini duyuyormuş :
- Pupsy sonunda hepsini öldürecek.
- Öyle gibi görünüyor.
- Yavruları fabrikaya götürsek. Bir kulübe yaptırsak ve bekçiler baksalar onlara.
- Bir deneyelim.
Pupsy bir daha yavrularla beraber olamamış. Annesi yavruları başka yere götürüyor, Pupsy’e göstermiyormuş. Sonra bir gün, yavrular yine bir kutuya yerleştirilmiş ve evden götürülmüşler. Pupsy pek sevinmiş. Artık annesi yalnız kendisini sevecek diye düşünmüş. Birkaç akşam sonra, evde kimse konuşmayınca Pupsy anne ve babasının üzgün olduklarını anlamış ama nedenini bilememiş. Annesi o gece hiç uyumamış. Hep ağlamış. Pupsy hasta olduğunu sanmış.
Sabah olunca annesi Pupsy’i yanına alıp evden çıkmış. Kocaman bir çiftliğe gelmişler. Burası bir hayvan çiftliğiymiş. Pupsy’i burada bir kafese koymuşlar. Pupsy bir daha o çok sevdiği annesini görememiş. Sevgisini paylaşmak istemezken, hep kendini sevsinler isterken, o sevgiden de olmuş.
Bazıları sevgiyi paylaşmak istemezler. Sevgiyi paylaşmamak için çok kötü şeyler de yapabilirler. Bazen sevgiyi paylaşmamak için gösterilen gayret geri tepebilir ve tümüyle o sevgiden yoksun kalınabilir. Sevgi ve ilgi de paylaşılmalı çoğu şey gibi.
Pupsy aileye geldiğinde küçücük bir yavru köpekmiş. Annesi ve babası onu büyütürken, evde yaşamayı öğretmek için çok emek ve zaman harcamışlar. Aile bireyleri, Pupsy eve gelinceye kadar hiç köpek yavrusu beslememiş olduklarından, pek deneyimli de değilmişler. Ama sonunda Pupsy insanların, özellikle annesinin her dediğini anlar olmuş. Yani insanlarla evde yaşamaya alışmış. Pupsy yaşça büyümüş ama, türü küçük olduğu için kendi pek büyümemiş. Kafasını kaldırıp annesine ve babasına baktığında, gözüne dev gibi görünüyormuşlar.
Bir gün annesi Pupsy’i evde yalnız bırakıp dışarı çıkmak zorunda kalmış. Hiç yapmazmış bunu. Pupsy, evde kemirmedik sandalye bacağı bırakmamış. Aklınca annesine öfkeleniyor, onu cezalandırıyormuş. Annesi döndüğünde ona çok kızmış. Bir daha yaramazlık yaparsa onu başkasına vereceğini söylemiş. Onları çok sevdiği için Pupsy bir daha bu tür yaramazlıklar yapmamış.
Anne ve babası bir akşam Pupsy’i evde yanlız bırakıp gitmişler. Pupsy yaramazlık yapmadan onları beklemiş. Biraz sonra merdivende ayak sesleri duymuş. Annesi ve Babası kapıyı açmışlar ve ellerinde kocaman bir kutu ile içeriye girmişler. Kutudan köpek sesleri geliyormuş. Bunlar küçük köpekmişler. Kendi aralarında nereye geldiklerini soruyormuşlar birbirlerine.
Pupsy bu konuşmaları duyunca, hemen yatak odasına kaçmış ve yatağın altına saklanmış. Annesinin “yaramazlık yapıyor” diye bu yavruları getirmiş olabileceğini düşünmüş. Ya kendisini başkalarına verirse diye çok korkmuş. Çünkü annesini çok seviyormuş. Ondan hiç ayrılmak istemiyormuş. Kapıdaki aralıktan annesinin yavrularla ilgilenişini izlemiş. Annesinin onları ne kadar çok sevdiğini görünce üzülmüş.
- Şimdi annem beni, benim onu sevdiğim kadar çok sevemeyecek. Çünkü o sevgisini bu beş yavruya paylaştıracak. Benim payıma eskisinden daha az sevgi düşecek.
diye düşünürken gözlerinden bir damla yaş akmış. O gün annesinin ve babasının telaşlı konuşmaları, banyo yaparken yavruların çıkarttığı çığlıklar, Pupsy’nin düşüncelerini doğrular gibi olmuş. Zavallı Pupsy yatağın altında, ön ayaklarını başına dayıyarak uyuklamış durmuş.
İlerliyen günlerde, annesi yavruların ev yaşantısına alışmaları için onlarla ilgileniyor, Pupsy’e eskisi kadar ilgi göstermiyormuş. Pupsy her sabah odanın penceresine yakın duran koltuğun kolundan, bahçede oynayan çocuklara bakıp, onların oyunlarını seyrediyormuş.
Gelen yavrular çok küçükmüş. Daha bir aylık bile değilmişler. Büyüyünce Pupsy’den iri olacakları belli oluyormuş. Ama, şimdilik çok küçük olduklarından, yürürken bile dengelerini zorla sağlıyorlar, bazen yürüyemeyip yuvarlanıyormuşlar. Pupsy devrildiklerinde bebeklere bakıp sinsice gülüyormuş.
Çoğu zaman annesi Pupsy’i açık pencerenin önündeki koltuğa yerleştiriyor, bahçeyi seyretmesine izin veriyormuş. Bir gün Pupsy, bahçede oynayan çocukları seyrederken, halıda koşuşturan bebeklerin konuşmalarına kulak misarifi olmuş :
- Hey, kardeşim biz niye koltuğa çıkmıyoruz?
- Ben demin denedim. Olmadı. Çok yüksek.
- Belki birkaç kez deneyince olur.
- Hayır olmuyor, yardımsız çıkamayız.
Bebeklerin bu konuşması Pupsy’nin aklına çok güzel bir oyun getirmiş. Pencereden dışarıya bakmayı bırakıp, hemen koltuğun oturulacak yerine dönmüş ve bebeklere seslenmiş :
- İsterseniz size yardım ederim.
- Koltuğa çıkmamız için mi?
- Hayır, isterseniz pencere yanına kadar görürürüm.
- İyi olur, çok merak ediyoruz. Dışarıdan sesler geliyor da.
- Evet çocuklar bahçede oynuyorlar.
- O zaman bize yardım etsene.
Pupsy yere, halıya inmiş. Önce en küçük yavruyu boynundan yakalamış. Sonra beraberce zıplamışlar. Bir hamdede koltuğun üzerine çıkmışlar. Yavrucak koltuğun koluna uzanmış ama başaramamış. Koltuktan aşağıya bakmış. Çok yüksekmiş, inmesi söz konusu bile olamazmış. Tam bu sırada Pupsy koltuğun koluna çıkmış yavruya seslenmiş :
- Buraya zıplayabilirsin her halde. Bir denesene.
Pupsy biliyormuş ki, bebek koltuğun koluna çıkabilirse hızını ayarlayamayarak dengesi bozulacak pencereden aşağıya uçup gidecekmiş. Yavrucak, denemiş ama başarılı olamamış.
- Pupsy beni oraya çıkarsana.
- Olur.
Pupsy yine bebeği boynundan tutmuş ve bir sıçrayışta koltuğun koluna çıkmışlar. Bebek koltuğun kolunda bir iki adım atmış. Hem çok yüksek, hem de düzgün olmadığı için korkup ayaklarını büküp, koltuğun koluna yapışmış. Bu sırada Pupsy pencereye çıkmış, kafasını uzatarak dışarıya bakıyormuş. Bebek dikkatle onu izliyormuş. Pupsy :
- Gel sen de benim gibi yap.
- Korkuyorum çok yüksek.
- Korkacak birşey yok. Bak bana, bir şey olmuyor.
- Hayır, ben yapamayacağım.
- İstersen seni boynundan tutarım.
- Çok iyisin Pupsy.
Pupsy bebeği boynundan yakalamış. Beraberce pencere kenarına yaklaşmışlar. Bebek pencereden aşağıya şöyle bir bakmış. Panik içinde :
- Pupsy korkuyorum beni çek.
diye bağırmaya başlamış. Pupsy konuşmadan bebeği biraz daha sarkıtmış. Bebek şimdi iyice pencerenin dışındaymış. Pupsy birden dişlerini açıvermiş. Bebek hızla yere doğru düşmeye başlamış. Yere hızla çarpan bebekten tok bir ses çıkmış, “küt” diye…
Pupsy tam mutluluktan uçmak üzere iken beklenmedik bir olay olmuş. Bahçede oynayan çocuklar sesi duyunca bağırmaya başlamışlar.
- Koşun köpek pencereden düştü.
- Hayır düşmedi. Ben gördüm. Pupsy pencereye kadar ağzında taşıdı sonra bıraktı yavruyu.
Sesleri duyan annesi bebeğin yanına gitmiş. Hareketsiz yatan bebeği kucağına alıp evine dönmüş. Hemen yavruyu yatağına yatırmış. Odaya girip pencereyi kapatmış. Diğer yavruları toplamış ve odadan çıkartmış. Pupsy, ceza olarak, odada kapalı kalmış.
Akşam babası gelince annesi ile konuşmuşlar. Pupsy kapalı kaldığı yerden seslerini duyuyormuş :
- Pupsy sonunda hepsini öldürecek.
- Öyle gibi görünüyor.
- Yavruları fabrikaya götürsek. Bir kulübe yaptırsak ve bekçiler baksalar onlara.
- Bir deneyelim.
Pupsy bir daha yavrularla beraber olamamış. Annesi yavruları başka yere götürüyor, Pupsy’e göstermiyormuş. Sonra bir gün, yavrular yine bir kutuya yerleştirilmiş ve evden götürülmüşler. Pupsy pek sevinmiş. Artık annesi yalnız kendisini sevecek diye düşünmüş. Birkaç akşam sonra, evde kimse konuşmayınca Pupsy anne ve babasının üzgün olduklarını anlamış ama nedenini bilememiş. Annesi o gece hiç uyumamış. Hep ağlamış. Pupsy hasta olduğunu sanmış.
Sabah olunca annesi Pupsy’i yanına alıp evden çıkmış. Kocaman bir çiftliğe gelmişler. Burası bir hayvan çiftliğiymiş. Pupsy’i burada bir kafese koymuşlar. Pupsy bir daha o çok sevdiği annesini görememiş. Sevgisini paylaşmak istemezken, hep kendini sevsinler isterken, o sevgiden de olmuş.
Bazıları sevgiyi paylaşmak istemezler. Sevgiyi paylaşmamak için çok kötü şeyler de yapabilirler. Bazen sevgiyi paylaşmamak için gösterilen gayret geri tepebilir ve tümüyle o sevgiden yoksun kalınabilir. Sevgi ve ilgi de paylaşılmalı çoğu şey gibi.